hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---
    haydar: üşüdün mü? titriyorsun.
    armağan: bütün bunların yaşanması gerekiyor muydu, ha?
    haydar: bana neden kızdığını söyle armağan.
    armağan: çünkü o zavallı kızın canını yaktın.
    haydar: canını yakmak için ne yaptım?
    armağan: onu bu gece neden yalnız bıraktın, ha? neden?
    haydar: sana bakmaya çıkmıştım.
    armağan: bana mı?. inanmıyorum. orda sana deli gibi aşık ve yardıma ihtiyacı olan bir kız varken sen bana bakmaya çıkmıştın, ha? öyle mi?
    haydar: evet. benim de yardıma ihtiyacım vardı. o çocuğa "evet" dedin mi?
    armağan: bu seni neden ilgilendiriyor?
    haydar: çünkü "evet demeni istemiyorum.
    armağan: bak haydar.
    haydar: dedin mi? cevap ver.
    armağan: demedim ama demeyeceğim anlamına da gelmez.
    haydar: ben... seni seviyorum armağan!
    armağan: ne?
    haydar: seni seviyorum dedim. seni doğduğum, nefes aldığım günden beri, toprağa sıcağı avucladıgından beri, ağacın dibine oturup yaktıgım türkülerden beri seviyorum. hiç görmeden bildiğim, görünce tanıdığımsın. yanımda yokken sen bende varsın, yanımda varken ben sende yok oluyorum. işte söyledim armağan. iki yıllık sessizliğimin mührünü söküp attım. gerisi sana kalmış.
    (armağan gitmek ister, haydar onu kolundan yakalar)
    haydar: dur, birşey demeden yollamam seni.
    armağan: sana ne diyeyim, bilmiyorum.
    haydar: bana neden kızgın olduğunu söyleyeceksin.
    armağan: söyledim ya. iclal'e acı çektirdin.
    haydar: iclal benim onu kardeş gibi sevdiğimi biliyordu.
    armağan: sana duyduğu aşk hoşuna gidiyordu. sana dokunması, sana sarılması, sana sarılması.
    haydar: hayır, rezzan hocam içindi. peki sen niye beni iclal'e doğru ittin?
    armağan: ben vicdanımın sesini dinledim.
    haydar: diğer bacılar dururken niye en çok sen bağrına bastın?
    armağan: çünkü çok çaresizdi.
    haydar: sen iclal'i kıskandın.
    armağan: madem böyle düşünüyorsun, onu niye eve getirdin?
    haydar: söyle armağan. iclal'i kıskandın değil mi?
    armağan: hayır!
    haydar: kıskandığın için vicdanın seni ayıpladı değil mi?
    armağan: hayır!
    haydar: kendinden sakladığın hayaletler iclal gelince hortlamadı mı?
    armağan: hayııır!.. evet, evet kıskandım, evet kıskandım.
    haydar: niye peki?
    armağan: çünkü sen benimdin, benim parçamdın onun değil.
    haydar: sana son defa soruyorum, bi daha da sormayacağım. "benim bir parçamsın" ne demek armağan?
    (armağan tekrar gitmek ister, haydar yine tutar ve soruyu tekrarlar)

    haydar: ne demek armağan?
    armağan: kabul etmekten deliler gibi korktuğum, kırk kilide vurup sakladığım herşey demek. yitirdiğim çocukluğumdan saklı kalan masumiyet demek. bir türlü yol bulup da yüreğimden dilime gelmeyen o cümle demek. ben de seni seviyorum haydar demek, ben de seni seviyorum demek.
    (yağmur yağar, sarılıp ağlarlar, yanyana iken yaşadıkları hasret bitmiştir artık)

    --- spoiler ---

  • türkçede artı sayıdan önce tanımlanmaz, matematikte öyle yapılır, onun da ingilizcesi türkçesi yoktur. yani ingilizce’de eksi beş sayısı "5-" türkçe’de "-5" diye yazılmaz. ikisinde aynı yazılır.

    ingilizcedeki “x+” yani “x plus” notasyonu bizdeki “x ve üstü” anlamına gelir ama kısa bir karşılığı yoktur. +18 de “18 ve üstü” anlamına gelmez. “üstüne 18 ekle” anlamına gelir. bunu bir etkinlikte yanınızda getirdiğiniz ekstra kişiyi “+1” diye tanımlıyor olmanızdan çıkarabilirsiniz. (bkz: +1)

    öte yandan türkçe’de 18 yaş ve üstünü tanımlamak için kısa bir notasyon olmadığından “+18” ile “18+” arasında bir doğruluk farkı yoktur. çünkü dillerin kuralları, dolayısıyla doğrular kullanımla belirlenir, organik gelişir. bir gün “şarz” söylenişi daha popüler olursa doğru söyleniş o olur.

    “türkçe’de %18 yazıyoruz ama ingilizce’de 18%” argümanı ise konuyla alakasızdır çünkü bu sıralama açık hallerinin yazılışından dolayı öyledir: “yüzde 18” deriz, ama ingiliz “18 percent” der. oysa “18 ve üstü” ile “18 plus” açık şekilde aynı yazılır.

    dolayısıyla bana “18+” “18 ve üstü”nü anlatmak için makul geliyor ama başka bir notasyon yaygınlaşabilir o zaman onu kullanırız. yine de siz bunları saçma mantıklara oturtmaya çalışmasanız, hatta bunları debeye sokmasanız nefis olur. üzülüyoruz.

  • bundan yaklasik dort sene once kadar uc arkadas organizasyon isine girmistik. bir arkadas vasitasiyla da kendisiyle tanisip oglunun bir yas dogum gununu organize etmek uzere bulustuk. kendisi de bunun karsiliginda bizi sayfasinda yayinliyacakti yalniz, hali tavri o kadar itici ve ukalaydi ki bulusma sonrasi arkadaslarla konusup isteklerini yerine getiremeyecegimizi belirten bir mail attik. oglunun dogum gunune iki ay kadar zaman vardi kimseyi magdur etmemis, verdigimiz sozden donmemistik. o aksam sayfasinda rezil ederek bizi yayinladi. altina da gerizekali ihtiyac sahipleri diyerek seviyesizce hakaretlerde bulundu. o kadar ileri gitti ki biz sayfayi da isi de kapatmak durumunda kaldik. o zaman ben hamileydim ve hormonlar sebebiyle bu basit olayi gozumde cok buyutmustum. avukatlarla gorusup hakkinda suc duyurusu acicak kadar ciddiye almistim hatta. sonra hepsinden vazgectim ve bir aksam ellerimi acip yapilan bu haksizligin bir gun yerini bulmasi icin dua ettim... hak yerini bulmus... aradaki fark biz kimseyi ne kandrdik ne de yalan soyledik. simdi o da hamile ve bana yasattiklarini yasiyor. sasirmadim. tanim: sahte psikolog (sayfasinda paylastigim bu yorumu hemen silecegini tahmin ediyorum. o yuzden burda da kalsin istedim) edit: engellemis bile

  • 500t otobüsleri aslında otobüs değildir. mutantdır, canlı organizmadır, binen yolcuları içine alır eritir ağzına sıçar sonra posasını belli duraklarda dışarı atar. yaşayabilmek için yenilerini alır.

  • telefonu sessize almayan hocayı suçlayan salakları gösteren başlıktir. bu amk telefonunu bu saatte aramaya hakkı olmayanlar için değil, acil ve hayati durumlar için seslide tutuyorum, saygısız denyolarin keyfi için değil.

    edit: kimisi de mesaj patrondan gelse ses edemezsiniz diye salak duyar kasmis embesiller de var. bir önceki çalıştığım üniversitede bölüm başkanının ısrarla darlamasindan mütevellit telefonu hiç açmamış, ertesi gün de "elimdeki telefon kişiseldir, senin telefonunu açmak zorunda değilim. resmi iletişim yolu e-posta'dir, çok istersen e-posta yollarrsiniz ben de sabah bakarım, aksi takdirde bana mobbing yaptığınız için şikâyette bulunacağım!" demisligim de varsdir.

    yani özetle kendi sindirilmiş embesil hayatlarinizdan yola cikarak duyar kasmaya kalkmayın. insanların istirahat hakkına tecavüz etmeye kimsenin hakkı yoktur.

  • buna inanan net aptaldır.

    1 ortada henüz uçan bir uçak yok, peşinen bu kadar net konuşmak şov yapmak demektir.
    2 henüz ambargolar kalkmadı ve uçağa motor yok, motor olmadan bu proje hayal olur. hayatında hiç motor üretmemiş bir ülkenin 5. nesil uçağa jet moturu yapacağına inanmak aptallıktır.

    biz de isteriz tabii ki ülkemizin her ürünün en iyisini yapmasını ama bu işler öyle kolay değil. gidin evinizde sevinin.

    her seçim öncesi bir savunma sanayi projeleri çıkıyor, milli uçak hangardan çıkıp bir kıçını başını oynatıp geri dönüyor, altay tankı 3 aya kalmaz seri üretime geçiyor falan filan. hala bunlara inanan varsa allah yardımcısı olsun.