hesabın var mı? giriş yap

  • maine ile stephen king birbirinden ayrilamaz ve ikisi birbirinden ayri dusunulemez. belki de maine'in ucsuz bucaksiz ormanlarindan cikan odun urunlerini saymazsak eyaletin en buyuk ihrac kalemlerinden biri stephen king kitaplaridir. 1 milyon nufuslu ve ufak ve sirin eyalet stephen king'in dogup buyudugu, hemen hemen tum kitaplarinin gectigi yerdir. stephen king'in cogu kitabi bu eyaletin kucuk kasabalarinda gectigi icin bir zamanlar en buyuk hayallerimden biri maine eyaletine gidip birkac hafta takilmak, bir yandan o topraklari gezerken bir yandan da stephen king'in kitaplarini sindire sindire okumakti. bu gezinin sonucu olarak kaleme aldigim bu yazida maine ile stephen king'i harmanlayarak anlatmaya calisacagim.

    maine 1 milyonluk nufusuyla abd'nin en kucuk eyaletlerinden biri. aslinda bu eyalete "oregon'un dogu yakasindaki kuzeni" diyebiliriz zira ayni oregon gibi okyanus kiyisinda, neredeyse tamamen ormanlarla kapli ve huzur dolu olan bu eyaletin (tesaduf bu ya) en buyuk sehrinin ismi de ayni oregon'daki gibi portland. bu yuzden bende maine eyaletine karsi daha oraya gitmeden ayri bir sempati olusmustu.

    portland'da birkac gun kaldiktan sonra stephen king'in ruhunu yakalamak icin eyaletin kucuk kasabalarina gectik. kasabalar tam da bekledigim gibiydi. viktorya tarzi ahsap evler, her kasabada 1-2 benzinci olmasi ve bu benzincilerin de 150 yasinda dedeler tarafindan isletilmesi, yol kenarlarindaki bazilari terk edilmis olan "diner" tarzi metalik restorantlar, yillara ve soguk iklime yenik duserek curumeye yuz tutmus 50-60 kapasiteli beyaz ahsap kiliseler, neon isiklarla vizyondaki filmlerin isimlerinin yazildigi ve sadece 2-3 salondan olusan ufak sinemalar, etrafta bahcelerinin cimlerini kesen yasli amcalar, her ruzgarda gicirdayarak kendi dillerinde turku soyleyen ahsap oteller, trafikte hala gorulebilen 1970 ve 1980li yillara ait eski model arabalar, bazi evlerin bahcelerinde aylar onceki cadilar bayramindan kalma olan ve belli ki usengeclikten temizlenememis dekorlar ve suslemeler, sari okul otobusleri ve daha neler.

    aman tanrim, her an bir yerden carrie cikip gozleriyle beni suzecek ve etraftaki binalar yanmaya baslayacak gibi bir his hakim. ufak bir mezarligin onunden gecerken aklima hayvan mezarligi ve orada yatan yari rahmetli hayvanlar geldi ve dinlere inanmama ragmen ruhlarina fatiha okuyasim geldi. bir ara telefonum caldiysa da cell kitabinda olanlar aklima geldigi icin cevap vermeye cesaret edemedim. uzaklarda bir yerde tepenin tekine oturup kasabaya hakim bir noktaya yerlesmis olan eski ama gorkemli bir malikane gozuktu ve aklima salem's lot kitabindaki vampir evi geldi.

    okyanustan gelen esinti ve bunun etkileri yuzunden orada kaldigimiz zamanin yarisinda ortam sisliydi ve bu da ortamin gizemini arttirdi. ortamdaki hava, o karanlik atmosfer, insana huzur vermesi gerekirken icini kemiren sessizlik ve sakinlik, sanki her an bir yerlerde bir seyler olacakmis da firtina oncesi sessizlik yasaniyormus gibi bir hava...

    ilk gece kaldigimiz otel 1920'lerde insa edilmis ve eyaletteki hemen hemen tum binalar gibi ahsaptan olusuyor. burasi ayni oregon gibi gecimini odunculukla sagladigi icin tum binalar ahsaptan yapilmis. otelin lobisine girerken "perili otel" esprisi patlayayim dedim ama bu klise espriyi sirada benden once bekleyen 40 yaslarinda sakalli bir abi patlatinca susup kalmak zorunda kaldim. meger her 5 musteriden 4'u zaten o espriyi yapiyormus. hatta otel de bunu ticari kara cevirebilmek icin uzerinde perili kosklere ait bilgiler olan brosurler bastirmis ve lobide bu brosurler dagitilmaya baslanmis.

    her yerde stephen king'in ve onun yarattigi korkunc karakterlerin ruhlari dolasiyor. ufak kasabalardaki yerel sinemalarda stephen king'in kitaplarindan yola cikarak cekilen filmler gosteriliyor. bir cok yerde stephen king'in kitaplarindaki karakterlerin hediyelik esyalari, oyuncaklari, posterleri satiliyor.

    yerel restoranlar paso "stephen king de bizde yiyor abi" geyigi ceviriyor. belki de dogrudur. sonucta adam cok buyuk olmayan bir sehirde yasiyor ve alti ustu 10-15 tane kaliteli restoran var. adam belki her disari cikisinda bunlardan birine gidiyordur ve bunlardan birinde yemek yiyen birinin onunla karsilasma ihtimali yuksektir. garsonlar zaten adamdan bahsederken adeta kankalariymis gibi konusuyorlar.

    her seyi bir kenara birakirsak %97'si orman arazisi olan ve bu alanda abd'deki tum eyaletleri geride birakan maine muhtesem guzellikle bir eyalet. her ne kadar eyalet buram buram stephen king koksa da icinizin korkudan cok huzurla dolacagini garanti ederim. maine kesinlikle oregon'dan sonra en sevdigim eyaletler listesine girmis durumda. abd'nin dogu yakasini pek sevmesem de burayi ileride mutlaka yeniden ziyaret edecegim. bir sonraki gelisimde en az 1-2 ay kalmayi planliyorum.

    edit: bu entry cok uzun zamandir kenar'da duruyordu ve epeyce once yazmistim.

  • tüh ya ben bunu geç gördüm :d keşke yapsalarmış adamın dediğini :d

    başlık: real madridi eleme taktiği

    entry: 1. galatasaray deplasmandaki maça yedeklerle çıkacak. maç başlar başlamaz kaleci eray ronaldoyu sakatlayacak, aydın mesut özili, engin xabi alonsoyu, sabri ramos u, umut da rakip kaleciyi sakatlayacak. 5 kırmızı karttan maç bitecek ve hükmen 3 0 kaybedecez.
    rövanş maçında tam kadro olacaz, real madrid ise sakatlarından yoksun ve 3. kaleci ile gelecek. allah ne verdiyse saldırıp 4 farklı kazanmaya çalışacaz.

    edit: lan keşke dediğimi uygulasalardı ilk maç skor aynı nasıl olsa.

  • türk insanının psikolojisinin bozulduğunu gösteren başlıktır. sadece bu değil son zamanlarda olan cem yılmaz komik değil abi yeaaa yazan herkesten sonra iyice emin olmaya başladım. oğlum azıcık hayattan keyif alın lan, gülün eğlenin, sevmediğiniz insanlar olabilir ama sevmediğiniz herkesten nefret etmeyin. eskiyi aramayın sürekli.

  • timsah avina gizlice yaklasiyor. geyigin hayatta kalmasi icin dikkatli olmasi gerek(gerilimli fon muzigi) ceylan bu kez kurtuldu.

    - timsah bugun evine yemek goturemeyecek.

    - yeni dogan yavru annesiyle birlikte suruye alisma egzersizleri yapiyor.*

  • diyarbakır'daki bir newrozda izleyenlere "denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdim" diyen unutulmayacak laz müzisyen. vefatından bir gün sonra harbiye açıkhava tiyatrosu'ndaki 5000 kişilik cenaze töreninde sahneye çıkan mkm*'li bir kürt sanatçı da dağların çocuklarından denizin çocuğuna selam getirmiştir ve böylece en kutsal emanetlerden birisi olan selam, dostlarının huzurunda sahibine ulaşmıştır.

    edit: bu entry'nin yazılma sebebi kazım'ın dağlar diyarına kadar ulaşan ve oradakilerin gönüllerinde taht kurabilen ilk karadenizli müzisyen olmasıdır. ama hikmetinden sual olunmayan okur-yazar kitle tarafından kötülenmeye layık görülmüştür. zaten alkış bekleyen bir anekdot değildir de, kötülemek neden anlamak zor...

  • haksız annedir.

    bizim milletin çocukları kadar şımarık çocuk görmedim. büyük ihtimal o restorana girebilseydi çocuğu terör estirecekti. masalar arasında koşacaktı çığlık ata ata, yemeği beğenmeyip avazı çıktığı kadar anıracaktı, ortalığı birbirine katacaktı.

    ben hiç görmedim sessiz sakin oturup, yemeğini yiyip kalkan çocuklu bir aile. illa ki bulundukları ortamı rahatsız ediyorlar.

    bir de tutturmuşlar çocuk bu diye. çocuk dediğin söz dinlemeli öyle deli dana gibi ortalıkta koşturmamalı.