hesabın var mı? giriş yap

  • bir ankaralı olarak şunu söyleyebilirim ki; ankara'nın en meşhur yemeğinin simit olmasından daha az içler acısı bir durum. en azından onlar ekmeği kesmişler araya protein falan koymuşlar hacı. biz direkt nişastayı dayıyoruz.

  • federico fellini'nin çektiği 1954 yapımı başyapıt bir film. giulietta masina, "gelsomina " karakteriyle devleşmiştir.

    --- spoiler ---

    la strada, gelsomina ve zampano adlı iki zıt kutuplu insanın aralarındaki ilişkiyi anlatan bir film. film bir deniz görüntüsüyle başlar. gelsomina fakir ailesinin en büyük kızı olarak sirk göstericisi zampano’ya para karşılığı satılır ve ikilinin ilişkisi bu andan itibaren başlar. zampano, gelsomina’ya şarkı söylemeyi, trampet çalmayı ve komik şovlar yapmayı öğretir. ikisi birlikte zampano’nun arabasıyla seyahatler yapıp her yerde gösteriler yapmaya başlarlar.

    zampano huysuz, ters, kadın düşkünü ve kaba bir adamdır. yaptığı gösterilerde hep aynı sözlerle sunumunu yapar ve göğsüyle çelik kırar. zampano yüreğinin de çelikten olduğunu söyler. oldukça duygusuz bir yapısı vardır. gelsomina ise tam tersi naif, sevecen içinde en ufak bir siyahlık barındırmayan, zaman zaman deli gibi hareketler yapsa da daima gülümseyen, duygularını hiçbir şekilde saklamayan saf bir karakterdir. öğrenmeye heveslidir ve zampano ile yaptığı gösterilerden keyif almaktadır. zampano, gelsomina’ya karşı sert davranışlarda bulunur. ona bir şeyler öğretirken gelsomina bir hata yaptığında ona kızar ve onu döver. başka insanlara gelsomina’yı tanıtırken onunla dalga geçer ve küçümser. barda tanıştığı bir kadınla arabaya biner ve gelsomina’yı sokakta öylece bırakıp onun yanından uzaklaşır. gelsomina bu duruma üzülmesine rağmen zampano’yu bulduğunda sevinir ve ardından zampano uyuduğu sırada bulduğu bir domates fidesini toprağa eker. bu sahne gelsomina’nın karakteri hakkında bazı ipuçları veren güzel bir metafordur. gelsomina her daim üretken, çalışkan ve sevgi dolu bir insandır. domates fidesini büyük bir zevkle eker ve toprakta yeni bir hayatın yeşermesine sebep olur. zampano, gelsomina’nın bu haliyle bile dalga geçer ki bu durumda onun karakterinin bir yansımasıdır.

    zampano’nun gelsomina’ya kötü davranışlar sergilemesi artık gelsomina’yı çok üzmeye başlayınca gelsomina onu terk eder. ancak zampano tarafından bulununca direnemez ve tekrar onun arabasına binmek zorunda kalır. ikili beraber bir sirkte çalışmaya başladıkları zaman zampano’nun geçmişten beri tanıdığı ve sevmediği ip cambazıyla karşılaşırlar. cambaz hem gelsomina gibi duygusal ve üretken bir insan hem de zampano gibi sert ve ters davranan birisidir. gelsomina ve zampano ipin iki karşı tarafındaki insanlarken cambaz sanki bu ipin tam ortasındadır. zampano, cambazla kavga edip hapse düşünce gelsomina ve cambaz bir gece zampano hakkında konuşmaya başlarlar. cambaz gelsomina’yı anlatırken ona enginar gibi çirkin bir yüzü olduğunu ancak çok iyi bir insan olduğunu söyler. bunun yanında zampano’yu terk etmemesi gerektiğini çünkü zampano’nun ondan hoşlandığını düşündüğünü söyler. gelsomina, cambazın bu sözlerine ikna olur ve kendisi de artık zampano’yu sevdiğini ve onu asla terk edemeyeceğini kabul eder. cambaz ona neden terk edemeyeceğini sorduğunda gelsomina bir cevap veremez çünkü neden terk edemeyeceğini kendisi de bilmemektedir. zampano ona ne kadar kötü davranırsa davransın gelsomina dönüp dolaşıp kendini onun yanında bulmaktan başka bir şey yapamaz. zampano hapisten çıktıktan sonra ikili tekrar bir araya gelir ve geceyi geçirmek için bir manastıra sığınır. zampano manastırdaki rahibeye gelsomina’nın yetenekli birisi olduğundan bahsedince rahibe ondan küçük bir gösteri rica eder. gelsomina da bunun üzerine eline bir trompet alır ve o zamana kadar sadece duyduğu bir müziği trompet ile çalmaya başlar. o kadar güzel çalar ki zampano bile çok şaşırır ve etkilenir. gelsomina trompet çalmayı bilmemesine rağmen tamamen hisleriyle adını dahi bilmediği bir şarkıyı çalmıştır.

    gece olunca gelsomina, zampano’ya duygularını açar ve onunla evlenmeye hazır olduğunu söyler. ancak zampano gelsomina’yı yine tersler ve ona sinirlenir. bu durum gelsomina’yı üzer. sabah ikisi yola koyulmadan önce gelsomina’nın ağladığını fark eden rahibe ne olduğunu sorar ancak cevap alamaz. rahibe ona isterse manastırda kalabileceğini ve gitmek zorunda olmadığını söyler fakat gelsomina, zampano’yu yine terk etmek istemez ve arabaya biner. rahibeye el sallarken bir yandan güler bir yandan ağlar. ikili yolda giderken ıssız bir yerde arabası bozulan ip cambazıyla karşılaşırlar. zampano ip cambazıyla kavga etmeye başlar ve kavga sırasında onu yanlışlıkla öldürür. ip cambazı ölmeden kısa bir süre önce saatinin kırık olduğunu fark eder. saatin kırılması ip cambazının vaktinin dolduğunu işaret eden bir çeşit metafor gibidir. ip cambazının ölümü gelsomina’yı çok sarsar ve zaten zaman zaman deli gibi hareketler yapan gelsomina iyiden iyiye deli gibi davranmaya başlar. dilinden sürekli şu sözcükler dökülür. “çılgın adam, kötü hissediyor.”

    gelsomina günlerce zampano’nun arabasından çıkmaz ve ağlamaya başlar. ip cambazının ölümünün acısını 10 gün boyunca üstünden atamaz. bu süre zarfında zampano soğuk ve karlı yollarda araba sürmeye devam eder. ardından soğuk, karlı ve ıssız bir yerde yemek yapmak için mola verdiklerinde gelsomina ve zampano günler sonra karşılıklı oturup konuşmaya başlarlar. filmin o anına kadar hiçbir şekilde vicdani ve duygusal cümleler söylemeyen zampano, gelsomina’ya dil dökmeye başlar. aslında söylediği cümlelerle kendi vicdanını rahatlatmaya çalışmaktadır ve hapse girmeyi hak etmediğini düşünmektedir. garip davranışlar sergilemeye devam eden gelsomina birdenbire o soğuk zemine uzanır ve uyumaya karar verir. uykuya dalmadan önce bazı şeyler sayıklar. gelsomina uykuya dalınca karşısında oturan zampano bir yandan sigara içmeye bir yandan da kendi iç hesaplaşmalarını yapmaya devam eder. ardından oturduğu yerden kalkar ve gelsomina’ya bir battaniye ve trompet bırakarak onu terk eder. gelsomina’nın bir türlü yapamadığı ve her seferinde duygularına yenik düşerek vazgeçtiği bu eylemi duygusuz olan zampano yapmayı başarır.

    aradan yıllar geçer. zampano bir sirk gösterinden çıkıp sokakta yürürken tanıdık bir melodi duyar. bir kadın gelsomina’nın her daim mırıldandığı o şarkıyı söylemektedir. zampano, kadından gelsomina’nın bir süre onlarla yaşadığını, hiç konuşmadığını, sadece zaman zaman trompet çaldığını ve bir gece uykusunda öldüğünü öğrenir. bu sözlerin üzerine zampano yaşadığı pişmanlıkla meyhaneye gider. içer, ağlar, kavga eder, dayak yer, mekânı dağıtır ve sonra oradan kovulur. kendini bir deniz kenarına atar. denize eğilerek yüzünü yıkamaya başlar. yüzünü yıkadıktan sonra biraz ayılır. ayılınca işte o zaman gelsomina’yı tamamen kaybettiğini anlar. ağlamaya başlar ama bu sefer gerçekten ağlar. deniz görüntüsüyle başlayan film yine bir deniz görüntüsüyle sona erer.

    bu film çelikten yüreği olan adamların, ağlayan palyaçoların, ölümün ucunda yaşayan ve ölmekten korkmayan cambazların sokakta yaşadıkları hayatlarına ışık tutan bir filmdir. zampano gibi huysuz ve duygusuz bir adam bile gelsomina’nın saf, temiz duyguları karşısında yenik düşmüş ve ona olan bağlılığını onu kaybettikten sonra bile olsa anlamıştır.

    --- spoiler ---

  • son dönemlerde izlediğim en güzel şaka.
    anneleri giydirmiş gibi sırayla gelmeleri,
    hiç kasıntılık yapmadan şakaya gülmeleri tebessüm ettirdi.

  • işte kara mizah budur dediğim film. milletin ne düşündüğü umurumda değil…

    son akşam yemeği ve aslında her şeye sahiptik göndermesi ile beni tavladı..

    bir konuya da açıklık getirmek üzere bu yazımı yazıyorum.

    hepiniz general neden 10 ar dolar aldı ki diye merak içerisindesiniz değil mi? bu aslında askeriye ye bi gönderme. penatagonun yıllık bütçesi 700 milyar dolar. evet yanlış duymadınız milyar dolar. 350 milyon amerikalı da olduğunu düşünürsek her amerikalı yıllık 2000 dolar günlük ise yaklaşık 5 dolar ödüyor pentagon denen şeye. su ve atıştırmalık 2 ürün toplam maliyet 10 dolar. peki iyi de en doğal hakkı olan yaşama hakkı bedava iken neden bu para veriş?

    bizde de diyanet bütçesi 16 milyar tl. yaklaşık 80 milyon kişi olduğumuzu düşünürsek her birimiz yıllık 200 tl veriyoruz. ne için? ama bir imam gelip sizde 10 tl alıp çarpsa bunu sonsuza kadar düşünürdünüz değil mi?

  • muhabbete sonradan dahil olan üçüncü şahıslardan kadir kardeşimizin 6 ekim tarihinde girdiği beyitlerle noktayı koyduğu tartışmadır; yahu bu ne allahaşkına hayatımda görmedim ben böyle bir tartışma retoriği bakınız:

    "bu sayfada ki yazilarin hepsini okudum ve mahmut, sen
    haksizsin ibne. seni kiniyorum, ve sana laflar
    hazirladim.

    o lalflari benden belledin
    dedemin sikini elledin
    dedem seni sikince nohut gibi terledin."

    bilhassa şu "sana laflar hazırladım" bölümünün hastasıyım ben, adam gercekten oturmuş hazırlamış şöyle güzel bir madalyayı haketmiyor desek yalan olur o derece...

  • tiny house giant journey

    karavan tarzı gezi/yaşam meraklıları için harika bir site. bir çift kendilerine yaptıkları taşınabilir evleriyle kuzey amerikayı gezmeye karar veriyorlar. gezileri sırasında da yine amerika'da kendileri gibi kimler var diye araştırıp buldukları kişilerin taşınabilir tasarım harikası evlerini tanıttıkları videolar çekiyorlar. video ortamının samimi ve sıcaklığı bi yana çok farklı kafalar var hayret ederek izliyor insan. özenmemek mümkün değil.

  • "anlamaya çalışıyorum", "bir dakika canım"..."hmmm", "hııh","ama canım..." cevapları ile konuya olan hakimiyetini tekrar ve tekrar ispat etmiş bir adet sunucunun yaptığı saygısızlıklar zinciridir.

  • islamcıların bitmeyen eziklikleriyle hala fethetmeye çalıştıkları bizans kilisesi. şimdi müze.

  • ancak akp iktidarında gerçek olabilirdi, oldu da. zira olmayan yerli üretim uçağı seçim öncesinde yine göklere çıkarmayı başarmış olan tek parti akp idi. baktılar bu eyyamları halk çok beğeniyor, 24 km ray ile yurdu demir ağlarla döşediklerini iddia ettiler, ilki çok beğenilince, olmayan uçağı gökyüzüne çıkaranlar bu sefer olmayan rayları yeraltına indirdiler. oysa bakıyorsun karşılarına aldıkları, rakip gördükleri 1920'lerin iktidarı yılda ortalama 180 km ray döşemiş.

    şimdi birileri çıkıp diyecek ki "o zamanki raylarla bu zamankiler bir mi? her şey elektronik falan" o zaman ben de diyeceğim ki "be pezevenk, savaştan yeni çıkmış, parası olmayan, iş gücü olmayan, yorgun, bitkin, kafasını kaldırmaya çalışan türkiye cumhuriyeti ile bugünkü türkiye'yi kıyaslamasını biliyorsun ama!?"