hesabın var mı? giriş yap

  • ahmet çakardan rok'a gelsin: benim senin gibi iktidardan gücüm yok ertem gibi ilişkilerim yok. ben kendi halinde bir adamım.

    helal lan hoca.

  • galton'dan bu yana (yaklaşık 1850 ve sonrası) yapılan bütün çalışmaların bir özeti olarak:

    1) yeni durumlara en çabuk ve en uygun şekilde uyum yapabilme
    yeni durum her şey olabilir: ilk kez gidilen kahvehane, internet, çözümü daha önce bilinmeyen bir matematik problemi, daha önce çözülmemiş puzzle, ilk kez alınmış/görülmüş bir müzik aleti, ekonomik kriz sonrası işsizlik vs.. (bu tanıma eleştiri getirenler "olur mu o zaman zeki kişi herşeyi yapabilen kişidir" demişler, çoklu zeka kuramı adı altında aşağıda hafifçe değinilen bir zeka kuramı ortaya atmışlar ama yanıltmışlardır)

    2) uyaranlar arasındaki ufak farkları ayırt edebilme
    örneğin birbirine çok yakın kokuları ve ağırlıkları birbirinden ayırtedebilme

    3) bellek gücü: olayları belirli bir kronolojik sırayla hatırlayabilme, bir olayla ilgili diğer pek çok olayı hatırlayabilme (buna kısaca çabuk klasik koşullanabilme diyebiliriz)

    4) dil becerisi: ana dili etkin, geniş çapta, uygun ve gramer kurallarına uygun olarak kullanabilme

    5) okuduğunu (okuma bilmeyenler için dinlediğini-gördüğünü) anlama
    temel zeka faktörlerindendir.

    6) bir ortamdaki edimsel koşullama ilkelerini çabuk farketme, ödül-ceza ilişkisine dayalı durumlarda ödülü arttıran cezayı azaltan davranışları daha hızlı farkedebilme.

    son yılların popüler kuramcılarına sorarsanız size hangi konuda zeki olmanın şartları diye soracaklardır. bunlar çoklu zeka kuramcılarıdır. çoklu zeka ise giderek "hiç" leşen, tüm somut ve psikolojik kaynakları elinden alınan, rüya bile göremez hale gelmiş, vakumlanmış ve neredeyse standartlaşmış insanının eline verilmiş "bak, hepimiz dünyada bir (şey) iz, sen de bir işe yarayan, bir (şeyleri) olan bir (şey) sin hediyesidir. çoğu insan farkında değildir ama çoklu zeka kuramı fena halde politiktir.

  • yer italya

    -sizin ülkede maşallah diye bi kamyon şirketi mi var?
    -yoo neden
    -her gelen türk arabasında maşallah yazmakta
    -hmm gachayım...

  • 21. yüzyıldayız.

    her gün yeni bir bilgi edinebiliyoruz. fikirlerimiz her an değişiyor.

    dahası fikirlerimizi tek kaynaktan beslemiyoruz. bu da ideoloji dediğimiz kavramın geçerliliğini yitirmesine yol açıyor. zira artık en genelgeçer doktrinler bile kendi içinde onlarca kola ayrılıyor, en zıt ideolojilerin bile bazı kolları birbirine benziyor.

    bugün toplumunuzda kendisini sosyalist, kapitalist, anarşist, fundamentalist vb kavramlarla tanımlayan insanların hiçbirinin düşünceleri bu ideolojilerle birebir örtüşmüyor. aynı ideolojiyi takip ettiğini belirten insanlar çok temel konularda zıt düşebiliyor. bunun sebebi elbette çok fazla bilgiye ve kaynağa sahip olmamız.

    hali ile sağ ve sol gibi zıt kutup da kalmıyor. yeri geliyor bir türkçü ile bir kürtçü, bir islamcı ile bir sükülerizm yanlısı aynı paydada buluşabiliyor. aynı şekilde x görüşüne sahip insanlar kendi içlerinde yüzlerce farklı fikir barındırabiliyorlar.

    sonuç: 21. yüzyılda artık toplumu, siyaseti ve düşünceleri sağ-sol sınıflandırmasına tutmak hayli yanlıştır. bugün türkiye siyasetinde dahi tam olarak sağ ve tam olarak sol şeklinde sınıflandırabileceğimiz partiler azalmıştır. seçmen tercihlerinde de sağcı solcu ayrımından ziyade parti programı önem kazanmıştır. elbette bunu eski kuşak için söylemiyorum, onlar alışkanlıklarını devam ettiriyor ancak yeni kuşak bu ayrımın -bilinçli veya bilinçsiz- çoktan dışına çıkmıştır.

  • yolun kenarinda karsiya gecmek istedigini dusundugum bir gorme engelli vatandasa yardim etmek istemem. yanina gidip "beyefendi, yardim etmemi ister misiniz?" diye sormam. adamin da bana "kolumu birakir misiniz, karsiya falan gecmek istemiyorum." demesi. tabii sonrasinda "e niye ama!" diye sormasaydim daha iyi olabilirdi.

  • charles darwin haklı bence. national geographic'in 3 bölümlük adalar belgeselinin daha başında lan bunlar nasıl evrimleşmişler böyle diye şaşırıp kaldım. belki bundan 200 sene önce yaşasaydım darwin ben olabilirdim. her neyse.

    galapagos adaları bol parçalı bir takımadadan oluşuyor. bundan 500-600 yıl evvel google earth olsaydı adaların ismi yüzde yüz denizatı adaları olurdu. çok benziyor. neyse, bu adaları zaman içinde denize akan lavlar oluşturmuş.

    ada, gerçekten bir gerizekalıya bile evrimi inandıracak nitelikte özellikler taşıyor. birbirlerinin kıçında olmalarına rağmen her adada farklı yer ve iklim farklılıkları var. misal birinin rakımı çok yüksekken diğeri deniz seviyesinde; biri tamamen volkanik kaya kaplıyken diğerinin orta yerinde tatlı su gölü, ekmek elden su gölden yaşayıp gidiyorlar.

    adalarda yaşayan hayvanlar da bu iklim ve yer şartlarına göre zamanla evrimleşmiş. misal dünyada sanırım tek tür olan deniz iguanası bu adaların volkanik kaya kaplı olanında yaşıyor. hayvancağız yiyecek bişi bulamayınca mecburen denize yönelmiş. fakat yaşam şartları süper olan bir diğer adada aynı iguanalar deniz nedir bilmiyor.

    gene adalardan birinde yiyecekler dallarda olduğundan dev kaplumbağaların kabukları yukarı doğru çekilmiş. bu sayede kaplumbağa kafasını nerdeyse 1 metre kadar yukarıya uzatabiliyor. diğer adalarda ise kaplumbağa bildiğiniz kaplumbağa.

    ispinoz kuşları adada binbir türe ayrılmış durumda. avladıkları yiyeceklere göre gagaları evrimleşip şekillenmiş. kimisi fındık kıyabiliyorken kimisi ağacın deliğine çomak sokup kurtçuk avlayabiliyor.

    gene örnek verirsek adadaki birçok kuş türü zamanla kanatlarını küçültüp ayaklarını genişletip türüne aykırı olarak uçmayı bırakıp, dalarak balık avlamaya başlamış.

    şahsen ağzım açık izledim bu adadaki hayvanat maceralarını. bu saçmasapan şartlara eeeh eytere bea deyip çekip gitmek yerine hayvan sayısı boyuna artmakta, zibilyon tane türe -ki bunların hatrı sayılır bir yüzdesi adaya özel şekil değiştirmiş- ev sahipliği yapmakta.

    yakın olsa bi gitmek lazımmış, kısmet.