hesabın var mı? giriş yap

  • geçen haftalarda nilüfer ile beraber verdiği konserin yakın bir veda olduğunu sanırım herkes biliyordu. dinleyicileri ile dostları ile ailesi ile helalleşmek herkese nasip olmaz, ona oldu. nur içinde yatsın.

  • otobüs değil ama iki gün önce dolmuş versiyonunu yaşadım.
    ayakta da yolcu var; balık istifi ilerliyoruz.
    önümüz açık, inecek yolcu da yok ama şoför zönk diye durdu. sonra kapıyı açıp geriye doğru koşmaya başladı. arka camdan izliyoruz adam baya baya gittiğimiz yönün aksine doğru depar atıyor.
    içerdeki teyzeler cıkcıklıyor. bi tanesi “ay terk etti bizi” deyip dizine vurunca kayış koptu. ergen bebeler “piston aşşaa” deyip gülüyorlar. her kafadan bi ses geliyor: bi haber vermeden gidilir miymiş, bari paraları alıp kaçsaymış üstümüze niye bırakmış, biri mi ölmüş, galiba karısı aldatmış duyunca delirmiş… neyse hemen arabayı sürecek vekil tayin ettiler, vekile güvenmeyip paralara göz kulak olacak yaşlı bi amcayı yan koltuğa oturttular. apaçinin biri koşan şoförü videoya çekmek için aşağı inmişti, başka bi velet onu çağırmak için indi “abi gel kalkıyoz biz seçim yaptık yeni şoför var” diye bağırıyor falan… bunların hepsi de maksimum 4 dk içinde oluyo bu arada he.
    neyse sonra baktık bu sefer şoför dönmüş dolmuşun arkasından koşuyor. gene zehir gibi bi türbanlı teyze farketti bunu tabii; neyse durduk aldık adamı. yeni şoför kalkmıyo da koktuktan çabuk adapte oldu helal olsun; yan koltuğu gösterip “abi sen buraya geç istersen bi soluklan ne oldu anlat hele” falan diyor.
    meğer camdan desteyle iki yüzlükler uçmuş. bu da nereye düşürdüğünü sonradan farkedip bi şey demeden inmiş işte…
    yaşadığım en komik ve dumur anlardan biriydi.
    o değil de millet nasıl sıyırdıysa artık en saçma sapalak vaziyetlere bile anında uyum sağlayabiliyor.
    işin aslını öğrenince “valla bizi bırakıp gaçsan da şaşmazdık yavrum” diyen amca +1

  • şu arkadaşın başına gelmiş. arkadaşın söylediğine göre bir bebeğe istismar olayı var. sözlük de arkadaşın açtığı başlığı banlıyor. bu rezilliği, sapıklığı insanlar görmeli. şimdi ban yeme sırası bende ama yine de paylaşacağım. paylaşan kişi ihbarda bulunmuş mu bilmiyorum ama elimden gelen bu.

    arkadaşlar çocuğun sesi olmak zorundayız!

    yeni bir muhtemel çocuk kaçırma editi: haberde servis arızalandı beni gönderdiler arabaya binin diyen bir şahıs görüyorsunuz. daha kendisi inerken bagajı açma ürkütücülüğü gösteren bu kişi anladığım kadarıyla çocukların çekinmesi ve yukarıdan birisinin seslenmesiyle arabaya binip uzaklaşıyor. bu ülkenin çocukları güvende değil.

    edit: bir yazar arkadaş bxugztjhpdevkv nickli çaylak olduğu söyleniyor diye mesaj attı. aynı arkadaş kendisine boen eliah adlı bir çaylağın yine istismar fotoğraflarını attığını söyledi. bu şekilde birkaç mesaj daha geldi. anladığım kadarıyla sözlükte bir çaylak veya çaylaklar grubu çocuk istismarı görüntülerini insanlara mesaj olarak gönderiyor. sonrasında leyla olunca da mesaj falan kalmıyor. böyle bir şey gelirse kesinlikle ekran görüntüsü alın! düz şikayet etmeyin. elinizde kanıt olsun.

    edit 2: ttecapityw isimli çaylak içinde benzer bir şeyden bahsetti bir arkadaş. belli ki sapığın birisi seri çaylak hesabı açıp bu şekilde görseller atıyor. tekrar söylüyorum böyle bir mesaj gelirse mesajın ekran görüntüsünü alın! polise eliniz dolu gidersiniz.

    edit 3: (bkz: #158934369)

    edit 4: (bkz: #159272599)

    koca sitede herkesin bildiği ama birbirinden habersiz olduğu için kimsenin bilmediği ne iğrençlikler dönüyormuş daha şimdi anlıyorum. ekşisözlük yönetimi siz bu sırada n'apıyordunuz?

    edit5: arkadaşlar olay haberleşti. haberi yapan arkadaş dexignercode arkadaşımız. konuyla ilgili somut bir şeyler biliyorsanız kendisine de bilgi verebilirsiniz. bu pislik duyulmalı ve çözülmeli.

    edit 6: (bkz: #159273873) arkadaşlar size bu şekilde fotoğraf atılırsa kesinlikle bir yerde paylaşmayın. paylaşılırsa da kesinlikle linkleri sansürleyin okunamayacak seviyede olsun. polis hariç birisine bu linkleri paylaşmayın.

    edit 7: ilk bu pisligi yapmaya basladigi hesap raydin cillian hocam. diye bir mesaj daha geldi arkadaşlar.

    sözlük edit: arkadaşlar sözlük açıklama yaptı.

    edit 8: arkadaşlar çok önemli. twitterda bir kullanıcı o kişi benim diye bir şey paylaştı. gerçek mi bilmiyorum ama uygunsuz bir görsel var. bilginiz olsun uygunsuz kötü bir görsel var.

    edit 9: (bkz: #159105192)

    edit 10: avukatım aracılığıyla kimliği belli olmayan bu kişi hakkında ben de şikayette bulundum.

    edit 11: (bkz: #159197366)

    edit 12: (bkz: #159107824) bir arkadaşımız 5 gün öncesinden başlık açmış aslında ama maalesef göremedik.

    edit 13: arkadaşlar kanzuk şöyle bir flood paylaştı. ayrıca kendisi eksiup sitesinin kendisine ait olmadığı, ekşi sözlük ile bir bağı veya ortaklığı olmadığı konusunu da belirtti. amacımız bağcıyı dövmek değil. tek öncelik çocuğun hayatı ve o kişinin yakalanması.

    edit 14: aile ve sosyal hizmetler bakanlığı olaya müdahil. bu kişi er geç bulunmalı. bulunacaktır da.

    yazılanları okuyorum da bazı arkadaşlar yurt dışında olsa bile yakalanır demişler. umarım bu doğrudur yoksa bu kişi oradan insanları taciz etmeye hatta belki de birilerine tecavüz edip katletmeye devam edecek. çok tuhaf. suçlu yakalanınca kaçar ya da sessizleşir. bu tip hala internette ceset fotoğrafları paylaşıyor ve olur olmadık yerlere ben yaptım yine yapacağım falan yazıyor. hayatımda böyle bir şey görmedim.

    saat 04:19 bu kişinin yakalanması için dua ediyorum. böyle sessizce kapanıp gidecek diye korkuyorum.

    edit 15: twitter'da dilan-engin polat odalarıyla ünlenen ali can yıldız isimli hesap da bu işin peşine düştü.

    edit 16: tarih 10.12.2023. tam 10 gündür bu sapık bulunamadı! bu psikopat ne zaman yakalanacak? siber suçlara güvenim tamdır. er geç o merdivenlerde ters kelepçeyle yürüyecek.

    edit 17: sözlüğün tekrar sürgüne uğramasının sebebi bu sapık çıktı. uygunsuz görsel paylaşımı yapılan bir platform diyerek sözlük yine kapatıldı. eğer vaktinde önlem alsaydınız ve bu işin peşine düşseydiniz bu iş bu kadar patlamayacaktı. sonraki sözlük adı için de eksisözlük1984 adını öneriyorum.

    edit 18: tarih 25.12.2023 hala daha bulunmadı. konu hakkında da en ufak bir gelişme ya da bilgi duymadım.

    edit 19: tarih 15.01.2024. 45 gündür yakalanmadı.

    edit 20: tarih 30.012024. 60 gündür yakalanmadı. burayı iyi oku namussuz #161099269 unutulmadın.

    edit 21: tarih 11.03.2024. bu cani tekrardan sözlükte hesap açıp yazmış. sözlük yönetimi, polis, bakanlık falan umarım irtibat halindedir ve bu işin peşindedir. #162288695 arkadaşlar dosyada gizlilik kararı olduğuna dair bir twitter postu gördüm. bu durumlarda bir açıklama falan yapılmıyormuş galiba. bunu bilmiyordum o yüzden ''ilgilenmiyor musunuz?'' tarzı şeyler yazdığım için minik bir özür borçluyum.

  • arkadaşlar merhaba, bu başlık şimdiye kadar neden dolmamış?

    benim gibi hayatı boyunca evde hiç üst üste iki gün boyunca oturmamış, bunu sevmemiş, evde biraz fazla zaman geçirince sokağa çıkma, hayata karışma arzusu, hatta ihtiyacı duyangillerdenseniz şu günlerde çok zorlandınız ve hayatı özlediniz. benim için evde hayat yok krdsm ya, zorla mı. işte bizim gibi milyonlarca insan da aynı şeyleri hissederek evde hayata benzer bişi olsun diye kendini bitki bakımına verdi ve böylece son yıllarda zaten bir trend haline gelmiş evde bitki yetiştirme çılgınlığı iyice büyüdü, büyüdü, kendi içinde bir sektör haline geldi. bu sektör, plant youtube (plantube) ve çılgınlıkları hakkında daha sonra yazmayı düşünüyorum aslında. ama şimdi buraya kendi engin deneyimlerimden ve pek tabii ki plantubedan edindiğim bilgilerle yeni başlayanlar için genel bir bitki bakım entrysi yazacağım. ama merak etmeyin ki çok uzun olmayacak çünkü göreceksiniz ki yazının ana fikri ışık, su gibi temel bitki ihtiyaçları dışında bitkilere dair genellenebilecek çok da fazla şey olmadığı yönünde olacak. başlayalım.

    ışık: evet, bitkilerimiz için en önemli faktör sudan ziyade ışıktır. mümkünse güneş ışığı, mümkün değilse yapay bir şekilde grow light. bilirsiniz ki bitkiler çok güneş sevenler ve az güneş sevenler olarak ayrılırlar, ama istinasız hepsi ışık severler. hiç güneş ışığı almayan mutfağınızda buzdolabının üstüne koyduğunuz bitki kusura bakmayın ama can çekişerek ölüyor. dolayısıyla evinize bitki alacaksanız ilk göz önünde bulundurmanız gereken faktör ışık olmalı. genel olarak ficus ailesi (kauçuk olarak geçen ficus elastica, keman yapraklı kauçuk olarak geçen ficus lyrata vs.), hoya (mum çiçeği) ailesi, sukulent ve kaktüsler, pilealar yüksek güneş ışığı seven bitkilerken; deve tabanı olarak geçen monstera türleri, prayer plant (dua çiçeği) ailesi, pothos (sarmaşık) ailesi, syngonium türleri görece düşük ışığı tolere edebilir bitkilerdir. burada yüksek ışık derken günde en az 4-5 saat direktimsi güneş ışığından bahsediyoruz (ki bu da pencereye olan uzaklık, pencerenin baktığı yöne göre değişir, mesela güneye bakan pencereler kuzey yarımkürede her zaman kuzeye bakan pencerelere göre daha direkt bir şekilde güneşi alırlar). düşük ışığa karşı en toleranslı olan bitkiyse paşa kılıcı (sanseveria) ve zizzi bitkileri gibi zor koşullara alışık çalımsı bitkilerdir. yine de en toleranslı bitki bile ışık sever diyip bu konuyu kapatalım. grow light konusu içinse ayrıca bir yazı yazacağım sanırım.

    su: bence bitki bakımı konusunda en çok karıştırılan konu su oluyor, çünkü bu işe yeni başlayanlar genelde iyi bakımın sık sulamadan geçtiğini düşündüklerini için bol bol sulayıp bitki köklerini çürütüyorlar. eğer bitkinize "o kadar da su vermiştim niye öldü anlamadım" diyorsanız, büyük ihtimalle tam da fazla suladığınız için öldü o bitki. hiçbir bitki için haftada bir, iki haftada bir sulanır gibi genel geçer kurallar yoktur, bitkinin yerine, boyutuna, saksısına, mevsime ve aldığı ışığa göre su ihtiyacı değişir. ama genel olarak hiçbir bitki su içinde oturuyor olmaktan hoşlanmaz. sukulent, kaktüs türleri, sansevieria gibi su sesmez türler tamamen kurumadan sulanmamalı (tahmini iki hafta), monstera, syngonium, hoya, tradescantia gibi türler üst tabakası kuruduktan sonra (tahmini bir hafta- on gün), dua çiçekleri, fern, peace lily gibi nem sever bitkilerse üst tabakaları azıcık kuruduktan sonra sulanmalı (tahmini beş gün-bir hafta). ama dediğim gibi bu yazılan zaman aralıkları tamamen tahmini ve hiçbir bitki bu şekilde bir sulama rutinini takip etmemeli. zaten bir süre sonra halinden, tavrından, yapraklarını bükmesinden ne zaman suya ihtiyacı olduğunu anlıyorsunuz.

    saksı: eveet, erken bitki ölümünde önemli rol oynayan bir başka faktör de saksılar sanırım. terracotta, plastik ve beton olarak üç ana gruba ayırabiliriz. ben beton saksı kullanmadığım için diğer ikisi üzerinde duracağım. bitkileri ilk aldığımızda genelde plastik altı delikli saksılar içindeler ve bir çok insan eve gelir gelmez bitkiyi o saksıdan çıkarıp dekoratif durması için yeni, bazen altı delikli olmayan ve hava almayan sırlı saksılar içine koyuyor. bitki, yeni ortamına alışmanın üstüne yeni saksısına alışmanın şokunu yaşıyor ve üstüne bir de fazla sulanıyorsa havasız saksısı içinde hızlı bir şekilde kötüye gitmeye başlıyor. bu bakımdan ben bitkileri gerçekten büyüyüp ihtiyaç duyacakları bir hale gelene kadar saksılarından etmiyorum. üstelik hoya gibi bazı türler saksı değişimden hiç hoşlanmıyorlar. saksı değiştirmek gerektiğini bitkiyi saksıdan çıkarıp köklerin tabana deyip değmediğini kontrol ederek anlayabilirsiniz. eğer çok sulamayı seviyorsanız saksı değişimi yaptığınızda terracotta saksılar alın, çünkü bu saksılar hava aldıkları için fazla suyu muhafaza etmeyeceklerdir. çok su isteyen peace lily, fern gibi bitkileriyse suyu koruyan plastik saksılarda tutmak daha avantajlı olabilir. her zamanki gibi bitki ihtiyacına göre değişen bir şeydir saksı seçimi.

    bitki besini: genel prensip bitkinin büyüdüğü zamanlarda ayda bir, iki haftada bir ek besin vermek, büyümediği kış aylarındaysa hiç ellememektir. bunun üzerine ve bitki çoğaltma üzerine bir sonraki entrymde detaylı bir şekilde değineyim diyorum, ne de olsa lanet covid bür süre daha devam edecek gibi.

    son olarak bir amme hizmeti daha yapıp favori plantuberlarımı buraya bırakıyorum. dediğim gibi bu mesele de başka bir yazının konusu ama girişi yapalım:

    planterina (en ünlülerinden biri, benim de ilk tanıdığım oldu sanırım.)
    summer rayne oakes ( kendisi bir ara evindeki bitkilerle her güne bir bitki videosu çekti ve 365 günü tamamlayabildi)
    kaylee ellen (daha ziyade nadir bitkiler üstüne)
    harli g (bebeğini doğurma sürecine şahit olduk ve çok tatli bişi allahım)
    crazy plant guy (esprileri kötü ama sempatik)
    nick pleggi (bazen kişisel hayatından falan da bahsediyor, dedikodu yapıyor, arada sivri dilli olabilen tek plantuber olduğu için seviyorum)

    türkiye'dense sanırım şimdilik sadece fem güçlütürk'ün labofem'i var, dolayısıyla henüz satürasyona ulaşmamış açık bir alan bu. meraklısına duyrulur. neyse yoruldum, hadi bakalım bir saat oyaladık kendimizi ve işten kaytardık, darısı diğer günlere.

  • bir başka finansal enstrüman karşılaştırması. madem öyle karşılaştıralım. şimdi, esasen burada karşılaştırma yapılacaksa evvela önemli bir konuya açıklık getirmek gerekir. zira bir tarafta hisse senedi var, diğer tarafta yatırım fonu.

    peki iyi, güzel, hoş da bu yatırım fonu neye yatırım yapıyor? yani mesela fonun portföyünde emtialar mı var yoksa hisse senetleri mi? çünkü bir fon doğrudan ve/veya tek tek hisse senedi, tahvil, bono ve çeşitli emtialar içerebileceği gibi bunların bir karışımını da içerebilir. karşılaştırma yapmak için önce bunu bir açıklığa kavuşturmak gerekir.

    ben karşılaştırma yaparken burada yatırım fonu olarak kastedilen şeyin, hisse senedi yoğun yatırım fonları olduğunu düşüneceğim. yazmaya da ona göre devam edeceğim.

    yatırımcının hisse senedi ya da hisse senedi yoğun fonlara yönelmesinin tek sebebi var: portföyü çeşitlendirerek potansiyel getirileri artırmak. bunun da bir riski var. zira piyasalarda sır değil, risk ne kadar yüksek olursa potansiyel getiri de o kadar yüksek olur. ancak tabii, risk almak marifet de değildir. burada yapılması gereken de riskleri minimuma düşürmektir.

    işte yatırım fonları da bu anlamda hisse senedi piyasalarına yeni giriş yapanlar için ciddi anlamda avantajlı. piyasada bir sürü fon var. yani yatırımcının elindeki seçenek bol. dahası yatırım fonları zaten bir başkası tarafından yönetiliyor, paylar olabildiğince iyi şekilde seçilmeye çalışılıyor, yeri geliyor dengeleniyor. bu da yatırımcıyı büyük bir zahmetten kurtarıyor.

    bununla birlikte, yatırımcının da fon seçimi yaparken birtakım faktörlere dikkat etmesi gerekiyor. mesela bunlardan ilki, fon portföyünün yoğunluğu. yani fon nereye, hangi hisseye ne kadar, ne yüzdeyle yatırım yapıyor bakmak gerekiyor.

    aynı şekilde performans da önemli. genelde geçmişe değil de geleceğe odaklanın derler ama buna katılmıyorum. zira fonun gerek kısa gerekse de uzun vadede nasıl performans gösterdiğini incelemek şart.

    peki neden? piyasalarda konjonktüre göre zaman zaman öne çıkan farklı yatırım temaları fonun performansını etkilemiş veya etkiliyor ya da etkileyecek olabilir, fakat fonun neden iyi veya kötü performans gösterdiğini de anlamak icap eder. aslında bu, fon seçimi konusunda da birçok soru işaretini ortadan kaldırır.

    sözün özü, iyi araştırılıp seçilmiş bir yatırım fonu, hisse senedi piyasalarına ilk kez giriş yapacaklar için kesinlikle bir velinimet. fon doğru yönetiliyorsa, portföy güzel hazırlanmışsa, dengelemeler iyi yapılıyorsa tercih edilebilir.

    bir de sadece yeni başlayanlar için değil, küresel, bölgesel veya sektörel çeşitlendirme isteyen yatırımcılar için de fonların avantajlı olduğunu düşünüyorum. mesela nasdaq performansından yararlanmak istiyorsun diyelim, yine portföyü fonlarla çeşitlendirmek mümkün.

    karşılaştırmaya geri dönecek olursak, tıpkı hisse senetleri gibi yatırım fonlarından da kar elde edilebilir. eğer yatırım fonu payları satın alınandan daha yüksek bir net varlık değerinden satılırsa, kar elde edilir.

    ama... fon portföyünün içindeki hisse senetleri iyi performans göstermiyorsa, bu kaybeden kağıtlardan tek tek kurtulmak da mümkün değildir. buna benzer şekilde fon içindeki yüksek performanslı kağıtları da satayım, nakde çevireyim denilemez. yapılabilecek tek şey bir bütün olarak fon paylarının tümünü veya bir kısmını satmak olabilir. ben doğru seçilen bir fonun uzun vadede kar sağlayacağını düşünüyorum lakin bu da karşılaştırmada fonlar için bir dezavantaj olabilir. o sebeple burada kalsın.

    sonuç olarak, amaca göre değişiklik gösterse de ben yatırım fonlarını tek tek kağıt toplamaya kıyasla hep daha avantajlı görüyorum. çeşitlendirme yapmak, yeni bir sektöre ısınmak ya da özellikle de piyasalara yeni giriş yapacaklar için eşsizler. çünkü tek tek hisse araştırıp bulmak yerine adamlar önüne doğrudan bir sepet koyuyor, daha ne olsun?