hesabın var mı? giriş yap

  • fren balataları biter, onu değiştirmez..
    kornası bozulsa müşteriyi bırakır sanayiye gider..

  • gani müjde'nin anlattığı kadarıyla aktarayım.

    cem yılmaz, filmin başrol oyuncusu olacaktı. rol, cem yılmaz için yazılmıştı. röportajlar yapıldı, basın toplantısı bile yapıldı. yapımcı arayışları sırasında gani müjde ve ekibi kanal d binasına gitti. faruk bayhan ve armağan çağlayan'ın da bulunduğu bir ekiple toplantı yaptılar. bayhan, cem yılmaz'ın tavırlarını beğenmedi. (cem yılmaz, o sıralarda yeni yeni popüler olmaya başlamış birisi) lakin, müjde'nin ısrarı ile gösterisine gitti. yine beğenmedi. yapımcılığını almadı. başka yapımcı aradılar. bu arama süreci 1 yılı geçti. bir müddet sonra cem yılmaz, filmden affını istedi. her şey çok güzel olacak filmi için aldığı teklifi kabul etti. film bir süre daha bekledi. daha sonra tekrar faruk bayhan ile gani müjde bir araya geldi. bu kez yapımcılığını aldılar. filmi kanal d'ye sattılar. bayhan da kanal d'nin ne kadar star ismi varsa filme yolladı. mehmet ali erbil, cem davran, hande ataizi, nurseli idiz dahil olmak üzere bütün isimler kadroya bu şekilde dahil oldu.

    film, 1999'da 2.5 milyon kişi tarafından izlendi. o yıllarda ülkedeki sinema salonu sayısı toplamda 800 bile değildi.

  • altunizade capitol d&r'da, kitap rafları arasında, 15-18 yaş arası olduğunu düşündüğüm bir hanım kızımız tarafından dile getirilen hayret ve sevinç cümlesi. muhtemelen son 2 yıldır ilk defa kitap okumasına neden olacak bu kutlu olayı giyim kuşam ve prozodi açısından kendisinden ve birbirlerinden ayırt etmenin mümkün olmadığı arkadaşları ile paylaşırken kulak misafiri olduğum kutlu haber.

    aslında bir nevi yardım çığlığı olarak da algılamak mümkün. şu birkaç kelimelik kısacık cümleden bile son 20 yıldır yaşadığımız yadsınamaz mallıklar ile ilgili fikir edinmek mümkün değil mi a dostlar?

    halid ziya uşaklıgil'i tanımıyor veya bu sıradan dizinin bir uyarlama olduğunu bilmiyor olması değil bence mesele. kanımca, çok daha ciddi bir mesele var bu cümlede!

    kitap kavramı, "çıkan", zamanı gelince yeşeren veya düzenli servis edilen bir obje olarak algılanmaya ne zamandan beri başladı?

    turfanda hıyar mı lan bu?

    tamam gazetelerdeki boy boy ilanlardan, marketlerdeki cikletlerin kenarına koyularak satılanına; her televizyonu açtığımızda son yazdığı kitabını kameralara tutarak röportaj veren yazarlardan, dergilerin yanında eşantiyon verilenine, "kitap" ön planda sanki endüstriyel bir ürünmüş gibi algılanmaya başlanmış olabilir. ama bu kadar da mı koptuk gerçeklikten artık?

    bir kitap, bir beste, bir heykel veya resim ne zamandan beri ısmarlama mobilya, kesilmiş çelik veya banttan üretilen buzdolabı muamelesi görmeye başladı arkadaş!

    hani bu ülkenin çocukları manevi değerlere bağlı ve muhafazakar kişiler olacaklardı. hani şanlı tarihimiz ve asil milletimizle gurur duyacaktık. gavur ve gomonist propagandalarından koruyacaktık yavrularımızı. bu yüzden asmadık mı lan sağdan soldan 50 kişiyi. bu yüzen işkence görmedi mi binlerce genç aydın.

    ne oldu gladio'nun pezemenkleri? daha bıkmadınız mı yalan söylemekten? "yanılmışız, her şeyi istediğimiz gibi uyguladık ama sonuç bklediğimiz gibi olmadı. özür dileriz" de demediğinize göre, o söylemlerinizin de hiçbiri sikinizde değilmiş demek ki!

    manevi değeriniz ana akım` :mainstreammedya, milli değerinizwall street` borsası olunca, yine de şükredin bizim gençliğe hıyar ağaları. delikanlılar birbirini dürtüp "kalem ve klavye icat olmuş olum biz de yazabilecekmişiz" diye geyik de çevirebilirlerdi. size kalsa bu ülkeye bilgisayar ekipmanı olarak sadece mouse sokardınız ya...

  • zırtlan ete gelmiş*, avurtları çökük halinden eser kalmamış*. tv'ye çıkacak diye traş da olmuş ha benim zırtlanıma. ya kesin yarışmamıştır mk artizi diye düşünürken programa misafir olarak gittiği söyleniyor, yine arazi reis. hasan can kaya'nın 40 milyona ev aldığı yerde bu adamı mercekle arıyoruz. adam millete küfrede küfrede ev yaptırdı kendine*, senin tespitlerinle beylikdüzü satın alınırdı aah ah*
    .. dön şu ramadan'da dualarımız kabul olsun artık*..

    debedit: referans karikatürler eklendi :m

  • dün gece the 100 izliyoruz. "post apokaliptik dawson's creek" olarak tanımladığım bu dizinin replikleriyle arada dalga geçiyoruz. bir sahnede bir karakterin ağzından şunu dedim:

    - but.. how? how!!?

    o sırada sessizce oturan ve normalde hiç havlamayan köpeğimiz birden ayağa kalktı bana dönüp çıkıştı:

    - hav! hav!

    gülmekten diziyi izleyemedik bir süre. sonra aynısını sevgilim denedi ona yapmadı. köpek de the 100'la dalga geçiyor bence, bilerek espriye katıldı. arada diziyi izlerken sıkıntıdan derin bir iç çektiği de oluyor "hay sizin izleyeceğiniz diziyi..." diye.

  • hakikaten irice bir yürek gerektiren eylem. bundan tiksinen adamın sevgiden ne anladığını merak ediyorum açıkçası. kadın olsun, erkek olsun fark etmez.

    bir yıl sonra: başlık başa kalmış... işbu entry uçup gidene cevab idi.

  • türkiye cumhuriyeti'nde yaşayan biri olarak hiçbir türk siyasetçinin veremediği güveni bu adam veriyor.

    yapmacık değil gerçek bir acı var bakışlarında. kınayacak gibi değil; buradan çıkıp bunu yapanların 7 ceddini yok edecek gibi bir bakış var. büyükelçiye söz veriyor gözleriyle. "şehit oldun daha ne istiyosun" demiyor, "moskova'da bir sokağa ismini veririz" demiyor, "bunu yapanlara lanet olsun" demiyor. bunu yapanlara cehennemi, bu dünyada yaşatacağına söz veriyor. gerçek bir dünya liderine yakışır şekilde.

    debe editi : fethi şahin ve sefter taş'ı unutmayacağız. sizi kurtaramadık, mahcubuz çocuklar. bizi affetmeyin.

  • ign'den 9.5 puan alan yepyeni rayman oyunu. assasin's creed revelations ile aynı gün çıkacak bir diğer ubisoft yapımı. en son outland ile platform oyunu severlerin hem gözüne hem de gönlüne hitap eden şirket bu sefer kendini epey aşmış. oyun, gözlere bayram niteliğinde. bu kadar güzel gözüken arka planlar ve animasyonlar bulmak gerçekten zor. yeni nesli grafiklere eski nesil saç baş yolduran rayman oynanışı eklenmiş. cd kırma derecesine gelecek kadar sinirlendiğim o eski günleri, mario oynayan o küçük kız gibi geçirdiğim sinir krizlerini dün gibi hatırladığım için oyuna temkinli yaklaşsam da bu sefer game over sisteminin olmaması ve adeta limbo misali dene-yanıl-öğren metoduyla on kere ölsem bile sıkılmadan bir daha deneme isteği yaratması oyunu üst noktalara çıkartmış. eski rayman oyunlarında kırdığımız kafesler bu sefer bölümü ne kadar hızlı bitirdiğimiz ve kaç tane hoodlum (rayman paraları diyelim) topladığımızla da alakalandırılmış. yani bölümdeki gizli yerleri bulmak yetmiyor yeni kostümleri vs. açmak için. oyun 4 kişi co-op oynanabiliyor ama incelikli hoplama zıplama isteyen kısımlarda ortağınıza dayak atma isteğiyle dolmanız işten bile değil. tek başınıza takılmak akıl sağlığı için daha yerinde olur sanırım. oyunun demosu psn'de mevcut. indirin, oynayın ve aşık olun. sonra da deli gibi oyunu beklemeye başlayın. bir başyapıt kesinlikle. bu ay bir oyun alacaksanız, belki de assasin's creed yerine bunu tercih etseniz daha çok eğlenirsiniz sanki.