hesabın var mı? giriş yap

  • çok fena girişeceğim bazılarına... yemin olsun... arkadaş nedir bu histerik şovlar. kör göze parmağım misali kendini merkeze koymalar. vallaha bunalttınız lan. alıcam hepinizi doldurucam kamyonun kasasına, bırakıcam romen sınırına... alttan bol ego pompalamalı, "ekşi sözlüğün en gereksiz yazarı benim" gibi gereksiz ironili bi dolu entry. canlı yayında arkadan kameraya el sallayan adam gibi. öyle izansız öyle densiz. tipler de hep aynı ha...

    tamam lan en feminist, en demokrat, en ince fikirli, en esprili sensin. biri sana bir şey diyemez. derse kankalarını toplar berbat esprilerinizle eleştiren adamı darlarsınız. en uç fikirlere temelsiz sahip çıkıp "gördün mü ne kadar da hoşgörülü" dedirtmek için tüm sözlüğü peşinize takarsınız. yılmaz morgül gibi; evet öyleyim öyleyim... hepiniz sözlükte kompleksli birer canavara dönüşürsünüz. noluyo lan. ne bu ukalalık, ne bu prenses havaları...

    yetti ulan zulmünüz. ama sizi kız nicki başlıklarında görülen şirinlik kumkumasına vesile olan erkekler şımarttı. onlara ver edecem zümsüğü. idneler... yeter ulan...

  • başlığın şükela entry'lerine bakayım dedim; kullananda akıl yokmuş, onlar zaten ölsünmüş, ne de olsa doğal seçilimmiş... siz ne zalim, ne taş kalpli insanlarmışsınız ya. birileri yazmış diğerleri de bu görüşlere alkış tutmuş. "ölsün" diye atıp tuttuğunuz insan lan. sizin gibi nefes alıyor, seviyor, sokakta falan yanınızdan geçiyor.

    daha geçende içen 3 kişiye rastladım. anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez bir yerinden gelmişler. konfeksiyon atölyesinde çalışıyorlarmış. aldıkları para kuş kadar, tahsil yok, yol gösteren yok, mahalle boktan, hayat boktan, hayaller yıkık, tünelin ucu bombok bir yere çıkıyor. tutunacak bir dal, bir çıkış yolu aramışlar ama bulamamışlar. sarıldıkları malzeme bu olmuş. "canını seven bonzai kullanmaz" falan diyorsunuz ya... o adamların öyle sevilecek bir hayatı yok zaten.

    sözlükte türlü türlü antidepresanın altına "hayatımın en kötü döneminde karşıma çıkan müthiş ilaç."diye yazmayı biliyorsunuz... o insanların tüm ömrü sizin "hayatımın en kötü dönemi" diye tanımladığınız şekilde geçiyor, belki de daha kötü şekilde... fakat onların karşısına "çıkıveren" antidepresanlar yok çünkü imkan yok, az buçuk imkanı olana ise yol gösteren yok. onların antidepresanı bonzai olmuş.

    sözlükte bonzai güzellemesi yapanlara bakmayın. bu malzemeyi bilerek ve tercih ederek kullanan insan sayısı çok çok az. buzdağının görünmeyen kısmını, yaşadığı berbat hayattan bir süreliğine de olsa uzaklaşmak isteyen ama cebinde sadece beş lirası olanlar oluşturuyor. çok bir şey istemiyorum; biraz empati kurun, bu insanları ve onları bu hale getiren sistemi de biraz sorgulayın. neyse saat geç oldu, yatayım. siz de uyumadan önce vicdanınızı üzerinize örtün, yoksa kalbiniz soğuyup taş kesiliyor.

  • cuma akşamı işten eve döndüğümde giydiğim pijamaları pazartesi sabah çıkarıyorum.

  • evet böyle.

    gece uyandın, miden kazınıyor, dolabı açtın; hiçbir şey yoksa bile yoğurt var.
    dürüm söyledin, evde içecek kalmamış, dolapta yoğurt var; bastın içine suyu oldu sana ayran.
    hava soğuk eve geldin, karnın aç ve canın sıcak bir şeyler istedi; kap dolaptan yoğurdu ne oldu sana ayran aşı... ister sıcak tüket ister soğuk.
    dağ evine gittin, manitayla şömine başında sızdın, şömine tüttü, dumandan zehirlendin; doktor uzakta ama yoğurt yakında...
    canın tatlı bir şeyler istedi ama evde yok; içine pekmez dök, muz doğra al sana tatlı mı tatlı meyveli yoğurt...
    diyettesin, tüm gıdaları tüketmek ayrı sorun; koy içine yulaf ezmesini kuru üzümü, ne oldu sana besleyici bir kahvaltı.
    ya hepsini geçtim; güneşten kızarınca al yanıklarına sür oldu sana merhem.

    siz hem sırta sürülüp hem de iskendere nitelik katabilen başka bir şey gördünüz mü bu hayatta?

  • o kadar uzun sürdü ki, ilk şutun veli'nin elinden dönmesine itiraz etmeyi düşünen kiev'li futbolcular pozisyon bittiğinde bunu unuttular.

  • günlük hayatındaki mizahi tavrını;

    sokakta giderken, kendi kendime
    gülümsediğimin farkına vardığım zaman
    beni deli zannedeceklerini düşünüp
    gülümsüyorum

    gibi bir örnekle gösterebileceğimiz şekilde şiirlerine de yansıtan, ağdalı olmayan ama fazlasıyla derin anlamlı şiirler yazan, hayranı olunacak şair.

  • germanicus ile büyük agrippa’nın üçüncü çocukları olan caligula’nın asıl adı gaius iulius caesar germenicus idi. roma'nın üçüncü imparatoru olan caligula, ms. 37-41 yılları arasında 4 yıl hüküm sürmüştür. caligula’nın bebekliği ve çocukluğu babasıyla birlikte ren bölgesindeki askeri kamplarda veya ordugahlarda geçmişti. bu kamplarda, askerlerin giydiği caligae denilen çizmeleri, henüz 3-4 yaşında bir çocukken ayağına giydiği için kendisine küçük çizme anlamına gelen caligula lakabı takılmıştı. imparator olduktan sonra her zaman resmi adını, yani gaius caesar’ı kullanmıştır. ancak, günümüz tarihçileri de onu halen lakabıyla anmakta ve bu yüzden daha çok lakabıyla yani caligula olarak tanınmaktadır. her ne kadar sevimli gösterilmeye çalışılmışsa da buna rağmen pek öyle kalmayı başaramamıştır.

    önceki imparator tiberius, capri adası’na çekildiğinde caligula ile tiberius gemellus’u ortak varis tayin etmişti. ancak, tiberius öldüğünde gemellus’un 18, caligulanın ise 25 yaşında olması tahta en yakın adayın caligula olduğunun işaretiydi. nitekim, praetor praefectusu macro’nun da desteğiyle caligula, senatus tarafından princeps yani imparator ilan edildi.

    caligula, annesi ve kardeşinin cesedinin küllerini roma’ya getirip augustus mausoleum’una koydurdu. bazı aile dostlarına ve büyükannesi antonia’ya onursal ünvanlar verdirdi. kendisine destek olan praetorları ödüllendirdi. ancak imparator olduktan 6-7 ay kadar sonra ekim ayında caligula ağır bir hastalık geçirdi. onu tanıyanların yazdığına göre iyileştikten sonra farklı bir karaktere bürünmüştü.

    hastalığın zihinsel ve sinirsel bir hasar bıraktığı düşünülüyordu. kendisini sürekli tehlike altında hissediyor, öldürüleceğinden korkuyordu. bu duygu ve düşüncelerle çevresinde tehlike olarak gördüğü kişileri birer birer öldürttü. kardeşi gemellus ve praetor praefectus’u macro da öldürüldüler.

    arenalarda kanlı gladyatör ve vahşi hayvan gösterileri sıkça düzenlenmeye başlandı. caligula, senatus’u ve senatörleri de küçümsüyor, kendisini her şeyin üstünde görüyordu. artık hissedilir bir megalomani tüm benliğini kaplamıştı. yaptığı icraatlarin hiçbir makul tarafı bulunmuyordu. birçok muhalifi oldu. kendisine suikast tertipleyen lepidus ve taraftarları da feci şekilde öldürüldü.

    caligula’ya ait en ilginç öykülerden biri de incitatus yani hızlı adlı yarış atına ilişkin olandı. caligula bu ata o kadar önem veriyordu ki koşum takımlarında en değerli mücevherler ve ipek kumaş kullanılıyordu. imparator, vereceği ziyafet için misafirleri onun adına davet ediyor ve atla beraber yemek yeniyordu. yemi altınd kapta sunuluyor ve hiçbir lüksten kaçınılmıyordu. caligula’nın bu çok sevdiği atını consul yapacağı ve hatta yaptığı bile söyleniyordu. olmaz denilen şeyleri yapmak istiyordu. napoli körfezinde baiae’den puteoli’ye uzanan ve gemilerin yan yana dizilmesiyle oluşturulan bir köprü bile inşa ettirdi ve bir at arabası üzerinde olanca hızıyla bir uçtan öteki uca geçti. israfın sonu gelmiyordu; öyle ki tiberius’un hazinede bıraktığı büyük miktarda paradan eser kalmamıştı.

    bazı yazarlara göre caligula ms. 39’da germenia ve gallia’ya sefer yaptı, hatta biritannia’yı istila etmek istedi. ancak, bu seferine ve özellikle britannia’yı istilasına ilişkin “askerlerine manş kıyısında istiridye kabukları toplamalarını emretmesi” dışında ne ve kesin bilgiler mevcut değildir. (romantik serseri)

    caligula ms. 40 yılı yazında roma’ya döndü. imparatora karşı olanla onu yok etmek için zaman kolluyordu. nitekim ms. 24 ocak 41’de, praetor praefectus’u cassius chaerea’nın başını çektiği bir grup, imparatora suikast düzenledi. bir tören dönüşü, palatinus tepesi’ndeki sarayın altında yer alan bir koridordan geçerken, karısı ve kızıyla birlikte saldırıya uğrayarak korkunç bir şekilde öldürüldü. bu şekilde, halkına yaptığı kötülüklerin bedelini ödemişti.

    üzgünüm caligula ama savunulacak bir yanın yok. üstelik seni eleştirecek tadım bile kalmadı. neyse en azından yol yabdı diyeyim.