hesabın var mı? giriş yap

  • cumhurbaşkanının söylediği sözü referans gösterilerek atılan manşettir. burada yanlış manşeti atanda değil, manşetin atılmasına neden olan sözü söyleyendedir.

  • başlık: sevgilim güney koreli soruları alayım

    1. evet beyler amı dar diğer sorular gelsin

    3.guney koreliler de japon demi panpa ?

    5. @3 cahil piç

    10. amı sansürlüdür kesin

  • ortamlarda dönen bir muhabbete göre; joel aslında öldürülmüş, göründüğü sahne ise halüsinasyon ve ellie, ''hepsini öldüreceğim'' derken joel'u öldüren kişilerden bahsediyor.

    joel adamdır, joel'u öldüreni biz de öldürürüz ulan!

    duyuruyu canlı izliyordum, ellie ve joel'u görünce 20 yıldır görmediğim anne-babamı görmüş gibi sevindim şerefsizim.

    edit: bu arada şu resim bundan tam 2 yıl önce bir naughty dog çalışanı tarafından paylaşılmıştı. trailer'da da gördüğümüz üzere ellie gitar çalıyor, saçlarının şeklinden, pantolonun dizlerinin yırtıklığına kadar birebir hepsi. 2 yıldır üzerinde mi çalışıyorlardı acaba yoksa büyük bir tesadüf mü bilemedim. 2 yıldır üzerinde çalışıyorlarsa çıkmasını çok beklemeyiz.

  • enkazı değil enkazın ardından hızla toparlanan ve geleceğe güvenle bakan, artık şehit haberi gelmeyen bir ülkeyi devraldı. aynı ülkeyi; doların rekorlar kırdığı, kimsenin (akp li yandaşlar hariç) gelecekten umudunun kalmadığı, binlerce gencimizi ve insanımızı terör sebebiyle şehit verdiğimiz, gerçek bir enkaza çevirdi. gerçek budur.

    edit: t a m a m

  • sabah kalkınca aynaya bir bakarsın ki, saçlar hiçbir zaman olmadığı kadar süper bir formda. ama kahretsin ki o gün dışarıda hiç işin yok. dışarı çıkacak kimse de yok. bu durumda malesef üstte pijama, kafada süper saçlar, evde kendi kendine pineklersin. kimse de görmez o muhteşem formdaki saçları.

    (bkz: lanet olsun dostum)

  • istenildiği kadar erdem olarak düşünülsün, gereğinden fazla kullanılınca kişiyi yoran, hayat kalitesini düşüren bir düşünce şeklidir. başkalarının mutluluğunu ya da iyiliğini düşünmek size zarar veriyorsa, bu iş güzel bir olgu olmaktan çıkıp hayatınızı kâbusa çevirebilir.

    dostluklarda olmazsa olmazdır. bu görüşe katılıyorum. peki dostlarınız, verdiğiniz değerin karşılığını size yansıtıyor mu? eğer bundan emin değilseniz yazımın devamını okumanızda fayda var.

    diğerkamlık olgusu gelişmiş insanların ortak noktası hayır diyememektir. bu 'hayır' kelimesi, yeri geldiğinde istemediğiniz bir şeyi başkalarının mutluluğu için yapmanızı engeller. istemediğiniz bir şey başkası için dünya kadar öneme sahip olsun. içinizde bir yerde bunu yapmanızı engelleyen dürtü varsa yapmayın. bu ufacık pişmanlığınız bile sizi ilerde çok mutsuz edicek sonuçlara çıkarabilir.

    hayır diyememek ise tamamen çocukluktan kalmadır. türk aile kültüründe özellikle kızlarda daha çok bulunur. bunun sebebi tipik aile baskısıdır. çocuk kendini ne kadar geliştirirse geliştirsin, küçüklüğünde oluşan baskıdan ötürü bu kelimeyi tam anlamıyla ağzından çıkaramaz.

    "aslan oğlum benim! paşam benim!" nidalarıyla yetişen erkek çocukları ise hayır demeye meyillilerdir. çünkü küçüklüklerinde hep el üstünde tutulmuş, empati yetenekleri gelişmemiş durumdadırlar. diğerkamlık olgusu daha az rastlanır.

    hayır demek aslında sizi daha mutlu bir insan yapar. tabii ki bu her şeye hayır diyin demek değildir. evet kelimesi genelde karşının fikrini onaylamak veya onun önerdiği yoldan gitmeyi kabul etmektir. evet diyeceğiniz konuların karşının fikrini onaylamaktan geçmesi gerektiğini unutmayın. eğer başkasının yolundan gitmeyi kabul edicek şekilde evet diyorsanız, onaylamadan önce bir kez daha düşünün.

    diğerkamlığın bir diğer sebebi ise "ben mutlu olamadım, onlar olsun" düşüncesidir. senin başkalarını mutlu edebilecek imkanın varsa kendini de mutlu edebilecek imkanın elbette vardır. önce kendini düşün, daha önce de dediğim gibi; biraz bencillikten kimseye zarar gelmez.

    genel olarak toplarsam bu düşüncenin benliğinizi ele geçirmesine izin vermeyin. kimse bu devirde robin hoodluk yapabilecek bir yapıya sahip değil. nerden geldiğimizi tam olarak bilmiyoruz, nereye gideceğimizi de.

    gözlerimizi sonsuzluğa kapadıktan sonra eğer ufacık bir hatırlama süremiz olursa, bu süre zarfında aklımızdan kendi yaşadıklarımız geçecek. önümüzdeki günlerde kendinize öncelik gösterin. beş dakika sonra yaşayacağımız garantisi yokken o beş dakikayı başkalarını mutlu etmek için harcamayın.

  • milli olduğunuz kızın özelliklerini yazın
    1.ben başlıyorum;

    adı : beyza
    yaş: 17
    boy : 1.73
    kilo: 51

    edit: oha allahsız huur çocukları benim kızı gibmeyen kalmamış. yeter
    (kuzeey tekinoglu ?, 02.12.2012 16:44 ~ 08.12.2012 21:37

    2.adı : beyza
    yaş: 17
    boy : 1.73
    kilo: 51
    (peki neden ?, 02.12.2012 16:45)

    3.adı : beyza
    yaş: 17
    boy : 1.73
    kilo: 51
    (giyaseddin mussolini ?, 02.12.2012 16:45

    25 sayfa böyle gidiyor. ne adamlar yahu :)))

  • hocanın ilayda'nın başarısına çalışın, ordan sorucam demesine rağmen, şeyma'nın rüyasından sorup hepimizi sıçırttığı dersin kitabıdır.

  • şu başlıktan anladığım: bizim millet etnik köken nedir bilmiyor. selanik göçmeni, bulgaristan göçmeni, kafkas göçmeni, balkan göçmeni, vs bunlar etnik tanımlar değildir. alevi, sünni, şii, budist, bogomil vs bunlar da değildir. ukalalık gibi olacak ama kavramları bilin yahu.

  • ailece hayatımızı borçlu olduğumuz japon araba markası.

    1996 yılının ağustos ayında galeriden 0 km bir mazda 323 familia satın aldık. ne abs, ne asr, ne hava yastığı... o dönemler bu özellikler opsiyonel olduğu için biz kısıtlı olan aksesuar bütçemizi mal gibi klimaya ayırmıştık. dımdızlak bir arabadan bahsediyorum.

    mazdanın broşürüne baktığımı hatırlıyorum. bir kaza testi fotoğrafı... familia'yı korkunç bir süratle duvara çarptırırken... arabanın tamamen yokolan burnu ama en ufak hasara uğramayan yolcu kabini gözler önünde... "hadi lan ordan" dediğimi hatırlıyorum "koskoca motor nereye gitti dümbelekler?". cevabı alttaki açıklamalarda gizli: "önden darbelerde motorun yolcu kabinine girmesini önleyen özel katlanma ve parçalanma sistemi"

    vay anasını... japonlar yapmış! ama beni arabanın güvenlik unsurları ırgalamıyor. "nolcak lan! babam iyi şöför zaten"

    ***

    arabayı 2 ağustos cuma günü saat 20:00'da aldık. saatine kadar hatırlıyorum çünkü cumartesi sabahı tatile giderken, yani tam 12 saat sonra o büyük kazayı yaptık. bütün gece valiz toplayıp istanbul-antalya arasında şöförlüğe soyunan babam direksiyon başında uyumaya karar verince eskişehir'e 45 km mesafedeki bozüyük kavşağı'nda bir doğan slx'e, 90º açıyla ve tam 110 km süratle çarptık. kazanın etkisiyle biz kendi etrafımızda sayısız spin atarken tam ortadan kırılan diğer araç yerden metrelerce yükselip yere yan olarak düşmüş...

    ***

    kaza sonrası yaşadıklarımızı burada anlatmayacağım. aslında bu kadarını bile anlatmak sinirimi bozuyor ama kazanın boyutlarını anlamanız için gerekliydi. sonuç olarak annem, babam, o zaman 7 aylık olan kardeşim ve ben o arabadan sağ çıktık. benim dışımda kimsenin burnu bile kanamadı hatta...

    "tamam mazda sağlam araba ama bu kadar duygusallaşmanın alemi ne" diye soranlara söyleyeyim: kaza sonrası, aracı sigorta şirketinden mazda japonya'nın geri aldığını ve dünya fuarlarında dolaştırdığını öğrendim. yanına da şöyle yazmışlar "bu araçtan biri bebek 4 kişi sağ olarak çıkmıştır."

    hani fifth gear'da ya da başka programlarda arabaları gerek komik komik, gerekse de ciddi ciddi test ederler ya, işte ölüm kalım testinde de ben mazda koltuğunda oturuyordum. ve müteşekkir bir şekilde söyleyebilirim ki "mazda bu testi geçti"