hesabın var mı? giriş yap

  • ağa'nın oğlu kız beğenecekmiş. el değmemiş saf kız arıyormuş. tüm kızları sırayla odasına alıp şalvarını indiriyor, akabinde soruyormuş:
    delikanlı - bu ne?
    1. kız - s.k
    d - sıradakiii
    2. - s.k
    d - sıradakiii
    ...
    nihayet
    n. kız - pipi
    d - zevcem budur, nikah hazırlıkları başlasın.
    gerdek gecesi gelmiş çatmış, odaya girilmiş.
    delikanlı indirmiş şalvarı, heybetine güvendiği aletinin ismini sormuş.
    d - bu ne?
    kız - pipi
    d - ne !?
    k - pipi
    d - ne pipisi yaw, evlendik artık. s.k bu !
    k- o-hoo sen s.k görmemişsin...

    (bkz: sozlukte fıkra anlatmak)

  • alman ordusu 1. dünya savaşı'nın son dönemlerinde siper savaşlarının aldığı statik durumdan kurtulmak için elit 'sturmtruppen - şok birlikleri yaratmış, bunları düşman mevzilerine sürpriz yaparak hızla saldırtmış ancak piyadenin hareket kabiliyeti istenilen seviyede olmadığı için başarısız olmuşlardı. 1920'lerde ingiliz askeri düşünürleri yüzbaşı sir basil liddell hart, general j. f. c. fuller ve general martell 'hareket savaşı'nın prensipleri üzerine yazılar yayınlamaya başlamışlardı. hepsinin ortak noktası tankların kendi başlarına alan ele geçiremeyeceği fakat savaş stratejilerinde önemli bir etken olduklarıydı. hızla hareket ettirilebilirlerse, bir noktaya yoğunlaştırılmış tanklar düşmanın ön hatlarını yarıp cephe gerisindeki topçu mevzilerine ve ikmal kollarına darbe vurabilirler böylece düşmanın savaş direnci kırılabilirdi. tank, onlar için, düşman bölgesine derin yarmalar yapacak mükemmel bir silahtı. 1920'lerin sonunda ve 1930'ların başlarında charles de gaulle, hans von seekt ve heinz guderian 'hareket savaşı' ile ilgilenmeye başladılar ve ordularında bu tarz harekatlar yapabilecek birlikleri oluşturmaya çalıştılar. ne var ki, ilk başlarda, hepsi engellerle karşılaştılar. ne ingilizler, ne fransızlar ne de almanlar tankın önemini kavrayamamışlardı, hala eski taktiklere bağlıydılar. muhafazakar subaylar piyadenin her zaman ordunun vurucu gücü olduğunu savunuyor, tankın ise sadece piyadeyi destekleyen bir araç olarak kalacağını, asla kendi başına hareket edemeyeceğini savunuyorlardı. bu öncülerden en şanslı olanı guderian'dı. alman ordusundaki bazı ileri görüşlü subaylar sayesinde kendi 'hareket savaşı' prensipleri uyarınca birlikler oluşturma şansına ulaşmıştı. guderian'a göre tank önemlidir ve başlı başına bir silahtır ancak diğer birimlerin de desteğine ihtiyacı vardır. bu yüzden topçu, piyade ve ikmal kollarının da tankların hızına ve de hareket kabiliyetine ulaştırılmaları lazımdır. bunun tek yolu da bu destek birimlerini zırhlı ve paletli araçlarla donatmaktır. bu noktada şurası çok önemlidir, ingiliz ve fransızlar da tankın önemini kabul etmişler fakat onları piyadeyi destekleyen bir araç olarak kabul ettikleri için piyade, topçu veya diğer birimlerin mekanizasyonuna önem vermemişler, tankları cephe hattı boyunca piyade birliklerine eşit sayıda dağıtmayı uygun görmüşlerdi. guderian böylece ilk panzer tümenlerini (unsurları mekanize/zırhlı olan zırhlı tümen) yarattı. blitzkrieg ortaya çıkmış sayılırdı. panzerler demir yumruk gibi düşmana tek noktadan vuracak, piyade ise bölgenin ele geçirilip kalan direnişi temizlemekten sorumlu olacaktı. guderian, tanklarını kendi başlarına kullanmanın yanı sıra onları arazinin elverdiği derecede mümkün olan en dar cephe hattında mümkün olduğunca çok sayıda savaşa sokmanın önemini vurgulamıştır. (fransız ve ingilizler'in prensiplerinin tam tersi). blitzkrieg'in en önemli prensiplerinden biri de budur.

    şimdi de gelelim blitzkrieg'ı blitzkrieg yapan en önemli unsura: pike bombardıman uçakları ve hava kuvvetlerinin rolü. hava kuvvetleri ile kara birliklerinin koordinasyonu çalışmaları ilk önce ispanya içsavaşı'nda denenmişti. haberleşmeye birinci dereceden önem veren almanlar tanklarını telsizlerle donatmışlardı. taaruz bir noktada takılırsa tanklar luftwaffe'yi yardıma çağırıyorlardı (ispanya iç savaşı'ndaki alman tankları karşılarındaki düşman tanklarına oranla çok zayıftılar). bu savaşta hava-kara koordinasyonunun ve mekanize kuvvetler arasındaki haberleşmenin önemini bir kez daha kavrayan almanlar bu savaşta ilk blitzkrieg denemelerini yapmışlardı. tabii ki bunlar oldukça küçük ölçekliydi. ju-87 'stuka' pike bombardıman uçaklarının geliştirilmesi ile blitzkreig iyice şekillenmişti. daha sonra polonya, fransa, norveç, rusya ve afrika'da kullanılan blitzkrieg alman ordusuna büyük zaferler kazandırdı. blitzkrieg anlayışını şu şekilde özetleyebiliriz:

    1. ilk önce hava kuvvetleri düşmanın belirlenen ana direniş noktalarına, gerideki topçu mevzilerine, anayollara havaalanlarına ve haberleşme merkezlerine saldırır. piyade cephe boyunca duman bombaları yardımıyla bir sis perdesi kurar ve birçok noktadan ufak-tefek taaruzlarda bulunur. bu düşmanın saldırının ağırlık merkezinin neresi olacağını anlamaması içindir.

    2. tek noktada yoğunlaştırılmış tanklar ileri atılır ve o noktadan ilk yarmayı yaparlar. piyade ise bu aşamada hala küçük saldırılar yapmayı , düşmanı yanıltmak için, sürdürür.

    3. piyade düşmanın kanatlarına saldırır açılan yarıktan ilerleyerek kalan direnişi temizler.

    4. panzerler daha da ileri giderler, düşman topçusunu susturup kanatlara yönelerek düşmanı kuşatırlar. kanatlardan saldıran piyade ile tanklar arasında sıkışan düşman felç olur.

    5. kuşatılan düşman piyade tarafından yok edilirken, ordunun diğer birimleri ve saldırıyı sürdürecek taze kuvvetler açılan yarıktan içeri girerler.

  • kicina ansiklopedi kacmis gibi yazdigi icin herkes bu adami kultur yumagi saniyor, bilgili filan saniyor.

    oysa ki, onune bir avuc nohut, bir avuc bakla, bir avuc da mercimek koyun sonra "bulgur bunlardan hangisi ?" diye sorun, gununuz senlenecek.

  • suriyelilere vatandaşlık vererek çözecek sanırım. artık "suriyeli" değil "türkiyeli" sorunu olacaklar.
    6 ayda başka türlü çözülemez o sorun.

  • bunun bir açıklaması var. daha iyi bilen arkadaşlar mutlak yazacaklardır ama ben genede dilim döndükçe anlatayım.

    uykuya dalan beyin yavaş bir şekilde solunumu, dolaşımı, sindirimi ve bilumum olayı yavaşlatır. sonrada gene bu beyin denilen şey, ulan ölüyorum herhalde deyip basar sinirlere uyarıyı ve bir anda insanı sıçratır. sonra da tamam lan geçti geçti, yokmuş bir şey deyip uyumaya devam ettirir. manyak lan bu beyin.

  • buram buram samimiyet kokan video. abi gözünüzü seveyim göz var izan var. malum şahıs ile kıyas kabul etmeyecek kalitede bir adam.

  • paris'te sıradan bir gece, bir taksinin içindeyiz:

    taksi şoförü: körler genelde siyah gözlük takmazlar mı?
    kör müşteri: öyle mi? bilemem, ben hiç kör görmedim ki!

    night on earth

  • son zamanlarda sıklıkla yaptığım eylemdir. iki paragraf yazıyorum, sonra "bana ne lan?" deyip göndermeden siliyorum. hatta bu entryi de silecektim, zor tuttum kendimi. harbiden, bana ne lan?