hesabın var mı? giriş yap

  • bu bölümden mezun olursanız inanılmaz bir genel kültür elde edersiniz. biraz da kendini geliştirmeyi seven biriyseniz her alanda bir söyleyeceğiniz olur. hele iyi bir üniversitedeyseniz sadece edebiyatla sınırlı kalmazsınız. psikoloji, felsefe, film/tiyatro eleştirisi, çeviri, tarih ve hatta fen dersleri bile alırsınız. lakin türkiye şartlarında yapabileceğiniz en iyi şey akademide devam etmektir. öğretmenlik bölümüyle karşılaştırmak ise başlı başına yanlıştır. iki bölümün dil puanıyla girilmesi haricinde uzaktan yakından alakası yoktur.

  • fransa'dan yeni döndüm. kusura bakmayın da almanya ve ingiltere hariç (ingiltere'nin de ne kadar kıta avrupasında olduğu tartışılır), avrupa ülkelerinin durumu türkiye'den daha parlak değil. fransızlar dahi sarı yeleklilerden, grevlerden ve hükümetten bıkmış durumda. fakirlik orada da var. ay sonunu orada da getiremiyorlar. evler kutu gibi. hayat pahalı, paris'te de trafik var. ne yazık ki halkın geniş bir kısmı patronlara, hükümetleri de onların çıkarlarına çalışıyor. elbette insanlar birbirlerinin hayatlarına türkiye'deki kadar müdahil değiller, ancak fransa'da da senede yaklaşık 160'a yakın kadın eşleri, sevgilileri ya da yakınları tarafından katlediliyor. göçmen gözünden bakacak olursak da ne kadar entegre olursanız olun siz bir yabancısınız. kıta avrupasının liberal geleneği ne yazık ki abd ve kanada kadar gelişmiş değil. daha dün telefonda görüştüğüm bir fransız arkadaşım, neden aniden döndüğümü sordu. fikirlerimin, onlarınki gibi olmadığında ne kadar değersiz ve işe yaramaz görüldüğünü söyledim. hiç de liberal olmadıklarını belirttiğimde bunları onaylamak zorunda kaldı.
    evet, aniden döndüm. pişman da değilim. döneli henüz birkaç hafta oldu, işlerimi yavaş yavaş yoluna koyuyorum. eğer tekrar yurtdışına çıkarsam, gideceğim ülke kesinlikle kıta avrupasında olmayacak.

    edit: durumun ingiltere'de daha beter olduğuna dair süser arkadaşlardan mesajlar alıyorum. şunu eklemem gerekiyor ki; ben fransa'da expat ya da bir şirkette çalışan olarak bulunmadım. master ve doktora eğitimimi orada tamamladım. akademinin diğer alanlara göre daha özgürlükçü ve liberal olması beklenir. böyle olması doğaldır zira fikirleri tartışıp ortaya temel hipotezler koymak esastır. ancak üzülerek belirtmem gerekiyor ki fransa'da onlar gibi düşünmediğinizde düşüncelerinizin hiçbir değeri olmuyor, direkt olarak bunlar yanlış damgası yiyorsunuz. bu durum fransa'da bu işi yapan bir alman ya da amerikan araştırmacı için daha farklı olabilir. ancak sorun tam olarak burada başlıyor. geldiğiniz ülke itibariyle sizi ikinci üçüncü sınıf insan yerine koyarak, kendi doğrularını empoze ediyorlar. bunu biraz da türkiye'den giden avrupa sevdalısı akademisyenler bu hale getirdi. bunlardan farklı bir profil sergilediğinizde atipik kategoride değerlendiriliyorsunuz ve hayat sizin çekilmez bir hâl alıyor.

    edit 2: italya'da da durum aynıymış yok mu artıran ?
    edit 3 : almanya daha da betermiş.
    edit 4 : kervana belçika da dahil oldu.
    edit 5 : norveç'te böyle dertler yokmuş. iskandinav ülkeleri denenebilir.

  • videoya saçma sapan bir icat çıkacak diye tıkladım. ama son derece basit, kullanışlı ve ekstra maliyet getirmeyen bir çözüm olmuş. tebrik ettim.

  • ben okumadım ama geçen bi arkadaş anlattı, adam kendimi ifşa ediyorum diye başlık açıp fotoğrafını koymuş, alttaki entry'ler;

    enrty: kafan olmasa yakışıklı adamsın.

    entry: hacı bu tiple allaha dava açsan kesin kazanırsın.

    entry: isyan etme kardeşim, allah seni tipinle sınıyor.

  • ne kadar yamyam bir ticari kuruluş olduğunu geçtiğimiz günlerde göstermiş bir şirkettir...

    çocuk esirgeme kurumuna bağlı küçükyalı çocuk yuvasının başvurusu üzerine (yanlış anlaşılmasın bağış olarak falan değil, parasıyla) yuvayı ev değil kahvehane statüsünde görmüş ona göre ekstra ücretlendirme istemiştir...

    televizyonda fıldır fıldır dönen reklamların giderini 0 - 12 yaş grubu çocukların aralarında okey çevirip ödemelerini bekleyecek kadar alçalmışlardır.

    şimdi bu rezalet ortaya çıktığında hiç bir yetkili demesin "ay aman bölge bayilikleri bağlantılarından pirim kazanıyor ondan falan feşmekan, bizim haberimiz olmadı" diye... onlar ne kadar çok kazanırsa, digitürk'ün daha da fazla kazanacağı aşikardır...

    ama içleri rahat edebilir... nasıl olsa bu kimsesiz çocukların yuvasını kahvehane statüsünde gören "pazarlamacı"ları hiç bir kamera tespit edebilmiş değil...

    oğlum sizde hiç "vicdan" tuşu yok mu?...

  • sokakta gördüğünde "selam abi naber" diyerek yanına gidilebilen ve sanki kırk yıldır tanışıyormuş gibi muhabbete başlanan ve hatta "ya olmadı böyle ayaküstü" diyerek en yakın çay ocağının taburesine çökmenizi sağlayan büyük insan...

    üniversiteye hazırlanıyordum, izmir pasaportta karşılaşmıştım, bayaa uzun muhabbet etmiştik, ben birkaç soru sormak istediğimde onunla ilgili "boşver beni, bir şekilde öğrenirsin" diyerek lafı hep bana, benim hayallerime getirmişti... ilgiyle dinleyip yol göstermek için fikirlerini söylemişti...

    güzel adamdı, babaydı, abiydi...

    edit: ah be abicim, sen yaşasaydın da ben debe listesine girmeseydim...