hesabın var mı? giriş yap

  • ölüm tarihi 06 kasım 1553'tir.

    babası tarafından boğdurulması, istanbul beyoğlu'ndaki ünlü semte ismini veren üvey kardeşi cihangir'in derin üzüntü yaşamasına ve bunun sonucunda da söz konusu vak'adan 21 gün sonra girdiği şokla 22 yaşında vefat etmesine neden olmuştur. mustafa'nın boğdurulmasında payı olduğu yönünde kamuoyunda kuvvetli kanaat bulunan aleksandra lisovska'nın aynı olay dolaysıyla en küçük oğlunu* kaybetmesi, aslında bu olaylar silsilesi akabinde herkesin**** acı çektiğini göstermektedir; koskoca imparatorluğun geleceğinin değişmesi de cabası.

  • rte'nin sesinden şöyle bir yorum alır muhtemelen:

    bunlar şişman yav.* yav siz bunların nasıl yemek yediğini biliyor musunuz?* bakın şunu çok net söylüyorum. bun-nar be-nim tüyü bitmemiş yetimimin...* hakkını yiyorlar hakkığnı... lok-ma-sı-nı ağzındannn alıyorlaaar...* yav sen bu şişmanlara nasıl arka çıkarsın?... nassıığlll alkış tutarsın bana açıkla bi' ey cehapeğ?!... bunu da bitireceğiz... hiç kimsenin merakı olmasın... evde yoğurtla cips yiyorlarmış, geceleri çiğ köfte partisi veriyorlarmış, kola-soslu fıstık eşliğinde film izliyorlarmış... hepsinden haberimiz var yav. inlerine gireceğiz inlerineeğ!!!*

  • kiralık ev ilanıma koca koca renkli puntolarla "aracılar, komisyoncular, emlakçılar aramasın, kesinlikle cevap vermeyeceğim" yazmama rağmen bir haftada posta kutuma düşen 44 mesajın 23'ü bu yüzsüz, arsız, soyguncu, dolandırıcı, ahlaksız, lümpen, yavşak,... güruhtan gelmiş. isimler değişik ama tüm mesajlar tek şablondan çkmış gibi: "rapido bey, falanca muhitte emlak ofisiyiz, sizin eve haftasonu müşteri getireceğiz, sizden komisyon da almayacağız, iletişim no.su alabilir miyiz, saygılar" bir de şu modeller var "rapido bey, ofisimizi yeni kurduk, sadece portfoyümüzü artırmak için sizden komisyon almadan evinize müşteri bulmak isteriz. bir iletişim no.su alabilir miyiz?" ha bu arada bu kadar düzgün cümleler kurmuyorlar tabii ki, bu anlama gelecek birşeyler geveliyorlar.

    "ulan efendi! ben mülk sahibi, satıcı olarak internet kullanıcısıyım, kiracı adayı da müşteri olarak internet kullanıcısı, sen de aracı olarak internet kullanıcısısın. oturduğun yerden internet üzerinden müşteri ile satıcıyı buluşturup havadan para kazanacağını sanıyorsan babayı alırsın.

    not: emlakçı tayfasına çok acayip kılım. sizi gidi kan emiciler sizi

  • (bir gün arabayla kreşten dönüyoruz)
    ben- naaptınız bakiim bugün okulda(kreş)?
    o- (3,5 yaşında..) hiçbişi....

    (başka bir gün)
    ben- naaptınız bakiim okulda bugün?
    o- hiçbişi

    (bir başka gün)
    ben- ......... (sessizlik)
    o- ........
    ben- .........
    o- baba!
    ben- efendim oğlum?
    o- bugün okulda naaptığımızı sormicak mısın?
    ben- (sevinç, ilgi ve merakla) aaaa eveett... naaptınız okulda bugün?
    o- hiçbişi...... hihohahahahaa......
    ben-?!?!?!

  • kariyerinin başı stabil değil. öyle olunca gerisi de düzgün gitmiyor işte.

    durant bence sonics taşınmamış olsa şu an seattle efsanesiydi ve ordan asla ayrılmamıştı. amerika'nın büyük şehirlerinden birine gidip bir sene sonra köy takımında oynamak zorunda kaldı. oklohama denen yer çankırı, yozgat gibi bir yer orası için. gece hayatını veya sosyal hayatı geç sıradan bir hayat bile yok. o yüzden asla orayı sahiplenmedi, ki zaten zihinsel bir engeliniz yoksa oklohama'yı niye sahiplenesiniz.

    bugün gsw 87678968 milyon dolar lüks vergisini düşünmeden ödüyor, niye çünkü daha fazlasını kazanıyor, amerikanın en paralı yerinde adamlar. 500 gömse takıma bir milyar kazanıyorlar. ya da kulübün değeri artıyor yine karda oluyorlar.

    okc durant, harden, westbrook üçlüsünü tutamadı elinde üç beş milyon lüks ödememek için. çünkü şehrin bir geri dönüşü yok. ben hiç para harcamam, lüks dışında kurabildiğim takımla şampiyonluk kovalarım diyorsan kendini kandırırsın. ki finalde tren gibi üstlerinden geçildi, bir daha da oraya çıkamadılar. hep salary cap içinde bir şeyleri eksik bırakarak sezona girdiler.

    özetle durant okc gibi boktan bir takımdan daha fazlasını hak ediyordu. orda senelerce süründü.

    sonra gsw'ye gitti sırf bütün bir takımla oynamak için. ama orda da zaten 6-7 senedir hep beraber olan bir çekirdek vardı, onlar kabul etse bile insanların algısında asla gsw'nin bir parçası olamadı. gsw ve durant oldu. doğal olarak yine bütünleşebileceği bir yerde değildi, ayrıldı.

    nets falan artık tüy dikme aşamaları. durant inanılmaz yeteneğiyle kariyerinin başında 4-5 büyük şehirden birine veya sas gibi kültürü derin bir takıma gitseydi belki mj gibi 6 yüzük alacaktı. ama işte kader maalesef seattle'da bir sezon oynayıp ardından 8 sezonunu heba etti.

    mesela hep curry'den önce iki pg seçen minnesota için ne fırsat kaçırdı diye konuşulur. minnesota curry'i seçse biz curry kim belki hatırlamazdık bile, belki arada giren eli düzgün oyuncu olurdu. görev adamı olurdu. zaten 50 kere bir yerlere takas edilirdi. çünkü orası minnesota, orası oklahama. bak wiggins o lanet yerden iki sezon ayrıldı şampiyon takımın en önemli oyuncularından birine dönüştü.

    konuyla alakasız ama mo bamba serbest kaldı galiba, inanılmaz potansiyel ama orlando'da hiçbir boka karışmayan sıradan basketçiye dönmüştü. keşke gsw alsa yağ gibi akar orda.

    neyse özetle nba draft sistemiyle, salary sistemiyle bazı oyuncuların kariyerlerini onlardan bağımsız rezil edebilir veya yükseltebilir. durant bunun en dramatik örneği.

    bence tarihteki en yetenekli oyuncu. evet, herkes dahil. ama işte en büyük veya en başarılı olmak için bu yetmiyor.

  • darısı diğer gurbetçilerin başına, amin.

    düzen:
    hayır efendim benimkisi kıskançlık değil.
    benim tepkim bu ucuz anadolu kurnazlığına.
    benim tepkim nerede olursa olsun yasalara uyulmamasına.
    benim tepkim bu ülkede yaşamayıp, bu ülke insanının nasıl ve kimler tarafından yönetileceğine karar veren gurbetçilere.
    burada sağ partiye oy ver, ama yaşadığın memlekette sol partiye oy ver, mantık bunun neresinde?
    ülkesini sevmek bunun neresinde bana bunun izahını yapın bende yazdığımdan vazgeçeyim.
    geçiniz efendim.

  • türkiye'nin en uzun süren ve belki de en sevilen dizisi bizimkiler'de cemil içerdi.

    benim adım cemil kimse bana karışamaz diye de bağırırdı camdan.
    ah cemil amca ah... bırak senin birana artık nelere karışılıyo buralarda.

    ne güzelmiş o günler. öyle ya da böyle mutluymuş insanlar.