hesabın var mı? giriş yap

  • kendinizi layık gördüğünüz işte bir başkası çalışacak;
    istediğiniz arabaya bir başkası binecek;
    beğendiğiniz kıyafetleri bir başkası giyecek;

    ve hatta
    sevdiğiniz kadın bir başkasıyla evlenecek.

    üzülmeyin...

  • tıp literatüründe idiopatik sensorinöral ani işitme kaybı ( idiopathic sensory sudden hearing loss, isshl) durum. (akustik travma ile hiç bir ilgisi yok.)

    kişinin ani olarak çoğunlukla bir kulağı ile sınırlı işitme kaybı olduğunu farkettiği bir rahatsızlık. işitme aniden kulaktan gelen bir basınç hissi ve "pop" sesi ile olabildiği gibi, kişi işitme kaybı ile de uykusundan uyanabiliyor. tanı koydurucu kriter odyometri sonucunda 3 ve daha fazla saf tonda 30 db üzerinde kayıp olması.

    kısaca evde sakin sakin oturup elder scrolls iv oblivion oynarken birden sol kulağınızı suyun altına girmiş ve oradan duyuyormuş gibi hissetmeye başlayabiliyorsunuz.

    işitme kaybına ek olarak iç kulaktaki diğer fonksiyonların kaybına bağlı denge sorunu, mide bulantısı, tinnitus ve nistagmus olabiliyor.

    ani işitme kaybı kulak burun boğaz branşına ait acil durumlardan biri. fark eder etmez iyi bir kbb merkezine gidip komple kulak testleri ( odyogram, denge ve iç kulakla ilgili diğer testler) yapılması gerekiyor.

    nedeni tam bilinmemekle birlikte dört mekanizmanın kişiden kişiye değişen farklı ağırlıkta etkisi olduğu düşünülmekte:

    * kulaktaki labirent sistemine yönelik viral enfeksiyonlar
    * labirent sistemindeki dolaşım bozuklukları
    * intrakoklear* zar yırtılmaları ve basınç değişimleri
    * otoimmun iç kulak hastalıkları

    ilk tedavi yüksek doz kortizon. beraberinde iç kulak dolaşımını artıracak ve labirent fonksiyonlarını destekleyecek betaserc ve vastarel gibi ilaçlar da veriliyor. işitme kaybı fazla ise bu tedavi sessiz sakin bir hastane ortamında yapılıyor. hafif ataklarda evde düzenli ilaç alıp istirahat etmek te mümkün doktorunuzu ikna edebilirseniz.

    kortizon alıyorsanız beraberinde mide koruyucu ilaçlar da içmeniz, tuz kısıtlamasına gitmeniz gerekli. tuz kısıtlamasına ilaveten ani işitme kaybına yönelik koruyucu diyet ( alkol, çay, kahve, kafein içeren herşey, tuzlu her tür gıda, maden sodası vs vs yasak) üstüne müziksiz sessiz sakin ortam ile biraz sabrederseniz budist olabilirsiniz.

    sessizlik iyi gelmiyor insana. daha beter kendini dinlemeye başlıyor.

    "ah şimdi duyuyorum!" .... "yok yok, dün daha iyiydi.".... "hmmm, uğultu biraz azalmış sanki".... "başım döndü, acaba yatmaktan tansiyon mu düştü, yoksa iç kulak kelek mi yapıyor gene?"....."yüzümdeki kırmızılık kortizondan mı acaba?"... "acaba kaç kilo aldım kortizondan ve yatmaktan?"....." allaaam müzik dinlemek istiyorum!"...

    sonuçta ani işitme kaybı geçiren kişilerin %60 civarı tedavisiz de olsa düzeliyor. yeni bir atak olma ihtimali elbet her zaman var. tedavi ile iyileşme oranlarının artması mümkün. ancak her şeye rağmen sekel kalan vakalar da var.

    tek yapılacak şey beklemek yani.

    bekleyin. kendinizi dinleyin.

    bazen gerekli.

  • 2005 yilinda okumak icin almanya'ya geldigimde ilk 12 ay icinde yaklasik 15 kilo almistim. türkiye'ye döndügümde 1 hafta bu konusulmustu. ondan sonraki yillar hep o ayarda seyretti. artik sisman bir insandim. bu gercegi kabullenmis ve pek de takmaz hale gelmistim. gerci ara ara "la azcik zayiflasam ne güzel olur" filan diyip bi iki günlük diyetlere tabii ki ben de basvurdum.

    en fazla 106 kilo oldugumu hatirliyorum. o dönem yaptigim ve yedigim seylere bakiyorum da sanki kendime kilo alma programi yapmisim ve onu itinayla uyguluyorum.

    aslinda kilo vermek istiyordum ama bir neden bulamiyordum. beni gören herkesin "olm biraz dikkat et, damarlarin yagla dolmustur senin simdi, allah muhafaza" nevinden ikazlarina alismistim.

    artik cevremde, kilolu, sevimli, tombul ismilo olarak kabul görmüstüm. cogu arkadasimin kilo verirsem bu sevimliligin gidecegini iddia ederek motivasyonumu kirdiklari da vakidir.

    neyse efendim, günlerden bir gün, bir bayanla tanistim. konustuk, anlastik. sevgili olduk yani. aradan aylar gecti kilolarimla ilgili tek bir sey söylemedi. acayip uyuz oldum. kendisi zayif bir insan. hatta anneme göre acilen biraz kilo almasi lazim gelen bir kisiydi. buna ragmen bana bir kere bile "biraz kilo versen iyi olur" cinsinden tek bir kelam etmedi.

    2011 yilinin eylül ayinda nisanlanmaya karar verdik. 2011'in nisan ayinda istanbul'da arkadaslarla otururken "olm nisan da var, artik ben kilo vereyim" dedigimde atilan kahkahayi su anda bile duyabiliyorum. "görürsünüz olm, türkiye'ye döndügümde dal gibi olucam" diyerek iclerinden bir tanesiyle takim elbisesine iddia'ya girdik. eylül'e kadar 80'e inmeliydim.

    ben nisan ayinda almanya'ya döndüm. o ay hic bir sey yapmadim ancak mayis ayindan itibaren yedigime, ictigime dikkat etmeye basladim. asitli icecekler, sekerli meyve sulari, cikolatalar, sekerlemeler, pizzalar, dönerler...

    bunlari neredeyse sifira indirmistim.

    ilk iki ay varsa yoksa salata, corba, tavuk.. bol bol su, bitki caylari..

    veee tabii ki hareket. isemeye gitmeye bile üsenen ben artik her gün 50 ila 80 dakika arasinda yürüyüs yapiyordum. yürüdükce aciliyor, acildikca kendimi cok daha iyi hissediyordum.

    zayiflamanin ilk emarelerini kilik kiyafetimde gördüm. pantolonlarim artik emanet gibi duruyordu üzerimde. t-shirtler, atletler vs..

    artik cok daha rahat hareket ediyordum. özellikle namaz kilarken rükularda, secdelerde hic zorlanmiyordum.

    suratim kücülmüstü. bileklerim, baldirlarim incelmis, göbegimin büyük kismi yok olup gitmisti.

    ramazan boyunca neredeyse her gün corba, salata, az miktar tatli ve bol bol su bu hale gelmemde kilit rolü oynamisti. pek tabii ki yürüyüslerim.

    hafif tempolu, 1 saati askin yürüyüsler..mümkün mertebe yokuslara vuruyordum kendimi. eve geldigimde kan ter icindeyim. harika bir duygu.

    29 agustos'ta istanbul'a indigimde beni gören herkes resmen soka girdi. 4 ayda 99 kilodan 77 kiloya inmistim. tam 22 kilo.

    annem haric herkes sevindi.. sismanken basimin etini yiyen, her telefon görüsmesinde nasilsin demeden kac kilosun diye soran annem resmen üzüldü ya.. derhal 85 kiloya cikmam gerektigini söyledi. babam da hemfikirdi ama umrumda degildi acikcasi. zira bu keyfi tatmistim artik. hafif olmak! ne müthis bir seymis. kalbim o gün bugündür bir kere bile hizli hizli atmadi (kiloluyken ara ara bir ritim bozuklugu oluyordu)

    beni gören herkes bu "mucize"yi konusuyordu. mahalle'de olay olmustu nerdeyse. esnaf'tan, akraba'ya herkesin diyecek bir seyi vardi. cok mutluydum. arkadaslarimdan bazilari önceleri biraz garipsedilerse de zamanla alistilar.

    iddia'ya girdigim arkadasim takim elbiseyi aldi. 1 ay bunun geyigini yaptik. o da hostu.

    eylül'ün 3'ünde nisanim oldu. pek tabii ki kiz tarafi da epeyce sasirmisti.

    nisan'dan sonra mersin'e gittim, kerebic, tantuni, künefe derken 81-82 kilo oldum. o kadar kiloyla tekrar almanya'ya döndüm su anda hala öyleyim.

    önümüzdeki eylül'de ise dügünüm var; bu kez hedef 73 kilo.. ama kimse iddia'ya girmeye cesaret edemedi.

  • olay tam bir vahşet. burada kızın hayatını kurtaran yazara ve onun arkadaşına teşekkür ederken bir de polislere teşekkür etmek gerekli. olayı bir daha değerlendirip gençlere telefonla dönüş yapması ve arama izni çıkartıp tekrar o eve gitmeleri inanılmaz. polis kısmını okurken kendimizi amerikan vatandaşı gibi hissettirdi. diğer kısımlar normal türkiye. tekrar tebrikler ikinize. adamsınız.

  • bakın puanlama sistemi ile anlatacağım ;

    erkek : ortalama bir üniversite okumuş, kıdemli mühendis, 15.000 tl geliri var, tipi, boyu ortalama, espri yeteneği ortalama, ortalama genel kültürü var, ortalama model arabası var, kirada tek başına oturuyor, instagramda 163 takipçi; 7 puan verelim

    kadın : lise sonrası devam etmemiş, bir işe girip bir çıkıyor, sabit geliri yok, ailesiyle yaşıyor, ortalama boy, ortalama güzellik, genel kültür ortalama altı, instagramda 761 takipçi. ; 4 puan verelim

    7 puanlık erkeğimiz, 4 puanlık kız ile tanışmak için mesaj atar. ancak 4 puanlık kızımız, 7 puanlık erkeğin profilini inceler, 'ay bu hadsiz ne cesaret bana mesaj atıyor' diye düşünür. mesaja cevap bile vermeye tenezzül etmez. tanışma gerçekleşmez.

  • uzulmesine uzuluyorsun da 7 cocuk nedir be teyze?

    bizi merhamet, sizi de cahilliginiz oldurecek.

    edit : asagida (#122747946) no'lu girdide arkadas laf atmis ve aynen su cumleyi kurmus;

    --- spoiler ---

    ben 3 çocuk da yaparım, 13 çocuk da yaparım. devletin sosyalliğini kaybetmediği hiçbir ülkede bu sorun olmaz. sosyal devlet dediğin, zor durumdaki ailenin nüfusuna bakmadan yardım yapmak zorundadır.
    --- spoiler ---

    devlet dedigin cebinde parayla gezen bir organizma degil. harcamalarimizdan vergi keserek ya da urettigini satarak butce olusturan bir sistem. sen keyfine gore bakamayacagin cocugu yapacaksin, sosyal devlet bu vergileri sana dagitacak, yapmasi gereken hizmetten geri kalacak oyle mi?

    ayak bile yorgana gore uzatiliyor. duygusallik baska gercekcilik baska. bakamayacagin cocugu dogurmayacaksin arkadasim.

    bunun ak parti ile alakasi ise bu iktidar doneminde yasamak cok daha zorlasti ve insanlar daha cok acliga maruz birakildi. ama bu gercek bile senin bakamayacagin cocugu dogurabilecegin anlamina gelmiyor.