hesabın var mı? giriş yap

  • 60 liraya yazdığım ürüne pezeveng yazmış:

    "merhaba 30 lira diyelim el sıkışalım inşallah yarın gelir alırım"

    puşt herif sanki bende malı 30 liraya satacağım adamı dört gözle arıyordum.

    bende yazdım "sana 120 tl"

  • hakan ve doğukan gönüllüleri öyle bir yerin dibine soktu ki iki kelimeyi bir araya getirmeye zorlanan gönüllü zımbırtıları saçmalıyorlar şu an.

    turabi daha geçenlerde "onlar gülmesin hep biz gülelim" dedi röportajında şimdi diyor ki üzülüyoruz.

    hasan "yiyoruz ama sonra yine acıkıyoruz." ama onlar hiç yemiyor kafan basmıyor sanırım hasan? pama o kadar hamuru yedikten sonra protein eksikliği çok normal...

    hilmicem "önlerinden mi alıyoruz ödülü, kazanıyoruz gidiyoruz." adamlar hak etmediniz demedi ki? kaybettiğimiz için hem karnımız aç hem mutluluğa açız diyorlar. anlamak niye bu kadar güç?

    ulan sen dokunulmazlığı alamayasın diye turabi her türlü psikolojik savaşı yaptı, sen bile dayanamadın o kanka rolünden çıkıp turabi bir sus dedin, begüm seni desteklemedi çünkü sen kazanırsan onu yazacaklardı. karşı tarafa bakacağınıza kendi içinizdeki pisliklere bakın.

    doğukan'a soytarılık yap sana da bu yakışır diyen turabi, o adam hiçbir şey yapmasa sırf babası sayesinde saygıyla anılmayı hak ediyor. ki doğukan'ın da çok sağlam bir karakteri var. sen o adamın boku olamazsın. nasıl yetiştirmişler seni hangi hatalı gecenin ürünüsün anlamadım... beyinsiz maymun.

  • bu kadar araba kullanmayı bilmeyen insanla birlikte aynı yolda araba kullandığımı farkettiğim için gerçekten gerginim. bir süredir yokuşta kalmayla ilgili başlıklar açılıyor, entryler kasılıyor.

    hiç biriniz mi araba kullanmayı bilmiyorsunuz be?

    bas frene (ayak freni! ) kalkacağın zaman debriyajdan ayağını yavaş yavaş çekmeye başla, (bak frenden kaldır demedim ayağını mal mısın?) araba titremeye başlayınca, devir göstergesi aşağıya doğru hareketlenmeye başlayınca frenden ayağını yavaşça çek, hiç bir hareketi hızla yapma ki heyecanlanma! frenden çekince de gaza bas! bu kadar basit bir olay için yaratılan şu kaosa bak ya!

  • ankara savaşı ile osmanlı devleti'ni parçalayan timur, anadolu'dan ayrılmadan bütün beylikleri yeniden canlandırıp osmanlılar dahil hepsini kendine tabi kılmıştı. timur darbesiyle osmanlılar anadolu'da 1.murad devri başlarındaki sınırlarına çekilmiş, buna karşılık kuvvetli uç beyleri sayesinde devletin rumeli'deki bütünlüğü korunmuştu. bundan sonra osmanlı devleti'nin ağırlık merkezi rumeli'ye intikal etti.

    yıldırım bayezid'in büyük oğlu süleyman çelebi devlet hazinesini ve arşivlerini alarak ankara savaşından sonra edirne'ye geçmişti. diğer kardeşler isa, musa ve mehmed çelebiler balıkesir, bursa, amasya, tokat, sivas havalisinde hüküm sürüyorlardı. bunların hepsi timur'un hükümdarlığını tanıdılar. sivas, tokat ve amasya bölgesinde hakim bulunan mehmed çelebi, timur'un anadolu'dan çekilmesinden sonra bursa'yı musa çelebi'den alan isa'ya müracat edip anadolu'nun aralarında taksimini teklif etti. isa, büyük kardeş olduğunu ileri sürüp bu teklifi reddetti. yapılan savaşta isa çelebi'yi yenen çelebi mehmed bursa'ya girip hükümdarlığını ilan ederek timur ile müşterek sikke kestirdi (1404). kardeşi mehmed'e mağlup olan isa, önce bizans imparatoruna, sonra ağabeyi emir süleyman'ın yanına gitti. süleyman, isa'yı büyük bir kuvvetle mehmed'in üzerine gönderdiyse de isa başarılı olamadı. bu arada çelebi mehmed komşularıyla iyi geçinmeye çalışıyordu. isa yine boş durmayıp batı anadolu'da aydınoğlu cüneyd bey, saruhanoğulları ve menteşeoğulları ile anlaşarak harekete geçtiyse de yine başarılı olamayıp karamanoğulları beyliği'ne iltica etti (1405). isa'ya yardım eden aydın, saruhan ve menteşeoğulları beylikleri bir müddet sonra çelebi mehmed'in hakimiyetini tanımak zorunda kaldılar. germiyanoğlu yakup bey, osmanlı hakimiyetini kabul ettiği gibi karamanoğulları da osmanlılar ile dost geçinmeyi tercih edip isa'yı memleketlerinden çıkardılar. isa, eskişehir yakınlarında yakalanıp ortadan kaldırıldı.

    bu suretle anadolu'nun tek hakimi durumuna gelen çelebi mehmed edirne'de bulunan emir süleyman'ı endişelendirdi. bu sebeple emir süleyman anadolu'ya geçti. çelebi mehmed karşı koymayarak amasya'ya çekildi. yıldırım bayezid'in küçük oğlu isa'ya mağlup olduktan sonra karamanoğlunun yanına giden musa çelebi de emir süleyman için bir endişe kaynağı oldu. bunu da bir anlaşma ile halleden süleyman bursa'ya dönüp zevk ve eğlenceye daldı. bu durumdan istifade edip bursa'ya bir baskın yapmayı düşünen çelebi mehmed, bu teşebbüsün haber alınmasından sonra vazgeçti. bu arada emir süleyman ile karamanoğlunun arası açılmıştı. bunun üzerine süleyman'a karşı celebi mehmed ile karamanlılar arasında kırşehir civarında 1409'da bir görüşme yapıldı. bu görüşmede süleyman çelebi'nin anadolu'dan uzaklaştırılması için bazı kararlar alındı.

    bundan sonra çelebi mehmed, 4 yıldan beri anadolu'da bulunan emir süleyman'ı rumeli'ye geçmeye zorlamak için karamanoğlunun yanında bulunan küçük kardeşi musa'yı rumeli'ye geçirmeye karar verdi. musa, muvaffak olursa çelebi mehmed'e bağlı kalacağına, onun adına para kestirip hutbe okutacağına dair yeminli teminat verdikten sonra sinop'tan bir gemiyle eflak'a geçirildi (1409).

    bu hareketin neticesi kisa zamanda alındı. musa'nın rumeli'de faaliyete basladığını duyan emir süleyman aydınoğlu cüneyd bey'i beraberine alarak süratle rumeli'ye geçti. çelebi mehmed de bursa'ya girdi. musa çelebi birinci defa emir süleyman'ın kuvvetlerine mağlup olduysa da ağabeyinin gafletinden istifade edip ona yüz çeviren bazı ümeranın el altından yaptığı yardımlarla bir baskınla edirne'yi işgal etti. bizans'a kaçmaya çalışan emir süleyman yakalanarak katledildi.

    bu suretle rumeli kıtasına hakim olan musa çelebi edirne'de hükümdarlığını ilan edip adına para bastırdı ve çelebi mehmed'e verdiği sözü tutmadı (1410). musa çelebi, babası gibi sert mizaçlı ve enerjik bir yapıya sahipti. emir süleyman'ın komutanlarına güvenemeyerek çoğunu değiştirdi. hemen harekete geçip emir süleyman'a yardımcı olan sırp prensinden intikam aldı. vidin'de isyan eden bulgar prensini yola getirdi. süleyman çelebi'nin rumeli'ye geçerken bizans'tan fethettiği yerlerden bir kısmını geri aldı. bizans imparatorunun 3 senelik vergisini almak üzere istanbul'a adam yolladı. daha sonra saltanat müddeisi süleyman çelebi'nin oğlu orhan'ı ortaya çıkaran bizans'ı kuşattı (1411).

    musa'nın bizans için teşkil ettiği tehlikeden korkan imparator, çelebi mehmed'i rumeli'ye geçmek için davet etti. bunu uygun bulan çelebi mehmed, başarılı olursa musa çelebi tarafından geri alınan yerleri imparator manuel'e geri iade etmeyi taahhüt etti. şayet muvaffak olamazsa imparator kendisini şehre almayı taahhüt ediyordu.

    çelebi mehmed, istanbul'dan ayrılıp 1411'de musa ile yaptığı ilk savaşı kaybetti. bizans gemileriyle bursa'ya döndü. musa çelebi, muvaffak olmasına rağmen ümerasına çok sert davrandığı için onlar musa'yı terketmek istiyorlardı. çelebi mehmed 1412'de giriştiği ikinci tesebbüste de muvaffak olamadı. fakat musa'nın beyleri mehmed ile anlaştılar. bunun üzerine mehmed üçüncü defa rumeli'ye geçip sofya yakınlarında kardeşi musa'yı mağlup ederek yakalayıp öldürttü (10 temmuz 1413). bu arada imparatorun yanında olan emir süleyman'ın oğlu orhan çelebi yapılan anlaşma gereği hudut dışı edildi.

    kardeşi musa'yı berteraf eden çelebi mehmed artık osmanlı devleti'nin birliğini sağlamıştı. fakat onun bu hareketi timur'un oğlu şahruh tarafından hoş karşılanmadı. şahruh 1416 şubatında gönderdiği bir mektupta çelebi mehmed'i tehdit ediyordu. o zamanlar osmanlılar timurluların yüksek hakimiyetini tanıyorlardı. çelebi mehmed, şahruh'a yazdığı mektubunda hükümdarlığın ortak kabul etmeyeceğini, bu halin düşmana fırsat verdiğini, bu sebeple bir çok ülkelerinin ellerinden çıktığını söyledi.

    çelebi mehmed edirne'de bütün devletin hükümdarı olduğunu ilan etti. kendisini tebrike gelen imparator ve prenslerle venedik elçilerini kabul edip onlarla barış içinde yaşayacağına söz verdi.

    fetret devrinden 1453'e kadar olan devrede osmanlı devleti, bu devrin ortaya çıkardığı bazı meselelerle karşı karşıya kaldı. osmanlı devleti'ni zaman zaman uçurumun kenarına kadar getirmiş olan bu çetin meseleler ancak fatih'in saltanat devresinde ortadan kalkmıştır.

  • her sabah metroda şahit olduğum olay.
    metronun kapısı açılıyor. önden bir kaç kişi 100 metre koşucusu gibi fırlıyorlar.
    önceden bunların geç kalan insanlar olduğunu sanmıştım, sonra fark ettim ki asansöre koşuyorlar.
    hani öyle bir koşuyorlar ki o hızla merdiven çıksalar asansörden daha önce çıkarlar yukarı zaten.
    yaşlılar engelliler falan da bunların işinin bitmesini bekliyorlar asansöre binebilmek için.

    engelli asansörüne binebilmek için bile hızlı koşmak gerekiyor bu ülkede.

  • "almasaydınız aq" demiş kibarca.
    sizin ordunuz var, polisiniz var engel olabilirlerdi ama olmadılar demiş.
    sınırlarınız yol geçen hanı olmuş biz de geldik demiş. kimse sınırda bizi durdurmadı demiş.
    hatta avrupa'ya gitmek istiyorum ama gidemiyorum, kapıları kapalı demiş.
    itiraf üstüne itiraf. şu video, içişleri bakanına istifa ettirir başka ülkede.
    bizim ülkede ise yaprak kıpırdamaz.

    sınır senin, hudut senin.
    sen, senin olana sahip çıkacaksın. sen sahip çıkmazsan, onun bunun zaten işine gelir.
    sonra da böyle sokaklarda röportaj verir, seninle taşak geçerler.
    sen de çık ihvan, mazlum diye zırvala dur sonra. yersen.
    sistemli bir şekilde ülkedeki türk nüfus oranı düşürülüyor. hangi partiden olursanız olun, bunu bir gün anlayacaksınız.
    umarım o gün iş işten geçmez.