hesabın var mı? giriş yap

  • ben yaptım bunu, 16 yaşındayken.

    annem ile babamın ayrı oluşunu iyi kullanarak, ikisi arasındaki iletişimsizliği taktik savaşına dökerek izin koparmıştım.

    tek sorun vardı ikisi de üstlenilmesi gereken maliyeti birbirine atıyordu. ancak bu maliyet mevzusu artık öyle bir inada bindi ki, ben sağdan soldan topladığım 350 euro gibi bir miktarla çıktım evden. sırtımda içi kıyafet ve bol bol abur cubur dolu boyum kadar bir çanta ile sirkeci garına gittim. interrail biletimi aldım ve pythion trenine atlayarak başladım interrail macerama.

    selanik, atina, patra, bari, roma, pisa, bologna, venedik, pisa, portofino, milano, cenova, monaco, nice, trieste, ljubljana, torino ve adını hatırlayamadığım 10'larca şehir ve kasabaya gittim. başımda "oraya gidelim, hadi buraya gidelim, ay ben orayı sevmem" gibi dertlenen insanlar olmadan, rotamı kendim belirleyerek, özgürce hareket ettim.

    yolda tanıştığım, dünyanın upuzak yerlerinden gelmiş onlarca insanla takıldım bir süre, onlarla gezdim tozdum, onlarla eğlendim. tek sorun her an fotoğrafımı çekecek insan bulamayışımdı. bir de geceleri sokaklarda yatmak zorunda kalışım.

    malum olduğu üzere maddi kaynak sıkıntısı ile yola çıkmıştım ve hostel'lere verilmeyecek her euro, avrupa'da 1 gün/gece daha kalmam demekti. o yüzden geceleri kiliselerde, tren istasyonlarında, banklarda ve bazen parklarda yattım; yeri geldi yanımda tinercilerle aynı ortamda uyudum.

    ama cebimdeki hostel parası ile bir gün daha fazladan kaldım.

    sonuçta 4-5 tane ülke, 20'den fazla şehire ve bir o kadar da kasabayı görmüş oldum ve hayatta ciddi kararlar almadan önce ihtiyaç duyduğum kendime güveni bu sayede sağladım. o günden beri tek başıma adım atmakta da tereddüt etmedim.

    1 ay sonra istanbul'a döndüğümde omuzlarımda yaralar, saçlarımda yağlar, belimde ağrılar ve üzerimde inanılmaz bir yorgunluk vardı. ancak hayatımda hiç bu kadar güzel bir tecrübe yaşamamıştım. ilk defa kendimi "ben" gibi hissettim, reşit olmadığım halde boyumdan büyük işler yapabileceğime inandım.

    tek başıma olmamın en büyük dezavantajı, o güzel yaşadığım anılara benden başka kimsenin şahit olmayışı ve dediğim gibi fotoğraf çekebilecek kimsenin olmayışı idi.

    sonra o gazla 3 kere daha yaptım interrail.
    bu sefer arkadaşlarımla, evet hiç olmadığı kadar eğlendim ama hiçbiri zorluklara göğüs gerdiğim o ilkin tadını vermedi bana.

    güzeldi.

  • özür dileriz seni yorduğumuz için, biz linke tıklar kararı okuruz.

    edit: 15 eylül 2021 tarihi itibarı ile aşı olmayanların işine son vereceklerini duyurdukları karardır.

  • basit hesapla karşıyakalı oluyor bu kişi ;

    kars : 36
    izmir : 35

    (36+35) / 2 = 35.5

    ve karşıyakamızın 103. yılı *

  • benzer olayı başka bir petrol ofisinde yaşamıştım. yerler parlak fayansla kaplıydı ve kapılar yere kadar uzamıyordu bir karış yukardaydı. ben pisuvarda işimi hallederken kabinde klozette hacetlenen bir abiyle yerdeki yansımadan göz göze gelmiştik.

  • keşke debe olan entyler editlendikten sonra debelikleri düşse de bu gereksizliklerden kurtulsak. editini entrynin başına koyan adam bile var:

    (bkz: #51830848)

  • adam sakin sakin otururken göz göre göre cinayete kurban gitti. izlerken bir yakınımı kaybetmiş gibi üzüldüm. adam öldürmek bu kadar kolay işte bu ülkede.

    edit: bazı aklıevveller “bu ülkede” lafıma takılmışlar. ülkeyi kötülüyormuşum da dünyanın her yerinde böyle oluyormuş da... size açıklama yapmakla uğraşmayacağım, boş yere mesaj atmayın.

  • ben içtiği coca cola nın kutusunu kasa bandına koyanı gördüm. hem de hepsini içmeden öyle bırakanı. benim kasamdı. ve ürünlerini kasadan geçirirken kötü bir sürpriz olarak aralarından çıkıvermiş ve en kötüsü de üzerime, ellerime dökülmüştü. yapış yapış bir şekilde ürünlerini kasadan geçiremeyeceğim için ellerimi ve üzerimi temizlemeye çalışmıştım hemen. ve nacizane “hanımefendi keşke ayrıca verseydeniz içtiğiniz kolanın kutusunu. bakın ellerime de bulaştı. ürünlerinize de bulaşabilir” dedikten sonra kadının verdiği cevap şuydu. “sen ne kadar küstah şeysin öyle. ismini söyle bana” duygusal yapıda olduğumdan etkilenmiştim. fişte göreceksiniz dedim. ve şikayet etti. yöneticim gelip durumu izah ettikten sonra ve yöneticim beni bildiğinden ve kadının terbiyesizliğini de gördüğünden “tamam mert” deyip sırtıma dokunmuştu. bunu gören kadın ne dedi biliyor musunuz. müdür yardımcısına “sen de adını söyle. hepinizi şikayet edicem.” ve yöneticinin gözümde iyice yüceleşmesini sağlayan hareket geliyor. kadına ne dedi biliyor musunuz? “arkadaşımı daha fazla rencide etmenize izin veremezdim. sizi dışarı alalım lütfen. şikayetlerinizi iletebilirsiniz”

    10 sene olmuş. öğrenciydim ve migros ta 18:00-22:00 saatleri arasında part time kasiyerlik yapıyordum o zamanlar. ve biliyor musunuz o kadar etkilenmiştim ki. akşam kafamı yastığa koyduğumda hep o kadını gördüm. çok zor uyumuştum. paylaşmak istedim sizinle. lütfen hizmet alırken empati kurmayı unutmayın. ben de bir müşteri olarak her zaman empati kurarım. hele ki o yaşadıklarımdan sonra! daha neler neler var. bir bilseniz:)) 9 ay çalışmıştım.

  • konusanlarina çok entel ve bilimsel bir hava verir. atina'da kafasi kasketli (bayagi bizim bildigimiz çiftci kasketi) seyyar bir muz saticisi bana "penta, heksa" vs. diye para üstü sayarken "kim bilir ne biçim geometri biliyordur bu adam" diye geçmisti aklimdan.