ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
stannis baratheon
hey (email hizmeti)
-
2020 yılında e-mail için para isteyen kuruluş.
cem yılmaz serenay sarıkaya ayrılığı
-
dünyada üzülecek çok daha fazla şey varken umrumda olmayan ayrılıktır.
bu ülkede 16 milyon kişi açlık sınırının altında yaşıyor. ekonomi hariç her şey konuşulsun istiyor birileri. o ayrıldı, bu barıştı.
bu ülkenin tek gündemi "ekonomidir" nokta.
2019 otomotiv krizi
-
üstteki yazar realiteden o kadar uzak ki tam olarak neye yakın bir türlü anlayamadığım başlık,her argümanına bir cevap mutlaka var ama (bkz: burasi turkiye) burda at,avrat,silah emanet edilmez.toplu taşıma hiç de öyle avrupadaki gibi rahat bir ulaşım yöntemi değil.sana ütopyanda tatlı rüyalar
çok sayıda yazarın ısrarı üzerine gelen edit:şükela modu kullananlar için üstteki yazar: (bkz: #92175541)
o_0
-
(bkz: hayko cepkin)
7 ocak 2017 iphone'ların kapanması
-
abi ne kadar bilincsizsiniz, iphone lar cumartesi gunu mesai yapmiyor ki..
android gibi amele mi sandiniz.
yeliz yeşilmen
-
bir ara cicişler de din işine girmişti tutmadı, yeliz de denemeye karar vermiş bakalım.
yabancı olup da arabesk tadı veren parçalar
-
en damardanı:
led zeppelin - since i've been loving you
onun dışında;
amerikan 60'larından mühim bir tane:
the seeds - can't seem to make you mine
ortasında uzun hava okunan:
black sabbath - n.i.b.
arabesk metal:
iron maiden - no prayer for the dying
bir arabesk metal daha:
iron maiden - wasting love
kemanlı falan:
björk - venus as a boy
yanık ses:
w.a.s.p. - miss you
aşkından her gece içiyorum temalı:
nina simone - lilac wine
progresif öğeli arabesk rock:
the mars volta - the widow
bob dylan'sız arabesk olmaz (bkz: bob dylan'ın türk çıkması):
bob dylan - one more cup of coffee
bir de son olarak 60'lardan çok az bilinen bir amerikalı:
soul inc. - i belong to nobody
lüks mağazada kendini bir şey sanan tezgahtar
-
kardeşimin yaşadığı bir olaydan örnek vereyim. internetten ayakkabı bakıyoruz, bir camper modeli beğendi, sonra gidip mağazada bakıp denemiş. 'pek beğenmediğini' söylediğinde tezgahtar hayretle bakarak 'daha önce camper kullandınız mı?' diye sormuş, kardeşim kullanmadığını söyleyince tepeden bakan bir tavırla 'belli' diye yanıtlamış.
ne demek belli lan? mecbur muyuz yani camper'ı beğenmeye anlamadım ki ya da camper giymediysek ayakkabı konusunda fikrimiz geçersiz mi oluyor..
hayır bir de camper yani, lüks mağaza sayılmaz, pahalıca ayakkabılar satan bir dükkan..velev ki armani olsun, gucci olsun..velev ki tezgahtarı değil, dükkan sahibi olsun, marka üzerinden birini aşağılamak görmemişliktir, kekoluktur, kimse kusura bakmasın..
26 aralık 2021 içişleri bakanlığı tweet'i
-
fetullahın eteklerini öperken gururla fotoğraf çektiren adamı başımıza bakan yapan hükümetin duyurusudur.
askerlikte ilk sabah
-
nöbetçi astsubay hafifçe kapınızı tıklatır. iki kolunun altında iki güzel kız, birini seçmenizi ister. ikisininde elinde birer kahvaltı tepsisi, seçtiğinizi odaya bırakır ve diğer kızla gider. mango aromalı o ferahlatıcı içeceğinizi bitirdikten sonra da hem onu tazelemek, hem de biraz daha serinlemek için havuz başına, diğer komutanların yanına geçilir. fonda da jazz havalarında ya da big band formatında yaylalar coverı dönmektedir.
her seferinde ısrarla sormama rağmen sonrasını anlatamadan düşüncelere dalıp gittiler, bana anlatılan bu.
atatürk büyük taarruz'u yönetirken yatan adam
-
üst devredir. bu şafaktan sonra o mu savaşsın amk?
başlık başa kalmış. işte şu fotoğrafta sorulan sorunun öznesindeki adamdır.
edit: sürekli link değişiyor, ben de değiştiriyorum fotoyu.
https://cdn1.ntv.com.tr/…de=max&v=20170830090129416
galatasaray'ı sevimli yapan detaylar
-
kurabiye kalıbına girmesi.
k-drama
-
genel olarak tarihi, romantik-komedi ve dram olarak sınıflandırılabilirler. bölüm sayıları tarihi olanlarda uzundur ama uzun dediysek de bizimkiler gibi asırlık değil 60 civarı. diğerlerinde ise 16-24 bölüm arası değişir. hepsi tek sezonluktur. çok çok nadir ikinci sezonu çekilir. bölümler bi saat sürer. yani fazla oyalamaz, işten güçten alıkoymaz, olaylar yılan hikayesine dönmeden sonuçlanır. bir de kore'de televizyonda güncel yayınlanırken de haftada 2 gün gösterilir, 8 haftaya dizi biter yani, ne harika..
konularını okuduğunuzda peh bu ne ya ne, ne klişe falan demeniz çok doğaldır. lakin oyunculuklarla, ufak detaylarla sizi çeker. dizi ne kadar dram olsa, ağlatsa da arada mutlaka güldüren sahneler olur. anlaşmalı evlilik, kızın erkek kılığına girmesi en çok işlenen durumlar sanırım. romantik olanlar fenadır. baya pembe düşler alemine sürükleyebilir. dram olanlar da zırıl zırıl ağlatabilir. romantik-komediler orta karar ilerler.
erkek baş rol genelde çok yakışıklı, fazla bakımlı, bazen feninem bi tipken; kız dağınık, daha doğaldır. sokak lokantalarında erişteyle soju içip sarhoş olmaları, yine sokakta üfleye üfleye pirinç keki yemeleri, sauna sahneleri ki burada da haşlanmış yumurta yerler, zengin tarafın ailesinden bi cadalozun bu aşka karşı çıkması, romantik anlarda birden kar yağmaya başlaması, yağmur yağarken üstlerine ceket tutup ıslanarak koşmaları, bi tarafın hasta olup ateşler içinde yatarken diğerinin ona bakması ilgilenmesi, erkeğin kızı tutup zorla öptüğü ki başta kız karşı çıksa da sonra aşık olur adama, klasiktir. her dizide mutlaka bulunur bunlardan bazıları. genelde hatun kişi, efendi adam yerine piç adamı tercih eder. ama adam, bu aşkla efendi bi kimliğe dönüşebilir. sevgililik sürerken, evlilik kararı ile dizi noktalanır. nadiren baş rollerin düğün sahnesi işlenir.
müziklerini özellikle çok beğenirim, özenerek hazırlandığı bellidir çoğunda. 16 bölümde, her bölüm için bi kaç şarkı yapılmıştır. dizi biter hala soundtrack albümünü dinlersiniz.
başlamak için ilk dizi mühim. seven bi daha bırakamıyor, benim gibi manyağı oluyor. yeni başlayacakların coffee prince*, mai geol, pasta, kkotboda namja, mianhada saranghanda, goong, secret garden, dream high gibi bağlayıcı, meraklandırıcı, güzel dizierden seçmelerini öneririm. ama sonra neden düştüm bu uçsuz bucaksız deryaya diye kızmayın ehehhe.