ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
telefona bakıp 14 kızdan mesaj geldiğini görmek
lost
-
anamı ağlatan dizidir bu.
iki tane uyku nedir bilmez uykuyu sevmez 10 aylık bebeğimle zaten gecelerin gündüzden farkı yok. bir de aralara lost sıkıştıracağım diye anam ağlıyor. evdeki masraflar dizboyu ona rağmen gittik laptop aldık, iş dönüşü serviste lost izliyorum. hayvan gibi kulaklıklarım var, hiç kibar görünmüyor. omzuna müzik seti koyup müzik eşliğinde yaylanan zencilerden hiçbir farkım yok.
geceleri rüyamda aaron' u görüyorum, meğerse benimkiler uyanmış ağlıyor oluyor.
uyku sersemi yataktan fırlıyorum, mutfağın ışığı yanmıyorsa kapının oradaki havlunu gölgesi şerefsizim ki eko' nun kafaya benziyor, ödümü koparıyor.
gün geliyor yatakta bi yandan ekrana bakıyorum bi yandan oğlanı emziriyorum. ekranın ışığı oğlanın yüzüne gelmesin diye bi yastıkla da gölge yapmaya çalışıyorum.
insanlıktan çıktım yarabbim!
maymun oldum bütün şirkete, daha dün akşam ineceğim durağa geldim, bölüm bitmedi diye revirci abi bizim şöförü oyalamaya çalışıyordu.
servisten bir inişim var elimde kulaklık, çantamın fermuar açık, şarj aleti çantadan sarkmış.
computer açık kalmış, bi yandan acaip sesler çıkıyor...
3. sezona gelsek de şu işkence haftada bire düşse, iki gram uyusam, sabah sabah aysuna "keeeeeyttt" diye seslenmesem.
bu arada serviste bi adam var aynı john locke, işin garibi adamın hangi bölümde çalıştığını bilmiyorum, fabrikada da hiç karşılaşmadım;ulan?
papa ile farklı düşündüğümüz konu yok
-
bulşit
papa bile "bilim, evrim falan bunlar güzel şeyler." derken senin ders müfredatlarında evrimin yeri küçülüyor.
papa diğer ruhban sınıfı üyelerinin aksine "gösterişten uzak olayım" derken sen 1000 odalı saray yaptırıyorsun.
papa bir dinin en yüksek konumundaki insan olarak "iyi ateistler de var. belki cennete bile gidebilirler." derken senin ateistlerle ilgili yorumların "bunlar ateist"ten öteye gidemiyor.
papa vatikan'ın tabusu sayılan çocuk taciz/tecavüzleri konusunda yüksek sesle konuşurken sizin yaklaşımınız "tecavüze uğrayan doğursun" şeklinde oluyor.
daha sayayım mı, bence saymayayım. kendini halife ilan eden o terörist pezevenk bile papaya daha çok benziyordur.
ihtiyaç duyulduğunda bir türlü bulunamayan şeyler
-
taksi
şehirlerarası otobüs yolculuğu klişeleri
-
genelde şehir dışında bulunan dinlenme tesisindeki çalışanların nerede oturduğunu düşünmek.
her gün buraya nasıl geliyorlar diye hayret etmek.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: 154 boyum var 76 kiloyum body e başladım
entry: ne zaman kaslar çıkmaya başlar beyler kol ve bacak çalışıyorum ikisi birlikte bi sixpacks yapsam yeter
@6 154 adamı tahtaya oturtup traş ediyorlar amk
hayal gücünüze sokayım yaa..
ilk bilgisayarda yapılan mallıklar
-
skim böyle başak burçluluğu... bilgisayardaki sistem dosyalarını düzenlemek:(
levent diye, o devrin digimon'u bir arkadaş toplamıştı ilk bilgisayarımı. sene 95. ilk günün akşamı evde kurcalıyordum, tek tek bütün klasörlere girip her bir dosyaya tıklıyordum peki buna basınca noluyo, e peki buna basınca noluyo diye diye.. böyle kurcalarken fark ettim ki aynı dosyalardan birden fazla yerde var. bir win32 mi windows mu ne öyle bir yerde var, bir program files diye bir yerde var, içlerinden bazıları başka bi yerlerde daha var... "dağınık levent tabi (anne tonlamasıyla verip de veriştirdim levent'e) elli kez kopyalamış aynı dosyaları bilgisayarın hafızası dolacak boşuna" diyerek kolları sıvadım ve müthiş bir işgüzarlıkla sabaha kadar benzer/aynı adlı tüm sistem dosyalarının eşlerini silip silip tek klasör altına topladım hepsini. sonuç olarak da sabaha bilgisayarı kucağıma almış halde ıkına sıkına 3 otobüsle bakırköy'den hacıosman'a gidip, suratımda takınabildiğim en sempatik "ben bi bok yidim" gülümsemesiyle levent'in ziline basmam gerekti.
yalnız o vakitler bilgisayardan alınan zevk bile başkaydı be... windows plus'ta mı ne gelen, tren istasyonlu wall paper'ı görmek için evden kalkıp 2,5 saatlik yolu tepip sarıyer'deki arkadaşa gitmişliğim olmuştu. wall paper görmeye bak sırf. bu da mallık değil mi? değildi işte. abimden ablamdan çok seviyordum be o ilk bilgisayarımı. ne de güzel bilgisayardı... pentium 133 mmx, 16 mb ram, cücük kadar hard disk. autocad'e tıkladıktan sonra yatardım on dakka uyuyum o açılana kadar diye.
meyve dünyasının kralı
-
erişilebilirlikte (yaygınlık ve ucuzluk) -> elma
sağlıkta -> elma
bal gibi meyve yemek için -> incir
tat standardı (lezzetin tekrarlanabilirliği) -> muz
mutluluğa etkisi & coşku faktörü -> yeşil erik
ağızda bıraktığı his (patlaması, suyu, lezzeti) -> nar
serinlemek için -> karpuz
lezzetinin zirvesindeyken en güzel olan meyve -> kavun
jüri özel ödülü -> şeftali
avrupa'yı işgal etmenin hiç de zor olmaması
-
(bkz: bizden çaldıklarıyla teknolojilerini geliştirdiler)
rönesans yozgat'ta başladı zaten.
ekvador'dan gelen muzun iki günde kararması
-
(bkz: etilen) hormonundan haberi olmayan yazarımızın yaşadığı sorundur. meyveler uzak yerlere nakledileceklerse tam olgunlaşmadan toplanır. muzlar yeşil halde sevk edilir. ulaştıktan sonra kapalı depolarda, etilen püskürten makineler ile olgunlaştırılıp sarartılır, öyle satılır. meyve olgunken de etilen salgılamaya devam eder. kapalı ortam veya poşette daha çabuk olgunlaşır ve kararır. hemen yemeyeceksen yeşilimsi halde al, ya da açıkta tut. afiyet olsun.
rüştü'nün yediği her golden sonra ofsayt umudu
-
rüştünün karşı karşıya pozisyonlarda dünyanın sayılı kalecilerinden birisi olmasında etkisi olan umuttur bu..henüz oyun devam ederken ofsayt umuduyla elini kaldıran rüştü , oyun devam edince rakibe hamle yapıcam derken, havada kalan koluyla az pozisyon kurtarmamıştır..
soylu'nun saat satan afrikalılara dair açıklaması
-
türkiye cumhuriyeti devleti'nin içişleri bakanının kafayı kimseye zararı olmayan, sadece ekmeğinin peşinde koşan insanlara taktığını gösteren yersiz açıklama. suriyeliler diyoruz suriyeliler, problem onlar.