hesabın var mı? giriş yap

  • orta çağ'daki sırp krallığı'nın en kudretli hükümdarı.

    babası stefan decanski, dedesi stefan milutin'e isyan ettiği için konstantinopolis'e sürgün gönderilmişti. bu nedenle çocukluğu bizans başkentinde geçmişti. 1320'de babasıyla dedesi anlaşınca sırp topraklarına döndü. bir yıl sonra da dedesi öldü, babası tahta geçti. babasının 8 yıllık saltanatında güttüğü politikalardan memnun olmadığı için isyan bayrağı açtı ve 1331'de babasını tahttan indirip, tacı giydi.

    ihtiraslı bir kişiliğe sahipti. gözünü, (o devirdeki pek çok hükümdar gibi) iyice güçten düşen bizans imparatorluğu'na dikmişti. konstantinopolis'e hakim olup, imparatorluk hayali kurmaktaydı. saltanatı da bu hedefini gerçekleştirebilme uğraşısıyla geçti desek yanlış olmaz.

    bizans'ta üçüncü andronikos, sırpların ilerleyişini engellemek maksadıyla bulgarlarla ittifak kurma yoluna başvurmuştu. duşan'ın tahta geçişinden bir yıl önce, 1330'da köstendil'de sırp-bulgar savaşı yaşanmıştı ve sırplar bulgarları yenmeyi başarmıştı. duşan tahta geçince ilk olarak bulgar çarının kız kardeşiyle evlenerek, bizans-bulgar ittifakını bozmayı başardı. bulgarları kendi safına çektikten sonra da bizans aleyhine politikalarını başlattı. bizans'ın balkan topraklarına taarruzlar düzenleyerek, hakimiyetini makedonya'da yaymaya başladı.

    1341 senesinde üçüncü andronikos'un ölümüyle bizans'ta paleologos hanedanı ile kantakuzenus ailesinin taht savaşı başladı. çocuk yaştaki v. ioannes paleologos tahta çıkmıştı ve devrin güçlü, nüfuzlu generali vi. ioannes kantakuzenos konstantinopolis'ten uzaklaştırılmıştı. stefan duşan da bizans içindeki bu kargaşadan faydalanmak istedi. kendisine sığınmak isteyen kantakuzen'i kabul etti. geçmişten beri bir türlü ele geçiremediği selanik'i alması için kantakuzen'i öne sürdü. fakat kantakuzen bunda başarılı olamadı. bunun sonucunda da bu ittifak kısa sürdü.

    1340'lı yılların ortalarına gelindiğinde kantakuzen osmanlılar'la ittifak kurup, rumeli topraklarında güçlenmeye başlamıştı. bu da stefan duşan'ın emelleri için bir tehditti. bu tehdidi ortadan kaldırmak maksadıyla paleologos hanedanı'yla ittifak olduysa da 1347'de kantakuzen tahtı ele geçirmeyi başardı. buna rağmen bizans'taki bu kargaşa döneminin en kazançlısı kendisi olmuştu. şöyle ki; bizans'taki iç savaşın neticesinde stefan duşan krallığının topraklarını makedonya, epir, teselya, arnavutluk'a kadar genişletmiş, kendisini sırpların ve yunanlıların imparatoru ilan etmiş, sırp kilisesi'ni başpiskoposluktan patrikliğe terfi ettirmiş, devletinin merkezini de üsküp'e taşımıştı.

    bu kazançlar duşan'ın hırslarını daha da perçinledi. imparatorluğunu ilan ederken, bizans kurumlarını benimsemekten de geri durmadı. tamamıyla bizans tarzı yaşamı benimsedi; bizans unvan ve rütbe sistemine geçti, koyduğu yeni kanunlarda bizans kilise hukuçusu matthaios blastares'in kaleme aldığı syntagma canonum'u esas aldı, sarayı dahi bizans tarzındaydı.

    imparatorluk inşası için tüm gücüyle çalışırken, ana hedefi olan konstantinopolis'i ele geçirmek için de çalışmalarını yürütüyordu. en başta venedik cumhuriyeti'yle bizans aleyhinde görüşmeler yürüttü. çünkü donanma olmadan şehrin düşürülemeyeceğinin farkındaydı. iki devlet arasındaki bu görüşmeler 5 yıl boyunca sürdüyse de olumlu sonuçlanmadı.

    1350'lere gelindiğinde bizans'ta v. ioannes paleologos'un yaşı artık büyümüştü ve tahtı geri almak için harekete geçti. duşan'dan ve bulgar çarı'ndan destek istedi. duşan da kantakuzenusları devirmek için bu gence destek oldu, bir atlı birlik göndererek onun emrine verdi. sırp-bulgar-venedik destekli v. ioannes'in ordusu, edirne yakınlarında, osmanlı destekli kantakuzenus ordusu karşısında büyük bir bozgun yaşadı. fakat bu bozguna rağmen kantakuzenus ailesi iktidarda daha fazla tutunamadı ve 1354 senesinde paleologoslar iktidarı ele geçirmeyi başardı.

    kantakuzenos-paleologos çekişmesinin bu ikinci perdesi esnasında stefan duşan, venedik'ten istediği desteği alamayınca, papalık'la müzakerelere girişmişti. bu müzakerelerde papalığı türklere karşı bir haçlı seferi düzenlenmesi ve bu seferin başkomutanının kendisi olması için ikna etmeye çalışıyordu. fakat bu müzakerelerin sürdüğü esnada, daha 40'lı yaşlarındayken aniden hayatını kaybetti. öldüğünde krallığının toprakları adriyatik denizi'nden ege denizi'ne, tuna nehri'nden korint boğazı'na kadar uzanıyordu. (aralık 1355) harita

    ölümünden sonra yerine geçen oğlu v. stefan uros babası kadar becerikli bir yönetim sergileyemedi. krallık parçalandı. 1371 'de uroş ölünce de nemanjic hanedanı tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı.

    kaynaklar:
    + donald m. nicol - bizans'ın son yılları (1261-1453) - çeviren: bilge umar - türkiye iş bankası kültür yayınları.
    + georg ostrogorsky - bizans devleti tarihi - çeviren: fikret ışıltan - türk tarih kurumu yayınları.
    + barbara jelavich - balkan tarihi 1 - küre yayınları.

  • unutmayın ki e-5'te zaman göreceli akar. bu nedenle minibüsün içinde beklemekten iskelet olmuş kızınızı görebilirsiniz.

  • beyşehir gölü üstünde yer alan, "anadolu'nun üstünde yaşam olan tek adası" "mada adası" sakinleri yıllardır 700 metrelik bir köprü için çaresizce hükûmetlere yalvarıp duruyorlar.

    1865 yılında beri yerleşimin olduğu, ulaşımlarını sadece kayıkla gerçekleştiren ada sakinleri kışın buz tutan göz üstünde yürüyerek karşıya geçmeye çalışıyor, ölümle burun buruna yaşıyorlar.

    50 hanenin bulunduğu ve yaklaşık 200 kişinin yaşadığı mada adasının sakinleri yakaladıkları balıkları satabilmek, çocuklarını okula gönderebilmek, hastalarını tedavi ettirebilmek için 700 metre uzaklıktaki karaya geçmek zorundalar. ancak bölgede ağır geçen kış koşulları, yaz aylarında eksik olmayan sert rüzgâr bu kısa yolculuğu oldukça tehlikeli hale getiriyor.

    bir çare olur umuduyla tayyip erdoğan'dan bile medet ummuş, ondan yardım istemişler. tabii ki o daha büyük köprülerle, bağlantılarla meşgul.

    şimdiye dek birçok anakaraya bağlama projesi gündeme gelmiş ama memleket simsar dolu olduğundan, yavşak dolu olduğundan hiçbiri gerçekleşmemiş.

    mahsur kalma anına ya da kışın şartlarına dair yürek dağlayan kısa bir görüntü ise şuradan izlenebilir: https://www.youtube.com/watch?v=s-wbdbgk6fo

    bu aslında mada adasına dair yönetmenliğini musa ak'ın, görüntü yönetmenliğini h.basri özdemir'in yaptığı bir belgeselden.

    insanların mahsur kalmasıyla ilgili 1 ocak 2017 tarihli karar gazetesi haberi buradan okunabilir: http://www.karar.com/…sayanlar-mahsur-kaldi-375382#

    şöyle bir kickstarter projesi açayım bir teleferik yapalım dedim ama antalya'daki 900 metrelik teleferiğin 9 milyon euro maliyeti olduğunu öğrenince cesaretim kalmadı. yani ya devlet eliyle olacak, ya inşaat şirketlerinden birini hayrına bu işe atacak ya da bir cin fikir ortaya çıkacak bu köprü için. umarım birileri görür, bir şey yapmak ister bu adanın sakinleri için.

    mada adası sakinlerinin mektubu şuradan okunabilir: http://www.madaadasi.com/#

    entriye video nasıl ekleniyor lan bu lanet yerde? böyle mi?: https://www.59saniye.com/…sayan-halkin-caresizligi/

  • (bkz: bir ihtimal daha var o da akpsiz hükümet mi dersin)

    eğer gerçekten hdp 10,4 le barajı aşarsa :

    tablo şu oluyor :
    chp 26+mhp 18 : %44 > akp %41

    selahattin demirtaş ne demişti? türkiye'yi hukumetsiz bırakmayız, akpsiz bir hukumeti akpsiz bir koalisyonu destekleriz, bunu daha net nasıl söyleyebilirim?

    hdp'nin dışarıdan desteklediği chp-mhp azınlık hukumeti, ekmeleddin ihsanoğlu'nun başbakanlığı milletimize hayırlı olsun. hırsızlar da tez zamanda yargılanır inşalllah!

    --------------------

    hdp barajı aşamazsa, akp 270 + hdp'nin doğudan çıkaramadığı 50 vekil : 320 akp
    akp hukumetimiz muhtemelen çok hayırsız olacak. hırsızlara hırsız katillere katil dediğimiz için yargılanmak istemiyoruz. biz yargılanmayayım, onlar yargılansınlar.

    allah aşkına şu hdp'yi baraj altında bırakmayın, durum çok kritik, bu şans 40 senede bir gelir ancak.

    (bkz: barajı geçen hdp mhp'yi hükümet ortağı yapar)
    (bkz: hdp'ye oy vererek akp'ye zarar veren şeytani grup)
    (bkz: hdp barajı aşarsa kılıçdaroğlu'nun başbakan olması)

    edit : bir sürü mesaj geliyor, mhp akp ile koalisyon yapacak diye. yok öyle bir şey. bahçeli şurada açıkladı, oktay vural şurada açıkladı. devlet bahçeli'nin ideolojinisi beğenmezsiniz, söylemlerini politikalarını beğenmezsinin anlarım fakat devlet bahçeli reyiztir, ağzından çıkan söz senettir. bunu beş yaşındaki çocuk dahi bilir. akp ile koalisyonu net olarak reddetmeyen bir tek kılıçdaroğlu kaldı, o da öyle bir manyaklık yapmaz heralde diye düşünüyorum.

  • kendi başına evindeki 3’lü koltuğun yerini değiştiremez ağır olduğu için ama koskoca olimpiyatlarda alınan bronz madalyayı küçük görür. hey allahım.

  • uzun süredir ilk buluşmamama karşın, ilk buluşmam dün gibi aklımdadır. eni boyu okulun çevresinde atılmış kıçı kırık tedirgin bir turdan ibaretti.
    sağındaydım sağ elinde bir defter vardı; ders değil tenefüstü.. solumdaydı, tedirgin sol elim ise cebimdeydi; hava sıcaktı.
    bahse konu her hafta kısalan etekli hatunla ilk ve son buluşma el tutmasız, yıllar sonra “keşke” anımsamalı geçti-gitti..
    biraz önce bir kız ve oğlan sahilde yürüyorlar. kızın elinde kitap, çocuğun eller ceplerde, arada rahat 15 cm.. ilk bulusmalari oldugu aleni..
    arada rahat 15 yıl.
    kıçı kırık turlamalar da, kızlar da, oğlanlar da, kitaplar da, cepteki eller de, mesafe de aynı. yine ders yok ve hava güzel.
    sen sen ol, al defteri elinden. çikar elini cebinden, tut elini. en fazla ne olabilir ki..?? olsa olsa karizmayı bir günlüğüne yemektir en büyük bedeli.
    keşke dersin sonra bak, benden söylemesi..

  • metropolde yaşamayan ( metroyla ilk defa tanışmış insanları es geçiyorum) insanların yaptıkları hariç, beyinsizliktir. ulan üstünde 1000 liralık takım elbise olan plaza çocuğu yapmasın bari.

    edit: annelerinin suçsuz olduğuna kanaat getirdim

  • hep gülesim geliyor lan... böyle o normal hallerini, o kayseri pastırması-erzincan tulumu-cağ kebabı-misis ayranı-adana şalgamı tadındaki konuşmalarını duyduğum "anneminen babamın" arkadaşlarımla tanışırken kibarlaşmasını, adeta bakingım sarayından yıllık izne çıkmış iki asilzade moduna geçmelerini gördükçe hep gülesim geliyor. aslında bu tavır, sanırım biraz evlada duyulan sevginin, biraz da tanışılan çocuğun ailesine "anne babası da çok kibar insanlar" şeklinde bir mesaj gönderme kaygısının sonucu. bir açıdan şaşırmamak gerek belki de: sonuçta yeni tanışılan insanlarla, hepimiz böyle bir "resmi" eda ile konuşuyoruz. mamafih, anne-babada bu "resmi" eda daha bi' komik duruyor gibi. yakından bakalım:

    aile içi yaşamdan gündelik bir kesit:

    - anne halı saha maçına gidecem, formam nerde?

    - cehennemin dibinde... yeteri bilirseniz yeterin galan. her işe ben koşuyorum, usandım be...

    - baba bende bozuk yok ya...para verir misin maç için?

    - anne hizmetçi, baba uşak.. yiyin pezevenkler yiyin...

    ***

    anne babanın arkadaşla tanışma seramonisinden bir kesit:

    - anne bakın bu enver...

    - merhaba enver, nasılsın canım? annenler nasıl? bizim canip hep bahsederdi senden, tanışmak bugüne kısmetmiş... ne içersin enverciğim? pastayla çay güzel olur diye düşündüm ama?

    - baba, enver'ler de beşiktaşlı ailece...

    - ooo demek öyle enver'ciğim? muazzam bir duygu olsa gerek...

    ***

    tamam, bu "muazzam bir duygu olsa gerek" kısmını salladım... ama anlayın işte, bunun gibi böyle gündelik hayatta size söylendiğine pek şahit olmadığınız kibarlık şahikası şeyler... ne bileyim lan, bana komik geliyor valla...