hesabın var mı? giriş yap

  • cuma günleri bilişim sektörü için "read only" günüdür.

    sen kodunu cuma günü canlı bir sisteme entegre etme riskini alıyorsan, sonuçlarına da katlanırsın.

  • genelde yaşlıdırlar, konu komşusu dışında pek kimseleri yoktur.
    yaşları gereği teknolojiyle araları iyi değildir.
    hayatın sillesini yemiş, yoklukla büyümüş, umutları, hayalleri milyarlarca kez örselenmiş kişilerdir.
    3 kuruş parayla hayatını idame etmeye çalışırlar.
    sen ne anlatırsan anlat eline ödediğine dair makbuz alamayınca borcunu ödememiş hisseder.
    plazada oturup, maybach'a binen kişi trilyonlarca vergi affından rahatsız olmaz da bu amcalar/teyzeler 100 liralık faturayı zamanında ödemek için ar eder...

    geçenlerde bankada denk geldim. yaşlı bi teyze, banka personeline otomatik ödeme vermiş.
    ''size zor oluyo mu oğlum bu faturaları yatırmak'' diye sordu...
    kadın, bankacının belediyeye gidip su faturası sırasında bekleyip yatırdığını sanıyor...
    çok görmeyin, kınamayın. iyi, temiz, masum insanlar bunlar.

  • kasada 50 tane çayla bekleyen adamın görüntüsü gözümün önüne geldi de, cidden rezalet.

    ulan 2 kuruş kar edicen diye düştüğün hale yazık utanmaz herif. umarım migros çalışanları yaka paça dışarı atarlar seni.

  • zeynep bastık'ın menajeri falan burayı okuyorsan lütfen parayla böyle entry girdirmekten vazgeç. kız ilk başlarda deri koltuğunda kendi kendine şarkı söyleyip giderken şimdi herkes ondan nefret etmeye başladı.

  • yepisyeni bir nedensellik zinciri tahayyül etmektir.

    (bkz: babaannemin taşşakları olsaydı dedem olurdu)

    bu biraz superficial bir örnek oldu aslında. daha derin ve argüman içerisinde kullanımına şöyle bir örnek verebiliriz;

    (bkz: martin luther olmasaydı herkes katolik kalırdı)

    burada, dünyada şu anda mevcut olan bütün nedensellik iletiminin bambaşka olacağını düşünürüz. çünkü gerçekten de öyle olur.

    (bkz: evden 5 dakika erken çıksa yaşayacaktı)

    örneğinde mesela, geç kalmadığı taktirde yaşayıp bir aile kuracaktı. belki çocuklarından birisi bir dahi olup dünyanın gidişatını değiştiren teoriler ortaya atacaktı. bu anlamda dünya bir saniye içinde tamamen farklı bir rotaya kavuştu.

    bu tip düşünce deneyleri ile ise, farklı nedensel süreçler içinde nasıl olabilirdi her şey sorusu sorulur ve bu aslında biraz anlayıp farkına varabilirseniz görebileceğiniz üzere paradoksal bir harekettir.

    biraz da beyhude bir uğraştır. ulan oldu işte, olmasa ne.

    "sen olmasaydın, burada ağlıyor olurdum."

    iyi de o var işte. 'şöyle yapıyor olurdum' fikrinin hiçbir faydası yok insanoğluna.

    tabi muallakta olan şeylerin üzerine karşı gerçeklik zemininde düşünmek, mutlak olan üzerine karşı gerçeklik zemininde düşünmek ne kadar saçmaysa, o kadar mantıklıdır.

  • sili'de, ozellikle santiago'da yaygin olarak gorulen bir kafe turu. ispanyolca (literally) "bacakli kafe" anlamina geliyor ve adindaki "bacak" basbayagi bildigimiz bacak. nasil derseniz, minicik etekler giymis -hatta neredeyse etegini evde unutmus- uzun bacakli, boylu poslu bol makyajli kizlar servis yapiyor bu kafelerde. daha dogrusu kafenin tek atraksiyonu bu. su + cay ve kahve turlerinden baska hicbir sey (unlarin yanina kek, kurabiye vs. dahil olmak uzere) bulunmuyor. oturacak yer de yok, kahve servisi yapilan ve kizlarin durdugu yere paralel uzuuuun barlar var, burada ayakta iciliyor cay-kahve.

    ancak bu tariften ustsuz garsonlarin servis yaptigi, it kopuk ve gereginden fazla alkollu turist tayfasinin kizlara yavsamaya gittigi barlar gelmesin akliniza. insanlarin gercekten de bir kahve icip cikmak uzere geldigi, hatta musterilerinin cogunlugunu takim elbiseli kravatli is adamlarinin olusturdugu mekanlar bunlar; "iki toplanti arasi kahve molasi verelim, arada bir iki bacak gorelim gozumuz gonlumuz acilsin" havasinda daha cok. bu da ortami gercekten absurd bir hale getiriyor.

    musterilerin arasinda kadinlar da var ama cogunlugu erkek. hatta kadinlar tuvaleti bulunmuyor.

    kahve bahane belki ama, yine de soyle bakalim sunulan kahve nasil derseniz bu arada, hic fena degil.

  • iki tane simitçi çocuğunun koca holdingi batırdığı dizi.

    valla ancak bizim memlekette olur zaten.

  • napolyon'nun tablolarını incelerken rastlantı sonucu gördüğüm şahıs. meşhur taç giyme töreninin tablosu*.

    bu da bizim elemanımız. napolyon'un arkasında töreni dikkatle izliyor *

    bu olay bazı otoritelere göre avrupa'nın sekülerleşme sürecindeki en önemli sembolik olaylardan birisi. çünkü normalde papalar imparatorlara taç giydirirken napolyon tacı kendi kendine giydirmiş. ressam arkadaş da büyük ihtimalle böyle bir anı ölümsüzleştirmek istemiş. esas nokta şu: gerçekten de tören esnasında bir osmanlı mensubu bulunmuş mu yoksa tamamen ressamın hayal ürünü veya simgesel bir anlatımı mı?

  • niye ? çünkü devletin eksiğini oy verenlerine göstererek devleti müşkül duruma düşürdü. en ufak oy kaybına tahammülü yok tabi yönetenlerin.