hesabın var mı? giriş yap

  • avrupa'da yaşayan 7 milyon gurbetçi 'otomatik bilgi paylaşımı' anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle zor durumda kalmış. gurbetçilerin türkiye’deki banka hesap bilgileri 30 eylül itibarıyla yaşadıkları ülke idarelerine bildirilmeye başlanmış. gurbetçilerin işsizlik maaşını hatta vatandaşlığı kaybetme riski varmış.*
    zaten avrupa'da açlık ve sefalet var (!) gelsinler buraya.

  • dücane cündioğlu çok okumuş, okuyan birisi. hiç kuşku yok ki zeki de birisi. fakat onu dinlerken genellikle beni rahatsız eden bir şey var. bu kesinlikle onun sosyolojik orijini ile alakalı bir şey değil. sanırım daha çok üslubu ve keskin çıkarımları ile alakalı. kullandığı cümle yapıları kesinlik içeren cümleler. oysa kendisinde yakaladığım hal, çalkantılı bir ruh hali. bir emin olamama durumu. fakat önermelerinde bu şüphelilik durumunu yakalayamıyorum. hatta zaman zaman dinleyicilerine hitabederken kullandığı kibirli üslubu söylemlerine yedirilmiş halde görüyorum. dinleyicileriyle kurduğu ilişkideki üslubunu hoca-talebe ilişkisi bağlamında anlamlandırabiliyorum, ama söylemlerindeki keskinliği bağlamlandırabileceğim tek şey, kendi idrakine olan güven ya da belki esir düşmek.

    "yasadır: erkek sahip, kadın ait olmak ister." içerikli tweetini görünce de bunları hatırladım. aslında bu ülkede farklı toplumsal grupların hem erkek, hem de kadın bilinçaltını özetler bu cümle. belki binlerce yıllık pratiklerin birkaç on yılda sökülüp atılabilmesi kolay olmasa gerek.

    bu aslında çok erkek merkezli bir bakış açısı. benim düşüncem o ki, kadın da erkek kadar sahip olmak, erkek de kadın kadar ait olmak ister. fakat söylemi elinde bulunduran erkek, bütün diskuru kendi cinsini merkeze alarak modellemiş. yine de farklı biyokimyasal düzenlere sahip bulunan iki farklı cinsin eğilimler yönünden birbirinden ayrılması olasıdır. fakat bunun formülü bu kadar keskin ve sert olamaz. uzun tefsir gerektirir. bu cümle kadını nesneleştiren, erkeği özneleştiren bir dile sahip. bir diğer sorun da, kadının, erkek tarafından tanımlanma girişimidir. kadınların bu konuda travmatik bir belleği var. dikey bir hiyerarşi dayatır gibi gözüken böylesi bir ayrım onları incitiyor. belki metnin içeriğinde gerçekliğe denk düşen bir yan varsa dahi, bu daha incelikli bir betimlemeyi hak eder. bu da twitter'ın karakter sınırları içinde gerçekleşebilecek bir şey gibi gözükmüyor.

  • ingilizce hazırlık öğrencilerine hocaları alıştırma yapabilmeleri için troy filmini kendi dilinde ve ingilizce alt yazılı izletmektedir. akabinde archilles'in hector'u teketek savaşa çağırdığı bölüm gelmiştir.

    archilles=hectooor!
    archilles=hectoooor!
    archilles=hectoooooooor!

    bir an aralık olan sınıfın kapısından rektör kafayı çıkarır ve...

    rektör=beni mi çağırdınız çocuklar?

    birebir yaşanmıştır.

  • filmi izlediğinizde, uyarlandığı hikayenin yazarı robert a. heinlein'ı da takdir etmeyi unutmayın. adam 1958 yılında neler yazmış sen 2014'te filmini izleyip şaşırıyorsun.

  • bir roportajinda rhythm 0 permansi ile ilgili sunlari soylemis " hic kirpirdamiyor, konusmuyor siyah tshirtum ve pantalonumla ayakta duruyordum. onumdeki masada 72 tane obje vardi. bir kagida yazdigim aciklamada, bu 72 objenin uzerimde nasil isterlerse kullanabileceklerini, benim de bir obje oldugumu ve tum sorumlugugu aldigimi belirttim. gosteri 6 saat surdu. hicbirsey yapmazsam izleyicilerin ne yapabilecegini gormek istiyordum. asiriya kactigim icin elestiriliyordum, ben de bu kez hicbirsey yapmayarak izleyicilerin sinirlarini gormek istedim. bir nevi cehennemdi. gosterinin basinda herkes cok utangac ve yumusakti, bana guller veriyorlardi. daha sonra kiyafetlerimi makasla ile yirtmaya, bicakla bogazimi kesip kanimi icmeye basladilar. herkes delirmisti. 6 saat sonra gosteri bitmisti, performansimdan cikip kendim olmaya basladim. yariciplaktim, heryerimde kan vardi. gozlerim yasarmisti. ızleyicilerin arasinda hareket etmeye basladim. kactilar. hepsi kacti. artik kendim olmama (performansin sona ermesine) katlanamiyorlardi. otele gidip aynaya baktigimda kendi kendime "halk seni oldurebilir, gercekten" dedigimi hatirliyorum.

    mutsuz gecen cocuklugu ile ilgili "bence kimse mutluluk ile bir yere varamaz. mutluluk bizi hic degistirmez, yaratici olmamizi saglamaz,mutluluk mutluluktur hepsi bu. bu yuzden mutsuz bir cocukluk gecirenler daha iyi bir sanatci olurlar, cunku calisacak cok malzemeleri vardir" demistir.

  • ne kadar kolay olursa olsun, hz. isa'yla kimsenin asik atamayacagi durumdur.