hesabın var mı? giriş yap

  • aynı yazarın, benzer hikayelerinden biri. okuyun entrylerini anlarsınız ne demek istediğimi. ya aldatır, ya aldatılır.
    kitap yazsana aslanım sen, buralarda heba oluyorsun.

  • on bilgi: bu arada benim calistigim sirkete gore asya'da ve orta dogu'da ama ayni zamanda da ozel bir konumda. calistigim sirket fransiz ve benim bagli olgudum birim dubai merkezli. sirket bilgisinde calisma alani "orta dogu & orta asya & turkiye" olarak geciyor. yani tam da orta dogu'da gormuyorlar. bizim proje yapilanmamiz business unit (is birimi) uzerinden yuruyor. her is biriminin basinda kendi is birimi muduru var. birinci is birimi bae agirlikli korfez ulkeleri (suudi arabistan haric). yani; bae, katar, bahreyn, oman, kuveyt. ikinci is birimi suudi arabistan merkezli; suudi arabistan ve misir. ucuncusu ise yine dubai merkezli; turkiye, orta asya ulkeleri ve gurcistan.

    tabi bizim sirketin avrupa'da da birimleri var. turkiye bu avrupa'daki birimlere bagli degil. neyse lafin kisasi, eger bizim sirkete sorarsan turkiye orta dogu bolgesi ile paydas ama kendine ozgu bir yapi.

    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    en kisa yanit ile; asya'da.

    ama en kisa yanit insanlari kesmiyor. ne avrupalilari kesiyor, ne biz turkleri, ne de asyalilari. o yuzden bakmamiz gereken bir kac yon var; cografya, kultur, yasam tarzi, ekonomi, politik ve diger ulkelerin persfektifi.

    1) cografya; turkiye'nin %95'i asya kitasinda. avrasya'dayiz, gecis ulkesiyiz, asya ve avrupa arasinda 15 temmuz sehitler koprusuyuz falan diye kafa bulandirmanin anlami yok. turkiye bir asya ulkesidir. asya kitasinin da orta dogu bolgesine aittir.

    eger avrupa ve asya kitalarini insanlarin belirledigi olculerle birbirinden ayiriyorsak, turkiye'nin de asya'da oldugunu kabul etmemiz gerekir. bu kadar basit.

    2) kultur; turkiye kultur olarak asya kitasinin orta dogu bolgesi kulturu icindedir. turkiye ne bati avrupa kulturune, ne dogu avrupa kulturune, ne akdeniz avrupasi kulturune, ne orta asya kulturune, ne uzak asya kulturune ne de hint asyasi kulturune aittir. kulturunun en yakin oldugu grup ortadogu'da bulunan arap ve iran kulturleridir. azicik da kafkas kulturu vardir. siz kadikoy'de iki tane genc bira icip tiyatro'ya gitti diye turkiye'nin tamamini avrupali mi zannettiniz? bayburt bu ulke'de, konya kahramanmaras, mardin, sirnak, duzce, sakarya, usak, kutahya, karaman, sivas, rize, trabzon hep bu ulkede unutmayin. bu sehirlerin arap ve iran sehirlerinden, onlarin kulturlerinden ne farki var?

    3) yasam tarzi; turkiye'nin en cok kafasini karistiran konu bu. ulke'de bir kisim avrupa kitasindaki gibi bir yasam tarzina sahipken, diger bir kesim asya kitasinin orta dogu bolgesi gibi bir yasam tarzina sahip. cogunlugu ele aldigimizda turkiye orta dogulu bir yasam tarzina sahip diyebiliriz. nufusun %30 gibi bir bolumu avrupa halklari gibi yasarken, %70'i orta dogu halklari gibi yasiyor yaklasik. bu iki grubun da ortak olarak paylastigi yasam tarzi ise orta dogu agirliklidir.

    4) ekonomi; bu konuda turkiye bir avrupa devletidir. ekonomimiz, isleyisleri, iliskileri tamamen avrupa'ya entegredir.

    5) politik; bunu ikiye ayirmamiz lazim;

    5.1) ic politika; asya ulkesi dinamikleri isler. basit bir ortadogu ulkesi ve dogu avrupa ulkesi esintileri gorulur.

    5.2) dis politika; avrupa'li devlet dis politikasidir. bunun yaninda turkiye gerek uye oldugu organizasyonlar gerek de katilimlariyla bir avrupa devletidir.

    6) diger ulkelerin persfektifi; avrupalilara gore turkiye bir orta dogu ulkesidir. orta dogululara gore de turkiye bir orta dogu ulkesidir. turkiye bir orta dogu ulkesidir yani.

    simdi kafa karisikliklarini anliyorum. ulke arabesk dinliyor ama takimlarimiz uefa macina cikiyor, ulke tarikat cenneti ama bazi genclerimiz erasmus ile cek cumhuriyeti'ne gidebiliyor vs kafalar karisik. karistirmaniza gerek yok. sen kisisel olarak ya avrupalisindir ya da asyali (orta dogu olanindan). bu kadar basit. vatandaslarimizin bir cogu avrupali, cok daha buyuk bir cogunlugu orta dogulu. ama eger tum ulkeyi bir kefeye koyup degerlendirme yapiyorsak, orta dogulu o zaman, avrupali demek cok zorlama oluyor.

    simdi kendi uzerimden gideyim; izmirliyim. orta dogu'da korfez ulkelerinde yasiyorum. bireysel olarak hayat tarzim avrupali ile birebir ayni nerdeyse ki esim de avrupali zaten. dinsizim. ama su an yasadigim ulkede, ve calistigim sirkette bana olan bakis acisi;

    avrupalilar; orta dogulu.

    araplar; orta dogulu ama garip

    hintliler; avrupali

    filipinliler; avrupali

    amerikalilar; orta dogulu ve/veya musluman.

    boyle yani.

    siz de kendinizi kasmayin. sen sabaha kadar avrupali oldugunu dusun bireysel olarak. vatandasi oldugun ulke bir orta dogu yani asya ulkesi. sen yine hayatini istedigin gibi yasa, ama gozunu koreltme. turkiye koca bir caferaga mahallesi degil, ki caferaga bile ne kadar avrupali tartisilir.

    edit: bizimkoctambiroc uyardi; acem kelimesi olumsuz anlam iceren bir kelimeymis, acem ifadeleri iran ile degistirildi.

    (bkz: acem)

  • onu dinlerken şair hissederdik kendimizi,
    yakışıklı hissederdik.
    klas hissederdik sanki şarkıların ortağı gibi.
    dünyanın en güzel kadınlarına aşık olmuş ve terk edilmiştik.
    sadece bize ait bir çizgimiz olurdu onu dinlerken
    hep görkemli kaybedenlerdendik
    bir boka yaramayan romantik sahtekarlardık ama hiç önemsemedik
    yağmur yağardı onu dinlerken
    ve ölüm haberi geldiğinde de yağmur yağıyordu...

    "hiçbir zaman yeterince sarhoş, yeterince fakir, yeterince zengin olamadık"

  • dallama patronun maas sorunca rakam vermenin de elenme sebebi oldugunu gorduk. ulan dingil sen maas veriyorsan ben de saatlerimi emegimi veriyorum sana. sanki bana hayrina para veriyor da istedigim rakami soylemek hata. ben istedigim rakami soylerim, sen kendi butcene gore degerlendirirsin bu adam bu parayi hak eder dersin verirsin ya da vermezsin. 10 koyun gudemeyecek adamlar boyle patron olup emekciyi ezmeye calisiyor ya en cok bunlari islak odunla doveceksin.

    not: isverenim

  • büyük ikramiye hayali kurarken bile tasarruflu olmak.

    "sana çıksa naaparsın lan" sorusuna "araba alırım" derken aklından honda civic falan geçirmek. ulan salak mısın 45 milyon tl. çıkmış honda ney? gidip jaguar alsana, mercedes, bmw ne bileyim bentley falan alsana.

    "ev alırım" derken aklından işyerine ulaşımı kolay olan, dolmuşu otobüsü önünden geçen evleri düşünmek. var ya tam malsın oğlum. 45 milyon diyorum, hadi arabayı falan da s.ktiret, eğer hala çalışıp aynı işi yapacaksan her gün taksiye binsene oğlum, dolmuş nedir lan?

  • kafamda dönüp duruyor birkaç haftadır, yazmasam olmazdı. bir yerlerde durmalı, yazıya aktarılmalı.

    iki üç hafta kadar önce. bornova metro'da indim, küçükpark'ın içinden yürüyorum.
    biraz karnım kazındı. küçükpark meydanda, seyyarda hotdog satan biri var. eve gidinceye kadar açlığımı yatıştırsın diye bir tane hotdog alayım dedim. yanaştım tezgaha verdim siparişi, bekliyorum.

    o esnada iki küçük çocuk yanaştı, abla-kardeş olabilirler bilmiyorum. kız olandı sanırım dedi ki: abi bu paraya iki tane gelir mi?

    ellerinde 5 lira kadar para var, iki tane almak istiyorlar. hotdog'un da tanesi 5 lira.
    ben, acaba tersleyecek mi, kovacak mı diye merakla satıcı arkadaşa bakarken, arkadaş hiç çocukları bozmadan "gelir" dedi.
    orada içime bir huzur, mutluluk doldu o çocuklar için.

    verdi benim siparişi, sonra o çocuklarınkini hazırlamaya başladı.
    siparişimi aldım, uzaklaşıyorum ama dayanamadım uzaktan izlemeye başladım.

    gerçekten de hiç malzemeden de kısmadan, o çocuklara iki tane hotdog hazırlayıp verdi. iki küçük çocuğu mutlu etti oracıkta.

    selam olsun buradan o güzel arkadaşa. kazancı bol olsun. eminim ona dönüşü fazla fazla olur bu iyiliğin.
    yolunuz düşerse, küçükpark'tan geçerken o arkadaştan hotdog alın lütfen. iyi insanlar kazansınlar.

  • günün birinde kaptan bravo’nun gemisi açık denizlerde yol alırken, gözcü direğin tepesinden seslenmiş: ‘uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü!’

    bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. kaptan bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş: “bana kırmızı gömleğimi getirin!”

    yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş… bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...

    daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş...

    kaptan bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş.

    o akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:
    ‘kaptanım, çok merak ettik, niye hep savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz?’

    bravo cevaplamış:
    “eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz.”
    ortalığı bir sessizlik kaplamış... adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm bede güm atıyormuş...

    şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, tam on korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.

    kaptan bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmış, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:
    bana kahverengi pantolonumu getirin!

    mustafa denizli şimdilik kırmızı gömleğini istiyor ama bence kahverengi pantolonu isteme zamanı geldi.

  • erdal'ı sevmeme sebebine dair, bazı cümlelerinden yola çıkarak çıkarımlarım var.

    geçmişte, muhtemelen karısını başka bir erkekle yakaladı. bu ilişkinin yıllardır sürdüğü, erdal'ın doğum zamanı da dahil bu ilişkinin olması mümkün. yani, erdal'ın oğlu olduğuna dair hep bir şüphesi var.

    karısını döverek öldürmesi, erdal'ı hep dövmesi, onu kısır bırakması da kendi oğlu değil başkasının oğlu olduğu ve onun soyu devam etmesin diyeydi.

    "bana baba deme. baban değilim senin" diyerek tersleyip duruyordu. uyuşturucuyu iyi yaptığı zaman "aha şimdi oğlum olduğuna inandım" diyerek sonunda kendi oğlu olduğuna inandı.

    bu entryde geçen kişiler ve kurumlar elbette tamamen hayal ürünüdür.