hesabın var mı? giriş yap

  • asıl yanlış olan "özel sektör çalışanlarının cumartesi de calışması"dır.

    ben çalışıyorum memur da çalışsın diyecek kadar malsan, pazar da çalışsan fark etmez zaten.

    edit: 06:58'de ofise girdim. evet cumartesi.

  • kafa şişirmekten başka işe yaramayan sahte samimiyet akan kalabalık içinde olmaktansa, evindeki yalnızlık ve sessizlik içeren huzuru tercih eden akıllı kişidir. hiç pişman olmaz.

  • tımarhanelerin başhekimlerine mektup açıklaması ile sunduğu metin, beni benden almıştır. yakarışı, yüzevurumu hatta onların yüzlerine tükürüşü aynen de şöyledir;

    baylar,
    hukuk ve gelenek, sizlere insan aklını değerlendirme hakkı tanıyor. bu muazzam ve haşmetli yetkiyi muhakeme yeteneklerinizle kullanmanız gerekmektedir. lütfen gülmeme izin verin. uygar toplumların, alimlerin ve yöneticilerin bu bönlükleri, psikiyatriye sonsuz bir doğaüstü bilgelik ihsan ediyor. mesleğinizin konumu önceden karara varmakla ödüllendiriliyor. burada biliminizin geçerliliğini de, akıl hastalığının varlığına dair şüpheleri de tartışma amacımız yok katiyetle. fakat, akıl ile maddenin arasındaki karışıklığın at koşturduğu yüz tane afra tafralı patolojik tanıdan, hâlâ kullanıldığı belirsiz yüz tane sınıflandırmadan kaç tanesinde, sizin bir çok esirinizin yaşadığı aklın dünyasına yaklaşmak için içtenlikle çaba gösterilmiştir? örneğin, sizden kaç kişi bir şizofrenin kendisine dadanmış rüyaları ya da imgelerinin karmakarışık bir kaç kelimesinden yakın?çok az kişiye nasip olacak bir görev için sizi eşit bulmamamız şaşırtmıyor. fakat sizi, darkafalı ya da değil, sadece belirli insanlara verilen bu yetkiyi, araştırmalarını aklın tahakkümünü müebbet hapisle cezalandırmayı tüm coşkunluğumuzla protesto ediyoruz. hem de ne hapis! hepimiz biliyoruz ki;hayır, çoğunluk tarafından bilinmiyor- tımarhaneler, akıl hastaneleri olmaktan uzak, yatanların bedava ve kullanışlı işgücü sağladığı ve vahşetin tek kural olduğu, sizlerin de buna izin verdiğiniz korku dolu hapishaneler. bilim ve adalet kisvesi altındaki bri tımarhane, kışlalarla, hapishaneyle ya da köle kolonisiyle karşılaştırılabilir ancak. keyfe keder mahpusluğa dair bir şüpheyi de dile getirmiyoruz burada. böylece sizleri telaşlı inkar derdinden korumuş oluruz. fakat kesinlikle belirtiyoruz ki, resmi tanımla deli diye tanımlanmış olan hastalarınızdan birçoğu keyfe keder içeride tutulmaktadır. hezeyanın serbest gelişmesine her türlü müdaheleyi protesto ediyoruz. hezeyan da insana ait diğer tüm fikir ve davranışlar kadar makul ve meşrudur. anti-sosyal eylemlerin baskı altına alınması prensip olarak kabul edilemez olduğu gibi saçmadır da ayrıca. çünkü bütün bireysel eylemler anti-sosyaldır. hepsinden öte, deliler toplumsal diktatörlüğün bireysel kurbanlarıdır. özellikle insana ait olan bireysellik adına, duyarlılıktan hüküm giymiş tüm bu kişilerin özgürlüğünü talep ediyoruz. hiçbir kanunun düşünen ve eyleme geçen insanlar kadar güçlü olmadığını sizlere bir kez daha hatırlatırız. bir kısım delinin tezahürlerinin muhteşem biçimde coşkulu mizacına değinmeden kendilerini takdir etmiş olamayız. basitçe belirtmek isteriz ki, onların gerçeklik konsepti de, davranışlarının doğurduğu sonuçlar da tamamen yasaldır. yarın sabah turunuzu atarken şunu asla unutmayın: dillerini bilmeden konuşmayı denediğiniz tüm o insanlara karşı tek avantajınız, kabul edin ki, elinizdeki güçtür. çünkü -nerede bok kokusu varsa, orada insan vardır.

    - antonin artaud / sürrealist devrim 15 nisan, 1925

  • twitterda bir kız bununla ilgili bir twit atmış. arkadaş da kendi düşünmüş gibi başlık açmış.

    işte o twit !!11

    edit: arkadaş da başka yerlerden çalmış. bu kutudan bende de var. erkek de değilim tarz meselesi. ne ekmeği yendi konunun durduk yere.

  • siz, sendrom diye diye pazartesiyi nam nam nam yiyip bitirmeden (tamam illa yiyecekseniz, bana da bir lokma ayırın) önce, bir şey anlatayım.

    bu sabah, mal varlığımın en kıymetli parçalarından biri olan "ac/dc" tshirtümü giydim. tamam, biraz eskimiş olabilir ama hâlâ çok güzel. ben gözlerim yerde, kulağımda müzik, metroya yürüyordum. kafamı bir ara kaldırdım, karşımdan 45- 50 yaşlarında bir kadın geliyordu. üzerinde de "ac/dc" yazılı bir tshirt. tshirtler farklı, ama ac/dc aynı ac/dc. birbirimize iyice yaklaşana kadar, ayırmadık bakışlarımızı. ben ne yapsam diye düşünürken, kadın benden önce davrandı ve yan yana geldiğimizde şu hareketi yaptı; devil horns
    ben de karşılık verdim, ac/dc kardeşliğimizi kutsadık ve yollarımıza devam ettik. saatler geçti; rüya mıydı, değil miydi... emin olamıyorum.

  • beni de yanına çırak alır mı diye merak ettiğim kişi.

    --- spoiler ---

    durmadan para sayıyordu nihat,
    makine yeter diyordu, makine yorgun, makine argın,
    makine terli...
    fakat durmuyordu nihat, saymaya devam ediyordu!

    --- spoiler ---

  • feci derecede can sıkıcı bir hale gelmiştir. naklen yayın yapar gibi günlerdir her yaşadığı anı kamuyla paylaşıyor. tacize uğradı geldi sözlüğe aktardı, tacizin içeriğini paylaştı, kadın onurunu savundu, bayrak oldu, lider oldu, tepki aldı, author'a dava açmaya karar verdi, tu kaka oldu ama oeeh yeter be. author öyle veya böyle gitmiş sözlükten. banane senin author ile arandaki şahsi davandan? bbg evinden yayın yapar gibi her an ne yaptığını ben sözlükten okumak zorunda mıyım?

    kaltak rumuzlu sözlük yazarı buna çok benzer bir olayda ortalığı velveleye vermişti. o zaman da dedim, hala aynı düşünüyorum. senin yaşamış olduğun taciz, özel mesaj yoluyla gerçekleşmiştir. adı üstünde özel mesaj. bu, seninle gerçekleştiren arasında hususi bir olaydır. bana niye anlatıyorsun? sözlükte sistematik bir taciz zinciri var da benim mi haberim yok?

    sanki sözlük dünyası bu hanım ağamız üzerinde kurulmuş. hangi başlığa tıklasam bu arkadaşın aynı olayı ısıtıp ısıtıp ortaya koyduğunu ve ne yazık ki yaşadığı üzücü bir olayı hazza çevirdiğini görüyorum. acaba ne yazdılar, ne dediler merakıyla durmadan olayı hareketlendiren, kamuya mal eden yapısından feci derecede rahatsız oldum. tekrar ediyorum, ug tek'in üçüncü kişilere kapalı olan mesajlaşma alanında yaşadığı taciz, hukuki süreç ve sonrasında muhattaplarıyla yaşadığı süreç benim ilgi alanım değil, bunu sürekli olarak dışarıyla paylaşması da rahatsızlık veriyor.