hesabın var mı? giriş yap

  • kitabı okuyup üstüne belgeselini de izleyince-ki sabır işi bu; "japonlar kimdir?"in eklenmesiyle 611 sayfalık bir kitap ve 3 bölümden oluşan bir belgeselden bahsediyoruz, boru mu- duble olur, combo olur, ultrasüpermega olur. okuyunuz, okutunuz, izleyiniz, izletiniz..

    yahu, belgesel izlerken ağlamaklı olur mu insan? itiraf edip kurtulayım, birkaç yerinde ben oldum. bir de bazı ülkelerin yedi ceddine saydırmamak elde değil: "vay şerefsizler, nasıl da yok etmişler koca uygarlığı! yüzünüze gözünüze dursun inşallah! tuuuu!" efektleriyle izlenesi bir belgesel bu. ya da ben gereğinden fazla duygusal yaklaştım tarihe, bilemiyorum hangisi.

  • askerden dönüp işsiz kaldığım zamanlarda çok kez yaşadık biz bunu. defalarca masa altından para uzattı bana.

    sonrasında ne mi oldu? evlendik.
    şimdi tüm hesapları ben ödüyorum.

  • bunu sadece said nursi değil, cin ali okula başlıyor kitabının yazarı rasim kaygusuz da önceden haber vermiştir:

    [c. sinan sağıroğlu sesiyle okuyalım]

    "git ali git." ve "ali haftada yedi gün var." cümlelerindeki derin manaya bakalım. öncelikle ali'nin tam ismi, cin ali'dir. yani insan olmayan ali. bu uzaylı olduğunu gösterir. şimdi ikinci cümleye bakalım: "ali haftada yedi gün var"

    gün neye göre belirlenir? güneş'in konumuna göre. yani güneş'e göre. güneş ne güneş? gezegen. güneş gezegendir. cümlede 7 tane günün olduğu söyleniyor, yani yedi güneş, yedi gezegen demek.

    son cümle: "ali okula git. git ali git."

    yani diyor ki, geldiğin yere dön cin ali, yani uzaylı ali. senin diyor gezegenin diyor burası değil diyor. yedi tane yaşanabilir gezegen var, bunlardan birine git diyor. işte bu da böyle bir kanıttır. çerçeve belli.

    şüphesiz ki bunda niçe kanıtlar var.

  • kimse yazmamış ama başlangıcı şu şekildedir: bu tarikat alevî meşrepli selçuk türkmen hanedanına mensup seyyid abdûlkâdir geylânî tarafından 12. yüzyılın başlarında kurulan ve silsilesini imam ali bin ebu talib'e dayandıran alevî-bâtınî bir tasavvufî inanış. islâm tarihinde sesli zikir yapan tarikâtlardan biri olarak kabul ediliyor. sesli zikir yapılması nedeniyle cehri tarikâtlar arasında sayılıyor hatta.

  • 2005 ağustosu. annemi kaybedeli 3 ay olmuş. henüz travmayı atlatamamışım. babamla zaten yüzyüze bakmıyorum aylardır. birilerinin vasıtasıyla bir tersanede işe başlamışım. sahip olduğun tek para o kişinin cebime koyduğu 50tl.. kaldı ki o paranın yarısını işe başlayabilmem için gerekli olan evrakları hazırlamak için harcamışım.

    farklı bir yerde kalıyorum bir kaç aylığına tek başıma. eş yok, dost yok, arkadaş yok. her sabah tren ile gidiyorum işe, bazen dayanamayıp bir poğaça yiyorum. bazen akşamı düşünerek almıyorum hiçbişey. günlerim böyle geçiyor ardı ardına. bir akşam eve geliyorum, evde bulunan buzdolabını karıştırmaya başlıyorum ve müthiş bir olay! iki adet neredeyse elim kadar köfte buluyorum. benim için ziyafet sayılabilecek bir yemek. tabi sonrası pek iyi olmuyor. aylardır durduğu buzdolabından çıkan köfteler beni bir güzel zehirliyor. sabaha kadar istifra ediyorum. ertesi gün işe bile gidemeyip yorgan döşek yatıyorum evde.

    artık maaşımı almama bir kaç gün var, iple çekiyorum kazanacağım parayı. gözümün önünden hayal gibi geçiyor özlediğim yemekler. işten çıkıyorum, bilenler bilir, tuzla tersaneler bölgesinin en sonundan içmeler tren istasyonuna kadar yürüyorum trene binmek için. kanter içinde varıyorum yaklaşık 1 saatlik yürüyüş sonunda. istasyonda bir arkadaşıma rastlıyorum, biraz muhabbetten sonra arkadaşım büfeye gideceğini, benim bir şey isteyip istemediğimi soruyor. birşey istemediğimi söylüyorum. bir iki dakika içinde geri geliyor ve elindeki iki dondurmadan birini bana veriyor...

    dünya üstünde yürüdüğüm sürece unutamayacağım şeylerin arasındadır o dondurma... alt tarafı basit bir dondurma.

  • raf ömürlerinin kısa olması. şöyle ki,

    günlük süt güzel olur, taze olur, lakin çabuk bozulur. içinde lanet olası koruyucu maddeler, ıvır zıvırlar yoktur. kendisi iyi ama çevresi kötüdür. bundan mütevellit çarçabuk bozulur doğaya geri kavuşur. karton sütler ise uzun ömürlü, dayanıklı ama katkı maddeli, maskeli, sahte... filhakika uzun ömürlü, ikna ve piyasa gücü yüksektir.

    aynen böyle iyi insanların da koruma kalkanı yok, içi dışı bir, tehlikeye açık, kadri kıymeti bilinmez. herkes nerede çıkarcı, maskeli, sinsi, sahte gülücüklü insan var onların emrine amade. o iyi insanlar da işte napsın içine atıp atıp ülser olsun garibim...

    kendimden bahsediyorsam disko topu olayım...

  • yaptıkları yalan olan muhterem. evliya çelebi gibi duy da inanmacılığın sembolü, hiç güvenilir olmayan bir adamın seyahatnâmesinde kim bilir hangi kafayla kayda geçtiği büyük bir muammadır. lakin insanoğlu efsanelere çabuk bağlanır.

    sözüm ona bu uçma hadisesi, alkollü içki tüketimini halk tabakasında dahi men etmek suretiyle alkolsüz hava sahası yaratma arzusundaki iv. murad saltanatında vuku bulur. birincisi iv. murad gibi geç bir dönemde vakayinâme yazımı had safhadadır, tahrir defteri kusursuz tutulmaktadır, istanbul hududlarındaki uçan dişi sinek bile kayda geçer. hele ki iv. murad gibi pimpirikli bir sultan, bu gibi bir hadiseyi katiyen atlamaz, şahsi rûznamesine şüphesiz hemen işlerdi. hiçbir şey olmasa, derin araştırmaları olduğu öne sürülen bu muhteremin bir takım eskizlerine, kanat tasarımlarına rastlanılması gerekirdi. lâkin evliya çelebi müptezeli haricinde hiç kimse böyle bir veri işlememiştir defterine. gel gelelim bu döneme tekabül eden kent yaşantısında alkolün de yasaklanması ile beraber insanlar kısmî bir içe dönüş yaşamış, kendilerini haşhaşın huzurlu kollarına bırakmıştır. benim bildiğim kadarıyla da osmanlı şehirlerinde haşhaş ve kenevir tüketimi bu dönemde had safhaya ulaşmıştır. bu gibi kafası güzel ortamlarda böylesi hikayeler uydurulması pek normaldir. adamın biri galata'dan kendini atacak bilmemnereye konacak. lakin bu kıymetli hadise hiçbir deftere işlenmeyecek. şaşılacak iştir. böyle bir zat'ın varlığını inkar etmek yersizdir. pek tabi yaşamış olabilir böyle bir insan. uçuş meraklısı da olabilir. lakin galata'dan atlayıp üsküdar'a konması şimdilik hayal ürünüdür. hele ki, sultan'ın "böyle zeki adamlar pek zararlı olur" diyerek kendisini cezayir'e sürdüğü ise hiç inanılası değildir. osmanlı ilmin memleketidir. böylesi hadiselere ehemmiyetle yaklaşılır.

    her şeyden evvel; herhangi bir mevzuda ilk olmayı gurur belleyip, yedi cihana ilan etme vazifesine sahip olan osmanlı elçileri, böylesi bir hadiseyi anadolu'dan evvel avrupa'ya duyururdu. avrupa nazarında kendisini debdebeli bir yaşam biçimine sahip, cihanşümul bir imparatorluk olarak tanıtma merakına sahip olan idari sistem böylesi bir vakayı kesinlikle dünya'ya açıklardı. resmî dünya tarihine geçerdi bu durum. bilumum kronikte satır başı edilirdi. bugüne döndüğümüzde ne görüyoruz? türk milletinden başka tanıyan yok bu hadiseyi ve bu muhteremi. zîra tarihimizi ecnebi kaynaklardan takip etmeyi bilmediğimiz için efsanelere körü körüne inanan bir milletizdir. tarihi mitolojiden ayıran en mühim husus ise bir kısım vesikadır. kayıtları vâr olan hadiseler evet yaşanmıştır ve tarihe geçmiştir. bütün bunlar bir yana yazılı kayıtlara bile körü körüne inanmak sakıncalıdır. kendisini temize çıkarmak için yalancı vesikalar işlemeye meyletmiş muhteremler malesef vardır. lâkin hiçbir resmî kaydı bulunmadığı gibi, efsane olduğu gün gibi ortada olan böylesi bir vakaya ise, resmi bir kayıt bulunana dek inanmak ancak kendini kandırmaktır.

    hoştur böylesi efsanelere inanmak. lakin boştur. bildiğim kadarıyla resmi tahrirlere geçen ilk uçma sevdalısı türk, minareden atlayan imam cevheri efendidir. mamafih yere çakılmıştır.

  • obamaya rahatlıkla o kadar yaklaşıyorlar da mesele o değil. amerikada hiçkimse obamaya hırsız diyemez. hırsız değil de ondan diyemez.

  • benim bu çocuk.

    ablam 8 yaşındayken, ailesel problemler yaşadığı için depresyona giren anneme;

    - anne, sen bu teyzemler, dayımlarla uğraşıp duruyorsun, üzülüyorsun. ben de tek başımayım sana destek olamıyorum. yap bi çocuk, bok yıkamaktan onları düşünmeye vaktimiz olmasın.

    demiş. annem de hangi kafadaysa yapmış işte beni sağ olsun.

    dünyaya geliş amacım bu.

    not: 8 yaşında, evet 8 yaşında o cümlelerin hepsini toparlayıp söylemiş anneme canını yediğim.