ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
robert de niro al pacino tamer karadağlı
-
(bkz: cumartesi pazar pazartesi)
underrated pc oyunları
-
(bkz: rise of nations)
manuel neuer
-
schindler's list'te rol alsaydı filmde renkli olarak görünürdü.
sevgilinin doğru kişi olduğunun anlaşıldığı an
-
hani diyor ya sabahattin ali,
"gözlerimden öptü,
ellerimden öptü, ellerimden.
avuç içlerimden öptü.
unutabilir misin şimdi?
ben, ölsem unutamam."
anlarsınız. ölseniz de unutamayacağınızı anladığınız zaman, anlarsınız.
kiralık vcd filmin tadını netflix'ten alamamak
-
romantizme çok gerek yok gibi, devir değişti. “instagram vaktimizi çalıyor” diyenlere, “girme o zaman” diyorum. senin elinde. retrospektif şekilde bakınca “ne günlerdi ya” diyerek o günleri yad ediyoruz ama zahmetliydi işte. ama o dönemde de o oldukça pratikti çünkü ne sinemaya gitmen gerekiyordu ne tv'de yayınlanmasını beklemen, istediğini alıp izliyordun. şimdi netflix'ten keyif almıyorsan git film satın al izle desem, izlemezsin. izlemezsin çünkü hayat daha hareketli, buna ayıracak zaman kolay yaratılmıyor. o günlerde filme ulaşmak zahmetli olduğu için kıymetliydi. o çaba, arkasından evdekilerle veya arkadaşlarla birlikte film izleme zevkini getiriyordu. film izlemek için organize olma vardı. şimdi yalnızsın. belki de birlikteliği özlüyorsundur. kulaklığını takıp yalnız başına telefondan bişeyler izlemek, kimseyle paylaşmadan sıkıcı geliyordur belki de. ayrıca şimdiki süreç şımarıklık getiriyor. izlediğin önünde izlemediğin arkanda. o kıymetin olmadığı bi' düzen.
yukarıdaki zamanlar hala mektupla iletişim kurulan dönemlerin biraz sonrasına denk geliyor. mektupla iletişim bile zahmetli gelmiyordu.
bu 90'lar ortasından 2000'lerin başına kadar olan sürece duyulan özlem başka hiçbir dönem için duyulmuyor heralde.
beslenme çantasından hep salçalı ekmek çıkan çocuk
-
üzgün bir çocuk bu.
bütün öğle aralarında, hep aynı büyük umutla, içinden başka bir şey çıkmasını dileyerek beslenme çantasını açan;
her seferinde salçalı ekmeği görüp onun eski ayakkabılarınınkine denk değişmezliğine isyanlar çıkaran;
sınıf yeteri kadar tenhalaşınca arka sıraya geçip alelacele karnını doyuran;
elini, ağzını bastıra bastıra yıkadığı hâlde hâlâ salça koktuğunu sanıp kendinden utanan;
evde annesine "artık salçalı ekmek istemiyorum." derken onu da çaresiz bırakan;
pelin'in şişman tostlarına, kerem'in hamburgerine imrenip yoksulluğun eksikliğini duyan;
yıllar sonra akla gelen;
hüzünlendiren;
içe oturan bir çocuk.
canına yandığımın çocuğu! şimdi bir yerlerde karşıma çıksan; seni çocukluğunla barıştırsam; sonra bir hikaye anlatsam sana; hayat sürdükçe bütün o imrendiğin yemekler silinip giderken salçalı ekmeğin hiç yok olmayacağını, onu çok özleyeceğini anlasan. ne değişirse değişsin sen hiç değişmesen, hep çocuk kalsan, hep çocuk kalsam.
acun ılıcalı
-
kendisinin 8 kasım 2022 tarihinde candaş tolga ışık’a konuk olduğu programı youtube’da önüme düşmesi üzerine bir kısmını izledim. kaçak yayınlarla ilgili onu yayınlanların da izleyenlerin de(bu kişilere bilmeden de olsa diye ekliyor, hakkını yemeyelim) hırsızlık yaptığını, bunun ahlaki bir şey olmadığı şeklinde eleştiriyor. haklı diyebiliriz, tartışacağım şey burası değil.
yıllar önce kendisinin hayatını anlattığı bir videoya denk gelmiştim. eve yazıcı alıp ders kitapları-soru bankalarını korsan basıp bunu sattığı anılarını güle oynaya anlatıyordu. yaptığımız da ahlaksız bir şeydi, gençtik o zaman vs tarzında bir özeleştiri de yapmamıştı.
veya spor muhabiri olduğu dönem meşhur olayı, brezilya maçına gitmeyip arkadaşlarına brezilya taraftarı taklidi yaptırma hikayesini de anlatırken de bu yaptığı hakkında bir özeleştirisini duymadım.
ki bunlar topluma açık yayınlarda anlattığı, mizahi tarafı olduğu için “komikli anı” diye anlattığı anılar.
geçen de bizim ev sahibiydi blutv kullanıcı sözleşmesini kopyala yapıştır önümüze koyan zaten.
kendisi şimdi ahlak dağıtıyor. yürü be. milyon doları olmasına rağmen kültürel sanatsal faaliyetlere katılmak, bir kitap okumak, bir film izleyebilmek için hobi olarak korsan yayınları kullanan ahlaksız ve hırsız gençler utansın.
peşinen not: yayınların kaçak izlenmesini savunmuyorum burada. fikri mülkiyete verilen değer bu ülke sosyolojisinin bir açmazıdır.
ilk taşı hiç hdfilmcehenneminde film izlememiş olanınız atsın.
hillsborough faciası
-
an itibariyle başbakan david cameron tarafından gerçekler açıklanmış, ailelerden özür dilenmiştir. seneler sonra ailelerin ısrarlı mücadelesiyle açılan dosyalarda polisin kanıtlarla oynadığı ve liverpool taraftarlarının herhangi bir suçu olmadığını söyleyen cameron, bu durumun ülke adına da bir utanç olduğunu söyledi.
ibret alınması gereken bir mücadele. 20 küsür senelik uğraş ve adaletin yerini bulması.
atilla taş'ın gözaltına alınması
-
dünya liderisin ve düşmanın atilla taş. bu işte bir yanlışlık var.
10 mayıs 2015 new york nükleer santrali patlaması
-
iki dk espri kasmayin amk ya belki insanlar oldu ne sikim adamlarsiniz. komik de degil sirf bisey yazmak icin yazip da cop etmeyin basliklari ben ve benim gibi bilgi almaya calisan insanlar bu salak entrylerden bilgi degeri tasiyan entryleri bulmakta zorlaniyoruz.
4 bira ve çerez alıp eve girmek
-
(bkz: 17 gün boyunca alkol satışının yasaklanması)
4x7+5=33tl
6.4.2017
4×10+10=50tl
14.10.2018
4×12+14=62tl
20.09.2019
4×12+16=64tl
21.04.2020
4x13.75+20=75tl
13.01.2021
4x15+20=80tl
04.04.2021
4x22.25+22.5=111.5tl
04.01.2022
4x30+30=150tl
01.06.2022
4x40+40=200tl
05.01.2023
edit: bira tabi ki kutu carlsberg olarak alınmıştır.