hesabın var mı? giriş yap

  • savulun, liste yaptim:

    -denizde ufuk cizgisinin arkasinda selale var ve deniz oradan asagi dokuluyor sanirdim.

    -dunya'nin bir kure seklinde oldugunu biliyordum ama bizim kurenin uzerinde degil de ic katmanlarinda yasadigimizi saniyordum.

    -dunya'da sadece 2 ulke oldugunu saniyordum: turkiye ve abd. zira televizyonda ya turk filmi oynardi ya amerikan filmi oynardi.

    -dunya'da sadece muslumanlar ve hiristiyanlarin oldugunu saniyordum. muslumanlar'in "allah'a" hiristiyanlar'in "tanri'ya" inandigini ve bulutlarin uzerinde allah ile tanri'nin surekli gurestigini, kah birinin kah otekinin galip geldigini saniyordum. tabi ki iki tanri da voltran seklindeydi.

    -ezan okundugunda dunya'da olmus tum ruhlarin bir yerde toplandigini ("summon edilme" seklinde) saniyordum. hatta ezandaki "hayalel selah" bolumunu "hayalet ol sen gel" seklinde saniyordum. yani ezan gunde 5 vakit gerceklesen bir ruh cagirma seansiydi bana gore.

    -solucanlarin yavru yilan oldugunu, buyuyunce tam yilana donustugunu saniyordum.

    -ali kirca'yi levent kirca'nin kardesi saniyordum.

    -sadece yaz mevsiminde antalya'ya gittigimiz icin antalya'da mevsimin surekli yaz oldugunu saniyordum. bir kere ekim ayinda gitmistik ve havayi yagmurlu gorunce resmen kultur soku yasamistim. antalya'da ilk kez yagmur gorunce ufkum genislemisti.

    -degisik dillerin harflerin farkli kodlanmasi seklinde oldugunu saniyordum. mesela turkce'deki "a" harfi ingilizce'de "e" seklinde. yani sadece harflerin yerlerini degistirerek yeni diller uretildigini saniyordum. bu durumda bir dilin alfabesini ogrenince o dili ogrenmis oluyordunuz. keske o kadar kolay olsa.

    -4-5 yaslarindayken fenerbahce, galatasaray gibi takimlarda oynayan futbolcularin 13-14 yaslarindaki gencler oldugunu saniyordum. o zamanlar 13-14 yas gozume ne kadar buyuk gozuktuyse artik.

    -filmlerde olenlerin gercekten oldugunu saniyordum. hatta cesitli filmlerde olen aktorler icin "adama bak ne kadar fedakar, coluk cocuguna para kalsin diye gonullu olarak olmeyi kabul etmis" diye bakiyordum.

    -omrumun ilk yillari izmir-istanbul-antalya ucgeninde gectigi icin turkiye'yi bu uc sehirden ibaret saniyordum.

    -temel reis'in (popeye) turk yapimi bir cizgi film oldugunu saniyordum.

    -ulkedeki tum koylerde kibar feyzo'daki maho aga gibi bir aganin oldugunu, hatta koyleri resmi olarak agalarin yonettigini saniyordum. ilkokulda hoca yerlesim birimlerinden bahsederken "koyleri muhtarlar yonetir" dediginde "aga yonetmez mi?" demistim, hocayi guldurmustum. ha bir de memlekette her evlenen mutlaka baslik parasi oduyor saniyordum.

    -futbolda turnuvalarda nasil mac berabere biterse penaltilara gidiliyorsa basketbolda da ayni sekilde serbest atislara gidiliyor saniyordum. hayatimda ilk kez bir basketbol maci uzatmalara gidince heyecanlanmistim ama serbest atislara gecilmedigini gorunce hayalkirikligi yasamistim.

    -yaser arafat'i metin akpinar saniyordum.

    -can dundar ve mithat bereket'i kardes, ikisinin babasini da mehmet ali birand saniyordum.

    -1994 dunya kupasinda turkiye ile abd arasindaki saat farki yuzunden maclar abd'de gunduz oynansa da turkiye'de gece saatinde yayinlaniyordu. ben de maclari izlerken "vay be amerika'da ne teknoloji var, adamlar gece vakti stadyumu gunduz gibi aydinlatmislar" diyordum.

    -ay'in nasil olup da surekli sekil degistirdigini merak ederdim ve kendi kafama gore bir teori uretmistim. bu teoriye gore ay normalde yuvarlakti ama arada sirada meteorlar veya diger gok cisimleri tarafindan vurulup olusan darbe sonucu bir parcasini kaybediyordu. bir sure sonra da kesilen tirnak nasil uzuyorsa ay da bir sekilde eski haline geliyordu. sonradan olayin basit bir isik/golge oyunu oldugunu ogrendigimde epeyce hayalkirikligi yasamistim cunku benim teorim daha eglenceliydi.

    -halit kivanc ve cenk koray'i kardes saniyordum. ayni zamanda kemal sunal ile halit akcatepe'nin de kardes oldugunu dusunuyordum. munir ozkul ile adile nasit'in evli oldugunu saniyordum.

    -street fighter'daki ken, ryu, guile gibi karakterlerin gercekten de yasadigini ve ayni oyundaki gibi kendi aralarinda surekli dovustugunu saniyordum.

    -asilarak idam edilmenin kurbanlik hayvan gibi kancayla sirttan asilma seklinde gerceklestigini saniyordum. ilk kez boyundan iple asilma oldugunu ogrendigimde de olumun kafanin kopmasi seklinde gerceklestigini sanmaya baslamistim.

    -susam sokagi gibi kuklali programlarda kuklalarin icinde insan var saniyordum. kisaca kuklalarin uzaktan iplerle degil de kostum seklinde giyilerek hareket ettirildigini saniyordum.

    -futbol musabakalarinda futbolcular aralarinda hic konusmuyor saniyordum. ceza sebebiyle seyircisiz bir mac gordugumde, oyuncularin kendi aralarinda ne kadar konustugunu gorunce saskinligimi gizleyememistim.

    -kibris turkiye'nin bir parcasi saniyordum.

    -fatih sultan mehmed koprusunu fatih sultan mehmed insa ettirdi saniyordum.

    -tansu ciller'i suleyman demirel'in kizi, mesut yilmaz'i da turgut ozal'in oglu saniyordum.

    -kirmizi baslikli kiz, kulkedisi gibi bir cok masalin turkiye'de gectigini saniyordum.

    -mahmut hekimoglu'nu ferdi tayfur'un abisi saniyordum.

    -ali uyanik karakterini ferhan sensoy canlandiriyor saniyordum.

    -o zamanlar naim suleymanoglu, hamza yerlikaya gibi surekli olimpiyatlarda madalya kazanan atletlerimiz oldugu icin ulkecek olimpiyatlari domine ettigimizi saniyordum. sonradan ulke olarak olimpiyatlarda pek sesimizin solugumuzun cikmadigini ogrenince epeyce hayalkirikligi yasamistim.

  • 24 şubat 2014 fox tv ana haber bülteninde canlı yayında bir dakika bile sürmeyen, ama çok şey anlatan bir derstir.

    fatih portakal başbakanın devlet bahçeli ile ilgili kullandığı "mhp lideri aile nedir çocuk nedir bilmez" zırvasıyla ilgili bir haberde sonra tam karşısındaki kameraya baktı ve;

    “ben çocuksuz bir aileyim. eşimle ben varım, istedik allah bize vermedi. ama başbakan o sözü söylediği gün, cumartesi günü gerçekten çok kızdım, inanın şu anda bile tüylerim diken diken oluyor ve eşim göz yaşı döktü, bu yüzden bu sözlerden dolayı, belki bizi kastetmedi, bahçeliyi kastetti ama insan ister istemez alınıyor ve eşim benim bu sözlerden dolayı göz yaşı döktü, kimsenin eşime göz yaşı döktürmeye hakkı yok, başbakanın dahi yok…

    onun için siyasete lütfen ne aileyi karıştırın ne çocuğu karıştırın. ne yapacaksanız yapın ama bu kutsal öğeleri lütfen karıştırmayın allah aşkına rica ediyorum sizlerden, insanları da üzmeyin”

    dedi.

    ayar değildi, kesinlike ayar değildi, sadece kovulma pahasına da olsa, başka bir televizyonda iş bulamama riski de olsa, başbakana karısının göz yaşlarının hesabını sordu elinden,dilinden geldiğince. haddini bil dedi.

    umarım bu haber bülteni de varank-kurank danışmanlar tarafından dinlenmiştir de, birileri alması gereken dersi alır, ya da utanır.

    tabi hala utanma duygusu kaldıysa.

    not: fatih portakal'ın gazeteciliğini falan bilmem, ama bildiğim bir şey varsa bu gece onu evinde kocasıyla gurur duyan bir kadın karşılayacak.

    not-2: link soran arkadaşlar var, anlamıyorum o işlerden ama ileten olursa paylaşabilirim. 2 fox tv ana haber bülteninde canlı yayında bir dakika bile sürmeyen, ama çok şey anlatan bir derstir.

    bu da link http://www.youtube.com/watch?v=wivl7mpyeqw

    edit: tarih sinirden 2012 yazılmış, uyaran shaaborz'a teşekkürler, link için de vayanasinisayinseyirciler ve embraceown'a teşekkürler

  • erşan kuneri'nin sesiyle değil, kendi ses tonuyla oynamış. o yüzden erşan kuneri değil de, sarı saçlı ve bıyıklı cem yılmaz izliyormuşum gibi oldu.

  • (bkz: halkgunu)

    ev arkadaşım arada sırada şifreyi kaldırıp ağ ismini bu şekilde değiştirirdi. pambık gibi bir kalbi vardır vesselam.

  • başıma gelen bok gibi durum…

    2 gün önce evlendik, çıkıp tatile geldik.
    tamamen tesadüf eseri zaten şüphelendiğim bir kadınla aldatıldığımı öğrendim.

    hayatımda hiç bu kadar boktan, anlamsız bir durumun içinde bulmamıştım kendimi.
    bir insan hayatındaki insanı hem aldatıp hem neden evlenir? 2 gün geçmişken alınan ayrılık kararı ailelere nasıl açıklanır? peki ya aldatıldığım günler… anlar… iş çıkışı yorgun argın sırf düzen otursun diye eve iş yapmaya gittiğin anlarda bile evleneceğin insanın o’nunla olduğunu, seni aldattığını öğrenmek… bilen bir ton insanın olduğunu görmek… onların da nikaha gelmesi ve sana acıdılar mı arkandan mı güldüler düşünürken kendini düşünceler arasında kaybetmek… seni aldattığı anlarda saf saf hazırlıklarla ilgili bir şeyler gönderip sorduğunu fark etmek…

    hayatımda daha büyük kötülük, daha büyük kalpsizlik çok az görmüşümdür. daha bir konfor alanımın bile olamadığı evden 900 km uzakta, evsiz ve kimsesiz stresten gebererek kalakaldım. ailelere açıklamak… 2 gün önce kutlama yaptığın insanlara açıklamak… sonra hop bir anda tekrar hatırladığın ‘salak yerine konmuşluk’ duygusu.

    kimseye açıkça bahsedemiyor olmak, bir sevdiğine sarılıp haykıra haykıra ağlayamamak…
    gerçekten delirmelik bir şeyin içine insanın hayatındaki ‘en mutlu günleri’nden birinde düşmek benim gibi güçlü geçinen biri için bile çok dağıtıcı, çok çok zor bir şeymiş.

    allah iyi insanlarla karşılaştırsın duası bu insanlar yüzünden var. keşke beni de allah iyi insanlarla karşılaştırsaydı da bu duyguların altında ezilmek nasıl bir şey hiç bilmeseydim.

    ekleme: öncelikle yazılan destek mesajlarına ve entrylere teşekkür ederim. dönemiyorum ama okuyorum. entrylerde de mesajlarda da nasıl öğrendiğim sorulmuş: bilen, masamıza oturmuş bir arkadaşının kendisine attığı ‘silmenin unutulduğu’ bir mesaj sayesinde öğrendim. deştim, dahasını öğrendim.

    “şüphelendiğin biriyle neden evlendin” diyenlere ne diyebilirim ki çok haklılar.

  • duygularıma tercüman olan bir durum tespiti. kaşağı'yı okuduğumdan beri hala mutlu olmam gereken anlarda kötü bir şey olacakmış zannediyorum ve mutlu olamıyorum.

    şu an hala okutuyorlarsa çocuklara geçmiş olsun.

  • 5 gün değil ama en azından 1 gün verilmesi gerçekten hak olan izindir. sadece karın ağrısıyla açıklanacak bir sıkıntı değil çünkü miden bulanıyor, başın ağrıyor tüm bağırsak sistemin çöküyor. işe giderken toplu taşıma falan da kullanıyorsan gerçek bir işkence. bunun az -çok tehlikeli iş grubuyla da alakası yok. ofis çalışanıyım yine olmuyor. ki acı eşiğim epey yüksektir. ayda 1 günden kimse batmaz bence. insanlık hakkı kadar doğal bir hak bu da.

  • (viskiden hiiç anlamayan ben ve zihni bulanık tekel şop adamı arasında geçer)

    - viski alıcam, neler var?
    - old mac satmıyoruz canım.
    - old mac ne? viski mi?
    - evet ama burda yok, aşada market var oraya sor.
    - neler var peki başka?
    - ucuz viski olarak old mac var..
    - amca hani yoktu old mac?
    - aşağıdaki markette var dedim ya evladım.
    - off boşver yaa... cube var mı?
    - bilmiyorum canım, aşağıdaki marketin sahibiyim ben, arkadaşın yerine bakıyorum.
    - ooooldu...

  • verilecek her türlü cevabı kapsayan üstbaşlık. maksat kapitalizmi iyice vahşileştirmekse, bu sorunun gerçekten de hiçbir cevabı yoktur.

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - verilen ücret çok azdı.

    ... hmm para insanı demek...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - iş yoğunluğu çok fazlaydı.

    ... tembel bu...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - kendimi farklı alanlarda geliştirmek istedim.

    ... bi bok bilmiyo bu. tecrübesiz...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - kendimi farklı alanlarda geliştirmek istedim. (v2)

    ... sebatsız bu. sıkılır 3-5 gün sonra...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - yönetimle ilgili problemler vardı.

    ... geçimsiz demek ki, ya da asi personel. bela olur...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - çok uzakta olduğu için gidiş geliş sorun oluyordu.

    ... zora gelemez bu. istediğim gibi sömüremem...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - ailevi bir meseleden dolayı istanbul'dan bir süre ayrılmam gerekliydi.

    ... bu üç gün sonra "ailem" der, "hastalık" der, o der bu der memleketine döner. bayramlarda da çalışmaz. olmaz...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - çünkü eşşeğin zkinden dolayı.
    - ha bu olur bak.