hesabın var mı? giriş yap

  • cenaze için çevresindekileri haberdar etme amacında da olabilir, kendi halinde acısını da yaşıyor olabilir. anne/baba acısı yaşayan adamın nasıl davranması gerektiğini de yargılamayın isterseniz amk.

  • gömleğinin son düğmesini kapatarak kendini hipster zannerken müezzine benzeyen arkadaşların kadınlara verdiği bir takım tavsiyeler.

  • farklı ülkelerin çektiği korku filmlerini keşfedip izlemek şu hayatta en çok keyif aldığım eylemlerden birisi. hele de izlediğim film kaliteli bir korku filmi çıkarsa değmeyin keyfime. bu anlamda bulup da izlediğim bir diğer korku filmi tayland yapımı 4bia (2008) oldu. ülkesinde büyük ses getiren bu filmin hemen ardından 2009 yılında ikinci filmi de çekildi.

    "4bia", dört kısa filmden oluşan bir korku antolojisi. farklı yönetmenlerin çektiği bu dört kısa korku filminden özellikle ilk ve sonuncu filmler korku anlamında oldukça başarılı işlerdi.

    loneliness (yön. youngyooth thongkonthun)
    ilk film açık ara antolojinin en iyi filmiydi. içinde tek bir konuşmanın dahi geçmediği bu film, akıllıca bir senaryoyla gereksiz efektlere gerek duymadan muazzam bir korku atmosferi yaratabileceğinizin açık bir kanıtı. adını bilmediğimiz genç bir kadın araba kazasında bacağının sakatlanması sonucu kendini eve kapatmak zorunda kalmıştır. evde tek başına bir yandan elinden hiç düşürmediği telefonu ve bir yandan da interneti sayesinde vakit öldürmektedir. bir gün telefonuna kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj gelir. erkek olduğunu öğreneceğimiz bu kişi ile genç kadın kısa sürede birbirlerine ısınacak ve gün boyunca mesajlaşmaya başlayacaklardır. ancak birbirlerinden resim istedikleri andan itibaren romantik anlar korkunç dakikalara evriliverecektir.

    deadly charm (yön. paween purikitpanya)
    antolojinin en zayıf halkası ise bu filmdi. açıkçası izlenmese de olabilecek bir film. filmin ana teması uzak doğu korku filmlerinin en çok sevdiği konu olan intikam. okulda arkadaşları tarafından sürekli tartaklanıp duran ngid, bir gün tüm bu zorbalıklara isyan ederek kara büyüye başvurur. kara büyü sonrası kendisine bulaşan çocuklardan final destination misali tek tek intikam alacaktır. filmin en kötü tarafı ise her haliyle sırıtan bilgisayar efektleriydi. o denli kötü efektler kullanılmış ki efektlerin komikliğinden filme odaklanmak mümkün olmuyor.

    the man in the middle (yön. banjong pisanthanakun)
    antolojinin en komiği ise kesinlikle bu filmdi. filmde pek çok korku filmine de gönderme yapılıyor. özellikle the sixth sense (1999) ve the others (2001) filmlerini henüz izlemediyseniz bu filmler hakkında sürpriz bozan sahnelerin olduğunu söylemekte fayda var. dört kafadar rafting yapmak üzere ormanda kamp yapmaya karar verirler. ancak gece uyumadan önce birbirlerine anlattıkları korkunç hikayeler sonrası huzurları kaçıverir. ertesi gün ise rafting yapmaya koyulurlar ancak beklenmedik bir kaza grubu altüst eder. içlerinden biri suya düşüp kaybolmuştur. ancak kazanın yaşandığı günün gecesinde suya düşen arkadaşları ortaya çıkacaktır. buna başta sevinmişlerken daha sonra gelenin bir hayalet olabileceğini düşünerek yeniden korkmaya başlarlar.

    flight 244 (yön. parkpoom wongpoon)
    antolojinin bir diğer güzel filmi de buydu. hostes pim, ülke prensiyle yasak aşk yaşamaktadır. bir gün mecburi sebeplerle prensin eşi prenses sophia'ya yurt dışı uçuşunda hizmet etmek zorunda kalır. görünüşe göre prenses de bu yasak aşkın farkındadır ve kendince pim'den intikam alma niyetindedir. fakat uçuş, prensesin karidese gösterdiği alerjik tepki sonrası bambaşka bir hale bürünür. antolojinin ilk filminde olduğu gibi bu filmde de dar bir mekan ve az sayıda oyuncuyla muhteşem bir korku atmosferi yakalamayı başarmışlar. zaten bir korku filmi ne denli basitse o kadar ürkütücü olabiliyor.

  • şu haberde görüldüğü gibi, istanbul metro inşaatı için onay üç günde çıkarılırken, kendisine yedi aydır onay çıkmayan metro inşaatıdır.

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22840838.asp

    yüklenici firma parasını alamadığı için inşaatı durdurmuş. bakanlığın önünde iki yol var. ya sözleşme feshedilecek 2014'e uzayacak ya da onay verecek, inşaat sürecek. tahmin edin bakalım hangisi olacak. yıllardır izmir'e, izmir belediyesine bok atanlara tokat gibi haberdir kendisi. düşün artık izmir'in yakasından.

  • (bkz: gerçek finlandiya bu değil)

    edit: sadece boş bkz girmeye gönlüm el vermedi. abi anlamıyorum, bu adamlar savaştan kaçmadılar mı? canları tehlikede değil miydi? avrupa'ya geçebilmek için türlü yol denemediler mi? haberde tornio'dan helsinki'ye 700 küsür km yol gittikleri yazıyor. yani beyefendiler tornio'yu da beğenmemiş helsinki'ye gelmiş. sonra helsinki'deki sosyal hayat da kesmemiş bunları gerisin geri tornio'ya, oradan da isveç'e geri dönmeyi düşünüyorlar. tamam, buz gibi nemrut havayı ben de sevmem, tek başına depresyon sebebidir, ama seyyah gibi tüm kabile bir oraya bir buraya göç edecek enerjiyi nereden buluyorlar anlamıyorum. ser sefil yollarda sürünmek hoşlarına gidiyor herhalde. çay yokmuş! çayı ne yapacaksın anasını satayım. adam finlandiya'ya gitmiş çay yok diyor. troll müdür nedir...

  • (bkz: boykot)

    yarın bir gün türkçe de gidecek elimizden. türk'üm demek bile suç olacak.

    ulan ülkeyi bir anda arabistan'a çevirdiniz. ne bitmez illetmişsiniz, lanet olsun.

    not: bu ülkede gerçekten büyük bir pembe kıçlı sorunu var. bunlara göre türkiye'ye, türk'e karşı hiç olumsuz bir şey yok. hatta yapılan her şey, faşizm dahi türk'e müstahak. ama türk en ufak bir tepki dahi veremez.

    bak işte, ek*r denen firma açıklama yapmış, "söz konusu ürün avrupa ve ortadoğu bölgelerinde de satıldığından; ön yüzünde tamamen türkçe, arka yüzünde farklı dillerde ürün bilgileri yer almaktadır." diyor. yani oraya özel ürün değil. türkiye'de de satılıyormuş. ben demiyorum, kendileri diyor. boşa değilmiş yani verdiğimiz tepki. biz hassas değiliz, durum ortada.

    neymiş, bu ürün ortadoğu'da da satılıyormuş da o yüzden çok dilliymiş. nasıl alay ediyor, nasıl küçük görüyorlar, görüyor musunuz? bizim tepkimiz buna işte.

    türk ulusu zaten yüz yıllarca küçük görüldü. etrak-ı biidrak diye hakarete uğradı. bin yıldır fars ve arap asimilasyonuyla acayip bir şeye dönüştü.

    ne güzel atatürk ve silah arkadaşları sayesinde türk kafa kaldırabildi, bu cendereden çıkacak oldu, geldiler yine çöktüler tepemize.

    dincisi, kürtçüsü, rusçusu, liboşu yine bir oldu; türk'e dair ne varsa saldırmaya başladı.

    demografi yerle bir edildi, dil de çöktü mü tamamdır.

    buna göz yummayacağız arkadaş. hassaslıksa hassasız. buluttan nem kapıyorum gerekirse. ben ki yıllardır evime pın*r ürünü sokmuyorum. bunu da almam. şimdilik elimden gelen bu. bundan da geri kalmayacağım.