ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye'yi dünyanın en büyük 17. ekonomisi yaptık
-
1976 yılında dünyanın en büyük 17. ekonomisiydik
1979 yılında 16. büyük ekonomi olduk
1980 yılında askeri darbe sebebiyle 20. sıraya geriledik
1990 yılında 18. sıraya yükseldik
1993 yılında 17. sıradaydık
2000 yılında 18. sıradaydık
2007 yılında 17. sıradaydık
2015 yılında 18. sıradayız
ak parti'yi hep beraber tebrik ediyoruz. büyük başarı göstermişler. allah'ın kekoları.
içimi en rahat bira
-
ısmarlanandır...
çocuğu olmayan akrabaya kendi çocuğunu vermek
-
olay ankara üniversitesinde geçiyor. biyoloji okuyan çocuk ayakta altı parmak mutasyonunun sadece babadan geçebileceğini duyuyor ama buna itiraz ediyor çünkü babası 5 parmaklı.
hocası git ailenle konuş deyince daha dram ortaya çıkıyor çünkü ailesi seni amcandan aldık aslında sen amcanın çocuğusun diyor. işler karışıyor; amca gerçekten 6 parmaklı ama dedesi 5 parmaklı.
amca dededen değil yani. e babaanne öleli 7-8 yıl olmuş.
köyde çaktırmadan soruşturuyolar köyde 6 parmaklı kimse yok.
hikaye bu kadar.
ücretli covid aşısı döneminin başlaması
-
mantıklı uygulama.
parası olana da aşı var, olmayana da.
burda bir adaletsizlik yok.
hatta parası olanlar aşı olup aşı sırasından çıkartılacağı için parası olmayana daha hızlı sıra gelecek.
destekliyorum.
şehit çocuklarına ücretsiz özel ders
-
facebook grubunu incelerken bir arkadaşın şöyle bir yazısına denk geldim:
"arkadaşlar müsadenizle sizinle bir konuyu paylaşmak istiyorum.benim 4.5 yaşında bir kızım var 22 aylıktı babası şehit olduğunda. onun için 3 yıldır elimden geleni yapıyorum normal bir psikolojiye sahip olması için. babasız bir hayata hazırlamaya çalışıyorum. ama okullarda öğretmen arkadaşların yaptığı bazı saçma uygulamalar yüzünden kızımı okula göndermeye korkar oldum. bizim çocuklarımızın çok şükür maddi yardıma ihtiyacı yok daha çok psikolojik desteğe ihtiyaçları var. en son bir okulun 2.sınıf mezuniyetine katıldım. 3 ay önce babasını kaybetmiş bir şehit çocugu var sınıfta. yıl sonu gösterisine başlarken öğretmen artık ne düşündüyse çocuklar sahneye çıkarken tek tek ""canım annem canım babam iyiki hayatımdasınız iyiki varsınız. sizi çok seviyorum"" cümleleriyle inmeye başladı. şok oldum şimdi bu çocuk ne diyecek dedim boğazım düğümlendi. çıldırdım sinirden ve sıra ona geldiğinde önce konuşamadı kekeledi en sonunda zorla "canım annem iyi ki hayatımdasın " diyebildi sadece.
şimdi bu çocuk ne hissetti kimsenin umrunda olmadı ve bu çocuk bu program için hazırlanırken bu cümleleri kaç defa duydu kaç defa yaralandı. sizlerden tek isteğim sınıflarınızda bulunan çocuklarımızın arasında özel durumu olan yavrularımız için hayatı daha da zorlaştırmayalım biraz daha özverili olup onların da orada olduklarını unutmayalım onlar daha çok küçük bu yükler onların ruhunu çok yaralıyor."
ayrıca (bkz: up) daha çok kişiye ulaşmasını, daha çok öğretmene ulaşmasını sağlayalım.
kobe bryant
-
seven sevmeyen herkesin, hakkında şu yazıyı okuması gereken kişi:
http://sports.yahoo.com/…012206&prov=yhoo&type=lgns
ingilizcesi olmayan arkadaşlar için de çevirdim:
kobe pazar günü 81 sayı attı, bu onu bütün zamanlar listesinde wilt chamberlain'in arkasından, 2. sıraya taşıdı ve amerikanya'da, spor geyiklerinin 1 numarası nfl'i de geride bıraktı ve bunun üstüne hala insanlar bu adamı eleştirecekler.
bakın görün. daha çok pas vermesi gerektğini (2 asisti vardı kobe'nin) söyleyecekler. sadece dikkat çekmek için yaptığını söyleyecekler. 18 tane kaçan şutuna dikkat çekecekler, 28 tane soktuğu şut yerine.
daha neler neler söyleyecekler. sadece basketbolda bir adam 81 sayı atıp, tarih yazıp, bütün salondakileri hayatlarının hikayesini anlatmak üzere evlerine gönderir, amerikanya'nın bir ucundun diğerine "kobe'yi izliyor musun?" şeklinde telefon konuşmalarına sebep olur, bir mucize yaratır ve halen daha eleştirilir.
ama görün bu olacak
kobe pazar günü olayı bitirdi, ve bunu anlayamıyorsanız bile anlamaya çalışmalısınız. bunun kobe'nin şahsiliğiyle veya kötü bir takım oyuncusu olmasıyla alakası yoktu. tam tersi, toronto, lakers'ı eziyordu adeta (16 sayı öndelerdi), taa ki kobe takım arkadaşlarının acınası haline baktı ve bu maçı kazanmaya karar verdi, sonunda da kazandı, 122-104.
"kendiliğinden oldu" dedi kobe maç sonrası. "benim için önemli olan galibiyetti.
uyuşuktuk, kendimize gelmem için bir silkindim ve rakibimizi demoralize etmek istedim."
ve insanlar bunu eleştiriyor?
81 sayının ufak bir kısmı gereksiz, rekora yönelik olsa da - ki maç 4. çeyreğin sonuna kadar çok yakındı, yani çok az sayı rekora yönelikti - kimin umrunda? gerçekten soruyorum, tarih yazmaya çalışmanın nesi yanlış? toronto oyuncuları da bu işten para kazanmıyor mu?
bir beyzbol oyuncusu ilk 3 vuruşunda homerun yaparsa, bir sonraki vuruşunda topu stadın dışına göndermeye çalışırsa kimse onu suçlar mı?
hiç kimse, yorulmuş bir pitcher'i, hitter olmayan bir oyuncuya karsi sahadan almayan bir koç hakkında sikayette bulunur mu?
peyton manning, touchdown rekoru kırmaya çalışırken, touchdown'a 1 yard varken hala pas oyunları düzenlerken kimsenin umrunda mı?
tabii ki hayır, bunu beklersiniz ve hatta istersiniz.
peki basketbola niye farklı yaklaşılıyor? oyuncuların çoğu siyah olduğu için mi? biraz çeki düzene ihtiyaçları olduğu için mi?
yoksa basketbolda hem ofansta hem defansta her pozisyonun içinde maça konsantre olmanız gerektiğinden, zayıf yönleriniz daha çok göze battığı için mi? ya da kobe pek sevilmediği için mi (shaq veya tecavüz olayı veya başka olaylar yüzünden) ?
yoksa hoosiers'ın basketbola kazandırdığı saflık devam ettiğinden mi? koç norman dale, jimmy chitwood'un devamlı şut atmasını istemesine rağmen?
belki de nedenler bunların da üstünde. bilemiyorum
ama bildiğim tek birşey var, 1960-70'lerde bu iş böyle değildi. skorerler kutlanırdı. pete maravich, david thompson ve hatta larry bird (80'lerde) çoğu kişiye göre bazı maçlarda çok şahsilerdi. ama bunu görmek eğlenceliydi, şovun bir parçasıydı
şimdi kimse tutup da çok sayı atmaya çalışmıyor. pazar gününü dışarda bırakırsak, uzatmaya gitmeyen maçlarda atılan en yüksek sayılarda, ilk 25'e bakarsak 1978'den beri sadece 1 kişi olduğunu görürüz, o da 1994'te david robinson'ın mvp olmasını sağlayan 71 sayılık performanstır.
niye bu oyundaki eğlence ve zevkin içine ettik ki?
kobe takımının sayılarının %66.4'üne imza attı. wilt chamberlain 169 sayının 100'ünü atarken sadece %59.2'deydi. belki de bir bakıma kobe daha başarılıydı dün gece. özellikle de şunu göz önüne alırsak: wilt chamberlain'in zamanında onun boyuna posuna yakın olan 1 tek bile pivot yoktu, kobe'nin ise böyle bir avantajı kesinlikle yok.
bazıları, "artık nba'de savunma çok az yapılıyor" diyor, ancak warriors'ın 169 sayısı gösteriyor ki, eskiden çok çok daha az savunma yapılıyordu. o gece wilt'e kim adam gibi savunma yaptı ki? (bunu ben de arkadaş ortamlarında yaptığım tartışmalarda her zaman söylerim)
nba'de defans yapılıyor, hem de üst seviyede. çok yanlış düşünülen birşey var, o da üniversitelerde, nba'e oranla çok daha sert defans yapıldığı. görünün o ki, yavaş bir guard'ın yere yapışma sahnesi böylesi bir şovda, gerçeklerin üstüne örtüyor.
eğer raptors'ın kobe'yi durdurmaya pek çalışmadığını düşünüyorsanız, maçı izlememişiniz ve yanılıyorsunuz. kim 1 oyuncudan 81 sayı yemek ister ki? ellerinden gelen herşeyi yaptılar, her bir oyuncuyu tutması için tek tek başına verdiler ama onu durdurmayı başaramadılar.
kobe işte o kadar sıcaktı, o kadar muhteşemdi ve izlemesi de bir o kadar zevkliydi.
yine de 81 sayı atmanın "spor"a yakışmadığını savunacaktır bazıları, bunun basketbol olmadığını söyleyeceklerdir. ama bir izleyicinin damarlarına bu kadar adrenalin vermenin, karmaşık duygular hissetirmenin yanlış olduğunu, sporla alakası olmadığını düşünüyorsanız, bence bir kendinize gelin ve kobe'nin cuma günü golden state'e 101 sayı atıp atamayacağını düşünmeye başlayın.
en havalı ada sahip türk üniversitesi
-
gülhane askeri tıp akademisi (gata)
sırtta çuvalla cenaze taşımak
-
bir çuvalda birinin oğlunun çaldığı paralar, diğer bir çuvalda birinin oğlunun ceseti.
hangisi daha ağır ?
dihidrojen monoksit
-
hakkında böyle bir olayın da geçtiği formül
greater idaho falls bilim fuarı'nda , bir lise öğrencisi, yöre insanlarını hazırladığı projeyi imzalamaya davet etti. delikanlı ,"dihidrojen monoksit" adlı maddenin kullanımının tümüyle yasaklanmasını, mümkün olmadığı taktirde çok sıkı kontrolunu istedi.
duvarlara astığı afişte açıklanan zararları,
1-yoğun terlemelere ve kusmalara sebep olabilir.
2-doğaya büyük zararlar veren asit yağmurlarının ana unsurudur.
3-gaz haline geçmiş hali, çok ciddi yanıklara sebep olabilir.
4-kazara solunması ciğerlere dolması ölüme yol açar.
5-erozyona yol açar.
6-otomobil frenlerinin etkinliğini azaltır.
7-ölümcül kanser tümörlerinin hepsinin içinde bulunmuştur.
bir saat içinde tam 50 bilim fuarı meraklısı insan delikanlının kampanya açtığı standı ziyaret etti. 43 kişi, yasaklama isteğini şiddetle desteklediler. 6 kişi kararsız kaldı.
sadece bir kişi yasaklanması istenen "dihidrojen monoksit" in h2o, yani hayatın can damarı "su" olduğunu söyledi.
delikanlının bu projesi "ne kadar kolay aldatılabiliyoruz" yarışmasının birincisi ilan edildi...!
delikanlı : "amacım, kolayca saptırılmış, saçma bilimsel cümleciklerle insanların nasıl yanlış koşullandırılabildiklerini göstermek istedim" dedi.
*
randevusuz muayene döneminin başlaması
-
son 6 ayda,
su kuyruğuna girildi.
tüp kuyruğuna girildi.
yağ kuyruğuna girildi.
ekmek kuyruğuna girildi.
kıyma kuyruğuna girildi.
hoşgeldin hasta kuyruğu.
hoşgeldin 80'ler.
bim'de aşık olunan kızla karşılaşmak
-
(bkz: le tesadüf)