ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ilginç kablosuz ağ isimleri
hamile kediyi parçalatan çocukların ifadeleri
-
özendirici mafya dizileri meyvesini vermeye başladı. siz rakı bardağını sansürlemeye devam edin.
1.75 boyunda cana yakın güzel zeki hamarat kız
-
milletin yine 1-2 yerinden kendiyle özdeşleştirdiği kız. bende hiçbiri tutmadı aga iyi mi. amorti bile yok.
başlı başına "kız" bile tutmuyor sen düşün.
gelen mesajlar üzerine edit: nefes alıyorum evet, ayrıca kadın da değilim.
olm seçim sandığına sokarsınız az sabredin amk.
hero's journey
-
hero's jourey amerikalı akademisyen joseph campbell tarafından ortaya atılmış bir teoridir. drama, hikaye anlatımı, efsane, dini ayin ve psikolojik gelişim konularında kullanılan bir teoridir. "kahraman" olarak bilinen başrol oyuncusunun arketip tipik macerasını anlatmayı, açıklamayı hedef edinmişdir.
sonraları christopher vogler bunu sinemaya uyarlamıştır. aslen 17 aşamalı olan model, vogler'in düzenlemesi ile 12 maddelik bir hale gelmiştir ve aşağıdaki gibidir:
aşamaları şu şekildedir.
1. sıradan dünya
kahramanımızın sıradan yaşadığı günleri gösterir. monoton sıkıcı bir hayat
2. maceraya çağrı
beklenmeyen bir olay gelişir ve kahramana çok acil ihtiyaç duyulur
3. çağrının reddi
kahraman ihtiyaç anında gelen çağrıyı bireysel sebepler ile reddeder
4.mentor desteği
bir mentor, bilge ya da bilgiç tarafından kahramana bir destek verilir
5. macera eşiği
kahramanı maceraya iten bir şey gerçekleşir ve kahraman fikrini değiştirip bilinmeyene doğru yol alır, maceraya dalar
6. testler, müttefikler ve düşmanlar
oluşan beklenmeyen durumun çözümü için çözüm yolları aranız, müttefikler toplanır, düşmanlar belirlenir
7. yaklaşım
kahraman ve bir araya gelen müttefikler bir plan yapar ve her şeyin normale dönmesi için çalışmalara başlanır
8. deneme
maceranın tam ortasında, ya da hikayenin tam ortasında kahramanın her zaman yapmaktan korktuğu bir olay olur ve kahramanımız bu korkusunu yener, kendi kendisine meydan okur ya da bir şeyini feda etmek zorunda kalır
9. ödül
ölümle yüzleşen kahramanımız başarılı olarak maceranın ödülünü alır. dünyayı ya da kurtarılması gereken her neyse onu kurtarır
10. dönüş yolu
bir çok hikayenin bu kısmında maceradan maceraya atlayan kahramanımız burada ödülünü almış bir şekilde eve yani hikayenin başladığı yere dönüş yapar; bazı hikayelerde de mutsuz son olur ve yine eksik bir şekilde eve dönülür
11. diriliş
her şeyin bittiği eve dönüşün gerçekleştiği düşünülen anda kahramanın bir şeyleri daha feda etmesi durumu; annesi, sevgilisi falan gibi değer verdiği bir figürü kaybeder ve bu olay sonunda iç dünyasında bir diriliş olur; bilgeliğe bürünülür ya da hayatın, sevginin, bir arada olmanın önemine vurgu yapılır
12. iksir ile eve dönüş
eve dönülür ve beklenmedik bir iksir ile düzeni bozulan sıradan dünya tekrar eski haline getirilir, bir çok hikayede normal haline dönen sıradan dünya daha iyi bir yer haline gelmiştir.
kahramanın yolculuğu isimli paradigmaların hepsini şu kanalda farklı videolarda anlattım
burada vogler, campbell, leeming ve cousineau'nun paradigmalarının farklarını da bulabilirsiniz.
edit: linkler güncellendi / video linki eklendi / vogler, campbell, leeming ve cousineau farkı hakkında kısa bilgi eklendi.
magnum'un pahalı olduğu yıllar
-
aslında maziye gömülmüş değiller. maalesef magnum ucuzlamadı. siz büyüdünüz, geliriniz arttı. ben hala yiyemiyorum lan.
bayram sabahı kahvaltısı
-
dünyanın en güzel şeyidir. hiçbir arkadaş ortamı, romantik ambiyanslı yemek, lüks sofra bu kahvaltının tadını vermiyor arkadaş..
o zeytinler, reçeller, domates ve biber söğüşü, bayram için hazırlanan yöresel yemeklerden minik minik kupleler...
hele ki çay... 126 bardak içtim la.. daha dün bu saatlerde iftara 12 saat vardı.. nasıl dayanmışım la ben bu oruça?
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
yas 13-14 kozyatagindan maddi imkansizliklar neticesinde yakacik semtine tasinmisiz. ben 7 yil okudugum okulumu degistirmem zaten surda bir bucuk yil sonra bitiyor otobusle gider gelirim diyerek evdekileri ikna etmisim. o sene orta ikinci sinifa gidiyorum ve sabahciyim. hergun zifiri karanlikta uyanir hazirlanir bir gun oncesinden aldigim ogrenci biletimi sabah kullanir okula giderim oglen eve donerken de iki tane bilet alirim. tabi maddi imkansizliklar gun geliyor birakin benim cebimdeki bilet parasini eve ekmek almaya dahi anca yetiyor. bu durumda evden yol parasi isteyemiyorum ve o gun sadece dunden aldigim bir adet okula gidis biletim var. annem sorarsa komsulardan isterim anna merak etme derim diye dusunuyorum. okula gidiyorum kimseden para istemiyorum, cikinca komsulara da ugramiyorum ve basliyorum kozyatagindan yurumeye. o zaman ptt hastanesi simdilerde fsm hastanesini geciyor bostanci sapagina variyorum. seyyar biletciden borc istesem mi diyorum ama hemen yok olmaz oyle sey diyerek vazgeciyorum. altintepe ye yaklasiyorum ve bir motor kurye duruyor yanimda. hayrola nereye gidiyorsun diye soruyor eve cevabini veriyorum. nerede evin diyor, uzakta yakacik diye cevap vetiyorum. hic de korkmuyorum kim bilir o zamanlar simdilerde oldugu gibi kotulukler yaygin olmasa gerek hadi gulsuyu koprusune kadar birakayim diyor ve kabul ediyorum. kafamda kask yok simsiki sariliyorum kuryeye ve klasorumu de aramiza sabitliyorum dusmesin diye. bir an sag bacagimda bir sicaklik hissediyorum. inince bakarim diyor kendimi motorsikletin arabalarin arasindan gecisine kaptiriyorum. gulsuyu koprusunde iniyorum bacagim hala yaniyor bakiyorum ki pacam egzosa yapismis olmali bir yanik bacagim da kizarik. eve gidince krem biseyler surerim diyerek yurumeye devam ediyorum. esenkent, dikimevi, soganlik derken yakaciga vardigimda saat bese geliyordu. annem nerde oldugumu sordu. okuldan sonra ders calistik biraz da top oynadik dedim. ayagimi gosterdim anne suraya biseyler surelim topa vurunca ayagim yandi dedim.
orta iki ve orta son sinifa kadar pacamdaki yanik izini gordukce aklima gelirdi o gun. meger o yanik pantolon pacasinda degil kalbimdeymis ki hala unutamadim.
volvo xc60 ve kartal'ın yaptığı kaza
-
kartal'ın ameliyatlı yerine gelmiş. başka bi açıklaması olamaz.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: çinlilerden misilleme geldi.
görsel:http://c11.incisozluk.com.tr/…07/5/179515_obd4f.jpg
ülkücü diye ahmet türk'ü dövmüşler.
garsona teşekkür eden müşteri
-
garsona teşekkür ederim, kasiyere teşekkür edip iyi çalışmalar dilerim, sokakları süpürürken görürsem görevliye kolay gelsin derim. evim 4. katta, asansör çalışmıyor, her geldiklerinde kuryeye, kargoya, sucuya kusura bakmayın, yorduk sizi, teşekkürler derim. ve genelde %40 gülümsemeli geri dönüş alırım.
sorun değil, insanlar mutsuz ve yorgun, anlıyorum. siz de anlayın, nezaketten vazgeçmeyin.
bisiklet sürerken kask kullanmanın gereksiz olması
-
basit dinamik bilgisiyle çürütülebilecek bir iddia.
itme ve enerji hesaplarına girmiyorum. good old momentumun korunumu bile yeterli:
bisikletli: 10 km/sa =~ 2.7 m/sn
kütle : 100 kg
momentum : 270 kg-m/sn
otomobil : 60 km/sa= ~ 16,6 m/sn
kütle: 1500kg
momentum: ~24900 kg-m/sn
çarpışma öncesi toplam momentum: 25170 kg-m/sn ,
çarpışmadan sonra
toplam kütle : 1600 kg
momentum/ kütle = hız
25170: 1600=15,7 m/sn son hız
bisikletlideki hız değişimi (eğer çarpışmadan önce aynı yönde gidiyorlarsa)
15,7-2,7=13m/sn (merak edenler için bisikletlinin yeni hızı yaklaşık 46km/sa)
bisikletlinin ivmesini bulalım : çarpışma da 0,1 sn sürdü diye varsayalım:
13m/sn: 0.1 sn= 130 m/sn^2
bisikletliye etki eden kuvvet: 100kg*130m/sn^2 = 13000 n
bir pediatrik beyin cerrahı yaptığı araştırmada insan kafatasının 2300 n'luk bir kuvvete dayanabildiğini bulmuştu, e artık you do the math! :-)
bir de bu sadece kurallara uyan masum bir otomobil, ortalama 90 la giden kamyon , tır şoförlerinin olduğu ülkedeyiz , hayal gücünüze bırakıyorum
not: dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta da bu hesapta otomobilin 25k civarı olan momentumu yanında bisikletlinin 200 'ü ihmal edilebilir , çünkü kütlesi az . `yani bisikletlinin yavaş olması pek bir şeyi değiştirmiyor` .
.
ülkede tayyip'in atatürk'ten daha çok sevilmesi
-
ilginç bir tespit. rte'nin ölümünden 1 gun sonra bu karşılaştırmayı tekrar yapmanızı rica edeceğim.
(debe editi : ilk debe'mi borclu oldugum fauna'ya tesekkur ederim. [bkz: arak yaparak debe'ye girmek])
netflix'in ücretsiz üyeliği türkiye'de kaldırması
-
netflix’in ucretsiz bir uyeligi mi vardi? deneme suresini kaldirmistir. basligin acilma sekli de enteresan, baslik sahibinin de iyi somurdugunu dusundurdu bana
megafonla adam azarlayan trafik polisi
-
altı ay kadar önce, mecidiyeköy'deki kat otoparkının oradaki peronlardan otobüse bindik. otobüs hareket etti ve cadde ile sokağın köşesindeki ışıklarda kırmızı ışığa yakalanınca durdu. otobüsün sağında da ekip otosu var. otobüsü ışıklarda gören bâzı vatandaşlar kapının önüne birikip şöföre kapıyı açtırmaya çalışıyorlar. şöförler de polis varken açmazlar pek kapıları. kapı açılmayınca yolcu adayları ümitsiz bir şekilde sağa sola dağıldı. daha sonra orta yaş üzeri bir teyze elinde alışveriş torbaları ile kapının önüne geldi. megafondan gelen sesler sırası ile:
- pıhh pffkııhhhhk, açabilirsin !
- ffkııhhhhk, otobüs, açabilirsin !
- kkkkkhk, otobüs kapıyı açabilirsin !
- iyetete, aç kapıyı iyetetee !
- iyeteeteea, bayanı bekletme !