hesabın var mı? giriş yap

  • geçenlerde gittigim mekan 3500 liraya dana aldim.

    dedim nusret'çim etimi kendim getirdim. bana bu danayı hemen kes pişir.

    adeta etin envai çeşidine doyduk, dananın taşaklarını ise nusret bize özel hazırlattı taşak sushi yapmış, sonuçta 3500 tllik hayvan.

    edit: 3500 liralık hesabıyla artizlenen bir yazar vardı bundan 4-5 entry üstte.. onunla billur geçiyorduk ki, uçuvermiş o yazı.

    edit2: ilk debe'ye giren entrymin nusr-et'le ilgili olması da komik olmuş...

  • bu açıklamanın daha vahim tarafı "millet şimdi araba almıyor ,almasınlar!" şeklindeki pespaye cümleyi de sarfetmesidir.hem bir itiraf millet beklemeye geçti hem de millete tepeden bakan esnaf kurnazlığının dışa yansıması,bekçi olmayacak adam ülkede bakan olmuş.

  • 15 temmuz ile ilgili kabullenemedigim bircok sey olmasina ragmen suphem olmayan, laf ettirmeyecegim birkac olaydan birinin kahramani, en onde gelen kisi. vatani icin gozunu kirpmadan, dusunmeden olume gitmistir, gercek askerin nasil oldugunu gostermistir. darbecilere ulkeyi teslim edenlerden hicbirine bir sey olmazken canini veren guzel guluslu kahramandir.

  • dünyada bu çocuklara bizim ülkeden başka hiç bir yerde terörist denmez. düşünsenize amerika'da harvard öğrencilerine şu muameleyi yapacaklar...

  • bunu elestiren hangi evrende yasiyor merak ettiren, netflix evreni mi bu?

    dunyanin her yerinde, ufak buyuk butun sirketlerde, sirket icinde ayni ekipte calisan kisilerin gonul iliskisi varsa insan kaynaklarina bildirmesi istenir. nedeni de dusunebilen her canli icin cok basit. gonul iliskisi is iliskisiyle karismasin diyedir.

    adamlar isten cikarmiyor, soyleyin magazanizi degistirelim demis.

    ne var bunda elestirecek? haberin girisinden bile bok at izi kalsin haberciligi oldugu bariz.

  • "burası aş evi mi"
    "72 bin kişi bayramda suriyeye geçiyor, bayram sonunda dönüyor.böyle bir şey olabilir mi? tatile gidip buraya dönüyorlar.kapıyı kapatırım kalırlar orada."
    benim ülkem 4 milyon suriyeli'yi beslemek zorunda mı.

    suriyeliler konusunda hançeri saplamıştır.ak seçmen şaşkın.

  • jaguar tarafından 1961-1975 yılları arasında üretilen bir "spor" otomobil modeli.

    tabi günümüzde artık "klasik" diye tabir edilmesi de pekala mümkün. jaguar d-type isimli model, le mans 24 saat'i (tahmin edebileceğiniz gibi le mans'da yapılıyor ve dünyanın en ünlü spor otomobil dayanıklılık yarışlarından biri) üç yıl üst üste kazanarak sağlam bir başarı elde ediyor ve potansiyeli fark eden jaguar da bu yarış otomobilini baz alarak sıradan insanların da kullanabileceği yeni bir spor araç tasarlıyorlar, bu da mevzubahis e-type oluyor.

    60'lar gibi arabaların arka aksları ve fren kısmında sorun yaşadığı bir dönemde e-type deyim yerindeyse ortamlara fırtına gibi giriyor: 100 km'ye 7 saniyede çıkması mı dersiniz, 241 km max hızı mı dersiniz yoksa monokok konstrüksiyon, disk frenler, rak ve pinyon direksiyon gibi o dönem için müthiş başka özellikler mi... yardırıyor kısaca. tasarım olarak benim de en sevdiğim spor/klasik arabadır.

    soyadından anlayabileceğiniz gibi ferrari'nin kurucusu enzo ferrari e-type için "şimdiye kadarki en güzel araba" demiştir, bu adamın sözü üzerine söz var mı bu dünyada?

    mart 2008'te de the daily telegraph "tüm zamanların en güzel 100 otomobili" listesinde birinci sırayı kapmış kendisi.

    bir gün ege sahilinde keyifli keyifli sürmek dileğiyle (süremedi).

  • eskiden 60 sayfa olarak basılan pasaportlar artık yeni pasaportlarda 38 sayfa olarak basılıyor. ya pasaport sayfasından da kısmazsın be arkadaş. ne olacak diyebilirsiniz fakat 10 yıllık pasaport için 38 sayfa çok yetersizdir. sürekli iş için yurtdışına seyahat eden biriyseniz, giriş çıkış damgaları, vizeler kısa sürede sayfaları tüketirsiniz. işin ilginç tarafı sayfalarınız bittiğinde ve yeniden pasaport almak istediğinizde asıl kabus orada başlıyor. öncelikle sistem pasaportunuzun süresi dolmadığı için randevu vermiyor ve direk nüfus müdürlüğüne sizi yönlendiriyor. oradaki memur böyle bir hizmetimiz yok yeni pasaport alamazsınız diyor. oradan soluğu nüfus müdürünün odasında alıyorsunuz ve ona dakikalarca dil döküyorsunuz, yok neden seyahat ediyormuşum, yok gerçekten gereklimiymiş. lan sana ne ben hakkım olan pasaportu istiyorum aq. o da gönlünden koparsa a4 kağıdı bağışlamanız sureti ile size yeşil ışık yakıyor. işim için kullanmam gereken bu pasaport, sayfa sayılarının 38e düşmesi ile daha çok başıma bela olacak sözlük.

  • anlatacağım olayların başlangıcı 1993 yılına dayanıyor. kızımın babasıyla evliyim o zamanlar ve evlilik kötü gidiyor ayrılmanın eşiğine gelip, evliliğe bir şans daha vermişiz ama o şansı pek de iyi kullanamıyor eşim. bir gece yattım ve bir rüya gördüm.
    rüyamda ben iki tane hintli gibi beyazlar giymiş adamın arasındayım. adamların ağzı açılmıyor ama ben söylediklerini duyuyorum. yemyeşil bir vadinin ortasındayız ama yeşilin güzelliği inanılmaz, ilerde bir grup genç insan var uçuk renkli pembeli- eflatunlu- mavili uçuşan kıyafetler var üzerlerinde. hintli gibi adamlar bana o grubun öğretmeni olduğumu söylüyorlar, şaşırıp soruyorum "ne öğreteceğim onlara?" diye. diyorlarki, " anlatsınlar dinle, fikir ver, yeterli bu kadarı" sonra o grubun içinde ve çok mutlu yürüyorum , hep birlikte gidip geliyoruz o vadide. dönerken beni getiren adamların arasında o'nu görüyorum. aman tanrım "o" gelmiş diye başlıyorum koşmaya , böyle filmlerdeki ağır çekim koşmalar gibi o da bana doğru koşuyor ve kucaklaşıyoruz. sarılıyorum büyük bir özlem ve hasret var aramızda. tenini, kokusunu, sıcaklığını hissediyorum. hiç bir tensellik yok sadece çok iyi bildiğim ve hasret kaldığım birine özlemle sarılma. kokusunu çekiyorum içime ve diyorumki;

    - "nerede kaldın, hep seni bekledim."
    o da cevap veriyor ama yine sessiz ve ben duyuyorum,

    -" görevim ancak bitti, ancak gelebildim."

    birden uyanıyorum, o kadar eminimki yanımda onun yattığından, dönüp bakıyorum yanıma, aaa başka bir adam var. hani" ah belinda diye bir film vardı müjde ar'lı filan o film gibiyim. bu adam da kim , öylesine yabancı, öylesine tanımadık bir adam. bu adam doğruysa ben yanlış yerdeyim diye panik halindeyim. bu duygu ve nerede olduğumu, gördüğümün rüya olduğunu algılamam ne kadar sürdü hatırlamıyorum şimdi, ama gerçek bir üzüntüydü yaşadığım. kendime gelemedim birkaç gün. sonraki günlerde ise hep "o" bir yerlerden çıkıp gelecek diye bekledim. yolda yürürken, otobüste giderken biri omuzuma dokunacak diye bekledim durdum. göremedim ama...
    evliliğim yürümedi ve uzatmalarda işe yaramadı, ayrıldık. sonra ben yurtışına görevli gittim 5 sene kadar, döndüm. istanbul'a yerleştim. görev gereği seyahatler yapıyorum, ankara-istanbul gidip geliyorum. ve yalnızım, yani hayatımda birisi yok. ayrılalı yedi yıl olmuş ve birgün artık birisi olmalı diye düşündüm. benim için doğru bir adam olmalı, bekar olmalı ve istanbul'da yaşıyor olmalı diye bir talepte bulundum içsel olarak. aynı hafta ankara'ya gittim yine ve bir arkadaşım beni kenara çekerek eşinin bir arkadaşından bahsetti. onların evine gelmiş o haftasonu, yalnız bir adammış, istanbul'da yaşıyormuş, bu da benden bahsetmiş adam telefonunu vermesini söyleyip, eğer istersem görüşmek istemiş. biraz düşüneyim dedim ama heyecanlandım. içimde bir sevinç oldu ve bu benim için önemli bir işarettir. iç sesim daima doğruyu söyler. neyse birkaç saat sonra tamam dedim, arasın beni. adam aradı, sesini duyunca da heyecanım arttı. tamam dedim, istanbul'a döndüğümde görüşelim. dönene kadar hergün telefonla konuşuyoruz, adam beni istanbul'da karşılamak istedi. tamam dedim ve otobüsle gelene kadar heyecandan yerimde zor oturdum. terminale geldik, ataşehir'e, saat sabahın beşi, beş altı erkek var arabalarının başında bekleyen. şöyle bir baktım ve beni karşılayacak olanı gördüm. doğruca ona doğru yürüdüm ve ben elimi uzatmışken o sarıldı ve şöyle söylediğini duydum;

    -"nerede kaldın, hep seni bekledim"
    ve ben de ona şu cevabı verdim,

    -"görevim ancak bitti, ancak gelebildim"

    kokusunu , tenini, sıcaklığını hiç unutmadığım adam tam yedi yıl sonra gelmişti karşıma.
    ve evrene verdiğim talepteki gibi istanbul'da yaşıyordu, bekardı, ve benim için doğru adamdı....

    edit: hikayenin sonu eksik kalmış, sonra ne oldu ? diye soranlar için gelsin. o adamla 11 yıldır birlikteyiz.

    edit: efendim merak edenler için yazayim, biz hala beraberiz :)