hesabın var mı? giriş yap

  • devlet hastanesinde çalıştığım dönem. çok roman hastam vardı. bir gün çalgıcı bir adam geldi. psikotik belirtileri var. görüştüm, tedavi planladım. reçete yazacağım, barkodu aldım, ücretli yazıyor, sağlık güvencesi yok yani. hastanın maddi durumunun çok da iyi olmadığı belli.

    antipsikotik ilaçlar oldukça pahalıdır. mümessil arkadaşlardan numune ister, onları bir dolaba koyardım. ücretli hastalara vermek için biriktirirdim numune ilaçları.

    "ben sana bunun bir aylık dozunu vereyim" dedim.
    hasta durdu.
    "kaç para kutusu hocam" dedi.
    200 lira civarı bir fiyatı var, söyledim.
    "hocam, klarnet çalar kazanırım parayı. ben parasıyla alırım. sen bunu işi gücü olmayan birine verirsin" dedi.

    o sabah başörtüsü bile en az 200 lira olan bir kadın, benden numune ilaç istemişti. onu düşündüm, bunu düşündüm. eyvallah deyip gönderdim hastayı.

    insanları etiketlemek kadar kötü bir şey yok şu hayatta. ömründe romanla oturup iki kelam etmemiş insanlar, onları kötü ilan eder. tehlikeli yanları vardır, kanunla araları limonidir ama güzel yürekleri vardır.

    dipnot: hastalar iyileştiklerinde teşekkür mahiyetinde hediye getirir bazen. bu bahsettiğim hastam iyileşince teşekkür etmek için klarnetini getirip çalmıştı benim için. gel de sevme bu insanları.

  • anaokulunda>>> burasi kres degil
    ilkokulda>>> burasi anaokulu degil
    ortaokulda>>>burasi ilkokul degil
    lisede>>>burasi ortaokul degil
    universitede>>> burasi lise degil

    bi vakitlice yasayamadik hay .minakoyyim

  • dünyadaki en ucuz işçiliğe sahip ülkelerden çin, türkiye'de fabrika açıyorsa, işçileri hangi şartlarda çalıştıracaklar merak ettim.
    bari biz de suriyeli çalıştıralım da ucuz işçilikception olsun

    aylar sonra gelen edit: çok kötü şartlarda çalıştırıldıkları ve sendikaya üye olanların kovulduğu yönde haberler geliyor. şaşırmadık

  • bir önerme. birçok parametreye göre değişkenlik gösterebilir, göreceli bir durumdur. benim yaşım 32, hala don't starve, this war of mine oynayabiliyorum. gelin, size neden oyunlardan zevk alamadığınızı anlatayım.

    oyunlardan zevk alamıyorsunuz çünkü bireysel alanınız daralıyor, çünkü zaman konusunda sıkıntı yaşıyorsunuz, çünkü zevk eşiğinizi çok yükseltiyorsunuz. ilk olarak bireysel alanınız nasıl daralıyor? evleniyorsunuz, erken evleniyorsunuz, tabakhaneye bok yetiştirir gibi hemen çocuk yapıyorsunuz, yetmiyor 1 tane daha çocuk yapıyorsunuz. o aile ve çocuk ortamında oyun mu oynanır zaten lan çocuk yapan insan diğer her şeyi unutacak aga. bık bık bık ötmeyecek. o sorumluluğu aldığın anda oyun oynamaktan zevk alamazsın tabi. sonra ev almak araba almak için olmayacak kredilere giriyorsunuz. akabinde kafanı toparlayıp oyuna konsantre olamazsın, bu durumda zevk de alamazsın.

    sonra zaman konusunda nasıl sıkıntı yaşıyorsunuz? kimse farketmiyor, farketse de dikkate almıyor ama kariyer denilen saçmalık insanların hayatlarını karartan yekpare bir gudubettir. iş gücü demek işverene zamanını satmak demek. hepimiz çalışıyoruz ancak bazılarımız inanılmaz bir şekilde günde 12 saat falan çalışabiliyor ya da haftalık izin almadan çalışabiliyor. ev için araba için tatil için çekilen krediler veya gereksiz harcamalardan şişen borçları kapatmak için extra işlere gidenler var. taksiye çıkanlar mı ararsın, evde örme işi yapan mı ararsın? bunun dışında aile olduktan sonra insanlarda bir yumuşama oluyor. daha çok ziyaret daha çok misafir kabulü ve kimseye hayır diyememe durumları oluşursa kendinize ayırdığınız zaman ve alan daralıyor.

    son olarak zevk eşiğini nasıl yükseltiyorsunuz? beklentilerini düşüren insan mutlu olur. ben bunu bilir bunu söylerim. standartlarınızı düşük tutun ki düşük standartlarla karşılaştığınızda mutsuz olmayın. oyun konsolları da sürekli gelişiyor, grafikler de gelişiyor ama belki de sizi mutlu eden eski oyunlardır. ya da şöyle de örnekleyebilirim: sürekli oyun oynarsanız oyunlardan alacağınız keyif bir müddet sonra düşmeye başlayacaktır.
    (bkz: marjinal fayda)
    oyun oynamaya bazen ara vermek gerekir. geçen yıl sürekli fifa oynadım ps4 konsolunda. bu sene fifa görünce tiksiniyorum. geçen yıl yaptığım şey hatalıydı.

    diyeceksiniz ki sen sanki süpersin aaaaamnagoim! haklısınız dostlarım. aynı dertlerden ben de muzdaribim. çocuk haric diğer saydıklarımı birebir yaşıyorum esasında. hadi öptm.

  • hindistan'a gitmiş biri olarak şaşırmadığım plajdır.

    sadece plaj değil, arabayla giderken dışarıyı izlerseniz kenara çömelmiş ve tuvaletini yapan insanları görebilirsiniz.
    hindistan çok kötü kokan bir ülke vs. bir sürü şey daha sayabilirim... fakat bu gereksiz. hepsinin sebebi insanların kazançları ile alakalı. kültürlerinin etkisi muhakkak var ama kültürüne en bağlı olup iyi para kazanan hintlilerin bizden farklı yaşamları yok. olay tamamen yoksullardan başlıyor ve bu ülkenin çok büyük kısmı yoksul ve sayıları çok fazla! 1,5 milyara yakın insan ne demek?

    ülkenin büyük kısmı günde 2$ 'ın altına çalışıyor. bu ülkedeki insanlardan nasıl bizim normlarımıza uygun davranışlar beklenebilir ki? ben de günde 2$'a çalışsaydım işeyip sıçtığım yer benim de çok umurumda olmazdı açıkçası. bana ne? tuvalete girince para verilmesi güzel mevzuymuş fakat miktar çok düşük; zira 1 rupi veriliyorsa 1 rupi =0,0016 dolar gibi bir şey olması lazım. şahsen hindistan'a gittiğimde 100 euro için çanta ile para taşımak zorunda kalıyordum.

    dünyadaki her türlü sorun; bizdeki güneydoğu sorunu, hindistan'da yere sıçan insanların sorunu, savaşlar, isyanlar; her şeyin sebebi ekonomiktir. biz kendi sorunlarımızı aşsak bile hindistan gibi çok büyük ve çok nüfuslu bir ülke nasıl toparlanır bunu bilemiyorum, bana göre biz ömrümüzde göremeyiz. o kadar büyük nüfusa refah çok zor. refah olmayınca da bu gibi durumlar kaçınılmaz. dünya şu haliyle güzel bir yer değil, hepimiz çok benciliz. hep "ben" diyoruz. buranın daha iyi bir yer olması için bencilliğimizi kenara bırakıp, tüm insanlık için eşitlik mümkün olmasa da daha adil şartları yaratmalıyız.

  • alev makinesi, günümüzde düzenli, düzensiz herhangi bir ordu envanterinde bulunmayan, geçtiğimiz yüzyıldan bolca kullanılmış, ana bileşen olarak genellikle propan kullanan bir silah.
    bu silahla bir yanılgı vardır. filmlerde alev makinesiyle yakılan kişiler(genelde askerler) çığlık atar ve debelenerek ölür. ama gerçekte, askeri bir alev makinesin, alev radius'u üzerinize püskürtüldüğünde, saniyeler içinde kömürleşerek ölürsünüz.
    örneğin bu japon askeri debeleyenmeyi bırakın, mevziden doğrulamadan ölmüş.
    birinci dünya savaşında ilk olarak almanlar tarafından üretilmiş ve savaş genelinde en fazla alman ordusunda bulunmuştur. ingiliz ve fransızların korktuğu bir silah olmuştur.
    livens large gallery flame projector isimli alev makinesi ise birinci dünya savaşında ingiliz askerleri tarafından kullanıldı. ikinci dünya savaşında, amerikan ordusunda başta, m1 ve m1a1 alev makineleri daha sonra ise, 60'ların sonlarına kadar kullanılacak olan m2 alev makinesi kullanıldı. alev makineleri pasifikte japonları psikolojik olarak da harap eden bir silah oldu.
    almanların en yaygın kullandığı alev makinesi ise, flammenwerfer 41 idi. bu amerikalılarınkine göre daha kontrolsüz bir silahtı, ve kullanan asker genelde şöyle ekipmanlar girmek zorunda kalıyordu.
    flammpanzerwagen ise almanların half truck'larında kullandığı alev makinesiydi.
    almanların tüpe benzeyen sığnak savunmalarında kullandığı abwehrflammenwerfer 42 isimli garip bir alev makineleri de vardı.
    1
    2
    ruslar ise geniş çaplı olarak üretilmiş, roks-2 ve roks-3 alev makinelerine sahiptirler. alev makinesi kullanan tank formatındaki sovyet tankları genelde t-34 şasesi üzerine yapılıyordu.
    ingilizler ise, churchill crocodile isimli alev tankın sahipti.
    amerikalılar bu bağlamda en fazla kullandığı ww2 tankı m4a3r3 isimli şerman varyasyonudur. reich ise stug 3 flamm ile alev makinesi kullanan tanklara envanterinde yer vermiştir.
    japon ve italyanlarda çok az miktarda sahaya sürülebilmiş alev tankları üretmiştirdir.
    post ww2 flame tanklarından en çok üretileni t-55'e alev makinesinin optimize edildiği bir türevi ve m67 zippo tankıdır.
    vietnam'da m67
    kore'de m67
    vietnam savaşında amerikan piyadelerinin en fazla alev makinesi kullandığı süreç 873. tepe muharebesidir.
    irish republican army 1989 yılında, roks-3'ün yerini alan post-ww2 lpo-50 isimli alev makinesiyle kuzey irlanda'daki ingiliz ordusu karakoluna saldırmıştır. 2 asker ölürken, ikisinin yada ikisinden birinin alev makinesiyle öldürüp öldürülmediğiyle ilgili açıklama yapılmamaştır.
    günümüzde, omuzdan atılan, termobarik başlık kullanan güdümsüz roketler alev makinelerinin yerini almıştır.

  • adı duyulmamış olmasına rağmen kendini bir google veya apple sanan bir firma tarafından verilmiştir.

  • ödül törenlerinde konuşma süreleri bellidir, ayrıca ödülünü alırsın konuşmanı öyle yaparsın. ben tamer karadağlı'yı linç etmek istemiyorum, alınan her ödülde dünyayı kurtaracakmışcasına her türlü konuya değinilmesini de saçma buluyorum, ödülünü al istanbul sözleşmesi yaşatır de geç madem ablacım, uzatıp uzatıp sus mu diyorsunuz diye algı yaratma. bu konuşmanın kesilmiş hali ve eğer başıma bir şey gelmeyecekse beni baydı.