hesabın var mı? giriş yap

  • büyük depremlerden sonra ölümlerin yaklaşık %20'si kurtarmadan hemen sonra ortaya çıkar. depremlerden sonra hastanın enkaz altından çıkarılması ya da kurtarılmasından hemen sonra gelişen ölüme kurtuluş ölümü denir.

    rescue death adı da verilen bu tabloya, ilk kez 30 yıl önce kuzey italya depreminin ardından santangelo ve arkadaşları dikkat çekmiştir (santangelo ml, usberti m, di salvo e, belli g, romano g, sassaroli c, zotti g. a study of the pathology of the crush syndrome. surg gyn obs 1982, 154: 372-374). daha sonra benzer tablolar 1988 ermenistan ve 199 marmara depreminde rastlanmıştır.

    1- çok sayıda rabdomiyoliz'li olgunun ortaya çıktığı depremlerden sonra, hemen erken dönemde gözlenebilen ilginç (ve üzücü) bir nokta şudur: hasta enkaz altında kaldığı sürece oldukça iyidir, ancak kurtarılmanın (yıkıntı altından çıkarılmanın) hemen ardından hızla kompartman sendromu, hipovolemik şok ve hemokonsantrasyon gelişir; hatta hasta ölebilir (kurtuluş ölümü). enkaz altındaki iyiliğin temel nedeni, molozun kasları tampone edici etkisi ve toksik maddelerin (proton, potasyum, sitokinler) dolaşıma geçmesini önlemesidir. basıncın ortadan kalkması ile hem plazma sıvısı hızla hasara uğrayan kasların içine süzülerek hipovolemiye ve şoka yol açar; hem de reperfüzyon hasarı gelişir. bu sebeple felaketzedelerin tedavisine enkazın altında bulundukları dönemde başlanması önem kazanır.

    2- ilginç bir şekilde, felaketzedeler enkaz altında kaldıkları süre içinde rabdomiyolizin sistemik ve hemodinamik etkilerinden bir dereceye kadar korunmuş durumdadır. ancak kurtarıldıktan sonra, ekstremiteler dekompresyona uğrayınca, (kurtarma ekiplerince beklenmeyen bir şekilde) şok tablosu ortaya çıkar ve hastalar hızla kaybedilebilir (kurtuluş ölümü), (santangelo, 1982; noji, 1992). bu nedenle, hastalar henüz enkaz altında iken tedaviye başlanması büyük önem taşır.
    kurtuluş ölümünün önlenmesi için felaketzede çıkarılmadan önce turnike uygulanması çok tartışılan bir konudur; kuzey amerika ekolü bu uygulamayı desteklerken; avrupa ekolü, amputasyon riskini çok artırabileceği öngörüsü ile turnike uygulamaya karşı çıkar.

    3-italya ve ermenistan depremleri sırasında dikkat çeken kritik bir tablo, enkaz altında iken veya kurtarıldıktan hemen sonra iyi görünen bazı hastaların hızla kötüleşerek ölmesidir; kurtuluş ölümü olarak isimlendirilen bu tabloya muhtemelen travma sırasında ortaya çıkan ağır metabolik asidoz ve bu asidozun ağırlaştırdığı hiperpotasemi yol açmaktadır.
    varsayımlara göre, hasta henüz enkazın altında iken ekstremiteye baskı yapan moloz yığını veya ev eşyaları kastaki dolaşımı engellemiş ve rabdomiyolizin sistemik komplikasyonlarını önlemiştir; ancak hasta kurtarıldıktan sonra kas içindeki metabolitlerin kan dolaşımına geçmesi ölüme yol açabilir (santangelo, 1982; better, 1990; noji, 1992).
    bu anlatılanlara göre, kurtarma ekipleri felaketzedelerin enkazın altından çıkartıldıktan çok kısa bir süre sonra daha fazla kötüleşebileceğinin bilincinde olmalı, mümkünse tedaviye enkaz altında başlanmalı ve ilk saatlerde bu hastaları çok yakından izlemelidir. hasta kurtarılınca, hiperpotaseminin etkilerini kontrol altına almak için sodyum bikarbonat, kalsiyum klorür veya kalsiyum glukonat, insülin ve glukoz infüzyonları hemen gerekli olabilir (noji, 1992).

    kaynak: prof. dr. mehmet şükrü sever / türk nefroloji derneği renal afet koordinatörü / crush (ezilme) sendromu ve marmara depreminden çıkarılan dersler başlıklı kitabı.

  • bazi hayatlarin aynasi olmus dizi.

    kardesimle komsunun evinin duvarina cokmus babama bakiyoruz. o da siyah paltosu ile kapida dikiliyor, tasinan esyalarin ufak kamyona yerlestirenlere arada bir seyler soyluyor. eve daha zaten yeni gelen buzdolabi, camasir makinesi, elektrik supurgesi bizim ona alismamiza firsat vermeden evden gidiyor babamla birlikte. kardesim kulagima fisildiyor "butun kitaplari da goturuyor." "olsun" diyorum. aklim camasir makinasinda, annem gene eliyle camasir yikayacak diye dusunuyorum. yuregim agirlasiyor. "buyuyunce buyuk bir kitaplik alacagim, kitapla dolduracagim" diyor yavasca. "istersen once anneme camasir makinasi al" diye kiziyorum ona, "sen daha buyuksun sen al" diyor, boynunu bukuyor. "buzdolabi da gitti simdi ne yapacagiz" "teldolabi var" diyorum, giden kamyonun arkasindan bakiyoruz uzun sure. annem yanimiza geliyor. kardesim ona mujdeyi veriyor "ablam sana camasir makinasi alacak buyuyunce" yorgun gozleri gozlerimde. "alir tabii niye almasin" diyor, elimizi tutuyor, bosalmis eve giriyoruz, "yatagim hala burada" diyor kardesim seviniyor.
    o kadar guluyoruz ki sonunda agliyoruz gulmekten.

  • asi ve atarlı bir oğlu olduğunu bilen annemden gelen öğüt:

    - aman oğlum, komutanların kızıp da bana söverse sakın ola bi'şey deme; onlar ordaaa ben burda!

    (bkz: anne tipi realizm)

  • bazıları harbiden yaran statuslar:

    "yörüngeye yerleşen ilk türk uydusu "rasat" ilk sinyali göndermiş: "rus uydusu taş taş!"

  • türkiye cumhuriyeti devleti'nin içişleri bakanının kafayı kimseye zararı olmayan, sadece ekmeğinin peşinde koşan insanlara taktığını gösteren yersiz açıklama. suriyeliler diyoruz suriyeliler, problem onlar.

  • tüm dünyada oluyor diye normal olmayacak durumdur. bugün aynı şekilde bir ekmek kuyruğu bile olsa garipsenecek iken, bu durumun kanıksanması tüketim çılgınlığının ne kadar felaket boyutlarda olduğunu gösterir sadece.

  • attığı 81 sayıdan sonra hakkında halen daha "şahsi oynuyor, takım oyununu bozuyor" gibi yorumlar yapılmasının komik kaçtığı basketbolcu. lamar odom'ın şut sokamadığı (1/7 ile oynadı), devon george, kwame brown, sasha vujacic, luke walton gibi skor opsiyonlarının hepsinin tel tel döküldüğü maçta şut kullanmasın da ne zaman kullansın bu adam? patır patır üçlükleri sokarkan "ulan amma şahsi oynuyorum, dur biraz da devon'a pas vereyim, gerçi bugün şut sokamadı daha ama basketbol takım oyunudur" mu deseydi?

  • ben bir anne olarak dün çok ağladım.

    marketten aylık alışveriş yapıyoruz. biz aldıklarımızı paketlerken arkamıza bir kadın geldi kucağında bebeği ile, bir şeyler konuştu duyamadım da, o an odaklanamadım poşetlerle uğraştığım için. gitti.

    çıkışta paketlerle servise bindik bekliyoruz. aynı kadını gördüm uzaktan kesiyorum, bebek maksimum 5-6 aylık. sürekli ağlıyor. kadın hoplatıyor, zıplatıyor kucağında sallayıp sakinleştirmeye çalışıyor. eşime "2 tane süt alalım da verelim" dedim. kadının bir talebi olmadığı için yanlış anlayabilir diye düşündük almadık.

    hala servisi bekliyoruz, hala kadını kesiyorum. çocuk sürekli ağlıyor. kadın susturamadı. bu sefer yoldan geçenlere "abla bakar mısınız? para istemiyorum lütfen bakın" demeye başlayınca fırladım gittim yanına.

    bebeğin biberonu cammış. elinden düşürmüş kırılmış sabah. akşam 8 den bahsediyorum bu arada. çocuk sabahtan beri aç. marketten biberon alıp geri bırakmış parası yetmediği için. öyle mahçup ki.

    biberon 30 tl. 30. 1 paket sigara parası. lanet olsun 30 tl.

    yanıma aldım gittik biberonu aldık, mama içiyor mu dedim, mama da alayım diye. alamıyoruz abla dedi. alışmasın dedi.

    bebek. alışmasın. kalbimi acıtıyor.

    mama alayım dedim, burada bulamam sıcak su dedi. süt veriyorum dedi.

    2 kutu laktozsuz süt, bir tane de biberon aldım.

    allah'ım o çocuk boncuk gibi. kapkara saçlar kapkara gözler. bir de güleç.

    "ya senin karnın mı acıktı yavruuum" diyorum gülerek, o da kıkır kıkır gülüyor. dişi bile yok. dünyadan haberi yok. karnı aç ama gülüyor.

    bir çorabı mavi, bir çorabı turuncu.

    adı paşa.

    cok cok emdi sütü, kurban olurum.

    paşa, paşalar gibi ömrün olsun.

    annesi ben giderken arkamdan "senin kızını da allah bağışlasın, yavrularımız açlık ne bilmesin, çok teşekkür ederim" dedi.

    yavrularımız açlık ne bilmesin gerçekten de.

    bir anneyi 30 liralık biberon, bir bebeğin zaruri ihtiyacı olan süt/mama için iki büklüm yollarda dilenmeyi reva gören insanlar da yerin dibine batsın.

    paranız da batsın, pulunuz da, aç gözlülüğünüz de.

    ben de anneyim. çok kanıma dokundu. gerçekten çok ağladım. servise bindim, eve gelene kadar ağladım. kızıma baktım. ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. paşa, çok şanslı ol dilerim ki. hiç aç kalmayacak kadar şanslı ol bebeğim.