hesabın var mı? giriş yap

  • aynısını çarşaflı bir kadına söylerseniz yer yerinden oynar, hatta tutuklanırsınız.
    en seküler görünen insan bile iş türbanlılara gelince inanılmaz duyarlı oluyor. bu ikiyüzlülük olduğu sürece böyle sokakta gençlere laf söyleyecekler.
    sokaktaki türbanlı tacizini birçok kadın görmezden geliyor, bu da çok enteresan.

  • ne çekilmez başımız varmış.

    berat kadar taş dusuyor, tercüman kadar taş düşüyor. arada salladığı çay poseti düşüyor.

    allah'ım sen başımı tüm görünür ,
    görünmez belalardan koru.

  • az önce hastanenin birinde akp seçmeni olduğunu belli eden bir amcayla aramızda geçen diyaloğa sebep olan dolar kuru. diyalog da şu şekilde

    dayı:d
    ben:b
    arkadaşım:a

    b:dolar 8 tl olmuş sabah sabah. euro da 9.50 ye dayanmış gördün mü ? ( arkadaşıma söylüyorum)

    a: ciddi misin ? (vs derken dayı araya girer)

    d: yav gençler bunları yayıp hökümeti indirmeye çalışıyolar bakmayın öyle şeyler bizi etkilemez biz güçlü bi devletiz dıj güçler oyun oynuyolar üstümüze

    b: haklısın amca neyse ki reis sağolsun bu oyuna gelmiyoruz. dimdik duruşumuzu gösteriyoruz ibreti aleme.

    d: aslanım benim. reis olmasa halimiz ne olurdu bizim, bu ülke ne hallere gelirdi...

    b: haklısın amca. hem doların artışı bi açıdan iyi bir şey çok şükür reis sağolsun. dolarla maaş alan bizim gibi insanlar ne kadar şükretse az. sen emekli misin amca maaşından memnun musun ?

    d: ıııeee evet emekliyim alıyoruz çok şükür bir şeyler.

    b: alıyorsundur tabi amca devletimiz günü gününe yatırıyo çok şükür maaşlarınızı. bir kaç tane de evin vardır ben daha 2. evi yeni aldım yaşım genç malum.

    d: yani uğraşıyoruz daha evladım alamadık henüz

    b: şükret haline amca şükret. ya başımızda reis olmasaydı ? hadi iyi günler kendine iyi bak

    dayı arkamızdan kara kara bakarken usulca uzaklaşırız ordan. bu millete bir şey anlatıcaksan kıskançlık en iyi yöntem. bu dayı 3 gün kendini yer şimdi.

  • sabah saat dokuz sularında durağa giriş yaptım. durakta benden başka yetmişlerinde şık giyimli bir yaşlı teyze vardı. durağın uç kısmında ayakta bekliyor, sık sık kolundaki gümüş saate bakıyor, saatten hemen sonra trenin geliş yönüne değil gidiş yönüne dönüyordu. belki de yanlış yerde bekliyor diye düşünüp onu uyarmak için yanına yürüdüm. yürürken birisi sırtıma dokundu. refleks olarak geri dönüp baktım, kimse yoktu. etrafımda bir tam tur atıp yanlış his kanısına vardım ve tekrar teyzeye baktım. teyze kaybolmuştu. allah korusun raylara mı düştü diyerek koştum. raylarda yarısına kadar içilmiş bir marlboro touch'tan başka bir şey göremeyince doğruldum. nereye gitti lan teyze derken beklediğimiz bostancı istikametine değil de kadıköy istikametine gidecek tren perona geldi. trenden bir kişi indi, yetmiş yaşlarında şık giyimli o teyze. yavaş yavaş yürüyüp önümden geçti ve onu ilk gördüğüm yerde ilk gördüğüm şekilde beklemeye başladı. şu, bir yerdeki fırtınaya katılmak için hızla koşar gibi aniden vurup geçen rüzgarlardan biri esti. benim sırt çantamı bile sallarken teyzenin kılını dahi kıpırdatmadı. dikkatle onu izliyordum ama o bunu zerre umursamıyordu. saatine bakıyor, trenin gidiş yönüne dönüyor, tekrar saatine bakıyordu.

    artık onunla konuşmadan ölemezdim. yeniden depreşen niyetimle bir adım atmıştım ki tren perona yaklaşırken raylardan duyulan o metalik filinta sesi duyuldu. teyze heyecanla elini kalbine koydu. tren yaklaşmaya devam ediyordu ancak görünürde bir şey yoktu. görmediğim bir tren istasyonda durdu. sesi vardı ama kendi yoktu. sonra aniden istasyonda bir adam belirdi; yetmişlerinde şık giyimli bir adam. teyzeye doğru bakıp 'nebahat' diye bağırdı. teyze onu duymuyordu. tekrar 'nebahat' diye bağırdı ve koşmaya başladı. o yaklaşırken ben umursamadan dikilen teyzeye döndüm. dalgın dalgın ona doğru bakınırken amcanın koşu yolunu kapattığımı fark etmedim. yanımdan geçerken sırtıma dokundu. kenara çekilmemi beklemeden yanımdan geçti. teyze bu kez gözlerimin önünde hiç orada yokmuş gibi kayboldu. gözünüzü kırpıp açın ve orada olan bir şeyin artık olmadığını hayal edin, tıpkı öylece. yaşlı amca peronun ucuna gidip rükuya gider gibi eğildi, ellerini dizlerine dayayıp soluklandı ve ağlamaya başladı. sonra doğruldu, kolunu kaldırıp teyzenin kolundaki gümüş saate benzeyen saatine baktı. kadıköy yönüne giden trenin sesi duyuldu. amca oraya doğru koşmaya başladı. tren göründü. gelip efendi gibi peronda durdu ve içinden yetmişlerinde şık giyimli o teyze indi. yaşlı amcayı gördü boynuna sarıldı. tren yeniden hareket etmeden el ele tutuşup trene bindiler ve kapılar kapanıyor sinyali duyuldu. o anda onları kaybetmemek için trene binmem gerektiğini fark ettim ama artık çok geçti.

    tren gitti, ben şaşkın şaşkın durağın, teyzeyi ilk gördüğüm köşesine yürüdüm. bir sigara yaktım. birkaç duman aldıktan sonra orada sigara içilmediğini hatırlayıp sigarayı raylara fırlattım. sonra sigarayı oraya atmamam gerektiğini hatırlayıp ona doğru baktım. az önce orada gördüğüm ikinci sigara yoktu ve benim az önce attığım sigara o ilk gördüğüm sigaranın aynısıydı.

    edit: (bkz: renkli rüyalar oteli hikaye) devamlılığı olan benzer hikaye.

  • - sneijder gelecekmiş
    + la olm mal mısınız ne işi var onun türkiyede

    ....

    - gelmesi an meselesi
    + a aha ahahhaa mal la bunlar hala gelecek sanıyolar

    ....

    - anlaşmışlar
    + bisktrin la hayal kurmayın amk

    ....

    - geldi ya la
    + olm sneijder da futbolcu mu amk