hesabın var mı? giriş yap

  • yine evimin baş köşesine oturmuş kitabımı okuyorum. başucumda şarabım, arka fonda da hafif bir müzik, ambiyans o biçim...
    yok yok! mal mal takılıyodum evde, arkadaş aradı:

    ark: mimilo nabıyon hafız ? bi maruzatımız vardı, müsait misin ?
    ben: hiç olmadığım kadar, söyle dinliyorum.
    ark: olm kapıda kaldık lan sana ihtiyacımız var.
    ben: kaan, çilingir olduğumu sanmıyorum ehehehe!
    ark: ya kes amk espiri yapma... sizin kulüpten*iniş malzemelerini alıp gelsene, çilingir hayvan gibi para istiyor. sen iki dakkaya halledersin hadi çabuk!
    ben: ne yapmamı istiyon anlamadım ?
    ark: ya olm üst kattaki komşunun balkonundan bizim balkona inip açıcan işte kapıyı o kadar.

    neyse efendim depodan ipti, kemerdi, karabinaydı* alıp geçtim bunlara. evde iki kişi kalıyorlar, birisi anahtarını unutmuş birisi de malak gibi kampüsün çimlerinde yayılırken düşürmüş. kapı da çelik ve üstten kilitli olunca çilingir sağlam bir fiyat çekmiş bunlara, sonra da beni arıyorlar işte...
    olay basit. üst katta ki komuşuya durumu açıklayıp izin aldıktan sonra, evin herhangi bir noktasına ip ile iniş için ana emniyet noktası kurup, bizimkilerin balkonuna inicez. benim için sıradan bir olay ancak bunu site ahalisine bir türlü açıklayamıyoruz. üstte oturan hacı teyze, nuh diyor peygamber demiyor. düşücen kızanım ölecen, vebali boynuma kalacak falan şeklinde isyanda. uzatmayalım, bizimkiler uzun dil dökme sonucunda ikna edebildiler teyzeyi... bana bir şey olursa komuşlar şahitmiş, teyzenin hiç bir suçu yokmuş vs...
    tabi bu sırada teyzemiz apartmanı ayağa kaldırdığı için herkes noluyo diye kapılara çıktı. sonra da siteye yayıldı.(5 bloktan oluşuyor)

    ben sistemi kurdum, bizim çocukların balkona doğru yavaşça indim ipten çıkmaya hazırlanırken, alkış kıyamet koptu. kafayı bi çevirdim aşağıda rahat 15-20 kişi beni izliyormuş. bi o kadarı da cama döküldü, napıyor bu deli diye.
    velhasıl, büyük çaplı bir tantanın ardından bizimkilerin balkonunda girip, evde unutlan anahtarla kapıyı açtım. ve bunların hepsini 1lt'lik marmara gold karşılığı yaptım.(2 bira demiştim ama böyle daha ucuz oluyor diye buna layık gördüler beni)
    sonuç olarak iyi sükse yaptık sitede. arkadaşlara ne zaman gitsem görenler,
    "tarzan napıyosun beaa?" diye selam veriyor...

  • üst edit: minik bir duyuru için yazmaktayım dostlar. nisan 2023'te kitabım çıktı dostlar. bu link üzerinden kitabım ödülsüz'e ulaşabilirsiniz. toplu taşımada okunmaya uygun oldukça ince bir kitaptır kendileri.

    günde 3-4 saatim toplu taşımada geçiyor, bunun büyük kısmını da oturarak geçirme fırsatım oluyor. giderken yaklaşık 40 dakika minibüste, 1 saat de metrobüste vakit geçiriyorum, dönerken de aynısı tersten. zaman zaman bu süreler artabiliyor. şimdi ben bu vaktimde yolu izleyebilirim, telefonda oyun oynayabilirim, müzik dinleyebilirim, instagram ve çeşitli sosyal medyada gezinebilirim, mesajlaşabilirim. bir de kitap okuma eylemini gerçekleştirebilirim tabii.

    şimdi bu seçeneklerden hangisini neden seçtiğimi anlatayım. yolda uzun uzun sosyal medya ile uğraşamıyorum. çok sıkıcı oluyor bir süre sonra. yani bakın zaten boş vakitlerimde biraz bakmışım sosyal medyaya ve yolda harcayacağım 3-4 saat söz konusu. 3-4 saatimi sürekli olarak sosyal medyada harcayamam. müzik dinlemek güzel tabii, ama nedense içimden çok dinleyesim gelmiyor, hem zaten kitap okurken de müzik dinlemek mümkün oluyor. oyuna gelirsek, oyunlar ne kadar sararsa sarsın en güzeli bile 2-3 gün içinde bıktırıyor beni kendinden. o sebeple ayda 1-2 gün en fazla mobil oyunları oynuyorum. mesajlaşmaya gelince, toplu taşımada yanındaki amca/teyze saygısızca konuşmaları okumaya çalışırken pek de güzel bir şey değil açıkçası. hem zaten her zaman yapabileceğim bir eylem, toplu taşımada zorunda kalmadıkça nadir mesajlaşıyorum. geriye ne kaldı? okumak.

    nadiren sözlükte ya da internette çeşitli yerlerde okuyacak bir şey bulup onu okuyorum, onun dışında ise bu 3-4 saatimi kitapla renklendiriyorum. eğer elinizde kitap varsa bir film ya da tiyatro izlemek kadar keyifli bir aktiviteye sahipsiniz demektir. hatta belki daha bile fazla keyifli. motor sesi mi? duymuyorum bile. başka insanların sesi ya da minibüsteki müziğin sesi de öyle. duymuyorum. yok rahatsız edecek boyutta gürültü mü oluyor? takıyorum kulaklığımı açıyorum müziği ve yine kitabı okuyorum. şimdi gürültü de rahatsız edemez.

    şov mu peşinde koşuyorum? kardeşim, iki kere spor salonuna gidip tanışabileceğim kızlara başlığı açan yazarın ifadesiyle şov yapmak dururken, neden kitapla metrobüste amcalara teyzelere filan şov yapayım? hadi diyelim metrobüs güzel kızlarla dolu olsun. yahu hiç tanışamayacağım kıza niye şov yapayım? günün sonunda yine tanışmayacağız.

    neden kitap okuyorum? çünkü okumayı, yazmayı, edebiyatı seviyorum. fularım yok. sahte değil, gerçeğim. entelektüel değilim, iyi bir okurum altı üstü.

    bir de not edeyim şunu, başlık ve entry sıçarken okuyan ile okumayan arasındaki fark hemen belli oluyor.

    özetle; kitap okumak okuyanı içine çeken ve her an her yerde yapılabilecek eylemdir. okumayı istemek yeterlidir. kimsenin de şov için birden fazla kitap okuyabileceğini düşünmüyorum, çünkü harcadığı emeğin karşılığını alacak şovu elde edemeyecektir.

  • olm adam insan gibi ölçüsünü sormuş ürünün. bunda yanlış bir şey yok ki 50 liralık bir bok alıyorsan bile ölçüsünü bilmek hakkındır amk. satıcının gereksiz ukalalığı.

    satıcının 50-60 tl için bunlara vaktim yok deyip de dolap uygulamasında satış yapması da ayrıca komik. *

  • kezban olana hakikaten kezban derim de bence burada alenen taciz var. tacizin taciz olabilmesi icin illaki adamin "senin uzerine getirdigim karisik pizzadan dokup yalamak istiyorum" demesi gerekmiyor. sen is iliskisi icinde bulundugun bir insani, istemedigi halde, numarasini izinsizce kullanarak rahatsiz ediyorsun. bu rahatsizlik durumu tacizdir. olay bu. bak, kapida verir kiz numarasini sana, eyvallah derim. ama bu sekilde yanlis bir hareket. kezo falan diyip elemani savunmanin mantigi yok.

  • ülkenin melihçi misin, eraycı mısın şeklinde ikiye bölünmesi. şimdi şöyle bir geçmişe bakıyorum, yıl m.ö 40 civarı. batı-doğu hun diye bölünmüştü türkler. o günden sonra en büyük bölünmedir türk tarihindeki. belki bir batı hunlu, doğu hunlu'yu severdi ama, bir eraycı asla bir melihçi'yi sevmezdi. eğer bugünlerde bu kadar ayrıştırysak, aha sebebi bi iki elemandır. çok yaşlandım lan :/

  • manu maçından sonra "bir sonraki takımım çok sürpriz olacak" diye demeç vermiş.

    beyler antalyaspor devrede galiba :/

  • bir cumartesi akşam üzeri, izmir'den aydın'a gideceğiz. çevreyolunda ilerliyoruz, sollamaya çıkmıştım, arkamda bir honda civic inanılmaz taciz ediyor, tecrübesiz biri olsa panikle kaza yaptırır, o kadar diyorum. sollama bitince sağ şeride geçtim, bu araç beni geçince ben de arkasından tepki gösterdim, ya korna çaldım ya selektör yaptım. bu açtı çakarları, sireni bile var ama, arsızlık resmen. iyice taciz ediyor, sıkıştırmaya çalışıyor, "sağa çek" diyor. tesadüf ya, birkaç gün önce polisin dur ihtarına uymamanın cezasının 200 lira civarında olduğunu öğrenmiştim, polis olduklarını düşünmüyorum ama öyleyse bile "en kötü cezayı öderim" diye durmadım. belli çünkü, art niyetliler, egoları zedelendi, olay çıkarmak istiyorlar.

    taciz bir süre devam etti, arabadaki grup arkadaşlarımdan geri zekalılığıyla ünlü olanı "abi kenara çek polis bak" diyor, o kafayla türkiye'de 30+ yaşa kadar nasıl yaşadı muamma. çevreyolunun buca sapağında ayrılıp gitti bunlar, en son biri elinde telsiz gösteriyordu artık, düşünün. ücretli yolun özellikle aydın çıkışında mutlaka polis olur, en kötü "arabayı durdurup ceza yazarlar" diye düşünüyorum, o kadar da arsız olamayacaklarına ihtimal veriyorum çünkü. polisin önünden geçip gittik tabii, kimse bir şey demedi, bizimkiler de plakayı almadığı için şikayet de edemedik ama muhtemelen etsek de bir şey çıkmayacaktı.

    bizim aklı evvele uyup arabayı kenara çeksek biz de ertesi gün sosyal medyada haber olurduk en fazla, yeterince tepki çekilirse failler karakola çağrılır, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılırdı. türkiye'de ölmek bu kadar kolay ne yazık ki, başım sıkışınca polisin, adaletin yanımda olacağına inanmıyorum çünkü şahsi tecrübelerimde asla yanımda olmadılar. mahallenin orta yerinde yer alan evimize güpegündüz hırsız girip elinde torbalarla çıktığında da, beş kişi tek başıma bana saldırdığında da, sokağa çıkma yasağı varken apartmanımın önünde tüm gün bağırıp sağa sola küfredenleri şikayet ettiğimde de polisin cevabı hep "bundan bir şey çıkmaz" ve "biz bir şey yapamıyoruz" oldu.

    kaçanın anası ağlamaz arkadaşlar, böyle şeyler gördüğünüzde kaçmaya bakın. türkiye artık eşkıyaların, mafyaların, kabadayıların ülkesi. onlardan olmaya özenmeyin, zira o yolun sonu hep b*k. kendi hayatınızı korumaya bakın, "korkak" durumuna düşmek böyle magandanın birinin kurşunuyla, bıçak darbesiyle ölmekten çok daha iyidir, unutmayın.