hesabın var mı? giriş yap

  • çeşitli sebeplerden ötürü oluşabilecek kokudur. temel nedeni ise çamaşırların iyi bir şekilde kurumamasıdır. yine de birkaç şeyden bahsedelim:

    1- antrenmandan sonra terli kıyafetler çantada veya poşette bir süre beklerse kokunun kumaş üzerinden çıkması zorlaşabilir. bu yüzden yıkamadan önce o kıyafetleri kurutmak kokmaması adına faydalı olacaktır.

    2- yine yukarıdakine benzer şekilde nemli ve ıslak kıyafetler direkt kirli sepetine atılmamalıdır. bunun yerine asarak bir ön kurutma yapılmalıdır.

    3- fazla miktarda deterjan kullanımında da, deterjan çamaşırdan tamamen durulanamayacağı için bakterilerin birikeceği ortam oluşmaktadır. bu yüzden önerilen miktarda deterjan kullanımına dikkat edilmelidir.

    4- yıkamadan sonra mümkün olan en kısa sürede çamaşırları asmak gerekir. bekleyen çamaşır daha sonra iyi bir ortamda kurusa dahi kötü kokacaktır.

    5- makineyi tıka basa doldurmak da çamaşırın iyi yıkanmasına veya iyi durulanmasına engel olacağı için kötü kokunun sebeplerinden biridir.

    6- makine temizliğine dikkat edilmelidir. bazı makineler kıyafete aktarılabilen küfler oluşturur. bu yüzden düzenli bir şekilde makine bakımı da ihmal edilmemelidir.

    7- deterjanın içine bir miktar beyaz sirke karıştırmak da çamaşır üzerindeki birikmiş bakterileri engelleyeceği için diğer yöntemler işe yaramadığı anda kokunun gitmesi için denenebilir. sirke yerine kabartma tozu ilavesi de yapılabilir.

    not: tabii ki kurumaya ve kokmaya etki eden başka faktörler(şehir, mevsim, yumuşatıcı kullanımı, makine ve kıyafet kalitesi...) de vardır. genel olarak çamaşırlar ve yıkayan kişiye göre yazılmıştır.

  • içindeki ofislerin 2-3 milyonlara satıldığı acayip yer.

    üstelik 500 metre kare falan dedikleri bi ofise gittim geçen. sahipleri de 500 metre kare diye bayılmış 2 milyonu.

    bi girdim içeri lazer metre ile ölçtük. 200 den az içerisi. brüt hesap 500 diye almışlar. ofisleri kabadan teslim ettikleri için ince işini alırken tabi adam senden 400-500 metrelik istekte bulunuyor ama içerisi 200.

  • mikroplar tarafından ayağa kaldırılmakla sonuçlanır. geçirdikleri mutasyondan dolayı "abi iyi misin, bir şeyin var mı?" diye bile sorabilirler.

  • gençler çok sevdiğim bir tarif de benden gelsin. diyet değil de hafif diyelim kolay diyelim:

    1 tane muzu çatalla ezin (dilimlemeyin bu daha güzel oluyor)
    nesfitin kuru meyveli gevreği ile muzu karıştırın
    sadece nemlenecek kadar (bir çorba kaşığı filan) süt dökün
    140 derece fırına atın kuruyana kadar pişirin.

    afiyet olsun.

  • katarlı kamal saleh al mana'nın sahibi olduğu boheme ınvestment gmbh tarafından işletlen mc donalds türkiye’nin akıl almaz fiyatlarıdır. amerika birleşik devletlerinin standart kampanyasız cheeseburger fiyatı 1,49$ dan satılırken. mc donalds türkiye aynı ürünü 74 tl veya bugünün kuruyla 2,74$ a satmaktadır. peki hangi kalemden dolayı fiyatlar daha yüksek? kira mı? personel mi? ürün maliyeti mi? hepsinin türkiye’de daha düşük olduğunu biliyoruz. ama fırsatçı katar’lıların bu memleketin adamını söğüşlemesine tabiki kimse birşey demeyecektir.

  • (bkz: hani nickimden anlamadıysanız doktor olduğumu)

    edit: sık sık favlanıyor bu entry. nicki drxxyyy gibi bir formatta olan bir arkadaşın hastalarından duyduğu kendince komik anılarını anlattığı bir entry vardı, bu entry silindiği için benim entrym anlamsız görünüyor ama sözlük ahalisi yine de çakmış olayı *. hekimlere diğer insanlardan çok daha büyük saygı duyarım. ancak hekim olmayan insanların, vücut sistemlerine, anatomiye, hastalıklara entelektüel bir ilgi duyması nedense bazı hekimlerde son derece gereksiz bir alerji yaratabiliyor. vücudumda bir anormallik hissettiğimde doktora gidip yaşadıklarımı detaylı şekilde açıklıyor, olası hastalıkları hekim gözüyle değerlendirmesini istiyorum. pek çok doktor kendisine yardımcı olan bu bilgilere ilgi gösterirken bazıları sığ bir bakışla "googlecı bu" tavrı takınıyor. burada eleştirdiğim şey de bu.

  • araştırma görevlisi olduğu andan itibaren;

    a) danışman hocasının kadrolu kölesidir. bina içi, binalar arası hatta kampüs dışı, araştırma görevlisi oluşuyla ilgili/ilgisiz her tür ayak işine koşturmakla mükelleftir.

    b) tez izleme komitesindeki diğer hocaların da emir eridir. danışman hocasının yüklediği kadar olmasa da, onların "rica ettiği" her tür işi seve isteye yapmak, sağa sola gitmek zorundadır.

    c) bölümdeki diğer hocalar da denk getirebildikleri anlarda ona iş yüklemekte beis görmeyeceklerdir. zira ülkedeki en güçlü dokunulmazlık profesörlere verilmiştir ve zavallı genç akademisyenimizin tüm kariyeri bu hocaların çoğunluğunu oluşturacağı veya etki altına alacağı jürilere bağlıdır.

    d) hocalar genelde bilirkişilik, ödenekli projeler, danışmanlıklar gibi, asli görevleri olan eğitim/öğretimden çok daha mühim(!) işler peşinde olduklarından, derslere girmekte pek de istekli olmayacaklar ve araştırma görevlimize "hadi sen gir de bugün bir uygulama yapın" falan diyeceklerdir. sınav zamanları gelince de hocalar sınıfa, amfiye 5-10 dakika uğrar, kalan 1 hatta bazen 2 saat boyunca ise araştırma görevlileri ayakta sınavı takip ederler.

    ezcümle; akademik hayatında, iç mekan - dış mekan ayrımı olmaksızın, yaya olarak en fazla kilometreyi araştırma görevlisi olduğu süre boyunca kat edeceği, en çok ayakta kalacağı süre de bu döneme denk geleceği için dayanıklı ve rahat bir ayakkabı seçmek zorundadırlar.

    ne yapaydı? makosen mi giyeydi?

  • maç sonu ligtv'ye röportaj için kaç tane türk oyuncu geldi ama 24 kasım öğretmenler gününü kutlayan bir tek kuyt oldu. bizimkiler öküz, öküz.

  • suriye iç savaşına taraf olup, kafa kesen teröristlere silah göndermenin ülkemize menfaati ne onu da bir söyler misiniz?

  • sene 2010. kardeşimin ergenlik döneminin nirvana yılları.
    yaşı 15.

    taşınıyoruz. sıra kardeşimin odasında.
    annemle kardeşim halıları kıyafetleri falan toplarken, babamla ben de yatak ve dolap gibi ağır şeyleri alıyoruz.

    yatağı kaldırdığımız zaman bir de ne görelim!!
    yatağın altı peçete dolu. *

    annemi dışarı çıkartıp, kardeşimi çağırıyoruz. babam peçeteleri gösteriyor ve yıllar sonra hâla gülmemizi sağlayan o soruyu soruyor.

    " bu ne lan aile mezarlığı gibi? "

  • tv ekranında işsiz ve geçim sıkıntısı yaşayan insanlara çözüm önerisi sunmuş, halkı alternatif besin arayışlarına teşvik etmiştir.

    "fasulye pahalıysa pahalı, yemeyin. daha ucuz bişey yiyin. söylenmeyin!"

    bir tavsiye de benden b sınıfı kaşarlar da iyice ucuzladı...