hesabın var mı? giriş yap

  • maalesef! en güzel alanlar sigara içenlere ayrılıyor; bize de kıyıda, köşede oturmak kalıyor ki kapalı alanda bile sigara kokularına maruz kalıyorsun çünkü yan tarafta yarı açık-yarı kapalı sigara içenlere ayrılmış yerden kokular buram buram geliyor.
    ama tabi sigara içme özgürlüğü, saygı duyacaksın falan...
    içmeyene saygı yok, özgürlük de yok. buram buram içine çekeceksin dumanı, içmediğin sigaranın kokusu sinecek üstüne, parkta bile pofur pofur maruz kalacaksın, çocuk varmış umurlarında değil! parklar da onlar için her yer onlar için ya da otobüs durağında duraktan uzakta duracaksın; cafelerde kıyıda, köşede oturacaksın maalesef!

    sonradan gelen düzenleme: tabi her zamanki gibi bencillikleri malum "kendinize göre sigara içilmeyen mekana gidin" diye salık veriyor! acaba sigara içilmeyen cafe dışarıda nerede?
    kışın totonuz donmasın diye açık alanda ısıtıcılar harıl harıl çalışıyor nerde donuyor toton yalana bak!

    açık alanda duman altı olmuyormuş muş! yanında sağdan soldan bir sürü kişi içsin bakalım duman altı oluyor mu, olmuyor mu! nefes alamıyorsun.

  • bu sene ki şampiyonluk inanın bana hiç bir galatasaray'lının skinde bile değildi, zaten ömrümüzün yarısı gs şampiyonlukları ile geçmiş. ama bu sezon öyle belden aşağı vurdunuz, bizlere öyle öfke birktirttiniz ki o arkasında durduğunuz ağzı bozuk, kenafir gözlü zübbeyi sezon sonu bizzat sizlere gönderteceğiz, sokaklarda yürüyüş yapacaksınız istifa etsin diye.

  • 1 ay dayanabildi, ve bu sabaha karşı hayatını kaybetti.

    şu an katillerinin yüzünü görmek isterdim; ne düşündüklerini, nasıl yorum yaptıklarını, bu kızın ölüm haberini aldıklarında hayatlarına nasıl devam edebildiklerini. sanırım "napalım" diyip şişelerine yeni mazotlar doldurup başka otobüslerin başka sivillerin avına çıkacaklar.

    uğur kaymaz'ın, ceylan önkol'un katillerinden başka bir yerde mi yargılanacaksınız sanıyorsunuz? yanılıyorsunuz. aynı bokun soyusunuz.

  • kişinin sahip olduğu fiziksel çekicilik düzeyi pek çok açıdan mühimdir.

    fiziksel çekiciliği yüksek biriyseniz, mezun olduğunuzda daha kolay iş bulursunuz, seçim yapılan durumlarda daha çok tercih edilirsiniz, bir derdinizi anlatmak istediğinizde sözünüz daha fazla dinlenir ve daha bir dolu şey.

    bunu biraz araştırmalarla derinleştirelim.

    örneğin fiziksel çekiciliği yüksek biri olmak bir sebepten bulunduğunuz adliyede size avantaj sağlar mı? sanıklar duruşmalarda neden takım elbise giyer?

    2000 mahkumla yapılan bir çalışmada, mahkumların fiziksel çekiciliklerine 1 ve 5 üzerinden puan vermişler ve işledikleri suçların niteliğini düşük, orta ve yüksek siniflamislar.

    sonuç çarpıcı: sanıkların fiziksel çekiciliği arttıkça benzer suçlardan daha az ceza aldığı görülmüş.

    bu durum tek bir araştırma ya da mahkeme ile de sınırlı değil. başka araştırmalarda da, varılan sonuçlar şöyle

    - fiziksel çekiciliği düşük kişilerin yüksek kişilere göre %119 daha fazla ceza aldığı ortaya konmuş (oha)
    - bebeksi bir yüze sahip olmak alınan cezayı önemli ölçüde azaltmış.
    - kadınlar fiziksel çekiciliği yüksek suçlulara daha az ceza isteme eğilimindeymiş.

    suç mağdurları için de benzer bir durum var. istismar mağduru güzel ve alimliysa, mahkeme nispeten çok daha az delille o kişinin gerçekten istismara uğradığına ikna oluyormuş. mağdur güzel ve alımlı değilse, yalan söylediğine dair daha fazla şüphe oluşuyormuş ve yargı sürecinde daha fazla delil aranıyormuş.

    aynı durum öğretmen istismarı öykülerinde de var. aynı yaşta (13) iki çocuğu istismar etmiş iki öğretmen.

    birinin fiziksel çekiciliği yüksek,
    diğerininki düşük.

    hangi mağdura daha çok üzülürsünüz?

    amerikan toplumu fiziksel çekiciliği düşük öğretmen tarafından istismar edilen çocuğa daha fazla üzülmüş ve o mağduru daha fazla ön planda tutmuş. yargılayanlar da insan, bu algı verilen cezaya da kaçınılmaz olarak yansıyor.

    bir örnek de bizden verelim. benzer bir durumu türkiye'deki kadın cinayetlerinde de görebilirsiniz. medyada ve sosyal medyada daha çok yer bulan kadın cinayetlerine bakarsanız pek çoğunun ortak özelliğinin nispeten yüksek fiziksel cekicilik olduğunu görürsünüz. anitsayac'a bakarak bunu siz de kontrol edebilirsiniz. ben kontrol ettim ve fiziksel çekiciliği yüksek bir kadının ölümünün bizim toplumda gündem olma olasılığının çok daha yüksek görünüyor.

    sonuç olarak, toplum fiziksel çekiciliği yüksek kişileri olumlar, destekler, daha fazla olanak/kaynak sağlar. bu durum da fiziksel çekiciliği yüksek kişilerin dünyayı olduğundan daha iyi algılamasına yol açar, nispeten daha iyi algıladıkları için de bu kişiler daha az aktivist ya da eşitlikçi düşüncelere sahip olurlar.

    bu da çok anlaşılır aslinda. elinizde iyi bir oyun varsa, kartlar yeniden dağıtılsın istemezsiniz.

  • türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayacak uydudur.

    misal turksat 4a/b kapasiteleri yetmediği için turksat, yeni uyduları atılana kadar geçecek süre için avanti'den hylas2'nin kapasitesini 3 yıllığına kiraladı geçtiğimiz yıl.

    acil durumlar için kullanılacak uydu internet şuan çoğu devlet kuruluşunda mevcut. bireysel kullanımdan ziyade acil bir durumda devletin organları arasındaki iletişim buralardan sağlanacak. sınır birlikleri, siha ve iha'lar, sismik gemilerimiz, libya, suriye ve karabağ'daki askeri elementler, kapsama altındaki konsolosluklar, büyükelçilikler hep bu uydudan gelecek iletişime bağlı.

    tv yayınlarını bir kenara bırakın. onların konumuzla bir ilgisi yok.

    edit: aq 2 seferdir açıklıyorum altta sığırın biri hala ne faydası olacak diye yazıyor.

  • yüzde 51 yerli ve yüzde 51 milli araç. yavaş yavaş kendileri de kabul etmeye başladı bu gerçeği. togg, türkiye'de montajı yapılan fiat ve renault kadar yerli ve milli olacak o zaman.

    lastik yerli, döşemeler yerli, karoser yerli ama motor ve elektronik aksamları yabancı bir araca yerli ve milli denir mi?
    evet denir, akp döneminde her şey mümkündür.

    edit: elektrikli olunca motor değil diyen salakları görüyoruz başlıkta, bir de mesaj atıyor ağzı bozuk sığır. lan sen git aya yapılacak otobanı güzelle, herkesi de kendin gibi sığır sanma.

  • 80 yasindaki annemin yuzune bir tebessum konduran yagis.
    perdeyi aralayip, bakip bana dogru geldi.
    -kar yagiyor.
    dedi.
    cocuk gibi...
    yagiyor annem yagiyor. bir kar yagisina daha sahit oldun, cok sukur.

  • - cecelist
    - ölümüne rte
    - no dm
    - babasının prensesi
    - anasının amı
    - 15.08.2017 tanışma
    - 26.10.2017 ilk el ele tutuşma
    - 12.12.2017 gülhane parkına intikal
    - 18.09.2018 recep ve binalinin annesi

    liste uzar gider ama yazmaya üşendim.

  • tam olarak benim anım değil aslında. gerçek bir anı da değil işin doğrusu. sadece bir kişi için doğru bu anı, o da umarım harika bir hayat geçiriyodur, geçirmiştir.

    90 lı yılların başı, örli doksans diye bilinir. atakule vardı ankara'da, bildin mi? keşke bilmeyeydin, neyse o zaman orası popüler allah sizi inandırsın ve kumpir diye inanılmaz bir yemek yapıyolar. yeni çıkmış sayılır. bi kumpirin içine çift sosis koyulabildiğini ve böylece king kumpir olduğunu öğrendiğimizde içimizi heyecan kaplayan yıllardı. vay be.

    neyse efenim, bastık gittik biz kumpiri yemeye. girdik dükkana, oldukça boştu. oturduk, king kumpirimizi sipariş ettik. kısa keseyim, geldi kumpirler afiyetle yedik. sonra, lakabı gödeleme olan (niye hatırlamıyorum) arkadaşımız sadece garip bir insan olduğu için kumpirin patatesini de komple yedi. niye yiyon dedik, güzel oluyo dedi. neyse bitirdi bu patatesi yemeyi ve tuvalete gitti. tam o sırada büyük ihtimalle mekanın sahibi olan lacoste tşörtlü, pantolon askısı takmış amca masamıza geldi. afiyet olsun dedi, beğendiniz mi dedi. ivit dedik, çokzeldi. o sırada amcanın gözü boş kumpir kartonuna takıldı ve sordu.

    -evladım bunun patatesi nerede?
    +abi onu yiyen arkadaş tuvalete gitti. çok fakir kendisi, annesi babası da yok. biz buraya getirdik onu kumpir yesin diye, yapma dedik ama dayanamadı hepsini yedi. kusura bakmayın amca :/

    diyiverdim. neden bilmiyorum öyle yaptığımı. bir dönemdi sanırım, ergenliğimin yanında bir de dış ergenlik falan geçiriyordum galiba. yeni tanıştığım insanlara abuk subuk yalanlar söylüyordum. hava atma falan amaçlı değil ha. nerede okuyosun diyolar, okumuyorum su satıyorum diyorum. baban ne iş yapar diyolar, muhasebeci demiyorum da beyaz eşya bayimiz vardı sattık ganyan bakıyoruz diyorum. bakkala teyzemler geldi çorum'dan diyodum lan durduk yere, töbe estafırılla. teyzem de yok, çorum'dan kimseyi de tanımam etmem.

    neyse, amca bunu duyunca dudak titretti birden. ağlıycak lan kalantor gibi adam. oturun gitmeyin, geliyorum ben dedi ve gitti. o sırada gödo geldi (gödeleme) hadi gidek falan diyo, biz de oyalıyoruz işte, kolalar bitsin az daha oturak falan diye. derken amca belirdi yanımızda elinde üç tane kumpir.

    -bunlar da genç müşterilere ikramımıııızzzz. hadi afiyet olsun. diyip kaçtı.

    gödo nooluyo la dercesine bakıyor, biz girşmişiz bile kumpire. neyse o da çok soru sormadı, yedi kumpirini. tabi yine kabuğuyla yedi allahın davarı. kalktık, kasaya gittik. hesap ödendi dedi çocuk. ısrar ettik, olmaz dedik. bari ilk yediğimiz 3 taneyi ödeyelim dedilk. olmaz dedi çocuk. biz uzatınca, patron sizden para alırsam beni buraya yatırıp sker. çıkın lan şimdi dışarı!! dedi.

    çıkmadan tuvalete gideyim dedim, koridorda amca durdurdu beni. haftaya yine gelin oğlum, arkadaşınızı da getirin. aferin üstünü başını yapmışsınız siz, tertemiz maşallah dedi.

    utancımdan daha fazla dinleyemedim amcayı, koşarak çıktım dükkandan. dolmuşa binip eve döndük, işeyemedğim için yolda çok sıkıştım. altıma ediyodum ama o ayrı hikaye. amcayı bi daha hiç görmedim, cesaret edip bi helallik alamadım.

  • yaklaşık 20 yıldır çok severek dinlediğim, iktidar kim olursa olsun ona muhalif olacak olan, çünkü radyoda hiç bir zaman güce köpek olmamış biridir nihat sırdar. kendisine sözde radyocu denmesi komik çünkü şu an piyasada gördüğünüz radyocular arasında bile belki en eski ve en çok dinleneni nihat’tır. akp’liler kendisini hiç sevmez çünkü nihat onlara hiç bir zaman biat etmemiştir. bu yüzdendir ki programını 5 dakika dahi dinleyen aktroller çıldırır. kafalarına çay atılarak ihya olan aktrollerin bağımsız birini görünce zaten çıldırmaları doğal.