hesabın var mı? giriş yap

  • 26 yaşındaki şahsımı dumura uğratan evliliklerdir. her yaz birileri evlenirdi de bu yaz evlenmeyen çok az kişi kaldı. onlar da ya nişanlı ya da evlenecekleri biri var, sadece süreç için zaman gerekiyor. benim anlamadığım hemen hemen hepimiz aynı okullardan aynı bölümlerden çıktık. ben meteliğe kurşun atarken bu insanlar evlenebilecek, bir aileyi geçindirebilecek paraları nasıl elde ettiler hiç anlamıyorum.

    ayrıca hani hepimiz karantinadaydık ya? ulan ben iki yıl evden çıkmadım adam akıllı, insan görmeye hasret kaldım. siz ne ara manita buldunuz da evlenmeye karar verdiniz? bilemiyorum altan.

    ayrıca buradan genç arkadaşlara bir kamu spotu geçmek isterim; üniversitede inanılmaz havalı, yanlarına yaklaşamayacağımı düşündüğüm kadınlar öyle adamlarla birlikteler ki ağzım açık izliyorum. bundan dolayı kendinizi çok da hırpalamadan şansınızı mutlaka deneyin derim, belli olmuyor çünkü*

    debe editi: benim gibi düşünen, benim durumumda olan ne çok insan varmış. seviyorum hepinizi, debe için teşekkürler!

  • bildiğimiz anlamda optik bir teleskop değildir. yani olağanüstü nebula fotoğrafları falan beklemeyin. o işi zaten emektar hubbleımız çok güzel yaptı, yapıyor. jwst kızılötesi gözleme yönelik bir teleskoptur ve atmosfer içinde birkaç yüz km yukarıda dönen hubble'dan farklı olarak 1.5 milyon km gibi atmosferin her türlü olumsuz etkisinden uzak bir noktaya yerleşecektir.

    jwst bize evrenin erken dönemleriyle ilgili hiç bilmediğimiz şeyleri öğrenme fırsatı verebilir ve bu evrene bakış açımızı tamamen değiştirebilir. ama bence daha önemlisi öte gezegenlerin yaşam içerip içermediğiyle ilgili tartışmasız kanıtları sunabilir. yani birkaç sene sonra sadece 15 ışık yılı ötede varlığı kanıtlanan orta seviyede gelişmiş bir sanayi medeniyetiyle nasıl iletişime geçeceğimizi konuşuyor olabiliriz. bu insanlık tarihini baştan aşağı değiştirecektir. ya da tüm gözlemlere rağmen uzay yine korkunç sessizliğine devam eder. bu da insanlığın ve hayatın varoluşuyla alakalı tartışmaları farklı bir boyuta taşıyacaktır. beni hayatım boyunca en heyecanlandıran bilimsel gelişmedir jwst, umarım her şey yolunda gider.

  • kısa boy ya da seçim şansınızın olmadığı başka herhangi bir özelliğiniz yüzünden sizi kendilerine layık görmeyen insanlardan uzak durun.

    hatta kısa boyunuz bu tür gereksiz insanları sizden uzak tuttuğu için kendinizi şanslı sayın.

  • imkansızlıkların yarattığı sahte imkanların parıltısı üstüne enfes bir film leyla'nın kardeşleri. her şeyiyle tanıdık ve neredeyse bu toprakların gerçekliğine koşut bir şekilde bize ait bir gerçeği bize bizden daha iyi anlatan bir imkanın, cömertliğin ve yaratıcılığın mahsulü. daha önce de yazdığım gibi türk sinemacılarının neden iran sinemasını örnek alması gerektiğinin bilmem kaçıncı kanıtı bu film.

    filmdeki yoksulluğun panoraması türkiye'nin her yerinde koşulsuz bir şekilde karşımıza çıkan çerçeveye sahip. iktidarın otoriter yapısının baskıladığı toplumların değişmez refleksi olarak kaderle, yazgıyla, inançla kurulan özdeşimin yarattığı bireyin kimlik ve var olma sorunu leyla için kadın olarak katmerlenen bir var olma sorununa dönüşüyor. dinci iktidarların inanç kılıfına sokarak her türden kötülüğü normalleştirdiği, kadınları, çocukları özellikle toplumsal yaşamın süreğenliğinden saf dışı bıraktığı bir toplumsal kurgu içinde var olmaya çalışan onurlu bir kadının hiçbir kahraman titriyle sıfatlandırılmadan ölümsüz bir kahramana dönüştüğü filmlerden oluyor leyla'nın kardeşleri tüm sinemasal saflığıyla. iran sinemasının adeta babadan oğula miras doğallığı, sadeliği, bu sadelik ve doğallıktan doğan gerçekliğin şahitliği, omurgası hiç bozulmayan poetik lezzeti sinemasal zirvelerine bir zirve daha ekliyor.

    tüm yaşamını ona sadece belirli konularda seyirci olma özgürlüğü sağlamış bir erkekliğin kastı altında var olma çabası için mücadele ederek geçiren, yaşamını 4 erkek kardeşi, anne, babası için yani başka yaşamlar için bir tür hoş görü, idare ve denge sahasına dönüşmüş bir kadının, bu insanların hem zeka, hem nitelik açısından çok daha güçlü olan varlığını, kadınlığını, yaşamını bir kenara bırakarak onlara yol olma trajedisini ölümcül bir kırgınlıkla nakş ediyor izleyicisinin yakasına yönetmen saeed roustayi. hem de 39 yaşında. biz de tüm sinemasal dehası çehov, tarkovski kastıyla kutsanış nbc'nin kör gözüne senaryo ve kaba diyaloglarını sinema zirvesi olarak falan görüyoruz.

    leyla'nın gözyaşlarının aktığı sahnelere dikkat edin. isyanını, o gözyaşlarını dökmesine sebep olan yaşamın kırgınlığını bile dilediğince ifade edememenin acısını sessizce döktüğü gözyaşlarına katık ediyor. sadece o an olanlara, geçmişe ve gelecekte olabileceklere ağlamıyor leyla. yazgının şaşmazlığına, kurbanın boynunu bir bıçağa çoktan vermeye hazır teslimiyetine, her şeyin gün gibi ortada olduğu sınıfsal, kültürel, sosyal yapı içinde nizama, kurala, örfe, adete ve en önemlisi cebinde beş parası yokken alçakça bir kurguyla yoksulluğun koltuk altına bir gurur nişanesi olarak sokuşturulan sahtekar itibarın berhavalığına ağlıyor. her şeyin farkında olan leyla, diğerlerinin nasıl her şeyin farkında olamadığına ağlıyor. filmin başında bir işçi olarak hakkını almak için durup eylem yapmak yerine kaçan alireza'nın sözde onurlu davranışlarıyla gelenek ve gerçek arasında sıkışarak can veren geleceğini ancak ve ancak mücadele ederek kazanacağını anlaması ve fabrikaya dönmesi de boşa değil bu yüzden. yönetmen gelecek güzel günleri gerçeği çizgisinin dışına taşırmadan, boş umutlarla, aptalca bir itikat ve iyimserlikle gelmeyeceğini de kulağına fısıldıyor izleyicinin.

    yoksulluğun şakası yok ve leyla tüm bu gerçekliğin içinde bir suçlamaya, utanca, öfke ve nefrete kolaylıkla dönebilecek, bu içten içe kendinden, yoksulluğundan utanma halini uyuşturan boş inançlarla, batılla, sahte gururla ve egemen olanın hiç gelmeyecek olan hülyasıyla dövüşüyor gerçek bir trajik kahraman gibi. kendinden geçiyor diğerleri uğruna ama bunu fedakarlığın don kişot'luğuna soyunmadan yapıyor. dirayet ve itikadını gerçeğin can yakıcı yüzleşmesi ve hükümranlığı için hep diri tutuyor. herkesin öyle ya da böyle leyla'yı dinlemek, leyla'ya inanmak istediği rasyonel bir düzlemin üstünde seyreden neredeyse metafizik toplumsal sütun nihayetinde kendi düzleminde galip geliyor. yoksulluk bir suça, bir utanca, bir failliğe, kötü evlere, eşyalara, konforsuz yaşam alanlarına, sürgüne, kaçışa ve en önemlisi üstü sürekli örtülen bir yüzleşmeden azade zoraki bir sürekliliğe kavuşuyor.

    ve filmin finali... birçok yönetmenin altından kalkamayacağı ustalık dolu bir final yapıyor genç yönetmen saeed roustayi. doğru formüle edilmediğinde, doğru oyun ve mizansen olmadığında karikatüre, gülünç, bayağı, istismar dolu bir sefalet romansına dönüşebilecek o gerçekçi, can yakıcı finali neredeyse tüm gerçekliğinden -film boyunca ilk kez- taşırarak adeta gerçeküstü bir doruğa iliştiriyor. konfetiler, duygu geçişleri, durum ve atmosferin gerçeklikten adeta gerçekdışı bir merkeze, neredeyse aynı noktadan hiç hareket etmeden böylesine bir ustalıkla geçişi bu iyi filmi nihayetinde bir başyapıt haline getiriyor. binlerce film izlemiş biri olarak hafızamda sürekli yer alacak ve asla unutamayacağım, gördüğüm en iyi finallerden biri bu. bunca sadelik ve basitliğin içinden böylesine bir yol bulmak...

    the banshees of inisherin ile birlikte geçtiğimiz yılın en iyi filmi. bizim sinemacılara gerçek sinemanın doğasını anlatmak, öğretmek için döve döve izletilmesi gereken filmlerden.

  • kazanırken sadece onların kazandığı, kaybedince hepimizin kaybettiği, ya herro ya merro şeklinde yönetilen bir ekonomi modelini uygulayan hazine ve maliye bakanı açıklaması... allah gani gani belanızı versin.

    bu arada onlar hiçbir zaman kaybetmiyor. hani yanlış anlaşılmasın, kendisi hep beraber kaybedeceğiz dediği için cümleye nebati'nin demecini ekledim. mesela bugün merkez bankası 1 milyar dolarlık satış gerçekleştirdi ve bu dördüncü müdahalesi. bu 1 milyar doları kim aldı mesela? daha önceki 3 müdahalede alım yapanlarla bugünkü alımı yapanlar arasında aynı kişi var mı?

    ayrıca mb'nin net döviz rezervi eksilerdeyken kimin parasıyla piyasaya müdahale ediliyor? bugün dolarını sattıkları, yarın çıkar ver benim dolarlarımı derse merkez bankası nereden çıkarıp verecek o dolarları? şu olay bir şirketin başına gelse bankruptcy durumu meydana gelir. bakın benim alanım ekonomi değil ama biraz bilirim. işletme okurken econ 101 verdiler. şu yapılan bildiğin kumardır ve adam dalga geçer gibi bitersek hepimiz biteceğiz gibi fantastik ve talihsiz bir açıklama yapıyor. yemin ediyorum kafayı yiyeceğim.

    ve yine faiz indirecekler. tüm bu olanlara rağmen, faizi çıkıp tekrar indirecekler. halkın alım gücü falan kimsenin umrunda değil. asgari ücret 5000 olsa 1 ay sonra yine %20 düşecek alım gücü.

    daha çok şey söylenir de neyse. size oy verenlerin ve sizin allah belasını versin.