hesabın var mı? giriş yap

  • bazi muhafazakarlara bin tane evrim teorisi veya kuresel isinma kaniti sunarsin gormezden gelirler, 1001.sinde bir zayiflik oldu mu bir anda supheci, sorgulayici kritik dusunce sampiyonlarina donusurler ve olayi o noktaya indirgerler. ustelik, kullandiklari dil de bilimin dili olur sanki onceden ona itibar etmisler gibi ve o dili de duzgun konusamazlar, o dusunce yapisi egreti durur yalanci objektiflikerinde.

    buradaki kepazelerin durumu da ayni: 50 tane hukumet dusurecek olay oldu turkiyede, kayitlarin oncesinde dahi, adam simdi ses muhendisi kesilmis, mantik timsali kesilmis, onu da tam yapamiyor. "yüzünüze gözünüze bulaştırdınız her şeyi" diyor satilik vicdanli robotlar. sempanzelerden bile daha az ahlaki tutarliliga sahip kisiler "yatacak yeriniz yok" lafinin icini bosaltmakla mesgul

    sozlukcu, eksici, gezici,
    solcu, ateist, terorist,
    afedersiniz alevi, rum, kurt, yahut elitist beyaz turk,
    israil dolu, abd ajani, ab saksakcisi, twitter masonu,
    insan, sempanze, kopek

    hepimizin ahlaki var az cok, sizlerin yok. hem de ne pahasina? sonsuz uzay-zamanin ufacik bir noktasinda, ganimetini belki bir saniyeligine kemirebilecegi bir muharebeyi kazanmak ugruna. halbuki, sinirlari artik o sonsuz dedigimiz uzay-zamani dahi asan dusunsel dagarcigimizin icinde, nokta bile olamayacak kadar kucuk bir kosede bokun icinde yuvarlanan yaratiklarsiniz. arkanizda, insanligin bu dagarcigini genisletecek hicbir bir fikir, ahlaki ilke, basari, erdem kalmayacak. evrim agacinin kor noktalarindan biri gibi, turumuzun dusunsel ve ahlaki gelisiminin basarisiz denemelerinden biri olarak, kendinizi kapattiginiz o cikmaz sokaga gomulecek tum varliginiz. geride kalan sadece boktan yapilmis egri bugru bir taht, ve etrafinda, bir zamanlar orada gozacip kapayincaya kadar gecen bir sure boyunca oturabilmis "reis"lere tapinanlarin yerde biraktigi silik golgeler

    edit: bunu akp secmeninin genel profilini betimlemek veya muhazafakarlari kazanmak icin degil, trollere ve fanatiklere yonelik bir saldiri olarak yaziyorum.

  • 25.01-21.04.2013 tarihleri arasında pera müzesi'nde fotoğraf sergisi bulunan fotoğrafçı, eskrim olimpiyat şampiyonu ve pilot.

    nickolas muray (1892-1965), 21 yaşında, doğduğu macaristan'dan abd'ye göç ettiğinde unutulmaz izler bırakacağına inanıyordu. öldüğünde devlet başkanlarından bezelye çorbasına, neredeyse herkesin ve her şeyin fotoğrafını çekmişti. dünya çapında tanınan olimpiyat şampiyonu bir eskrimciydi; pilottu ve kadın tutkunu bir erkekti.

    miklós murai, ağustos 1913'te, 25 dolar, 50 kelimelik ingilizcesi ve yılmaz bir kararlılıkla ellis adası'na ulaştı; adını değiştirerek nickolas muray oldu. 1920'de, greenwich village, 129 macdougall street'e taşındı; bir odada yaşıyor, diğerinde çalışıyordu. stüdyosuna yakın küçük bir galeride açtığı sergi, fotoğraflarının dikkat çekmesini sağladı. çok geçmeden fotoğrafları new york tribune'de ve harper's bazaar'da basılmaya başladı. kısa sürede, muray'ın portre fotoğrafçılığındaki etkileyici, flu üslubu büyük ilgi uyandırdı. aralarında oyuncular, dansçılar, film yıldızları, politikacılar ve yazarların yer aldığı belli bir ünü olan herkesin fotoğrafını çekmeye başladı. reklamcılık, moda ve iç mekânları konu alan ticari fotoğrafları da revaçtaydı. başlangıçta nitelikli fotoğraflarına ilgi gösteren müşterilerinden birçoğu, cazip kişiliği nedeniyle onu başkalarına tavsiye ediyor ya da kendisiyle tekrar çalışmak istiyorlardı. nick'in, 1920'li yılların en başarılı şöhret ve moda fotoğrafçısı olduğu söylenebilir.

    ladies' home journal'ın mayıs 1921 sayısında, nickolas muray bir amerikan dergisinde ilk doğal renkli fotoğrafı yayımladığında, reklamcılık alanında tarihe geçmiş oldu. o zamana kadar dergilerde renkli reklamlar, çizerler tarafından elle boyanıyordu ve doğal renkli fotoğrafların uzak bir gelecekte kullanılabileceği düşünülüyordu.

    nick, carbro sürecini kullanarak ticari fotoğrafçılığın tipik temsilcisi haline geldi. bir gazeteci, sonraki yıllarda şöyle belirtiyordu: ''dönemin standartlarına göre, onun kadınları gerçek kadınlardan daha güzel, sofra düzenlemeleri daha göz alıcı, yiyecekleri daha leziz, amerikalı sporcuları sıradan insanların olmayı hayal edebileceğinden daha sağlam ve daha kuvvetliydi''. nickolas muray, başarısının doruğunda şöyle diyordu: ''hayal ettiğiniz her ne varsa fotoğrafını çekeriz biz, üstelik hepsini bir işgününde!''

    nickolas muray, yaşamı boyunca pek çok kadın sevdi ama ölümünden yıllar sonra, unutamadığı bir kadının olduğu ortaya çıktı. diğerlerine göre daha derinden, daha tutkulu ve daha sessizce sevdiği bu kadın frida kahlo'ydu.

    nick, frida ile mayıs 1931'de, arkadaşı miguel covarrubias ve eşi rosa rolando'yla meksiko'ya giderken tanışmıştı. on yıllık bir aşk ilişkisi böylece başlamış oluyordu.

    frida bir mektubunda nick'e şöyle yazıyordu: ''nick, bir meleği severcesine seviyorum seni. sen, vadimde bir zambaksın, aşkım. seni hiç unutmayacağım, hiç ama hiç. sen hayatımsın benim. umarım bunu asla unutmazsın, frida''.

    kaynak: pera müzesi, bir fotoğrafçının portresi

    hakkında başka link'ler;

    http://nickolasmuray.com/
    http://en.wikipedia.org/wiki/nickolas_muray
    http://www.sabah.com.tr/…si-nickin-inanilmaz-hayati

  • an itibariyle evde akşam çayının yanında canım tatlı çekti. çocukluğumdan beri amansız bir şöbiyet aşığı olarak, yemeksepeti'ne bir bakayım joker falan varsa sipariş vereyim dedim. joker çıkmadı maalesef. sonra baktım güllüoğlu var, 1 kg şöbiyet söyleyeyim dedim. evde 5 kişiyiz ancak yeter diye düşündüm. ve evet fiyatı görmemle şok oldum. 1 kg şöbiyet 160 tl.

    sonra oturdum maaşımı hesapladım. ayda 25-26 iş günü çalışıyorum. 25 gün çalıştığımda günlüğüm 160 tl ye ancak geliyor. 26 çalıştıysam 160'ı bile göremiyorum. yani orta sınıf maaşı sayılabilecek maaşımın 1 günlük kısmı ile akşam canımın çektiği tatlıyı alamıyorum. 9 saat mesai yaptım ve karşılığında bir kilo tatlı alamadım. emeği geçenlerin ağzından burnundan gelsin yedikleri içtikleri.

  • eskimeyen thrash klasiklerinden. 90'larda bıçkın metalci olup da bu albüme tapmayan adam yoktur. the ultra-violence ve frolic through the park'dan çok olgun ve teknik bir sound hakimdir death angel'a. yer yer funk etkileri ve yırtıcı distortionların hakim olduğu, veil of deception ve a room with a view gibi 2 tane ballad'ın bu kadar gaz bi albüme sıkıştırıldığı ve hiç de sırıtmadığı efsane albüm. a room with a view'ın çok da tatlı bir klibi vardır. bu albüm sonrasındaki turnede grup o uğursuz kazasını geçirir ve davulcu andy galeon ciddi bir şekilde yaralanır. yerine alınan yeni davulcu sonrası istenilen grup ruhu yakalanmadığından ve grup üyelerinin farklı alanlara yönlenmeleri üzerine grup dağılır. bu albümden tam 14 sene sonra the art of dying ile geri dönüş yaparlar.

    kısacası bir thrash albümünden beklenen bütün duyguların hakim olduğu, olmazsa olmaz thrash klasikleri arasındadır. bir de meşhur stagnant vardır ki o nasıl bir giriştir.

    line-up:
    robert cavestany : elektro ve akustik gitar
    gus pepa : geri vokal, elektro ve akustik gitar
    andre galeon : davul, perküsyon
    mark osegueda : vokal
    dennis pepa : bas

  • bilal erdoğan'ın gündem değerlendirmesidir. hayatımda böyle kötü cümle görmedim birader, tam özne-yüklem uyumsuzluğu diyecektim ki bir baktım yüklem yok. bilal de sular seller gibi şakırdı aslında, gazetenin hatası herhaldsfghjk

    --- spoiler ---

    cumhurbaşkanı erdoğan'ın oğlu bilal erdoğan gazetecilerin gündemle ilgili sorularına, "bunlar bizim gündemimiz olmamalı. biz, milli birliğimizi, kardeşliğimizi bozmaya yönelik ucu nerede olduğu belli olmayan hep böyle dış mihrakların türkiye üzerinde oynadığı oyunların bir parçası olduğu aşikar" dedi.

    --- spoiler ---

    http://m.radikal.com.tr/…ilde_insa_edecegiz-1327683

  • daha iki hafta önce roma'da alışveriş yaparken kadın türkmüsünüz dedi. evet dedim. terörden mi kaçıp geldiniz dedi. 14 yıl önceki aciz halime geri dönmüştüm.

  • adamlar tepki göstermek için gitmiş güzel güzel suç duyurusunda bulunmuş. eli sikinde gezen ergen de gelmiş "kimi kime şikayet ediyorsun" diyor. yapma yahu öyle mi gerçekten? şikayette bulunan abilere haber verelim hemen geri çeksinler. yargı da onlardaymış abi hiç mi kafanız yok diyelim.

    fazla tevazunun sonu vasattan nasihat dinlemektir.

  • müziğini beğenmediği adamın hasta olmasına sevinecek ruh hastalarını ortaya çıkarmıştır.

    bir insanın içi ne kadar kötü olabilir?

  • otobüsün içinde yakalandığım yağmur. ıssız bir yere uçak düşmüşte, 20 kişi kurtulmuş ama uçağın enkazında yaşamak zorunda kalmışlar diye düşünebilirsiniz.

    şoför bir anlığına kapıyı açma gafletinde bulundu ve otobüsün içini neredeyse sel basıyordu. 70 yaşındaki amcayı çığlık atarken gördüm. son durağa kadar da kimse inmedi çünkü muhtemelen manyağın biri, sonraki durakta inmek isteseydi oracıkta linç edilirdi.

    son durağa gelince de 15 dk otobüsün içinde bekledik. kamp ateşi yaktık, marşmelov yaptık ve anılarımızı anlattık.

    #güncelleme:

    an itibariyle yenikapı - atatürk hava alanı metrosunda mahsur kaldık. otobüsten inerken 3-5 kuru odun almıştım. birisinde de gitar varmış. hadi bakalım...

  • bonus olarak, tamamen ücretsiz 3 tinercisi ile beraber verilen evdir.
    evi mesken tutup, koruyup, kollar, kimseyi yaklaştırmazlar.

  • sebebi siyasi girişimlerde bulunmamak olmayan başarısızlıktır. daha düz bir ifadeyle, cem yılmaz başarısız olmuştur çünkü doğanın kanunu bu. siyasetle ilgisi yok. 2000’de güldüğün adama 2019’daki yeni gösterilerinde gülmen zor. hem o yaşlandı hem nesiller değişiyor. yenilik yapmaya çalışıyor gerçi ama artık tutmuyor. 20 senede bütün türkiye cem yılmaz oldu. hepimiz onun gibi espri yapıyoruz. o kafadan çıkabilecek bütün esprileri tükettik. artık yenilerinin gelmesi gerekiyor.