hesabın var mı? giriş yap

  • sabah servise binmek için durakta bekliyorsunuz, sizinle aynı servise binecek hanım kız yanınıza geldi, durdu.

    eğer kız ankara'lı ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - ??

    eğer kız istanbul'lu ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - günaydın.

    eğer kız izmir'li ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - günaydın, naber?

  • ankara'nin varos semti. gecekondu kulturunun eski yesilcam filmlerinde ki safligini doya doya yasayan. komsularimizla gece gezmelerine giden, sevinclerine ve acilararina ortak. tam bir turkan soray karesi.
    mahallede 1000 kisi varsa, birbirinin yedi gobek sulalesini tanir. dedesinden torununa kadar.
    neyse;
    bi abimiz vardi. zipkin gibi bir delikanli. mahallenin futbol takiminda oynar. cok acayip bir karizmasi var, mesafeli ama vakur. bir o kadar cana yakin. yediden yetmise, butun mahalleli saygi duyardi.
    yolunu cizdi sonra;
    astsubay oldu. ilk gorev yerine gitti. mahalleye bir dondu ki, anasi babasi gozyaslari icinde karsiladi. piril piril geldi.
    birkac gun icinde bomba patladi.
    falancanin kizina eskiden beri sevdaliymis. kizinda zaten gonlu varmis. kiz ay parcasi. dugun hazirliklari basladi. kimse; bir tek kelime konusmadi.
    - sevmis gencler...
    denildi.
    saygi duyuldu. tertemiz bir a$k bu. civimamis ve kirlenmemis. yillarca birbirlerini beklemisler.
    mustakbel gelin;
    elinin tersiyle itmis, doktorlari ve muhendisleri.
    astsubay;
    daha bir; azimle ugrasmis. elim etmek tutsun, diye.
    dugun kuruldu.
    mahalleli dort bir yandan elbirligi ile yardimci oldu. alnimizin aki ile ciktik bu isin icinden.
    damat, iki hafta kaldi ve gorev yerine doguya gitti.
    vatan topragi derdi. severdi insanlari.
    aradan biraz daha zaman gecti.
    gorev yerlerine giderken, aracin freni patlamis. can havli ile dengsiz bir bicimde aractan atlamis ve boynu kirilmis.
    kara haber tez dustu.
    karalar baglandi, agitlar yakildi.
    acilar kabuk baglamis sonra. zaman en iyi ilac.
    rahmetlinin ailesi, taze geline gitmesini ve yeni bir hayat kurmasini soylemis. olenle olunmeyecegini anlatmis.
    aradan neredeyse;
    yirmi yildan fazla zaman gecti.
    mahalle bozulmus, rant kapisi olmus. gecekondular yikilmis. dostlar dagilmis.
    taze gelin ayrilmamis, rahmetli esinin ailesi ile matem tutuyor.
    gercek aşk bu degil.
    yanlis.
    hayat devam ediyor.
    saplanti bu.
    sevdigim, ben oldukten sonra beklemesin beni boyle. hayat devam ediyor.
    ama;
    o kadar cok ki. boyle hayat hikayeleri.
    turk kizi derken, on dakika dusunmek lazim.

  • kişinin günlük yaşamına kara bulutlar dolmasına sebep olan, aynı zamanda da safi düşüncenin sebep olduğu en tehlikeli rahatsızlıklardandır. kişi, kendi kurduğu kısır düşünce zincirinden kurtulamaz. çoğu zaman kurtulmaya çaba bile gösteremez.
    kendi yaşarken bunun farkında değildir. ama en yakınızdaki insan bu hastalığın kontrolünde ise "hayır hayatım o öyle değil bak" cümleleri hiç bir işe yaramaz. ilaçla tedavi zorunludur. ilaç prospektüslerinde yazan hastalık isimleri sizi korkutsa da, zorunludur.

    hastalar için yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar günümüzde az çok netleşmiştir. internet araştırmaları bu cevapları bulmanızda yardımcı olacaktır. nedir bunlar? güvenilir, işinde uzman, ama en önemlisi hastanın rahatlıkla iletişim kurabileceği, gerektiği yerde profesyonel, gerektiği zaman da hastaya huzur verebilecek bir doktor takibinde olmak.

    doğru reçeteyle tedavi olmak.

    piyasadaki anti-depresanların etkileri kişinin yapısına, hastalığın doğru tanısına bağlı olduğundan, doğru reçete hayati önem taşır. unutulmamalıdır ki bu konuda her ilaç her hastaya iyi gelmeyebilir.
    bilinmesi gereken; ilaç prospektüslerinde yazanların her zaman doğruların tamamını yansıtmadığı gerçeğidir. o bilgiler çoğu zaman ilaç firmaları tarafından ruhsat alınma kaygısıyla yazılmış "yeterli" bilgilerdir.ancak bundan fazlası da vardır. örnek olarak eğer hastaya anti-psikotik bir ilaç veriliyorsa, bu hastanın psikozda olduğuna bir kanıt değildir. bazı vakalarda klinik deneyimler bu tarz ilaçların düşünce üzerinde engelleyici etkilerinden dolayı depresyonun ilerlemesini de engellediğini de göstermiştir. çoğu zaman hekimler böyle durumlarda hastaların prospektüslerden uzak durmalarını tavsiye ederler, çünkü hasta psikoz, şizoid, halüsine olmak gibi kavramları okudukça "ben de mi böyleyim?", ya da "böyle olacağım" kaygısı ile kendisini daha da kötüye çekebilir.

    asıl bahsetmek istediğim konu ise böyle vakalarda hasta yakının nasıl bir yol izlemesi gerektiğidir. çünkü söz konusu insan psikolojisi olunca tüm çevreniz bir anda psikolog hatta psikiatrist kesilebilir, size yardım etmek adına hayati hatalar yaptırabilir.

    öncelikle bu bir hastalıktır. benim annem, benim eşim nasıl olur da? diye başlayan sorulardan uzak durmak gerekir. içinizi rahatlatacak kısmı ise %100 tedavisi olan bir hastalıktır. bunu unutmayın. nasıl diğer hastalıkların tedavisinin planı, programlaması ilgili hekimler tarafından yapılıyorsa, bu hastalığın tedavisi de ilgili hekim tarafından yapılmalıdır, sizin değil. ancak doğru hekim tarafından. bunu hastayla kurduğunuz iletişimle anlayabilirsiniz. hasta eğer doktoruyla güven ilişkisi içerisindeyse sorun yoktur. ama böyle kırılgan konularda güvensizlik, kendini anlatamama ya da yanlış aktarma, hastalığın ilerlemesine sebebiyet verebilir. tedavinin başlangıcında araştırma gücünüzü, enerjinizi doğru hekime gitmek konusuna yönlendirebilirsiniz.

    hekim konusunda doğru adresi bulduğunuz andan itibaren ise sizin yapmanız gereken tek şey sabırlı olmak, bu hastalığın geçeceğine inanmak ve hastaya, bunun geçeceğinin telkininde bulunmaktır. cümle basit ve nettir. "bu bir hastalık. hepsi geçecek, tüm bu kötü düşünceler gerimizde kalacak" hasta, gözünüzdeki en ufak bir kara bulutu görebilecek algıda seçiciliğe sahip olabilir. en küçük bir anda bile bu inancı kaybetmemek gerekir. bu noktadan sonra tedaviyi sorgulama, ilaçları sorgulama, tedavi şeklini sorgulama yanlışına sakın düşmeyin. ilaçlar onu bir robota çevirse de, doğru düzgün konuşamıyor, yürüyemiyor olsa da sabredin. bilin ki kendine zarar verecek şeyler düşünmesindense, düşüncesinin susması daha iyidir.

    sizin hastayla kurduğunuz ilişkiye gelince...bu zordur. handikapları olan bir konudur. terazinin iki tarafında şu iki düşünce bulunur:

    birincisi ve en mühimi, onu anlamak. sıkıntılarını anlamak. "olur mu hiç öyle şey." dememek. çünkü inanın ki "olur".
    düşündürüyor işte bu hastalık. bu noktada yapılması gereken böyle düşünmesini sağlayan şeyin hastalığın ta kendisi olduğuna onu inandırmaktır. çünkü hasta bunun bir hastalık olduğuna inandığı sürece bundan kurtulacağına da inanır. depresyon, özellikle de major depresyon hastaya, ben bundan kurtulamayacağım, ben hep böyle kalacağım, zaten hep böyleydim dedirtir. buna izin vermeyin. sıkıntılarını dinleyin, anlayın, ve bunların kaynağının bu hastalık olduğuna onu inandırın.

    ikincisi ise kendi yaşamınızla ilgili bu konudan bağımsız ve güzel şeylerden bahsedin. bu biraz daha güçtür. sizin ondan bağımsız bir hayatınızın olduğunu görmek ona iyi gelecektir. sizin üzerinizden de olsa yaşama tutunabilmesini sağlar. ama bu konu ilkine göre biraz daha muğlaktır. çünkü hastaya "bak işte sen ne güzel yaşayabiliyorsun ama ben yapamıyorum" hissiyatını da verebilir. zamanını iyi kollayın, gözünüz açık olsun.

    ve onu yalnız bırakmayın. çünkü düşüncenin kötüleşme ivmesi çok yüksektir. evet sizin için yorucu olacak, evet en sevdiğinizi böyle görmek sizi çok üzecek, ümidinizi yitireceksiniz ama geçecek.

    buna inanın. önce siz inanın.

    edit: geçti.

  • adamların 10 sene önce fırlattığı uzay robotu bugün milyonlarca km uzakta göktaşına iniş yaptı. aynı durum bizde olsa fırlatan adamları 10 sene bedavadan maaş alacaklar diye sağa sola tayin ederler, bütçeye fazla maliyet yaratıyor diye yeni iktidar projeyi askıya alır, unutulan garibim robot bi başına rezil olur uzay köşelerinde.

  • her gün milyarlarca fincan tüketilen kahve, iklim değişikliğine karşı oldukça savunmasız kalanlardan yalnızca biridir.

    iklim değişikliği tüm tarımsal ürünlerde hasarlar yarattığı gibi kahve üretimini de bir hayli derinden etkilemektedir. yaşanan olumsuz koşullara adapte olabilecek kahve türü pek tabi arabica değildir. artan sıcaklıklara karşı istenen verimin sağlanamaması ve yağışların miktarının yok denecek seviyelere gelmesi ile dünya üzerinde arabica türü kahve üretmek neredeyse önceki senelere oranla %60 azalmıştır. arabica türünde kaybedilen bu ciddi üretim miktarı, alt kalite kahve çekirdeği diyebileceğimiz robusta üretiminin katlanarak artmasına sebep olmuştur. kahve yetiştiren çiftçilerin belli bölgelerde yaşanan dona karşı ya da beklenenden çok daha yüksek olan hava sıcaklıklarına karşı robusta türünün çok daha dirençli olduğu belirtilmiştir. robusta daha düşük rakımlarda yetiştirilebilir, hastalıklara ve böceklere karşı dirençlidir. ve arabica türünün aksine çok daha hızlı olgunlaşır.

    yapılan modellemeler gösteriyor ki, 2050 yılına geldiğimizde kahve üretimine uygun alanların %60'ını kaybedeceğiz. ve görüldüğü gibi çoğumuzun tercih ettiği arabica kahveye ulaşmak neredeyse imkansız olacak. bu süreç alıştığımız kaliteli kahve tadını unutmamıza neden olabilir. ama arabica türüne eşdeğer bir kahve olan "coffea stenophylla" üretilmeye çalışılmaktadır. arabica ve robusta türünden önce aslında coffea stenophylla varmış. ancak yabani bir kahve türü olduğundan ve yetiştirmesinin zahmetli olduğu görüldüğünden kahve pazarına dahil olamamış ve "yayla kahvesi" adı ile öylece kalakalmıştır.

    araştırmacılar arabica ve coffea stenophylla kahvesinin yetiştirilmesi için gerekli olan iklim koşullarını modellemişlerdir. sonuçlar, stenophylla’nın potansiyel olarak arabica'dan en az 6 santigrat daha yüksek sıcaklıklara tahammül edebileceğini göstermiştir. şu an hala pazardaki yerini almış değil ancak stenophylla üretimi için destekler verilmektedir. ve her şey yolunda giderse 5-7 yıl içerisinde fincanlarımızla buluşmaya hazır olabilir.

    son olarak kahvesiz bir dünya benim için albaya mektup yok kitabındaki şu alıntıdan ibarettir.

    "albay kahve tenekesinin tepesini kaldırdı ve yalnızca küçük bir kaşık kahve kalmış olduğunu gördü. kabı ateşten indirip suyun yarısını toprak zemine döktü ve çekilmiş kahvenin son zerreleri de pas kırıntılarıyla karışıp kaba dökülene kadar tenekenin içini bir bıçakla kazıdı. kahveyle yatak odasına girdiğini gören karısı cibinliği kaldırdı. bir gece önce bir astım nöbetine tutulmuştu ve şimdi uykulu bir hali vardı. ama fincanı almak için doğruldu. ya sen? ben içtim, diye yalan söyledi albay. koca bir kaşık daha vardı."

    eğer bir gün kahvesiz bir dünyaya uyanacaksak, yanınızda en sevdiğiniz, en değer verdiğiniz insanın olması her şeyi yaşanır kılar.

  • her yil biraz daha az beklentisi olan insandir.

    once aileyle gecirilen yilbasindan vazgecilir, sonra sevgiliyle olan yilbasindan...

    ardindan bari yilbasinin ertesi gunu yanimda olsun dedigin insanlar birer birer azalirlar ve en sonunda yilbasi gununde ve ertesi gununde bile calismak koymaz insana.

    gitgide ozgurlesen ve hafifleyen insandir.

  • "eziksozluk" diye bir olu$umun evi.

    edit: kotuleyin bakalim ibneler

    edit: aslinda entry'nin hic editlenmedigi dikkatinizi cekti mi bilmiyorum