hesabın var mı? giriş yap

  • alkolden ehliyetine el konulmuş, ehliyetsizsin
    araç sürerken cep telefonu kullanıyorsun, canlı yayın yapıyorsun
    bir insana çarpıp öldürüyorsun
    durmayıp kaçıyorsun
    evine gidip yatıyorsun
    polis gelip seni evden alıyor
    ve
    adli kontrol şartıyla salıveriliyorsun
    bu nasıl adalet?

  • iphone 12 çıkmadan aylar önce tasarım ve özelliklerini tam olarak bilen gizli haberciler, samsung vb firmalarda en üst modellerde bile 5g yok, 5g içeren ayrı model satılırken, apple tüm ürün yelpazesine 5g koyacak ama bu maliyeti sarj cihazını kutudan çıkartarak yapacak demişti.

    yani ne karbonu. apple karbon izini azaltmak istiyorsa, tamir edilemez ürünler üretmek için ar-ge yapmasın. bir ürün 3-4 defa tamir edilip uzun yıllar kullanıldığı zaman mı karbon izi azalır veya ufak bir kaza sonrası arızalanıp tamir edilemediği için atıldığında mı?
    macbook'u düşük ram ile alan 2 sene sonra ram'i arttıramasın diye lehimleyen firma karbon izini düşünüyor ha
    saf olmayın

    edit:
    @chocolate addict gönderdi:
    ürünler tanıtıldıktan sonra da doğrulandı bu, çünkü 5g modem oled panelden bile pahalı, 6ghz üstü frekansı destekleyen hızlı 5g modem daha da pahalı, abd modellerinde power tuşunun aşağısında modem için ayrı anten var.

  • aslında "19 ocak 2020 trendyol rezaleti" şeklinde bir başlığı hak ediyorlar ama ben eski bir sözlük kullanıcısı olarak başlıklarına yazmayı uygun buldum. bir de rezalet tam olarak hangi tarihte gerçekleşti ona karar veremedim aslında. tarih atamadım yani. devamlı bir rezalet içindeyiz çünkü.

    ben alışveriş yapan bir kimse değilim çoğunlukla ama biliyorsunuz ki bütün işyerlerindeki kadınlar bu illete düşmüş ve devamlı bundan bahsediyor olmuşlar. o indirimlerin ertesi günü "trenyoldaaaa acayip indirim vıaaaaar" şeklinde daireye girmişliğim var hatta. sonra baya da bir şey aldım. omo deterjan aldım 1.5 ayda falan geldi mesela. ama geldi yani. bu sefer bambaşka bir şey yaşadım anlatayım.

    yalnız yaşıyorum, bütün evi ısıtmakla baş edemicem dedim en azından yatağı ısıtayım. 7 ocak günü çift kişilik elektikli battaniye siparişi verdim bu arkadaşlardan. ürün şu:

    https://www.trendyol.com/…k-kece-ebckkece-p-2304104

    11 aralıkta gelmesi gereken ürün gelmedi. aras kargo daha önce de yaptığı istanbuldan izmir'e ürün geldikten sonra bir 5-10 gün bekletiyor depolarında. daha önce de bu durumu yaşadığım için aras kargo'yu sıkıştırmaya başladım. sıkıştırmaz olaydım. gereksiz stres yükledim adamlar herhalde. benim hatam kusura bakmayın. 9-10 ocak'ta vermeniz gereken kargoyu 14 ocakta vermeniz için aradım sordum. neyse 14 ocak günü dairede koridorda cep telefonu ile konuşurken güvenlik elime bir rolo tutuşturdu. başta anlam veremedim. sonra baktım aras kargo yazısı falan. aha dedim elektrikli battaniye geldi. koydum kenara.

    sonra servis beklerlen falan arkadaşlar diyor olum bu nasıl elektrikli battaniye. açsana şu roluyo bi. dedim siz ne anlıcaksınız amk teknoloji özürlüleri. sonra bir baktım biraz küçük gibi geldi. tek kişilik mi gönderdiler acaba dedim. bir şüpheye düştüm sonra hemen kendimi sakinleştirdim ama. eve gittim elektrikli battaniyemi denemek için açtım:

    https://i.hizliresim.com/odbdg2.jpg

    evet. rulonun üstünde adım soyadım telefonum adresim yazan paketin içinden bu çıktı. çıkabilir ben böyle şeylere kafayı takacak insan değilim bu yanlışlık bir yerlerde yaşanacaksa benim başıma gelir zaten. trendyol'a bu konuyu iletiyorum:

    -elektrikli battaniye almıştım gelen bu
    +(1 dakikalık sessizlik) ahmet bey ilan mı gönderdiler size?

    evet bacım ilan gönderdiler. kadın da şoka girdi. napayım yani. neyse daha sonra halledicez çözülecek falan günler geçiyor aradan hiçbir şey olduğu yok. sinirlenmeye başladım artık. adamın birinin satılık ilanı bende duruyor. benim battaniye nerde arkadaş. 50 tl lan. göndeersene benim battaniyemi. insan hobi için elektrikli battaniye alır mı. üşüyoruz ki aldık. göndermediler. her gün canlı yardıma bağlanıyorum. her gün benim çok haklı olduğumu söyleyip hiçbir şey yapmıyorlar. sonra kadın şey dedi, size mail atıcaz. bana mail atcaklarmış. bana neden mail atıyorsun arkadaşım.

    ertesi gün başka birine bağlanıyorum konuşuyoruz konuşuyoruz. en son diyor ki mail atıcaz. lan bana neden mail atıyorsun. ya paramı ver ya battaniyeyi gönder. neyin mailini atıyorsun. bi sinirlendim. kadına en son dediğimi yazıyorum:

    -çok iyi anlıyorum sizi çok haklısınız ama aksiyon alıcaz. mail'le bilgilendirileceksiniz
    -esra hanım
    -buyrun
    -umuyorum bir gün cep telefonu alırsınız da size terlik yollarlar. daha sonra da çözüm beklediğiniz kişi size mail atar. durmadan mail atar böyle.

    buna cevap yazarken çıktım ne yazıyordu acaba ya. daha sonra gerçekten mail attılar attıkları mail'in bir kısmını da koyayım şuraya:

    "öncelikle yaşanan durumdan dolayı özür dileriz. ekiplerimiz bilgilendirildi. en kısa süre içerisinde size bilgilendirme yapılacak. (can alıcı kısma geliyoruz dikkatli bakın) bizden bilgi gelene kadar elinizdeki ürünü kullanmamanızı rica ederiz."

    hürriyet emlak ilanını kullanmamamı rica ediyorlar. napayım buna mı sarılıp yatayım. gerçi 5 6 tane göndermişler denenebilir. ya da kendi evime bunu yapıştırıp başkasının evini mi satayım napayım yani. taşak geçiyorlar olum benle işte. bundan 3 gün sonra da aynı mail'i bi daha yolladılar biliyor musun.

    sağolsunlar mail'imi eksik etmiyorlar. böyle bir sorun yaşadığım zaman birinci önceliğim mail'dir. yaşamak için 3 şeye ihtiyaç duyarım. hava, su ve trendyol mail'i. ya bir insan 50 tl'lik mal için en fazla bu kadar sinirlendirilebilir. hayır ben şimdi dolandırıldım mı onu da anlamadım. dolandırılysam da 50 tl'lik mi dolandırıldım yani. bu mudur bizim değerimiz?

    bu saatten sonra gönderirler mi bilmiyorum kış bitiyor. hürriyet emlak ilanını bir şekilde kullanmayı öğrenebilirsem daha faydalı olacak gibi. bunun üzerinde çalışıcam insanlık hiç yoktan ateşi bulmuş ben bu ilanla neden ısınmayı öğrenemiyim.

    edit: bu yaziyla ilgisi var yok bilmiyorum ücret iadem yapıldı sonunda bugün. 50 tl üstü alışverişte 10 tl indirim kuponu tanımlamislar bir de. yeniden elektrikli battaniye alıp emlak ilanı zinciri kurmamak için kendimi zor tutuyorum. napsam bilemedim teşekkürler trendyol ama paramı verdi sonunda biz neyse onu söyleriz.

  • belçika kralı ıı. leopold’un afrika’daki sömürgelerinden biri olan kongo’da, bir din adamı tarafından gizlice çekilmiş fotoğraftaki adamdır. kendisi gibi köle olan ve yeterince kauçuk toplayamadığı için cezalandırılan 5 yaşındaki kızının kesilen sol eli ve sağ ayağına bakıyor.

    bu korkunç fotoğraf 1885 ve 1908 yılları arasında kral leopold’un afrika’daki hakimiyeti süresince işlenen 5 milyon cinayet ve sayısız işkenceden sadece birisinin tanığı ve kral leopold’un, afrika’da sahip olduğu topraklardan elini çekmesi ile sonuçlanan medya tepkisini başlatan belgelerden birisi.

    internet’te bu fotoğrafın altındaki tartışmalardan birisinde belçikalı olduğunu söyleyen biri şu yorumu yazmıştı: “belçikalıyım, dahası bir tarihçiyim. belçika’nın geçmişindeki bu utancın 4 yıl boyunca aldığım dersler içinde bir kez olsun tartışılmamış olmasını son derece dehşet verici buluyorum”.

    dünya üzerinde benzer haksızlıkların hiç yaşanmamış olduğu bir karış toprak dahi yok. bu zehrin yegane antikoruysa insanın çirkinliğe yatkın doğasını kabullenip uğursuz tarihini öğrenmesi. nitekim ‘öğrenmek’, vakti geldiğinde benzeri haksızlıkları tanıyıp dur diyebilmenin biricik yolu. ironik olansa, bu iş için en uygun yer olması gereken eğitim sisteminin, otoritenin nezaretinde beklenenin neredeyse tam tersi bir işlev üstlenmiş olduğu gerçeği...

    edit: link güncellendi.

  • olaya katılan tüm polislerin görevden ihraçları şarttır. bu tarz olaylar mağdurlarda haklı olarak uzun süren yaralar açmaktadır.

    malum parti ilçe başkanlarının 13 yaşındaki veletlerinin elini eteğini öpecek olan köpekler, milletin kendilerine sunduğu üniformayla millete artistlik yapamazlar.

  • italya'daki marketlere bayılırdım. bildiğiniz süpermarketlerden bahsediyorum. "allaaam bunlar nasıl güzel kokuyor böyle" diye pörtleyen gözlerimle o domatesleri elime alıp kokladığımı hatırlıyorum, gören deli demiştir herhalde. "burada yemek yapmak zevk yahu, her şey taze, her şey mis gibi hazırlanıp veriliyor eline, insan burada daha bir zevkle yemek yapıyor," demiştim. görüyorum ki yalnız değilmişim. hatta "ben markette öyle güzel domates satıldığını görmedim" de demiştim vaktiyle. şimdi birileri ayar verme derdiyle "ooo arka bahçemdeki domatesi görün siz", "hıh çanakkale domatesi yememişlerin matah sandığı domates", "heaaa lezzetli olsun diye verimi düşük domates mi ekçeklerdi, tabii ki lezzeti verime kurban edicez halla halla" diye saçmalıyorlar.

    e be evladım, zaten burada övülen, italya'da alelade bir yerde bile mis gibi domates bulabilme ihtimalin! yoksa bence de benim babaannemin domatesleri mükemmel; babam da balkonunda cherry domates yetiştiriyor ve onlar da şeker gibi; ben de kendi bütçemden daha fazla para ayırıp cherry, organik ve pembe domateslerden alıp yiyorum nispeten düzgün şeyler yiyeyim diye, ama burada vurgu yapılan şey, özellikle yetiştirmene, bilmem kaç bin kilometre yol gitmene, pahalı organik ürünlere para dökmene gerek kalmadan, makul fiyata insanca beslenebilmen! bunu da alamıyorsa o kalın kafalarınız ben ne diyeyim ki?

    ben niye italya'da kerevizin mis gibi soyulup satıldığını (köküne kabuğuna boşa para ödemeyin diye) görünce "gavurun" ticaret ahlakı karşısında yine mest oluyorum da, burada çürük çarığı dolduran adama denk geliyorum? italyan köylüsü çok mu matah insan? hayır. ama işte bir etik anlayışı oturtulmuş, devletin regülasyonlarıyla, sübvansiyonlarıyla tarım düzenlenmiş; vatandaşının asgari bir beslenme düzeyini yakalamasını isteyen bir yapı var. basbayağı, o insanlar buna "layık olduklarını" düşünüyorlar ve devletleri de doğal olarak bu fikri yansıtıyor; burada ise toplum olarak buna "layık olmadığımızı" düşünüyoruz içten içe ve bizim devlet yapımız da bunun yansıması olan düzenlemelerle karşımıza çıkıyor. biz işi bireysel yöntemlerle çözmeye çalışıyoruz (arka bahçene ekmek, balkonunda yetiştirmek, daha kaliteli ürün için ederinin çok üstünde fiyat ödemeye razı olmak vs.). ha evet, bunları da yapalım tabii ama, ya bu imkanlara sahip olmayanlar? herkesin arka bahçesi mi var? herkes özel bir çiftlikten alınan domatesin kilosuna 8 lira ödeyebilir mi? "başkasından banane yeaa" mı diyeceğiz?

    benim sorduğum çok basit bir şey: elin devleti (italya, fransa ve rusya bildiğim bazı örnekler) vatandaşının makul fiyata düzgün yiyecek bulmasını önemsiyor da, benim devletim neden umursamıyor? elin devleti çiftçisini koruyor da, benim devletim nede korumuyor? fransa'da mahalle bostanlarında ilkokul bebeleri tarım yapıyor ve çiftçiye saygı duymasını öğreniyor da, istanbul'da 600 yıllık yedikule bostanları'na niye moloz dökülüyor? kuzguncuk bostanı acaba daha ne kadar ayakta kalabilecek? ben bu politikaların değişmesi için geçici bireysel çözümler dışında ne yapabilirim?

    gerçi bakın geçen gün bizzat çiftçilik yapan bir insan sorunlarını anlatmışken, bu insana bile "ya nolacağıdı" diyen mallar varken, bu entry'ye de "yazar burada evropalarda yaşadığını göstermeye çalışmış" diyecek mallar çıkacağına eminim. gösterilene değil, parmağa bakmayı marifet sayıyorsunuz.

  • her ne kadar romalılar ve diğer kavimler yüzünden bir zamanlar batı avrupa'nın temelini oluşturan bu kavim irlandaya sıkışmış olsa da kültürel açıdan pek çok yönde etkisini derin bir şekilde hissettirmiş bir kavimdir.