ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bebeği uçurumun kenarına bırakıp fotoğraf çekmek
-
batıyla aramızda çocuk yetiştirme anlayışı bakımından devasa fark olduğunu biz de kabul ediyoruz elbette.
ancak "düşmezse senindir, düşerse zaten hiç senin olmamıştır" şeklindeki bir tavrın, çocuğa birey olarak davranmakla ne ilgisi var mınako. çocuk düşseydi "o bir birey, kendi kararını kendi verdi" mi diyecektik anlamıyorum ki.
sonradan not: tehlikeli bir durum olmadığı, bebeklerde yükseklik korkusunun doğuştan geldiğini söyleyen bir arkadaş olmuş. tehlikesiz olduğuna katılmıyorum. o yaştaki bir bebeği kanepede, yatakta tek başına bırak bir bakalım; bir yolunu bulup düşüyor mu düşmüyor mu. yoksa yükseklik korkusu bir tek bizim bebelere mi doğuştan gelmiyor?
galatasaray meydanı'ndaki liseli protestocular
-
eylemci gençlerden biri ntv mikrofonlarına "biz tatmin olmadık, onlar kendilerini nasıl tatmin ediyorlar?" diyerek, çok haklı ve manidar bir soru sormuştur.
optimistik nihilizm
-
bu toplumda absürdizm ile optimistik nihilizmi sürekliliği sağlanmış halde benimsenmek zordur. sadece tahmin yapmıyorum çünkü optimistik nihilizmi benimsemeyi denedim. zihinsel olarak seviyelerini de ilerletmeye çalışıyordum ama ne yazık ki elimde patlayıverdi. seviye konusunu iskambil kağıtlarından kule yapmaya benzetirsek eğer bu kuleyi, bu toplumda ve içerisinde bulunduğunuz çevrede sağlam inşa etmek pek hayli zor. kırılganlığı fazla. optimistik nihilizm temelinin sağlam atılabilmesi için refah bir toplum/çevre gerekiyor. veya kişinin doğuştan gelen mutluluk hali on üzerinden en az 5-7 seviyelerinde olması gerekiyor. mesela "x" kişisinin doğuştan gelen mutluluk hali 7 fakat refah bir toplumda yaşamıyor. hastalıklı toplumun kişi üzerinde etkisi -1 veya -2 olsa, "x" kişisinin neşesi düşer 5'e. optimistik nihilizmi kısmen de olsa benimseyebilir. "y" kişisinin doğuştan gelen mutluluk hali 2-3 ise, refah bir toplumda yaşamıyorsa ve mutluluğu -1,-2,-3 puan geri çekilirse bu kişi optimistik nihilizmi benimseyemez. optimistik nihilizmin süreklilik sağlayabilmesi için toplumun, kişinin mutluluğu üzerinde puan arttırması lazım. mesela "f" kişisi bir iskandinavya ülkesinde 5 puan ile doğdu. toplumun refahı kattı +1, güven duygusu kattı +1, toplumdaki insan karakterleri kattı +1, ekonomik güç kattı +1. "f" kişisinin mutluluk puanı oldu 9. bu kişinin yüksek farkındalığı olsa bile ne yacak bu birey? zaten huzurlu bir yaşamı var. ya absürdizm ya da optimistik nihilizm. veya tanrılara manrılara inanacak. uzun lafın kısası bu toplumda optimistik nihilizmi benimsemek zordur. evden dışarıya adımın attığın andan sonra eylemleri anlamlandırılamaz insanlarla karşılaşıyorsun. trafikte araba sürerken camdan çöp atan tipler, haksız olduğu yerde mekanda garsonla tartışan tipler, trafik serserileri, gecenin üçünde yüksek sesle müzik dinleyen şarlatanlar, takım elbiseli maymunlar, sabahın beşinde okunan ezan, çakallık yapan esnaflar, turist kazıklayan taksiciler vs. vs. uzar gider. zor yani zor. farkındalık, dinden bağımsız ahlaki değerler, detaycılık, hassaslık, adalet duygusu da varsa optimistik nihilizm elinizde patlayabilir bu toplumda. özetle optimistik nihilizm ile tanışıldı, gözlemlendi, idrak edildi, benimsenmeye çalışıldı, tükedildi ve işlevsizleşmeye başladı. şimdi ne yapıyoruz? işlevsizleşmeye başlayan her düşünceyi terk ediyoruz. böylelikle kişinin, hiçliği yeniden şekillendirme denemesi başarısız oldu.
halil söyletmez'in ekşi sözlük'e sallaması
-
alnına 50cm kaş boyayınca kendini komik sanan bir iqsuzun ekşisözlük yorumu
yaran okul müdürü sözleri
-
sene sanırım 2004. 19 mayıs çalışmaları için bizim okul nöbetçi. müdür ve başta beden eğitimi hocamız olmak üzere bütün hocalarımız durumu gurur meselesi haline getirmiş. 'bu 19 mayıs'ta farkımızı ortaya koyacağız, bütün ili kendimize hayran bırakacağız' nidalarıyla 1,5 ay önceden dersler askıya alındı her allahın günü stattayız. aksi gibi o sene hava leş gibi. ayılanlar bayılanlar... müdür kararlı ama stadın yanında ambulans bekletiyor yine de vazgeçmiyor. artık millet başının çaresine bakmaya başladı stattan kaçıp kaçıp okula sığınıyor.
müdür yine şahane cuma konuşmalarından birini yaparken;
'arkadaşlar sizi gerçekten anlamıyorum. önce okulda tutmaya çalışıyorduk dışarı kaçıyordunuz. şimdi dışarda tutmaya çalışıyoruz okula kaçıyorsunuz. hayır okula niye kaçıyorsunuz lan madem stattan kurtuldun başka yere gitsene okula kaçan öğrenci mi olur ?'
recep tayyip erdoğan'ın kraliçe olmak istemesi
-
(bkz: seni kraliçe yaptırmayacağız)
sana bakanlarımı gönderdim ama sen adam değilsin
-
beni çocuklarıma en ucuz sütü almak zorunda bırakan kişinin cümlesi.
muhteşem yüzyıl
-
herkes aynı kalırken hürrem yaşlanacaksa eğer bu durumu rus kızları erken çöküyormuş geyiğiyle kurtarabilirler, tek repliğe bakar. alın kurtardım milyon dolarlık projeyi, iyisiniz yine.
murphy yasaları
-
bir varil lagım suyunun icerisine bir kaşık şarap koyarsanız, lagım suyu elde edersiniz. bir varil şarap içine, bir kaşık lagım suyu koyarsanız, yine lagım suyu elde edersiniz.
karizmatik cevaplar
-
erkekli kızlı toplaşılmış içki içilmektedir. kafalar 1500 e yakınsamakta. bu sırada, grupta yan yana oturan bir çiftten dişi olanı, büyük bir şevkle insanlara bir şey anlatıyor. erkeği ise hayran hayran kızın gözlerine-dudaklarına bakıyor. ne anlattığına kulak vermiyor. kız lafının sonuna geliyor.*gülüşmeler*vs.. erkek hala kıza bakıyor. kız da artık elemana dönüyor.*ufak öpücükler*vs.. ve:
e: aşkım içince çok güzel oluyorsun..
k: ehi ehe *ayh çok hoşuma gitti tribi*.. ayrıca o kadar çok içmedim be, abartma.
e: sen değil, ben içince çok güzel oluyorsun.
k: #^\\#fail^#!!
ingiltere'nin tc'ye 750 milyon pound vermesi
-
(bkz: reis onu bir kahvaltıda ezer)