hesabın var mı? giriş yap

  • 15 temmuz gibi sıcak bir yaz gecesinde kalın deri montuyla...
    fotoşop yaptınız bari tshirt lü yapın dedirtmiştir.

  • bir forum sitesinde karşılaşılan diyalog;

    anonymous said...
    ya bi şarkı varya yomohoo yomosoo onun tam adı nedir arkadaşlar??

    ... july 31, 2009 10:17 am
    bulut said...
    merhaba aradığınız şarkı
    modern talking - you're my heart you're my soul

    arkadaş sen nerden anladın yomohoo yomoso 'dan o şarkıyı, soruyorum!?

  • izlemeye başlamadan önce breaking bad'den daha iyi olduğunu söyleyen insanlar görünce “yok ya nasıl olabilir ki” diyordum. izledim, ve ben de gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, her ne kadar breaking bad arşa çıkmış bir dizi olsa da better call saul çok daha başarılı bir dizi.

    nedenlerinden bahsedecek olursam, burayı okuyanların breaking bad izlemiş olduğunu düşünerekten yazıyorum, ilk olarak better call saul'da hiçbir karakter gereksiz değildi. salamancalardan tutun kim'e howard'a nacho'ya… hepsini izlemek çok keyif vermişti. breaking bad'in son sezonunda ansızın gelen ve düşman olan karakterleri düşünecek olursak bence onları koymak yapımcıların en büyük yanlışıydı.

    ikinci olarak ise gerçekten çok ayağı yere basan bir dizi. her şey kendi içindeki mantıktan hiç sapmadan ilerliyor ve yine aynı yolun sonunda muhteşem, hatta izlediğim en iyi dizi finaliyle bitiyor. bittiğinde içtenlikle dedim ki, dizi dediğin böyle olur.

    şimdi diziyle ilgili bahsetmek istediğim spoilerlı kısımlara geliyorum;

    --- spoiler ---

    öncelikle söylemek istiyorum ki nacho'nun ölüm sahnesi gördüğüm en etkileyici ölüm sahnesi olabilir. oyunculuklar zaten muazzam. hector'a onu zehirlediğini söylerken ki o nefreti gözlerinden çok açık şekilde okunuyordu. son yemek yiyişi, babasıyla son vedası, hepsi çok üst düzeydi. ölmesine tabii ki çok üzlüldüm ama beklediğimiz bir şeydi zaten. en azından onların elinden değilde kendi rızasıyla ölmesi biraz içimi rahatlattı.

    chuck'tan bahsetmek istiyorum. chuck'ın sorunu, sürekli doğru olanı yapmaya çalışması ama istediği sevgiyi, mutluluğu elde edememesiydi. ona her zaman üzülüyordum. hep doğruyu yapmasına rağmen jimmy gibi sevilmiyordu, karakter meselesi işte. eşini bile jimmy gibi güldüremiyordu. yalnızlığı ben chuck'ta gördüm. hep yalnızdı ve tutunabildiği tek şey "hukuk"tu. çünkü orada saygı görüyordu.

    jimmy de chuck da birbirini çok seviyordu. ama hep yanlış zamanlarda birbirlerine yanlış haraketlerde bulundular. jimmy chuck'ı chuck'ın ona en çok güvendiği anda kandırdı, chuck'sa jimmy'i aynı şekilde. sonunda da jimmy chuck'ın elinden, kendisinin de itiraf ettiği gibi, sahip olduğu tek şey olan hukuk'u aldı... final bölümündeki sahneleri o kadar güzeldi ki... chuck'ın "that's not what i had in mind" dediği kısımda sesi titremesi... jimmy'i gerçekten seviyordu ve bir abi gibi davranmak istiyordu, ikisi de denedi, olmadı...

    salamancalar ve gus'a geçmek gerekirse, lalo'nun ölüm sahnesinde acı içinde kıvranırken bile gus'a bunu belli etmemek için ona bakarken gülmesi, gus'ın da aynı şekilde ona yaralı olmasına rağmen dimdik ve duygusuz bir şekilde bakması, işte saf nefreti orada gördüm ben.

    lalo salamanca karakteri ise izlerken en keyif aldığım karakterlerden biriydi. salamancaların en tehlikeli ve zekisiydi, ama tony dalton'un hakkını vermek gerek, muhteşem bir oyunculuk sergilemiş.

    bütün karakterleri çok sevmekle beraber en sevdiğim karakter howard'dı. nedeni ise, çoğu kişinin hissettiği gibi başlarda ben de onunla ilgili negatif düşüncelere sahiptim. fakat sonradan anladık ki asla tahmin ettiğimiz gibi biri değilmiş. aslında bu alışkın olmadığımız bir durum çünkü böyle zengin, iyi görünümlü, başarılı insanların hep bir kusuru (genelde kibir olur bu) olmasına alışkınız. howard'da bu yoktu. herkese iyi niyetle yaklaşan, arabasını alan valeye bile içtenlikle halini hatrını soran, saf iyiliğin resmedilmiş hali gibi bir insandı. ölümünü kabullenmek cidden çok zor oldu. bu konuya tekrar değineceğim.

    jimmy ve kim'den bahsetmek istiyorum. breaking bad evreninde ve buradaki diğer karakterlerden farklı olarak kurbanlarını "oyunun" içinde olmayan biri seçmişlerdi. her ne kadar walter white bir cani olsa da kendi bildiğinden sapmayan bir insandı. ailesine asla zarar gelmesini istemiyordu, yoluna çıkanlarlaydı işi. ama howard öyle miydi? tam tersi, zarardan çok faydası dokunmuştu onlara, özellikle kim'e. ama onlar tam da howard'ın dediği gibi "ruhsuz" bir şekilde onunla uğraştılar. howard son sözlerinde sonuna kadar haklıydı. sonu ise tam bir trajediydi. "yok yere" öldürüldü. bir hiç uğruna... ve cesedi attıkları çukur, işte orada parçalandım. bir insanın nereden başlayıp nereye geldiği (hem de hiç haketmediği bir şekilde) tüm gerçekliğiyle gösterildi bize.

    bu olaydan sonra ikisinden nefret ettim. hatta dizinin sonunda ölmelerini istiyordum. ama dizi senaristleri öyle yetenekli insanlar ki, kendimi dizinin sonunda onları ağlayarak izlerken buldum. o son bakışma sahnelerini izlediğimde hala ağlıyorum. bir dizi finali ancak bu kadar ruhuma dokunabilirdi. benim için bulunmaz maden değerinde bir final. daha iyisini izlediğimi hatırlamıyorum. bütün taşların tek tek yerine oturduğu, aklımdaki bütün soruların cevabını aldığım bir bölüm oldu.

    jimmy ve saul, aslında iki farklı insan gibilerdi. jimmy'nin sorunlarından kaçmak için oluşturduğu karakteri saul, ama nihayetinde tekrar bizim sevdiğimiz jimmy'miz oldu. belki de ilk defa hatalarının sorumluğunu aldı. chuck'ın son bölümdeki flashback'te dediğini yaptı, "if you don't like where you're heading, there's no shame in going back and changing your path." ve ilk defa chuck'ı yanılttı, değişti. 86 yıl hapis cezası almasına rağmen aslında hiç olmadığı kadar özgürdü.

    --- spoiler ---

    muhteşem bir dizi, muhteşem bir final. çoğumuzun yaşantısından uzak bir dizi olmasına rağmen, aslında bir o kadar da "biz" olan bir dizi. inişlerimizi çıkışlarımızı, değerlerimizi, doğruyla yanlışı, zamanı, tüm gerçekliğiyle betimleyen bir başyapıt. harcadığım en kaliteli zamanlardandı izlediğim anlar. asla unutmayacağım.

    "we all make our choices. and those choices, they put us on a road. sometimes those choices seem small, but they put you on the road. you think about getting off. but eventually, you're back on it."
    -mike ehrmantraut

  • deli gibi mideniz bulanmaktadır ve kötü şans o anda tıklım tıklım dolu bir otobüstesinizdir. ayakta önünüzde çok hoş bir bayan bulunmaktadır. kendisini uyarmak isterseniz kusarsam önümde olmayın diye. ve diyalog başladıgı gibi biter :
    - hanfendi pardon (tık tık omzuna vurulur)
    - (bayan arkasını döner) böeghhhhh (kusma efekti)
    - hayvan!.................

  • ayni durumdan muzdarip oldugum hede.

    sirf asansoru kullanmak icin bazen tavuk doner alip gidip 4. kata cikip merdivenlerine oturup orda yiyorum sonra tekrar evime geliyorum

  • bu konu hakkindaki dusuncelerim su sekilde:

    - oncelikle bu konuyu detayli arastirdigimi soyleyeyim. siz olmeden "beni dondurun" demeniz yasal olarak mumkun degil. yani bu islem ancak siz oldukten sonra yapilabiliyor. legally dead oluyorsunuz bu durumda. mirasiniz paylasiliyor. hatta bu sirketlerin odemesini hayat sigortaniz yapabiliyor beneficiary olarak sirketi gosterirseniz. siz aylik bir uyelik ucreti oduyorsunuz ve sirketin istedigi tutarda hayat sigortasi yaptiriyorsunuz. oldukten sonrasi icin 2 dondurma paketleri var biri beyin dodnruma digeri ful dondurma. beyinden de beni uretebilirler diyenler daha ucuz olan bu paketi secebiliyorlar. ful icin 200k$ sadece beyin icin 80k$'lik hayat sigortasi yaptirmaniz gerekiyor.
    - bir gun sadece tek bir kromozomunuzdan sizi tekrar olusturabileceklerine inaniyorum. teorik olarak mumkun. tabii bu bir gun 50 yil sonra mi olur 5.000 yil sonra mi bilemiyorum.
    - bir gun olumsuzlugun de kesfedilecegine inaniyorum. tibbi metodlar ile curumem engellenebilir.
    - ustteki 2 madde nedeniyle olayin teknik yaniyla ilgili bir problemim yok.
    - asil sorun bu sureci kim yonetecegi konusunda. simdi alcor diye bir sirket cikmis. sirket dedigimiz sey 500 yil sonrasi icin pek guvenilir bir sey degil. default risk diye bir sey var bir sirket hissesini alirken, 1-2 aylik zamanlar icin bile bu riski dusunuyorsun. koskoca lehman gitti, alcor mu gitmeyecek? belirsiz bir zaman diliminden bahsediyoruz ne belli 50 yil sonra "battik biz kardesim bu donmus tipleri daha fazla preserve edemeyecegiz" diyerek dukkani kapatmayacaklari. yasal olarak da olusun sonucta. kaldi ki ben bu sirkete kredi veriyor olsam "highly risky" olarak nitelendiririm. benden toplam 200 bin $ para aldi ve bu hizmeti belki de sonsuza kadar sunmak durumunda. e bunun nitrojeni var, elektrigi var :) bu is bekledikleri kadar yakin olmassa ne olacak?
    - hadi daha gencim 30-40 yil filan olmem bir aksilik olmassa. kilo verir, sigara birakir bir de saglikli beslenirsem 50 yil olur belki de. bu surecte bu isler gelisir, devlet garantisi filan olursa, bir de triple a rating'li vs bir devlet garanti veriyorsa belki bu sirketin batma riski goz ardi edilebilir.
    - fakat ayri bir problem hakkinizi savunacak kimse olmamasi. yani resmen olusunuz. atiyorum sirket "ulan 3000 kisi donmus bekliyor, dunyanin masrafi biz bunlardan bazilarini gomelim veya revive process'i basarisiz oldu diyip sallayalim" derse ya da garantor vs olan devlet bir gun cryonics sirketlerine "200 yildan once dondurulmus bu arkadaslari canlandirmaniza gerek yok. zaten nufus problem, bir de bunlar sosyal sorun olacak dil bilmez, yol bilmez" derse oturup sizin adiniza dava acacak, isinizi takip edecek kimse olmayacaktir ortada. kim tarih oncesinden kalma biri icin ugrasir ki? hadi 50-100 yil icinde bu revive teknolojisi gelisse torun torba kucuk bir ihtimal ugrasabilir ama acikcasi hepimiz biliyoruz ki michael jackson vb. degilseniz bundan 200 yil sonra mezarinizin yerini bilen kimse kalmayacak. donmus sizle niye ugrassin herhangi biri?
    - bir de olayin öldüğün an müdahele edilme gereksinimi var. oleceginizi anlayinca arayin gelip bekleyelim diyorlar. yok artik.
    - simdi best case'te 300 yil sonra revive teknolojisi bulundu diyelim, ustune sirket de duruyor, siz de hala donuksunuz. sirket de delikanli cikti, sizi canlandirdi. burada da cok ciddi baska bir problem ortaya cikiyor. simdi 300 yil oncesinden birini sokaga bir salmayi deneyin bakalim :) bu 300 degil belki de 500 olur. bir de teknoloji exponential olarak gelisiyor. son 100 yilda yapilan kesiflerin toplam finansal degeri, son 1000 yildakilerden daha fazladir herhade. bu demektir ki 300 yil sonra resmen hayvan gibisiniz belki milletin evde besledigi maymunlar filan sizden daha zeki vs. yani hadi arkadas yok, aile yok, coluk cocuk yok, anne yok, baba yok, 5 kurus para yok, bir meslek yok is yok guc yok kismini gectim. tekrar baslariz diyebilir cogu kisi. fakat tekrar baslama ihtimaliniz de yok. belki ilk revive edilenlerden olursaniz anilarinizi anlatir ilgi cekersiniz de bu is madem basariyla tuttu sizin gibi cok olacaktir. resmen multeci olursunuz valla. bir de hafizanizi tamamen kaybetmis olarak da geri gelebilirsiniz ki bu en kotusu. resmen bok gibi bir yeni hayata merhaba diyorsunuz.

    acikcasi ilk 2 maddede soyledigim notlardan dolayi kendimi oldukca sanssiz hissediyordum. sonucta olumsuzlugun bulunacagi nesilleri bir kac yuzyilla kacirdigimizi dusunuyorum sadece. bu dusuncem nedeniyle bu olay ilgimi cekmisti. ama biraz alcor'da faq filan okuduktan sonra teorik olarak ok fakat pratikte kesinlikle infeasible gordum bu sureci.

    belki 500 milyon $'im olsa," ne olacak oldugum zaman mezara gömeceklerine dondursunlar hele bir bakalım" diyerekten istedikleri parayi gomerdim buraya. 5 milyon $ da para verip bunu beni canladirana kadar finansal degerini koruyacak sekilde (amerikan hazine bonosu filan alsinlar 50 yillik, maturity'si geldikce yine alsinlar) degerlendirin o zaman alacagim derdim (kesin vardir boyle yan servisleri). ama su an oldukca mantiksiz gorunuyor. zaten faq'larini okudugumda "ruh bedenden ayrilmiyor mu?" "yok ayrilmaz o oldukten 15 dakika filan sonra ayriliyor biz hemen donduruyoruz" seklinde inanilmaz mantiksiz seyler gordum. en ufak bir guven vermediler.

    bu haliyle acikcasi bu islem ve bunu yapan alcor sirketi hakkinda tek bir yorumum olabilir: umut tacirleri

  • ömür boyunca başka hiçbir yerde görülemeyecek hürmettir. öyle bir hürmettir ki insana kendini değerli hissettiren şeyler listesinde ilk üçe girer. "bi şey lazım mı abicim?, bi salata daha ister misin?, çay da alır mısınız abicim?". iki ay uzak kaldıktan sonra ilk defa gören annemden daha iyi bakıyolar. kebapçıdan bi çıkıyorum sanırsın bir paşa, bir şehzade.

    ben bu hissi pizzacıda "hamuru incecik olsun mu?" sorusunda yaşayamıyorum. veya bir lira farkla kolanızı ve patatesinizi king boy ister misiniz? benim gururumu böylesine okşamıyor. ama bir "hemen yeniliyorum abi ezmeyi" beni mest ediyor. şimdi yolu adana kebapçılarına düşmemiş, kebap diye bir kısım et parçaları yedirtilmiş olan kitle ne diyor olm bu? diyebilir ama durum bu. diyeceklerimi buraların meşhur bir sözüyle sonlandırıyorum. "o yediğiniz abur cuburlar boy boy, şimdi bi acılı adana olacak idi oy oy."