hesabın var mı? giriş yap

  • oldukça heyecan verici bir gelişmedir. birçok bilimsel yeni verilere ulaşmamızı da sağlayacak bir gelişme aynı zamanda. elde edilen verilerle yıldızlarla ilgili birçok bilinmeyen noktayı da aydınlatacak.

    pekiii 2018 senesinde gerçekleştirilecek bu plan neleri amaçlıyor? nasıl bir adım izlenecek?

    şimdi öncelikle güneşin dış çeperine gönderilecek bu uzay aracı 1400 derece kadar ciddi bir sıcaklığa maruz kalacak.

    bununla ilgili soru işaretlerimiz var mı? yok değil. en azından benim. bakalım görücez.

    gönderilecek uzay aracı ise ismini eugene parker'dan alıyor(güzel bir hoşluk). bebebi ise 1958 yılında güneşle ilgili geliştirdiği bir teori: güneşin plazma parçacıklarını bir rüzgar gibi uzaya saçtığı teorisi.

    seneye güneşe doğru yola çıkacak bu araç, güneşin atmosferini(korona), nasıl ısındığını vs. inceleyecek. koronada sıcaklık 500 bin dereceden daha fazlaymış. üstelik daha ilginci ise güneşin dış kısımları iç kısımlarına nazaran çok çok daha fazla sıcak. güneş rüzgarı da bu daha sıcak olan yayılan parçacıklarda dünyayı etkiliyor. haliyle çözülecek bu gizemler yaşadığımız dünyayı da oldukça ciddi etkileyebilecek şeyler. tabii bu kadar ciddi sıcaklık vs gibi ciddi boyutlarda olan şeylerde olunca işin içinde, bundan sonra yaptığı çalışmalar açısından da olumlu bir gelişme olacak nasa için. adamlar bi aşama daha kaydediyor: deli gibi sıcaklığa dayanıklı araç gönderiyorlar. nasıl etkilemesin ki.

    (bkz: ufku iki katına çıkaran şeyler)

    şuraya da nasa'nın yaptığı açıklamayı ekliyorum:

    "güneşin yüzeyinden 6.4 milyon km uzaklıkta yörüngeye oturacak solar probe plus, tarihte hiçbir uzay aracının görmediği sıcaklık ve radyasyona maruz kalarak güneşin dış atmosferini inceleyecek, yıldızlarla ilgili onlarca yıldır merak edilen sorulara yanıtlar bulacak"

    -------

    “we see the sun every day, but we don’t know much about it,” says fox. “the sun is the last major place for us to go.”

  • dostoyevski'nin bu denli sevilmesinin esaslarından birinin "karakter" ya da karakter kurulumu olduğu oldukça aşikardır.

    bir karakter imgesinin yaratılması, bir karakterin kuruluşu yeni bir yazar görüşünü, yeni bir yazar konumunu da gerektirmektedir. dostoyevski'nin yaptığı da, yeni karakterler, kişilikler ve kurulumlar yaratmaktan ziyade, bu kişilere, toplumdaki portrelere yeni ve bütünlüklü bir bakış açısı getirmekti.

    biraz daha açmak gerekirse, dostoyevski'nin yaptığı salt yeni baştan karakterler yaratıp bunları sunmak değildi ; onun yaptığı daha ziyade "çoklu" - monolojik olmayan - bir bakış açısı ile karakter içerisindeki ya da kişi içerisindeki kişiyi açığa çıkarmaktı. yani, yeni bir yazar ve yeni bir bakış açısı yaratmaktı. *

    yine de bu karakter tahlilleri ile yazarı yanlış değerlendirmemek gerek zira dostoyevski şöyle der:

    "tam bir gerçekçilikle insandaki insanı bulmak... psikolog diyorlar bana; bu doğru değil. daha yüksek bir anlamda gerçekçiyim sadece, yani insan ruhunun derinliklerini resmediyorum."

    karakteri tihon'un da dediği gibi:

    "bakın, casuslarla psikologları - hiç değilse benim ruhuma girmeye çalışanları - sevmem"**

    ek olarak belki de bakhtin'in maddelendirmeleri bu hususta açıklayıcı nitelikler sunmaktadır.

    "öncelikle, dostoyevski kendisini kendi bilincinin dünyasında sıkışıp kalmış öznel bir romantik değil, gerçekçi addeder. yeni görevini - "insan ruhunun tüm derinliklerinin resmedilmesi" - "tam gerçekçilik"le yerine getirir, yani derinlikleri kendisinin dışında, başkalarının ruhunda kavrar [...] dostoyevski psikolog olduğunu kesinlikle redddeder."

    her ne kadar dostoyevski karakter yaratma ve yansıtma hususunda üstüne mertebe bir başarı gösteriyorsa da, belki de kendisini bir romantiklik şeması içerisinde değerlendirmekten ziyade bir dostoyevski gerçekçiliğini anlamak gerek.

    ________

    * dostoyevski ve öncesi dönemleri ele aldığımızda fark edilecektir ki karakterler hakim yazarın tonu altındalardır. bu ne demektir? karakter, yazarın sesini, görüşünü, fikrini, zikrini yansıtır durumdadır. kendi içlerinde bütünlüklü bir özgürlüğe sahip olmadan adeta yazarın biçimlendirdiği, yazarın sesinin her daim duyulduğu, yazarın her daim hissedildiği kurgulardır. işte bu nedenden ötürü monolojiklerdir. işte dostoyevksi'nin yaptığı da bu monolojik sesi yıkıp, "yazar" makamını daha geri plana çekip, karakteri kendi içerisinde özgür, kendi sesine sahip, hatta yazarla çatışan/çarpışan bir kurulumla okuyucuya sunmaktı.

    ** cinler/ ecinniler romanının yayınlanmayan bölümünden.

  • ikinci öğretim tıp açılsa onu bile kazanamayacak tiplerin ıslak rüyalarını süsleyen istek.

  • anneme alyans almak. beni ankara'da okutmak için alyansına kadar satmak zorunda kalmışlardı ailem maalesef, okulu bitirip stajyer avukat olarak ilk kazandığım maaşımla yaptığım ilk iş annemin alyansını almak oldu.

  • vay be neler dedi neler.

    yalnız harbiden neler dedi lan anlamıyom olum ben ingilççe falan birisi açıklasın sevabına.

  • "sihirli ayakkabilari" ile kalplerimize gelip kuruldu. bir park bankinda oturup anlattiklarini dinledikten sonra, hala dunyaya ayni gozle bakabiliyor muyuz?