hesabın var mı? giriş yap

  • anlayışla karşılanması gereken insanlardır.

    neden anlayışla karşılanmalılar?

    "bir yere bir kez gitsem bir daha unutmam" diyen insanlar ile "bir yere on kez gitsem hala yabancısıyımdır" diyen insanlar arasında "sabır taşı çatlatacak" ölçüde fark bulunması normal çünkü. kimisinin görsel hafızası kimisinin isim hafızası güçlüdür. anne repliğiyle her şey "yapı meselesi".

    peki böyle insanlarla iletişimde gereken püf noktalar nelerdir?

    1) cadde, kavşak ismi söylenmemeli.
    + ya bak, şimdi şu bilmem ne kavşağından sola dönüceksin.
    - ne kavşağı?
    + şu cadde ile bu caddenin kesiştiği kavşak var ya?
    - mavi ekran.

    2) daha önce en az on kez gitmediği bir yerde buluşma teklif edilmemeli.
    + şu binanın, kafenin vs. önünde buluşuruz işte.
    - nerdeki o?
    + bilmem ne caddesindeki var ya.
    - 1. maddeyi takriben mavi ekran.

    3) en iyi yol bildiği yoldur. kısa yol anlatıp kafa karışıklığına mahal verilmemeli.
    + niye ordan uzatıyosun ki yolu, şu caddeden sola saptın mı direkt buraya çıkarsın.
    - 1. maddeyi takriben mavi ekran.

    4) "şurayı biliyor musun?" sorusu yöneltilmemeli.
    + şurayı biliyor musun?
    - gitmiştim ama... (ses kısılır git gide çünkü gitmiş olması bildiği anlamına gelmez onun için)
    + gittiysen bak orda şöyle büyük bir şey binası var, ordan bıdı vıdı bıdı vıdı... (aynen böyle geliyor kulağa o kelimeler, dinlemeyi toptan bırakıyor sonra da.)
    - şurayı mı diyosun?
    + haydaaaaaa, nereye gittin sen ya!
    - mavi ekran.

    5) ellerini kullanarak yön tarif ederken daimi olarak yanlış yönü gösterdikleri görmezden gelinip sürekli uyarılmaktan vazgeçilmeli. ayıp yani.
    - ya işte sonra (eliyle işaret eder) şurdaki şey var ya.
    + yalnız o orda değil.
    - amaan neyse işte... ("söylemesen ölürdün yani" mecazi bakışı hediyemiz)

    6) kendilerine aşağıda belirttiğim soru kalıpları yöneltilmemeli:
    + nasıl bilmezsin ya? (yer yön sıfır modelim ben. üretim böyle)
    + hiç gitmedin mi oraya? (gittim ama bilmiyorum ki)
    + nerden gidiceğini anladın değil mi? (eeee sanırım ama tamamen anlamış değilim)
    + nasıl bulamadın? (nasıl nasıl bulamadım, bulamadım işte)
    + nerdesin sen alla aşkına? (ah bi bilsem)

    7) hepsinin ötesinde en kolay çözüm için:
    - nereye gelicem ya da bir yerde buluşup mu geçicez?
    + ben seni evden alırım + hani yüz kez buluştuğumuz yer var ya, ordan seni alırım + sen orda dur, ben seni alırım. + ben seni alırım, alırım, alırıııım...
    - çok teşekkür ederim gerçekten, çok çok çok teşekkür ederim gülücükler ler ler (mutluluktan ölüyorum bakışı hediyemiz)

    benim de mensubu olduğum bu insanlara sinirlenilmesinin, bağırılmasının anlamı yok gerçekten. her şey daha da karmaşıklaşıyor sonra. o yer yön duygusu yoksa yoktur. öylece kabullenmek ise bir erdemdir.

  • 10 sene oncesine gidemeyeceksem pek bir manasi olmadigindan
    5 kurus dahi odemeyecegim tekliftir.

  • gerçekten anlamıyorum. coğrafi olarak mükemmel seviyede turistik ve bereketli toprakları olmasına rağmen ;
    - ekonomide başarısızız.
    - turizmde başarısızız.
    - futbolda başarısızız.
    - eğitimde başarısızız.
    - sanatta başarısızız.

    söyleyeceklerim bu kadar.

  • yurdum otobüslerinde sık şahit olduğum bir durumdur. daha çok aşırı kalabalık otobüslerde görürüm bunu. tıklım tıklımdır durum. önden binenler basamaklarda sıkışmıştır. o ara bir yurdum insanı kendini hemen şoförün yanına atar, orada dikilir. bir süre böyle giderler. sonra şöyle şeyler yaşanır.

    yolcu: bu saatte bu kadar kalabalık olmazdı amma..
    şoför: (sinirli) evet.
    (sessiz bir dönem yaşanır)
    yolcu: bak bak. şu minibüsün yaptığı hıyarlığa bak.
    şoför: hemşerim biraz geriye gider misin, aynayı göremiyorum.

  • bilinç; bilinçlilik hâli (system conscious/sys cs) bir kimsenin çevresinde olup bitenleri zihnen yorumlaması ve her şeyin gerçekçi düzeyde farkında olmasıdır.

    ingilizce'de consciousness; (bilinç) kelimesinin; 'kendinin varlığına duyarlı veya farkında olmak' şeklinde tanımı ilk kez 1620 yılında, 'being conscious = bilinçli olma(k)' tanımı ise ilk defa 1678 yılında verilmiştir. kelime kökenini latince'de 'bilmek ve bilgileri diğerleriyle birleştirmek' anlamına gelen conscius ((con-scio) sözcüğünden almaktadır.

    almanya'da da bilinç ve bilinçli olmak fiili anlamına gelen bewust –'bewusststein sözcükleriyle yaklaşık aynı dönemde dolaşıma girmiştir.

    bilinç, pozitif bilim perspektifinden fiziksel ve kimyasal süreçlerin yan ürünüdür. ancak birkaç bin yıldır bilincin yapısını inceleyen filozofların ve bilim insanlarının araştırmalarına rağmen mahiyeti tam olarak çözülemeyen bilinç kavramı gizemini korumaktadır. bu nedenle çok tartışmalı bir mesele olan bilinç kavramına ilişkin detaylı bir tanım vermek pek kolay değildir, bilinci tüm bileşenleriyle çözmek, iç yüzünü tam olarak anlamak ve anlaşılır kılabilecek şekilde açıklamak da zordur. bilimsel zeminde yapılan yüzeysel bir değerlendirme bilinci genel hatlarıyla kavramak için faydalı olabilir:

    “kişi(ler), gerek zihinsel süreçlerinin anımsanabilir, gerçeklik sınamasına (reality testing) uyumlu, anlamlı ve bulunduğu koşullara uyum sağlayabilecek kelimelerden oluşan cümleleri, gerek düşünsel süreçlerini ve gerekse ifadelerinin iletişimsel açıdan yönlendirebilirliği kriterlerine bakılarak, bilinçli sayılırlar."

    freud'a göre, insanın bilinçliliği, bilinçötesi yaşantılara kıyasla çok daha dar ve yüzeysel bir fonksiyondur. bilinçlilik için çok miktarda psişik enerji gerekir ve bu enerji ruhsal süreçlerden sağlanır. herhangi bir anda, zihin genelde tek bir şeyle meşguldür, fakat zihin sürekli sabit değildir; bir fikirden diğer bir fikre veya bir anıya geçişler de yapılır (mobility).

    bilinçli algı sisteminin işleyişi bir radar gibidir dolayısıyla dış dünyadan alınan uyarı akışı nedeniyle zihin, önemli bir olay ya da tehlike içeren bir sinyal algıladığında, 'bilinçötesi'nden fikir ve anı şeklinde destek alabilir. bilinçötesi deneyimlere dair gereksinim bittiğinde, zihin tekrar normal fonksiyonlarına devam eder.

    freud, prensip olarak, bilinç kavramını, motor etkinliği kontrol eden, iç ve dış dünyalardan gelen uyaran ve dürtüleri kaydedip depolayan; buna paralel psişik enerjinin dağılımında çok önemli bir göreve sahip 'dikkat duyu aygıtı' şeklinde değerlendirmiştir.

    bilinç, üstte ele alınan veriler ışığında bilinçötesi ya da yaygın tabirle bilinçaltı veya bilinçdışından bağımsız değildir. öyle ki alman yazar goethe de spinoza'dan referansla bilinç ve bilinçötesini; "yaratıcı düşüncenin oluşumu için gerekli ve insan zihninin ayrılamaz iki bileşeni" diye tanımlar.

    bu yüzden bilinçötesinde de biraz bahsetmek gerekli diye düşünüyorum.

    bilinçdışı = bilinçaltı= bilinçötesi ingilizce 'unconscious'un türkçe karşılığıdır. 'bilinçdışı' sözcüğü daha popüler olsa da freudyen ilkelere bağlı psikanalistler, 'bilinçötesi' terimini kullanmayı tercih ederler. bu iki kalıp arasında kavramsal açıdan pek bir fark yoktur. bilinçötesi fazında işlevsellik, bireyin bilincinin kontrolü dışında otomatik seyreder.

    bilinçötesi'nin varlığının somut delillerle ortaya koyulması ve ispatlanması mümkün değildir. daha çok sezgisel bir alandır. ama sembolik rüyalar, nevrotik semptomlar, hipnotizma, post hipnotik telkin (post-hypnotic suggestion), çoğul kişilikler (multiple personalities), günlük yaşantılar sırasında oluşan ve genel anlamda freud sürçmesi diye de bilinen dil sürçmeleri (fehlleistung) -unutkanlıklar; otomatik yazma fenomeni (automatic writing) ve bunlara benzer durumlar bilinçötesinin varoluşuna kanıt olarak gösterilir. bu tipte istem dışı refleksler sırasında bilinçsel kontrol devreden çıkmıştır. psikotik akıl hastalıkları bilinçötesi fenomenlere dair deneyimlerin yaşantılandığı klinik tablo şeklinde tanımlanır.

  • tam 2 saattir iki kadin mermer ovuyoruz. elimizle. bol bol su. sandaletlerim islandi. olsun. bas kismini ov diyor annem. zambaklar kok salmis iyice. cok guzeller diyorum. mermeri ov diyor. ovuyorum iste anne. elimle hem de. simdi arkadaki mezarligin kenarina oturdum. yaktim bir sigara. guzelce ovdugum mermere bakiyorum bir de islak mis gibi kokan topraga.

    cok guzel oldu diyor annem. tertemiz oldu kocam. bayram temizligini de yaptik.

    "ıyi bayramlar baba, keske burada olsaydin."

  • (edit: bu örnek dan ariely'den alınmadır)

    a'li b'li c'li orneklerden kafam karisti diyenler. yanliz degilsiniz. yalniz da degilsiniz. yemeyip icmeyip internetleri arastirdim, gercek dunyadan bir ornek buldum:

    muhim bir dergi uyeligi durumu var. big okazyons. iki secim sunuluyor:

    1) sadece online materyale erisim: 60 dolar
    2) hem online erisim var hem de fiziki dergiyi postaliyorlar: 125 dolar.

    kicindan basindan elektronik alet cikan biri oldugum icin ilk opsiyonu seciyorum. insanlarin yuzde 68'i de boyle secmisler.

    peki simdi ortaya decoy'u koyuyorum. nedir:
    3) sadece fiziki dergiye uyelik (online erisim yok): kac? o da 125 dolar.

    noldu simdi? durduk yere 2'nin cok hesapli bir alisveris olacagina kanaat getirdim. bu uc secenek de varken ucuz olanini sadece %16'miz secmis, pahali olani ise %84. (decoy'u, yani yemi tabii ki kimse secmiyor).

    bu kadar basit bir yontemle, pahali urunu secenlerin yuzde 32'den 84'e firlamasi, tur olarak, hatta ben diyeyim genus, siz deyin phylum olarak topyekun ne kadar dangalak oldugumuzun kanitidir. bu islerle ugrasan bir pazarlamacinin, kendini diger insanlardan ustun hissetmemesine, acima ve empati duygularinin tamamen yitirmemesine, tuketimden baska hicbir deger yargisi bulunmayan manipulasyon uzerine kurulu o asalak sektorde bir omur boyu surecek kariyerine sevkle baslamamasina imkan yok.

    hicbir ek getiri olmadan butcesinin iki katina cikabilecek kadar ihtiyaclarindan habersiz yaratiklar olarak, liberal ekonomi baglaminda rasyonel karar vericiler olmaktan ve bu yolla serbest piyasanin insanligi surekli gelismeye itelemesinden bahsetmek biraz absurd.

  • iyi yapmışlar. hatta az bile yapmışlar. adamlar soykırıma uğrarken geç de olsa bir tek amerika devreye girmişti. müslüman dünyası kılını bile kıpırdatmamıştı. kadın, çoluk çocuk tecavüze uğrayıp, katledilirken nerdeydi bu araplar? bosnalılar şimdi vefa borçlarını ödemişler. onu bile çekinerek yapmışlar. o yüzden eleştirmeye kimsenin hakkı yok. o travmaları yaşamayan bilemez. tabi sonuçta trump'ın da rezil olması ayrı bir güzellik.

  • ben açıyodum bu numaraları ve karşımdaki kadın erkek demeden yürüyodum. çok tatlısın çok kaslısın falan filan derken baya baya blacklist e alınıyorsunuz. birinde ofisin nerde, çiçek göndercem kısmına kadar gelebilmiştim.