hesabın var mı? giriş yap

  • yıllarca yüzmüş bir insanım. derya büyükuncu'yu ilk defa 1984'te tanıdım. galatasaray'da aynı takımda yüzüyorduk. ablası berna ile beraber daha o yaşta türkiye rekorlarını tek tek kırıyorlardı. 100 metreyi, aynı takımda yüzen biz yaşıtlarından 10 saniye önde dönüyordu.

    şu ana kadar aldığı ne kadar madalya, kırdığı ne kadar rekor varsa sonuna kadar hak ederek kazandı. olimpiyatlara hep onun gitmesini eleştirmek sadece ve sadece bilgisizliktir. kimse oraya torpille gitmiyor. seçmelerden kim çıkarsa olimpiyata o gidiyor. derya'yı kendisini geliştirmedi diye eleştirmek de yine cahilliktir. her sporcunun bir kapasitesi var, derya da bu ülkedeki kendi dalında en kapasiteli sporcu oldu. ülkemizde hiç üzerine gidilmemiş bir spor dalında bile geldiği yer bence hayranlık verici.

    ülkemizde başarılı olmuş, kendi dalında mesela bilişim olsun, ciro olarak en büyük bir şirketi "google, microsoft, oracle'ın cirolarına bak bir de kendine bak" diye eleştirmeyi en hafif tabirle kendini bilmezlik, biraz daha ağır tabirle bir bok bilmezlik olarak adlandırırım.

    emre yerlici'den carlos sainz olmasını beklemek, hidayet türkoğlu'ndan kevin garnett olmasını beklemek, arda turan'dan ryan giggs olmasını beklemek, ahmet ümit'ten trevanian olmasını beklemek, haluk bilginer'den al pacino olmasını beklemek; dolayısıyla derya büyükuncu'dan mark spitz olmasını beklemek tamamen kötü niyetliliktir.

    ya da sadece ekşi sözlük yazarlığıdır.

  • çift kaşarlı tostu gecenin köründe makineye atıp beklediğim esnada malum mesajı atınca diyetisyenim zannettim, sonra bir diyetisyenim olmadığını hatırladım.

  • her dizide birileri kadın dövüyor, sonra da o kadın o adama ya aşık oluyor ya da onu affediyor. ben daha dizilerde dayak atıp yargılanan, bunun sorumluluğu altında ezilen erkek görmedim.

    sonra bu hikayeleri yazanlar şov uğruna bildiri yayınlarlar. önce bokunuzu temizleyin.

    ozan güven de bokunda boğulsun.

  • 100 kişilik bilgisayar mühendisliği sınıfında ana bilgisayar bozulmuştur. yine kendisi de bilgisayar mühendisi olan profesörümüz epey uğraşır, beceremez tabi ki ve bizi dumurlara sürükleten o tarihi cümleyi kurar;

    -hademe hüseyini çağırsanıza ya o anlıyordu böyle işlerden.

    edit: bu entry instagram hesaplarında çok paylaşıldı. küçük bir dipnot geçeyim, bu hocamız bilkent, odtü, hacettepe gibi üniversitelerde eğitim görmüş bir hocamızdı. ve kendisi son khk'lar ile birlikte artık ihraç edildi. şükür.

  • "istanbul’da mimari açıdan sorunlarımız var. günün başka konuları ve sorunları var. ama bizim ciddi anlamda şehircilik sorunumuz var. bırakalım yeşil binaya gelmeyi, daha oraya gelene kadar ne yazık ki çirkin binalar, çirkin şehirler ürettik."

    şu sözün altına imza atmayan yurt dışı görmemiş bir cahildir.

    bugün şehirlerimizin en büyük sorunu plansızlık, çirkinlik, stres seviyesini sürekli tavanda tutup ömür törpüleyen şehir hayatıdır.

    başkanın şehircilik vizyonu, huzurlu bir kent hayatının ne olduğunu bilmeyen yabanileri fersah fersah aşar.