hesabın var mı? giriş yap

  • bence her ne kadar nadir görünseler de mutasyon sonucu oluşmuş hastalıklar başı çekmeli ; daha sonrasında güncel ölüm oranlarına göre sıralanabilir.

    1) harlequin ichthyosis

    abca12 geninin mutasyonundan kaynaklı hastalıklar içinde en ölümcül sonuçları olan hastalıktır..harlequin tipi iktiyozis, ender görülen kalıtsal bir deri bozukluğu olup iktiyozis grubu bozukluklardan nonbüllöz iktiyozisin en ağır şeklidir. yeni doğan bebeklerde sıklıkla ölümcüldür ancak bu bozuklukla doğan ve hayatına devam eden kişiler vardır. genel olarak "cildin aşırı keratinleşmesi" olarak tarif edilebilir.bebekler zırhla kaplı ciltlerinin normal ısı kaybını engellemesi yüzünden sıcaklık değişikliklerine karşı oldukça duyarlıdır. bu hyperthermia adı verilen ve ölümcül olabilen vücut ısısının artması durumuna yol açar. nefes alma da cildin sertliği yüzünden genişleyemeyen göğüs kafesi yüzünden oldukça zordur. bu da solunum durmasına veya fenalaşmaya yol açabilir. ayrıca cilt suyu iyi tutamadığından hastalarda sıklıkla dehidrasyon (su yetmezliği) görülür. harlequin ichthyosis adlı nadir hastalığına yakalananların sadece bir kısmı ergenlik dönemine kadar yaşayabilmiştir.(tam teğit edememekle birlikte bu hastalıkla birlikte en uzun yaşayan kişi 27 yaşındaymış diye bir yazı okudum...)

    ! özellikle internette bu hastallıktan muzdarip bebeklerin fotoğrafları sık olduğu için bu konularda hassas kişilerin merak edip bakmamasını öneririm fotoğraflara !

    2) fibrodysplasia ossificans progressiva

    oldukça nadir görülen bir bağ dokusu hastalığıdır . hastalığa, vücudun onarım mekanizmasının bir mutasyonu neden olur..çoğu vaka gametlerdeki spontan mutasyondan veya kromozom 2q23-24'te otozomal dominant allelden kaynaklanır.. fibröz dokuya ( kas , tendon ve ligament dahil ) kendiliğinden veya çevre etkisiyle zarar geldiğinde,zarara uğrayan bölgenin kemikleşmesine neden olur . çoğu durumda, yaralanmalar, eklemlerin yerinde kalıcı olarak donmasına neden olabilir..en nadir görülen mutasyon kaynaklı hastalıklardandır ; onaylanmış bir tedavisi maalesef bulunamamakta ve aşırı büyüyen kemiklerin alınımında çıkabilecek bir hasardan dolayı çok daha büyük kemik kütlelerinin oluşumuna sebebiyet verecek bir kısır döngüye sokabiliyor tedavi denemelerinde..
    bilinmeyen nedenlerden dolayı, bu hastalık ile doğan çocuklar büyük ayak parmaklarını deforme ediyorlar , bazen bir eklemi kaçırıyorlar veya diğer durumlarda, küçük eklemde kayda değer bir yumru ile karşılaşıyorlar ..ayrıca kemiklerinin oluşumuna yol açan ilk "alevlenme" genellikle 10 yaşından önce gerçekleşir. kemik büyümesi vücudun üst kısmından aşağı doğru ilerler, tıpkı kemiklerin fetüslerde büyüdüğü gibi. bu hastalıktan muzdarip bir çocukta tipik olarak boyundan başlayan kemikler, daha sonra omuzlar, kollar, göğüs bölgesi ve son olarak ayaklar üzerinde gelişir.

    hastalığı kafasında canlandıramayanlar işin ufak ve basit bir örnek

    3) bubonic plague(hıyarcıklı veba)

    veba hastalığının en yaygın biçimidir. hastalığa yersinia pestis adı verilen enterobakteri neden olur. bakteri vücuda girdikten sonra 3 ila 8 gün içinde etkisini gösterir. belirtileri, yüksek ateş, üşüme duygusu, başağrısı, ishal ve bubo adı verilen, lenf bezi şişmeleridir. deri altında ve iç organlarda kanama başladığı zaman da, akan kanın birikmesi sonucu ciltte siyah lekeler oluşur.
    geçmişte belirli dönemlerde bu hastalığın büyük salgınları yaşanmıştır. 14. yüzyılda kara ölüm olarak kayıtlara geçen salgının, hıyarcıklı veba olduğu sanılmaktadır.

    ---ekstra bilgi olarak ürkütücü görünümüyle meşhur plague doctorların kullandığı plague maskelerin kullanıldığı hastalıktır..bu doktorlar 14.yüzyılda sırf bu hastalığa özel profosyonel olmayan doktorlardı .. özellikle bu veba türünde hastalar belli bir süre sonra çok ağır kokarlardı ve koku(hastalık yapıcı mikrop teorisine göre) enfeksiyona neden oluyordu; o yüzden bu doktorlar uzun gaga şeklinde maskeler kullanır ve gaganın ucuna o kötü kokuyu bastıracak ( mesela baharat türevleri) maddeler koyarlardı.----

    plague mask örneği

    4) koroner arter hastalığı

    diğer hastalıklardan farklı olarak korkunçluğunu günümüz dünyasındaki ölüm oranının yüksekliğinden alıyor..

    koroner arterler kalp kasını besleyen damarlardır. bu damarlarda meydana gelen daralma sonucunda kalp kasına gelen kan akımı azalır. zamanla koroner damarlarda olan bu daralma ilerleyerek damarın tamamen tıkanmasına neden olabilir. bu durum ciddi göğüs ağrısı, nefes darlığı ve efor kapasitesinde azalma bulgulara, kalp krizine ve ani kalp ölümlerine neden olabilir.
    bu hastalığın sebeplerinden olan kalp krizi, çeşitli nedenlerden dolayı kalbin yetersiz beslenmesi sonucu meydana gelen kalp kasında görülen hücre ölümüdür. kalp krizi sonucunda damar tıkanıklığının durumuna göre kalp kası çok ciddi oranda etkilenir.
    tüm hastalarda göğüs ağrısı gibi tipik görülmeyebilir. hatta bazı hastalarda ise hastalık sinsi bir şekilde ilerleyerek yıllarca hiçbir bulgu görülmeyebilir. hastalığın ilerleyişi ve görülen bulgular hastadan hastaya değişmektedir.
    koroner arter hastalığı dünya çapında görülen ölümler arasında birinci sıradadır. bu nedenle bu hastalığın risk faktörlerinin iyi bilinmesi, risk altındaki hastaların dikkatli bir şekilde incelenmesi koroner arter hastalığının erken tanınması ve tedavisi için önemlidir.(2015 yılında abd ‘de 8.8 milyon kişinin ölümüne neden olan hastalık (bu alanda 1.)))

  • çocuk gözümle hayatımda görmediğim otomobillerin yer aldığı listedir. hadi toyota corolla neyse, mercedes 190 da eh tamam diyelim de ötekiler nedir allasen. ferrari koymuş lan adam listeye. doksanlarda çocuk olan adamın ferrari'yi görme ihtimali nedir memlekette de bu araba doksanları ifade edebilir gözünü seveyim birader.

    doksanları ifade etmesi için iz bırakacak iz iz. "doksanlar" ve "araba" kavramını yan yana koyunca direkt gözünde canlanacak. 2014 yılında o arabayı gördüğünde "ahh doksanlar" diyip aklına o yıllar gelecek. anca televizyonda (belki zenginlerin takıldığı yerlerin önünde kırk yılda bir tane, belki de mustafa sandal'ın klibinde) gördüğüm araba ne iz bırakacak ulan? üfff der, yalanır geçerim, ama doksanlara dair iz miz bırakmaz. a takımı'nın kullandığı siyah gmc minibüsü de koyalım o zaman? kara şimşeği de koyalım?

    doksanlarda çocukluk, ergenlik ve gençliğin başını geçirmiş bir adam olarak benim için doksanlar dendi mi iz bırakmış tek araba farları açılıp kapanabilen mazda 323'tür.

    daha da olmadı fiat tempra'dır.

    edit: ulan kendi arabamızı yazmamışım. renault 21 concorde'dur. hala kullanıyorum, hala canavar gibi.

  • aşkımı öldürüp tarihin tozlu sayfalarına gömen terbiyesiz. sen ki bu kadar güzel bakıp gülen türkiye standartlarının üzerinde ekstra çekici bir hatunken.. olum bunları söylerken kendimi ibne gibi hissediyorum. ne yaptın bana nil.. rüzgar.. her neyse.

  • 2004 yılında kasım ayında memur oldum. giriş maaşım ile aldığım dolar miktarı nominal yüzde 74 ü idi. yani 500 tl maaşa 370 dolar alabiliyordum. oranı sabit tutarsak şuanda temel memur maaşı 4000 tl. yüzde 74 ü ile dolar alsa 2960 dolar yapar. 2960 doları bugünkü kur olan 7.4 ile çarpınca 21904 tl yapıyor. yani yaklaşık 22bin maaşın olması gerekirken 4bin tl alıyorsun. 4,5 kat fakirleştik. 18 yıllık iktidarın özetidir. yazıklar olsun.

  • birisi ikinci el araç diğeri 0 kilometre araç . böyle bir örnek vermek yakışmamış.

  • işlerine geldi mi "yeryüzü bize seccadedir" derler, işlerine geldiğinde de çamlıca tepesine cami yaparlar. peki bu iki şeyin ortak noktası nedir? evet bildiniz din gösterisi.

    iki rekat tutarlı olsanız da dünya size seccade mi yoksa iki adıma bir cami yaptırmak mı lazım ona bir karar verseniz, insanlar da sizin bu işinize geldiği gibi davranma hastalığınızdan rahatsız olmasa.

  • sayıca fazla olan sıkıntılardır. öncelikle yalınızın deniz kenarında olduğunu farz ediyorum, bu da yalınızın deniz kenarındaki kısımlarının kazıklar üzerine inşa edildiğini gösterir. en az 80 100 yıllık olan evinizin altındaki kazıklar ziyadesiyle yaşlanmış olacaktır. boğazda pek çok yalıda da gördüğünüz üzere bunların oturmasıyla beraber yalınız yıllar içerisinde denize doğru eğilecektir. neyse ki bu binalar beton değildir ve bu sebeple derin çatlaklar oluşturmamaktadır fakat yine de bu risk altında olmadığınız anlamına gelmez. bu durumun tadilatı ise öyle kolay ve ucuz olmayacaktır, yine milyonlar harcayarak durumu düzeltebileceksiniz.

    bir diğeri bu tarihi eser statüsündeki evinizde tadilat tamirat yapıp halk arasındaki deyişle çivi çakmadan önce anıtlar kurullundan izin almanız gerekecektir. bu güzel evinizde gerekli izinleri alıp tadilata başladığınız zaman ise o evi yapan gibi bir usta bulmanız pek mümkün değildir. evinizin yapıldığı yıllarda ağaçları cinsine göre kesilip işlenirken( örneğin çam ağacı içindeki suyu kaybetmesin diye gece kesilir, ağaçlar doğranırken elektrikli testerelerden ziyade kama ile ayrılarak lifleri bir arada tutup daha mukavim ahşap elde edilir vs.) bugün hepsi fabrikasyondur. evinizi yapan ermeni ustaların torunları şu an nerededir kim bilir, fakat onların 150 yıl önce yaptığı ve yağ gibi kayan panjurlarınız tadilattan iki sene sonra gıcırdamaya başlayacağını, tahtaların şişip tam olarak kapanmayacağını göreceksiniz.

    bir diğer husus ise deniz kenarındaki yapılarınız ile ilgili. evinize ait bir iskeleniz var ise yandınız. deniz işgalinden her sene, her sene olmazsa iki senede bir 300 500 bin liralara varacak cezaları belediyeden yiyeceksiniz.

    evet, gördüğünüz gibi derdi boldur. fakat tabi ki her konuda olduğu gibi yeteri kadar paranız var ise bunların hiç biri sizi ilgilendirmez, bütün sıkıntıları rahatça atlatırsınız.

    edit: bazı çok zeki arkadaşlar yalının deniz kenarında olduğunu, olmazsa zaten yalı olmayacağını beyan ederek şahsımla dalga geçme girişiminde bulunmuşlar. mesela arsanız büyüktür, deniz kenarındadır ve yalınız kazıklar üzerine inşa edilmeden kıyı çizgisinin biraz gerisinde inşa edilmiş olabilir. bu onu yine de yalı yapar sevgili kültür mantarları.

    edit2: en büyük derdi pas olanlara benden gelsin, galvanizden bile iyi bu konuda:
    http://solutions.3m.co.uk/…/scotch-1617-zinc-spray/

    zinca diye bir marka vardı, internette bulamadım aşırı profesyonel bişey olabilir, ama tabi yalısı olan adamlarsınız her türlü bulursunuz siz onu.

    not: inşaat mühendisiyim bugüne kadar 765 kazık çaktık halen de devam ediyoruz.