hesabın var mı? giriş yap

  • olay şöyle gerçekleşiyor efendim; dava edilen yolcu 2016 nisan'ında seattle'dan oslo'ya frankfurt aktarmalı bir bilet alıyor. yolcu frankfurt'a vardığında oslo'ya giden uçağa binmek yerine berlin'e gidiyor ayrıca satın aldığı biletle. olay da burada kopuyor işte. lufthansa diyor ki; yolcu çakallık yapmayıp direkt frankfurt bileti alsaydı 2.769 euro ödeyecekti 657 euro'luk aktarmalı oslo bileti yerine. ayrıca adam berlin'e gitmiş oslo'yla alakası yokmuş, sistemi kötüye kullanmış işte diye de ekliyor. bu yüzden de aradaki 2.112 euro'yu faiziyle birlikte yolcudan almak için dava açıyorlar adama. havayolu firmalarının rekabetin yoğun olduğu yerlerdeki fiyat kırma politikası bu ucuz aktarmalı biletlere sebep oluyor sanırım ama bundan faydalanan yolcuyu suçlamak ta enteresanmış gerçekten. açılan dava yolcu lehine sonuçlansa da karara itiraz hakkı bulunmaktaymış hala lufthansa'nın.

    yolcuların bu yolla aktarmalı ucuz bilet alıp aktarma sonrasına devam etmemesi olayına skiplagging ya da skiplagged deniyormuş. ispanya yüksek mahkemesi de yolcuların buna hakkı olduğu yönünde bir karar vermiş geçen sene. aslında koca havayolu firmasının 'lan bu yolcu aktarmaya gelmedi, ne yaptı acaba mk' deyip yolcunun nereye gittiğiyle ilgili veri toplaması ne kadar yasaldır onu araştırmalı bence.

    neyse efenim ilgili haber için şuradan

    ayrıca; (bkz: #86666785)

  • bir tane var arkadaşımız. 35 yaşında yedek sağ bek. ve yıllardır yedek sağ bek. ama ısrarla her antremana gidiyor.. halı saha maçlarımızda da " ben top oynuyorum", "antremanım var" diyerek kendini sakınıyor, " ben bugün ilerde oynayayım" diyor. ertesi gün maçı varmış..

    bir gün hele " çok hırsladım, amatör kumede oynadığım gibi oynayacağım" demişti... o gün yedek soyundurduk. amatörde öyle oynuyor çünkü..

  • atv nin önünden geçmiştim bi defa, ali kirca haber sunuyordu ben otobusun icinde tavsan gibi bakmistim. tvde ciktim mi bilmiyorum. barbaros bulvarinda.

  • istanbul erkek lisesi'nde bir almanca sınavı: kağıdın bir yüzünde bir hikaye, diğer yüzünde "hikayenin içeriğini özetleyiniz" şeklimde bir soru (inhaltsangabe). kağıdın hikaye olan yüzüne bakmak zahmetine katlanmayan bir arkadaşım, kafasından hayali bir hikayenin özetini yazıp, sonra da bize "yaa siz nasıl bir hikaye uydurup yazdınız" diye sormuştur. sonuç: içerik notu:1, gramer notu:2 (10 üzerinden)

    (edit: entry kötülenmiş. serdar? sözlükte misin lan, sen mi kötüledin oğlum, ne kızıyorsun lan komikti işte yazmayalım mı?)

  • ilaç sektöründe çalışan biri olarak söylüyorum;

    bi halta yaramayacak minnak güncellemedir.

    ilaç fiyatlarının nasıl hesaplandığını yazayım da anlayın durumu.

    türkiye'de ilaç fiyatlanırken bakanlık kendisine referans olarak avrupa’da birkaç ülke belirler ve referans ürün hangi ülkede en düşük fiyatta ise o ülkenin fiyatını baz alır. örnek veriyorum almanya'da 15 euro depoya verilen bir göz damlasını burada da üretmek istiyorsunuz. bakanlık diyor ki, dur bakayım başka ülkelerde fiyat ne? bakıyor ki en düşük fiyat yunanistan'da ve fiyat 10 euro. tamam diyor referans fiyatım 10 euro.

    peki sonra ne oluyor? sonra şu oluyor. tek alıcınız devlet olduğundan devlet size ''bana zorunlu indirim yapacaksın'' diyor. genelde devlete %28 civarı indirim yapılır. ne oldu? sizin fiyat 7.2 euro'ya düştü.

    peki bununla bitti mi? bitmedi tabii. bugün güncel kur 19.6 tl ama devlet diyor ki ''yooo, benim euro kurum 7,86 tl. evet euro kuru düne kadar 7,86 tl idi. yani siz almanya'da 15 euroya satılan bir ürünü burada en fazla 56 tlye yani 2,85 euro'ya satmak zorundaydınız. (ezcacı satış fiyatı değil, depoya satış fiyatı. depocu bunun üzerine %9, eczacı da %10-25 koyar)

    neredeyse bütün ham maddeler yurtdışından geliyor. euro ve usd'deki enflasyon malum. ham madde sıkıntısı var. firmalar acımadan her çeyrek %5 - 10 zammı yapıştırıyor. bazı ham maddelerde %50 civarı zam var. ama senin fiyatın devlet tarafından sabitlendi. depoya 56 tl'ye mal vermek zorundasın ama bileşiminin içindeki malzemelerin maliyeti bir çeyrek sonra 20 tl'den 25 tl olabiliyor. sonraki çeyrek hooop 30 tl'ye çıkabiliyor. almanya'da bu ürün 294 tl ama senin satış fiyatın baskılanmış ve sabit ve 56 tl. lan böyle iş olur mu? üretme maliyeti, işçilik, enerji, zıpı pırtı derken ilaç firmaları da ''skerim böyle işi, üretmiyorum ben bu ilacı'' diyor. üretmediğimiz bir sürü ruhsatlı ilacımız var mesela. sonra ne oluyor, ilaç bulunamıyor. bulunanların da tüm ham maddeleri, maliyeti tutturmak için çin ve hindistan menşeye döndü. allah o hindistan'ı bildiği gibi yapsın hele. çok şey derdim de neyse. kalitesizlik paçalardan akıyor.

    soruyorum size böyle saçma iş olur mu? olmaz tabii. devlet şimdi euro kurunu 10.75 yapmış ama o da olmaz. bu euro kuru saçmalığı ilk çıktığında mevcut kurun %70i olacak deniyordu. bari bu oran korunsun. euro kuru en az 13.72 tl olmalıdır. ve artan kura göre her çeyrek güncellenmelidir. devlet de talep ettiği zorunlu iskontodan biraz feragat etmelidir. bunun başka yolu yok.

    edit: jet hızıyla ekşi şeylere düşmüşüm. vay arkadaş! aklıma geleydi daha özenli yazardım, zaten modlar tıraşlamış. swh.

  • bugünün iç sıkan haberlerinden biri olmuş. adam atlamıştır, sen çarpmışsındır orasını bilemeyiz de adam yerde yatarken kezban sıkılma ifadesiyle telefondan e-maillerini kontrol etme hareketi nedir be ablam?

    http://gundem.milliyet.com.tr/…/1839142/default.htm

    (bkz: kezban trafikte)

    ek:
    kadına hakaret edilmesini doğru bulmuyorum fakat görüntü ne kadın ne erkek için etik.

    birisi yerde can derdiyle uğraşırken (hele bu yaralanmada bizim de payımız varsa durum daha vahim) gidip o benim önüme atladının derdine düşülmez.

    belki toplum olarak kadından daha duygusal bir tavır beklediğimiz için de tepki büyüyor olabilir ama burada kilit nokta şu: kadın çevredeki "sağlık" görevlilerine adamın nasıl da önüne atladığını anlatma derdinde. burada bir cinsiyet rolü yok; şunu ne erkek yapar ne kadın...

    akabinde gazeteciye gösterdiği "küçük dağları ben yarattım" tavrı da durumu daha itici hale getiriyor ve oklar kendisine çevriliyor haliyle.

  • evet başlığı doğru duydunuz.. olay abd' de geçiyor.. insan hakları konusunda tokat gibi ders vermişler nusret efendiye..

    öncelikle haber linki paylaşalım: buyrun

    olayın özeti ise şu; nusret amerika daki restorantında çalışan garsonları toplu şekilde işten çıkartıyor..

    tabi orası türkiye değil, insan hakları falan sistem tıkır tıkır çalışıyor.. garsonlar mahkmeye gidiyor.. ve olayın iç yüzü ortaya çıkıyor..

    nusret, ''garsonların aralarında bölüşmesi gereken tip (bahşişlere) el atıp bunlardan pay alıyor!!'' 4-5 garson buna itiraz ediyorlar.. ve o garsonlar, işte çıkartılanlar..

    federal mahkeme nusret'e haksız işten çıkartma yaptığı için 250.000 dolar ceza yapıştırıyor.. durur mu? durmaz.. bu garsonların tazminatları alacakları, faizleriyle beraber her şeyi topluyor.. hepsini de nusrete kitliyor bir güzel.. ''al koçum hak ettin'' diyor..

    bize de bu olayı konuşmak kalıyor..verilen kararı batı hayranlığına yormayalım hemen.. adamlar hukuk devleti imiş gerçekten.. batının iyi yanlarını alabilseydik keşke dedirtti bana.. nusret'e gelirsek.. bu adamın artık gelinecek tarafı kalmamıştır.. instagram kullanmıyorum da, kullansaydım da takip ediyor falan olsaydım.. tepkimi koymak adına takipten çıkartırdım diye düşünüyorum.. tabi taktir sizin..

    sonuçta garson bahşişlerine (o da nasıl bi bahşişse zaar artık) göz diken bir adamın 24 milyon takipçisi var bu dünyada..

    edit: (bkz: serebral palsi hastası yusuf'a umut ol)

    bugün bu başlıktan haberim oldu.. dünyada sağlıktan başka her şey yalan.. eğer maddi durumum yerinde ve yardımcı olacak birilerini arıyorum diyorsanız, bi inceleyin derim..

  • istiklal makzume anadolu lisesi'nin efsanevi müdürü zekeriya kara'nın ağzından dökülen müthiş sözlerdir nazarımda. şöyle ki;

    "bu sene öss'de ilk üçe on kişi sokucaz. özellikle lise sonlardan."

    "kızıım konuşmayın. şş sen beyaz gömleklii!"*

    "benim bi hocam vardı rahmetli, şimdi noolmuştur ölmüş müdür kalmış mıdır bilmiyorum."

    "çocuklar hepinizin kurban bayramını ve sevgililer gününü kutluyorum."

    sigara içen öğrenciler kalabalık bir grup halinde tuvalete girerken; "ne işiniz var oğlum tuvaletin önünde? bok mu var lan orda?"

    ve yüzyılın bombası;

    "kızlar ne bu? her okul çıkışında kapı önünde başka okullardan çocuklar, gözümüzün önünde öpüşüyosunuz, sarılıyosunuz... niye bizim okuldaki çocukların suyu mu çıktı? bakayım... cillop gibi hepsi!"

  • üç yol ağzında iki yolu kapatıp tek yolu kaçmak için açık bırakırsın. oradan geçen vatandaş seslenir;
    - naabıyonuzz!
    + direniyoruz.
    -direniyonuz da naabıyonuz?
    +amcaaa tomalara barikat kuruyoruz işte!!
    -bu yolu niye açık bıraktınız?
    + o yoldan da kaçalım diye açık bıraktık amca!
    - evladım bu yol karakola gider.
    + |\_|\_|\_________*^#

  • https://onedio.com/…ibi-yorumlar-yapiyorlar-1053802 bu link çok daha kapsamlı, bunu ekliyorum.

    (bkz: başlık sınırı) köpekten kaçarken kamyon çarpan ve bacağı kesilen kızın annesi açıklama yapmış.

    https://mobile.twitter.com/…tus/1502681161138585602

    antalya'da köpekten kaçarken kamyonun altında kalan 9 yaşındaki mahra'nın annesi derya pınar: "bacağını düşünürken, şu an canını düşünür olduk. son seviye oksijen verilerek yaşatılmaya çalışılıyor. biz çok hayvan seven bir aileyiz. altı kedimiz, 3 köpeğimiz var.

    köpeğin psikolojisini bilirim. onları sokağa terk ederek, çöpün kenarına yemek bırakarak hayvansever olamazsın. o hayvanlar bu şartları zaten hak etmiyorlar. aynı hayvanlar sahipli hayvanlara da saldırabiliyorlar.

    onlara da benim evladıma da yazık. iki tane başıboş hayvan benim evladımın geleceğini çaldı. sokaktaki bin tane hayvanı toplasan benim yavrumun bir tane bacağı etmez"

    günlerce kızın ailesini sucladınız, neden köpekten korkmamayı öğretmediniz diye. utanır mısınız, bilmem...