hesabın var mı? giriş yap

  • bizim bi başkomiser abi vardı, kızını kaybetmişti o zamanlar. masa altında vodka ile vişne suyu karıştırıp gençlerbirliği kupasıyla içerdi. ne yapıyor acaba şimdi özledim kendisini.

  • sevenin çok sevdiği, sevmeyenin ölümüne nefret ettiği içecek.

    starbucks'ta satılana benzer bir tadı evde de yakalayabilirsiniz, fakat aynı tadı yakalamanız imkânsız. hatta monin'den veya başka bir markadan pumpkin spice şurubu satın alsanız bile starbucks'taki tadın aynısı olmaz. onlar kendi şuruplarını kullandığı (ve satmadıkları) için evde ancak benzer tatlar yakalayabilirsiniz. bana göre starbucks'takinden çok daha güzel olan bir şurup tarifini vereceğim şimdi.

    öncelikle mutfak tartınız yoksa ve gramajlara dikkat etmeyecekseniz hiç bulaşmayın, iğrenç bir tat çıkar ortaya. kullanılan baharatlar çok keskin olduğu için iğrenç acı bir şeyle karşılaşmanız da olası.

    öncelikle pumpkin spice baharatı hazırlıyorsunuz:

    - üç yemek kaşığı tarçın
    - iki çay kaşığı toz zencefil
    - iki çay kaşığı toz muskat
    - bir çay kaşığı yenibahar
    - bir çay kaşığı toz karanfil

    muskat piyasada genelde öğütülmemiş haliyle satılır, bence de onu satın alın. küçük bir rendeyle bir top muskat rendeleseniz yaklaşık iki çay kaşığı kadar çıkıyor. karanfilin de toz halini bulmakta zorlanırsanız baharata hiç katmayın, şurubu kaynatmadan önce iki parça atarsınız.

    baharatı oluşturduktan sonra balkabağı kullanıyor. bu tarif için 250 gr yeterli. buharda haşlayabilirsiniz. haşladıktan sonra çatalla ezmeniz lazım.

    şimdi şurubu yapacağınız tencerenin içine 250 gr ezilmiş balkabağını koyun, üzerine 250 ml su ve 230 gr esmer şeker (esmer şeker yerine hindistan cevizi şekeri gibi fantastik atraksiyonlar da deneyebilirsiniz ama gerek yok bence) katıyorsunuz. iyice karıştırın. eğer toz karanfiliniz yoksa ve baharatın içine katamadıysanız bu aşamada tencereye 2-3 tane karanfil atabilirsiniz. blenderdan geçirin, sonrasında da yukarıda hazırladığımız pumpkin spice'tan tam 4 gr katıyoruz. eğer balkabağı tadını bastırsın istiyorsanız arttırabilirsiniz ama bence 6-7 gramı kesinlikle geçmeyin. hatta bence 4 gramı hiçbir şekilde geçmeyin. çatalla veya kaşıkla karıştırın ve ocağa alın. kaynamaya başladıktan sonra altını kısın, şurup kıvamına gelecek zamanla. yaklaşık 20 dk içerisinde geliyor o hale. yine de gözle kontrol etmek en garanti yöntem.

    sonrasında da tel süzgeçten geçirin, olası parçalardan kurtulmak için tekrar blenderdan geçirin ve şurup hazır. bu tariften tam 400 gram şurup çıkıyor. bir bardak kahve için min 20 gram kullanmanız lazım. daha tatlı seviyorsanız miktar artabilir. yaklaşık 20 bardaklık şurup çıkıyor yani.

  • şu anda gerçekten isteyeceğim şey. annem babam sağ, henüz hiç kimse ölmemiş, henüz kötülük bu ülkenin başına bu kadar sirayet etmemiş...

  • işsizlik yüzünden kendini yakan insanların olduğu bir ülkede siyasiler saraylarda yaşıyor. diyecek bir şey yok...

  • “bir gün iki berduş kasaba meydanında avare avare dolaşırken bir kalabalığa rastlamış. bakınırlarken bir tane güvercin uçup gelip berduşlardan birinin omzuna konmuş.
    herkes berduşun yanında toplanmış ve :
    – işte padişahımızı bulduk. sen padişahımız olacaksın, padişahım çok yaşa. demişler.
    berduş:
    – olmaz öyle şey...
    diye ısrar etse de, inatçı kasabalılara yenik düşmüş. padişahlığı kabul edip arkadaşını da sadrazam yapmış. aynı gün de başlamış zulme, boyun vurmaya, vergi salmaya. bunlara dayanamayan arkadaşı:
    – yapma, halk kızacak ... demiş.
    çiçeği burnunda padişah da ona:
    – güvercin uçurup padişah seçen halka böylesi az bile.” diye cevap vermiş.

    not: bu fıkrayı 1982 anayasası referanduma sunulup sonucunda anayasa’nın kabulüyle birlikte kenan evren'in cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, süleyman demirel'in bu durumdan rahatsızlığını belirtmek için anlattığı söyleniyor.

  • 50-60 tl için fotoğraf çekecek zamanı yok ama internete ilan koymaya, bir sürü mesaj yazmaya zamanı var. o ilanı oraya koyduysan ölçüsünü vs yazacaksın. çanta satıyorsun ölçüsünü bilmeden olur mu?

  • hücum yeleğinin ön ceplerinde bulunan iki el bombasıyla beraber, muhtelif dağ zirveleri. insan gençken ne kadar cesur oluyormuş.
    (bkz: komando)

  • yer : isvicre alpleri

    zermatt yakinlarindaki "monte rosa" dagina yapilan , buzul üzerinde yürümeyi de kapsayan, bir trekking turundayiz. ilk gün yaklasik 8 saat süren yürüyüsün sonlarina dogru gruptan bir arkadas ayagini burkar. biraz toparladiktan sonra, "tamam sorun yok" diyip tura devam eder. ancak aksam 2800 metredeki dag evine vardigimizda, arkadasin ayagi siser ve üzerine basamaz hale gelir. ertesi gün de tirmandigimiz onca yolu geri dönmemiz gerekmektedir ama sakatlanan arkadas icin bu mümkün olmaz. ve geriye tek alternatif kalir : helikopter (helikopter masrafinin sigorta tarafindan karsilanmasi mevzuuna girmiyorum bile)

    ertesi sabah, grubumuzun lideri olan isvicreli arkadas, zermatt air isimli helikopter merkezini arar ve konusur. sonradan bize aralarinda aynen söyle bir diyalog gectigini anlatir:

    - monte rosa hütte'deyiz. bir arkadasimiz ayagini burktu ve asagi yürümesi mümkün degil. yardiminiza ihtiyacimiz var.
    - agrisi cok mu?
    - hayir. hatta hic agrisi yok, ama ayagi sisti ve üzerine basamiyor.o yüzden size ihtiyacimiz var.
    - yalniz biz sadece hayati tehlike olan durumlarda hemen müdahele ediyoruz. sizin durumunuzun aciliyeti yok, o yüzden daha sonra gelebiliriz.
    - peki, ne kadar sonra?
    - yarim saat sonra

    gercekten de helikopter yarim saat sonra gelir.