hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    galatasaray başkanı dursun özbek’in bugün yapmış olduğu açıklamaları dikkatle izledim. kendisine, google’da “fetöcü kulüp” şeklinde arama yapıldığında karşısına hangi kulübün çıktığını sormakla birlikte, “sarı-lacivert duvar”, “ne şikesi memleket elde gidiyor”, “50.000 kişi ile sivil darbe yapacaklardı” kelimelerini de aramasını ve karşısına çıkan sonuçları incelemesini tavsiye ederim. yine bu başkana, şike kumpası iddianamelerini, fetö çatı davası, selam tevhit, ergenekon kumpas iddianamelerini, yargıtay başsavcılığı mütalaalarını ve yine cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yayınlanan 15 temmuz kitapçığını okumasını ve okuduğundan anladıklarını da kamuoyu ile paylaşmasını tavsiye ediyorum.

    3 temmuz ruhu ölmemiştir. dipdiri bir şekilde ayaktadır. bu ruh ünal aysal tarafından dile getirilen “bu ateş üflenerek sönmez” sözünü nasıl paramparça etmiş ise bugün de dursun özbek’in benzer sözlerini paramparça eder, edecektir. fenerbahçe camiası, dursun özbek ve benzerleri korkup, sinerken, onların suyuna giderken fetö’ye savaş açmış ve kazanmış bir camiadır. o gün fetö’nün değirmenine su taşıyanlar malumdur. bunlar arasında galatasaray’ın eski başkanları ve mensupları da vardır. fetö’ye karşı verilen mücadelede ortada olmayan bu kişiler benim nazarımda fetö yandaşıdır. onlarla mücadelem bitmemiştir. tarih onların da eninde sonunda yargı önüne çıktığına ve hesap verdiğine şahitlik edecektir.

    fetö’nün amacı büyük kitleleri karşı karşıya getirmek ve onları çatıştırmak, devletin bekasını ortadan kaldırmaktır. dursun özbek’in bilinçsizce yapmış olduğu hadsiz açıklamaları tamda bu amaca hizmet etmektedir. fetö seviciliği ile sportif rekabette avantaj elde etmek alçaklıktır, şerefsizliktir. bugün her kim fetö seviciliği yapıyorsa alçaktır, şerefsizdir. 117 yıllık fenerbahçe spor kulübü daima milletinin emrinde devletin yanında olmuştur. ergen çocuk açıklamaları ile 117 yıllık fenerbahçe spor kulübü’nü sportif rekabete malzeme yapmak kimsenin haddi ve cüret edeceği bir şey değildir.

    dursun özbek’in entellektüel beslenme kaynağı olan google, fetö’nün sözde lideri ve galatasaray kulübü ve mensuplarının ortak anıları ile doludur. uefa şampiyonluğunun posterini bile bir bütün olarak yayınlayamayan bir kulüp başkanının fenerbahçe spor kulübü’ne yapmış olduğu fetö yakıştırması tam anlamıyla bir aptallıktır. fenerbahçe’ye fetö tarafından kurulduğu yargı kararları ile sabit olan şike kumpasını bir gerçekmiş gibi servis etmesi ise tam bir fetö yandaşlığıdır.

    başkanlık görevimin sona ermesi sonrasında da bu karanlık yapı ile mücadelem bitmemiştir. halen de sürmektedir. dursun özbek ve benzerleri bizlerin türk futbolu adına vermekte olduğumuz bu mücadelenin neresindedir? sessizliğimiz kendisini yanılgıya düşürmesin. damarımızdaki kan da öfkemiz de değişmemiştir. dursun özbek bilmelidir ki yapmakta olduğumuz bu mücadelede karşımızda olanların akıbeti değişmeyecektir. bu mücadeleye laf edenleri, mücadelemizi kendi küçük şahsi menfaatlerine meze edenlerin dilini kesmeyi de onlara dünyaya dar etmeye de gücümüz vardır. yokluğumuzda kendini olduğundan farklı bir yere pozisyonlayan dursun özbek bilmelidir ki kendisi bizim nazarımızda sinek ikiliden daha büyük değildir ve ona daha çok söyleyecek sözümüz olacaktır.

    aziz yıldırım ve dava arkadaşları
    --- spoiler ---

    https://x.com/…tale/status/1762497027840037214?s=20

  • elestirilecek noktayi kaciriyoruz yine her zamanki gibi. onun maasi fazla degil, sizinki az.

  • başlık: hakiki zeytinyağı ile asılıyorum fakir piçler

    1.ahahahah dokuyorum böyle kaygan kaygan ahahahahahha aq fakirleri

    3. panpa zaten bamyanın hası hakiki zeytinyagı ile olur.

  • polis, devlet değildir. polis memuru da devlet değildir.

    mevcut anayasa diyor ki (madde 6) halk, tek egemen güçtür ve bu yetkisini hükümet, meclis ve yargı yoluyla kullanır. yani devlet, halkın yetki kullandığı araçtır.

    polis ise, hükümete bağlı kolluk kuvvetidir. görevi ise egemenliğin asıl sahibi olan halkı suçlara karşı korumaktır. polis, halk adına hiçbir şey yapamaz, halk adına hükümet bir şey yapabilir, polis ise emirleri yerine getirir.

    bir polis, "ben devletim" diyorsa o devlet, polis devleti olmuştur. anayasanın ilgili maddesi ise fiilen gasp altındadır.

  • buram buram tim burton kokan, vaktin nasıl geçtiği anlaşılamayan nadir filmlerden biri. hayatımda ilk defa şarkı söz kısımlarını fast forward etmedim, onların bile havası tadı ayrı.

    ucundan da grim fandango tadı vermektedir, özleyenlerin bilgisine.

  • gel de medeniyetsizlere telefon numarasının kişisel verilerden biri olduğunu anlat. konu whatsapp değil anlat. telefonla taciz edebileceğini anlat. vasıfsız bir memur aracılığıyla telefondan adrese kadar elde edilebileceği, tacizin fiili duruma dönüşebileceğini anlat.

    bir insan görünmek, ulaşılmak, bilinmek istemiyorsa; istemiyordur. nokta. bitti.

    esprilerinizi ailenizdeki kadınlarla paylaşıp kahkaha atabilir, onların numaralarını umumi tuvaletlere yazabilirsiniz. diğer insanlara karışmayın yeter.

  • 10 saniye. 400 metrelik bir binadan atladığınızda, yere düşene dek geçecek olan zaman.

    o gün dünya ticaret merkezi'ne gitmişsiniz. büyük ihtimalle iyi bir işte çalışıyorsunuz. geleceğe dair hayaller kurarak evden çıkmışsınız. büyük ihtimalle o sabah, o gün öleceğinizi düşünmüyorsunuz.

    camın kenarındasınız. içeride boğucu bir duman var. aşağı inme şansınız yok. itfaiyenin gelme imkanı yok. helikopterle kurtarılma imkanınız yok.

    o gün öleceğinizi biliyorsunuz artık.

    aşağıdaki insanlara bakıyorsunuz. yalnızca size bakan noktalar görüyorsunuz, o kadar küçükler. 400 metre aşağıdaki insanlar yaşayacak.

    10 saniye. rüzgar yüzünüze vuracak, kulaklarınızda basınç oluşacak. üşüyeceksiniz. muhtemelen yere düştüğünüz an, canınızın yandığını fark edene kadar ölmüş olacaksınız.

    atlamasanız dumandan zehirlenecek, yanacak ya da betonların arasında kalacaksınız.

    ------

    bu korkunç bir psikoloji. ilk olarak "neden ben" dersiniz, kabullenemezsiniz.

    "onca insan varken, hatta karşıdaki binadaki insanlar yaşayacakken neden ben?"

    rüyadaymışsınız gibi gelir. sanki o anı yaşayan siz değilsinizdir. sonra havadaki zehir, ciğerlerinize dolduğu an gerçekle yüzleşirsiniz. o anda, oradasınızdır, karar vermek zorundasınızdır ve hayat size yalnızca bir seçenek sunmuştur; 10 saniye.

    evimde, bilgisayarın karşısında o insanların psikolojisini anlamaya çalışıyorum. sadece düşünmek bile içimi ürpertiyor. beni korkutan şey ölüm değil, bu hayatın bir gerçeği. sadece çok kısıtlı bir an içinde ölüm şeklinize karar vermek zorunda kalma psikolojisi bu. doğduğunuzdan o yana, sizinle birlikte olan yaşama içgüdünüzü kaybediyorsunuz bir anda.

    yapabileceğim en iyi şey, hayatta olmayan sevdiklerime 10 saniye içinde kavuşabileceğimi düşünmek olurdu herhalde. gözlerimi kapardım ve kendimi boşluğa bırakırdım.

    edit: doğrudan benim yazıma atfedilmiş olmasa da, yine de "amerikalılar ölünce duygu sömürüsü, ıraklılar ölünce bir şey yok" gibi düşünenlere birkaç şey söylemem gerek. çaresiz insanların ölümle yüzyüze gelmesi ile ölen insanların nüfus kağıdında yazan vatandaşlıkların bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. hala bu konuda bile nasıl rövanş edebiyatı yapılabileceğini aklım almıyor.

  • türkçe yazmasından kaynaklanan bir durum. tıpkı yüzde işareti gibi. biz yüzde elli deriz, %50 yazarız. gavurlar fifty percent der 50% yazar.

    18+ da gavurcadır, türkçesi de artı onsekizdir.

    bu kadar basit.

  • günümüzde hapisteki insanların genellikle askerler, gazeteciler ve üniversite öğrencilerinden oluştuğunu, tecavüzcü ve şişçilerin dışarıda dolaştığını düşünürsek çok da doğru olmayan önermedir.