hesabın var mı? giriş yap

  • geleceğe dönüş serisi çocukken en sevdiğim filmlerdi. televizyonda çıktığı zaman asla kaçırmazdım. aşağı yukarı senede üç defa da izlerdim baştan sona. bu aralar tabi bu kadar sık değil ama senede bir, tüm seriyi izlemek gibi bir alışkanlığım var hala.

    çocukken o aksiyona, doktor'un çılgınlıklarına, patlayan amfiye, uçan kay kaya ve tabi delorean'a bayılıyordum. ancak yıllar geçtikçe filmin senaryosu daha çok ilgimi çekmeye başladı. çünkü arka planda çok iyi işlenen iki adet karakter dönüşüm hikayesi vardı. bu da filmi yapan ekibe baktığınızda hayli ilginç bir durum aslında.

    çünkü bu filmin yapımcı koltuğunda steven spielberg var. ki kendisinin aile için hazırladığı aksiyon filmlerine (özellikle indiana'ya) baktığınızda dramanın temelinde yatan karakter değişiminin burada olmadığını görürsünüz. mesela indiana, mısır'a gider ancak oradan geldiğinde "mısır hakkında çok şey öğrendim ve bu da beni insan olarak değiştirdi." demez. indiana filmin başında da sonunda da hep aynı kişidir.

    bu seri de aynı mantık ile ilerlemeye müsait aslında. doctor ve marty'i türlü maceralara atıp karakter anlamında hiçbir değişiklik yapmasalar da bir itirazımız olmazdı. ancak bu filmin yaratıcıları üç filme yayılan müthiş bir çalışma ile hem karakterleri derinleştirmişler hem de karakterlerin yaşadıkları olaylar ile nasıl değiştiğini adım adım göstermişler. şimdi biz de bu entry'de marty ve doctor'un değişim öyküsüne ve serinin hangi mekanikleri kullandığına bakacağız.

    --- spoiler ---

    ilk önce bu arkadaşlık nasıl kuruldu ona bakalım. çünkü ortada uyumsuz görünen iki insan var ve bu karakterlerin nasıl bir araya geldiği bir merak konusu. bu sorunun cevabını da filmin yaratıcılarından bob gale vermişti daha öncesinde. gale açıklamasında "marty'e küçükken sürekli doctor'un kaçık, tehlikeli ve uzak durulması gereken bir insan olduğu söylendi. marty de bunun sebebini merak etti ve 13-14 yaşındayken doctor'un laboratuvarına girdi. orada gördüğü şeylerden çok etkilendi. doctor bunu görünce genç bir insanın bilime ilgi duyması hoşuna gitti ve einstein'a bakması ve deneylerde kendisine yardımcı olması için marty'e yarı zamanlı iş verdi. çünkü aslında iki karakter de kendi çevreleri tarafından dışlanmış insanlardı. dostlukları da bu nedenle başladı." demişti.

    bu toplumdan dışlanma konusu da doctor'un dönüşümünün temeli zaten. öncelikle örnekler ile genel olarak doctor karakterine bakalım. doctor üçüncü filmde anlattığı üzere küçükken jules verne okumuş ve bu nedenle bilim adamı olmaya karar vermiş bir insan. ilk filmin başında da gördüğümüz gazete kupürlerinden birinde doctor'un battığı yazıyor. buradan anlıyoruz ki muhtemelen doctor zengin bir aileden geliyor ancak yalnız bir çocukluk geçirmiş. bunun sonucunda da jules verne'nin anlattığı karakterlerden biri olmayı hayal etmiş hep. ancak bu konuda genel bir başarısızlığı var çünkü 1955'te zaman makinesini gördüğü zaman sonunda çalışan bir şey icat ettim diye seviniyor.

    doctor'un ne kadar yalnız ve takıntılı olduğunu clara ile başlattığı ilişkide de görebiliriz. hatırlarsınız üçüncü filmde doctor vadiye doğru giden clara'yı kurtardığı zaman da ondan etkileniyor ancak asıl aşık olma nedeni clara'nın da jules verne sevmesi. normalde arkadaşları olan bir insanın benzer zevkleri ya da uğraşları olan tanıdıkları vardır. ancak doctor yalnız bir insan olduğu için jules verne'den bahsetmek bile onu etkilemeye yetiyor.

    buraya kadar yazdıklarım doctor'un başlangıçta nasıl bir insan olduğunu anlatmaya yeter sanırım. ancak doctor hayatına böyle devam etmiyor çünkü marty'nin gelişiyle yalnızlığı son buluyor.

    marty ile ne kadar yakın olduklarını anlamak için de şu örneklere bakabiliriz. ilk olarak doctor her ne kadar yaptığı şeyin heyecanından umursamasa da aslında zaman makinesinin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor. ki makine biff gibi birinin eline geçtiğinde sonuçların ne kadar kötü olacağını da gösteriyor bize seri. ancak doctor, elinde bu kadar riskli bir şey varken bile marty'e zaman makinesinin tüm çalışma prensibini anlatıyor. ki bu da ona ne kadar güvendiğini gösteriyor zaten.

    karakterlerimizin birbirleriyle ne kadar yakın olduklarını gösteren bir mizansen de bu sahne bitmeden görülebilir. hatırlayacaksınız doctor ilk önce einstein'ı delorean'a bindirip 1 dakika geleceğe gönderiyordu. bu sahnede doctor arabayı otoparkın sonuna çekip gaz veriyor. bu sırada elinde kamera olan marty arabanın önünden çekilmek için bir iki adım atıyor. bunu fark eden doctor da ona bakıyor ve marty eski yerine geri geliyor. burada doctor'un bakışlarında "sen bana güvenmiyor musun?" ifadesini, marty'nin deneyin başarısız olacağını düşünse de doctor'u tek arkadaşı olarak kırmamak için yerine döndüğünü görüyoruz. bu sahne de bakışarak anlaşabilecek kadar yakın olduklarını söylüyor bize.

    bu yakınlık sayesinde marty, doctor ile insanlar arasında ilk köprü oluyor. zaten clara'ya aşık olmasına neden olan olaylar zincirini de marty başlatıyor. mesela clara'yı kurtarmadan önce marty bir kadına aşık olduğunu nasıl fark ettiğini anlatıyor doctor'a. bu da doctor'un clara'ya karşı daha açık fikirli olmasını sağlıyor. zaten doctor, bir aile kurduğunda ilk gelip marty'i ziyaret ediyor.

    marty sayesinde doctor, takıntılı ve yalnız halini bırakıp bir arkadaş ediniyor. mesela ilk filmde marty'e seni 30 sene boyunca özleyeceğim diyordu. ki bu da gerçekten o 30 yıl boyunca hiç arkadaşı olmayacağına işaret ediyor. ayrıca üçüncü filmde 1955'teki doctor 1885'teki "geleceğinin" marty'e yazdığı mektubu okuyunca "bunu ben mi yazdım?" diyordu çünkü böyle bir arkadaşı olabileceğine inanmıyordu. arkadaşı olup insanlar ile arasındaki duvarı yıktıktan sonra da karşısında clara'yı buldu zaten. bu filmdeki ilk karakter gelişimi.

    filmdeki ikinci karakter değişimi ise marty üzerinden anlatılıyor. marty'nin aslında doctor'un laboratuvarına girmesi pek tesadüf değil. çünkü muhtemelen birileri marty'e girmezsen "tavuksun" dedi. o da girmeyi kabul etti. çünkü marty'nin iflah olmaz bir kendini kanıtlama çabası var. zaten başına ne gelirse bu yüzden geliyor.

    bu kendini kanıtlama isteği nereden geliyor derseniz ilk filmdeki orijinal aileye bakabilirsiniz. ailenin bu versiyonunda george mcfly, amiri olan biff tannen tarafından eziliyor. kendisini gördüğümüz ilk sahnede biff george'un arabasını çarptığını, hasarı ödemeyeceğini söylüyor. ayrıca kendi hazırlaması gereken raporu hazırlatmak için george'a baskı yapıyor. marty'nin ailesiyle ilgili sorunu burada da bitmiyor. gençken güzelliğiyle bir nesli kendisine aşık eden lorraine, yaşı ilerleyince baya alkolik olmuş. ayrıca muhtemelen george ile yaptığı evlilikte mutlu değil çünkü son mutlu anısı olan dans gecesini tekrar tekrar anlatıyor. burada marty'nin kardeşleri hakkında pek bir detay göremiyoruz ancak ikisinin de başarısız ve mutsuz göründüğünü söyleyebiliriz.

    böyle bir aile ortamı olduğu için marty'nin öncelikli çabası babasına benzememek. bu nedenle korkak olarak gördüğü babasının aksine atılgan ve cesur olmaya çalışıyor. ancak bu genel öz güvensizlikten çok kurtulabilmiş değil. çünkü ilk filmin başında gördüğümüz üzere bir müzik kaydı hazırlamış. ancak reddedilme korkusuyla bunu kimseye gönderemiyor. birileri tarafından korkak olduğu ima edilince de kontrolünü kaybediyor.

    bu huyu da bizi ikinci filmde gördüğümüz geleceğe gönderiyor. bu filmde öğrendiğimiz üzere marty arabayla kaza yapmış. ondan sonra da gitar çalmayı bırakmış ve mutsuz bir şekilde hayatını sürdürüyor. burada önemli olan soru şu. doctor geleceğe gidip marty'nin oğlunu kurtararak zamanın akışını bozmayı kabul ediyor da neden 1985'te yaşanacak kaza konusunda marty'i uyarmıyor? çünkü mesele aslında kazadan ibaret değil. buradaki asıl mesele marty'nin huyu. çünkü doctor biliyor ki bu kazadan kurtarsa bile marty bir şekilde başını belaya sokmaya devam edecek. mesela 1885'e gittiklerinde seamus, ona marty adında bir kardeşi olduğunu ancak karıştığı bir kavga sonucu öldürüldüğünü söylüyor.

    bu nedenle ikinci filmde 2015'e gitmelerinin asıl amacı marty'e, eğer değişmezse nasıl bir hayatı olacağını göstermek. çünkü özellikle üçüncü filmde çok kere söylemelerine rağmen marty bu konuda biraz inatçı. ancak doctor'un görmesini sağladığı şeyler ve seamus'un konuşması sayesinde marty karakter olarak dönüşüm geçiriyor ve biff ile düelloya girmiyor. 1985'e döndüklerinde ise asıl büyük kararı verip flea ile yarışmıyor ve hayatını mahvedecek kazayı yapmıyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak evet film bunlara dikkat etmeseniz bile hala çok eğlenceli. ancak arka planda yaşanan bu değişimi adım adım görmek de filme ayrı bir keyif katıyor bence. mesela marty'nin sürekli başını belaya sokması 2015'teki halini görünce daha bir anlam kazanıyor. ya da doctor, clara ile dans etmeye başladığında anlıyorsunuz ki bu yalnız geçen çok uzun bir zamanın sonu. o yüzden ayrıca keyif veriyor bu durum. evet delorean çok güzel, doctor çok eksantrik, marty çok cool. ama filmin anlattığı dönüşümü de göz ardı etmemek gerekiyor sanırım. çünkü burada da çok güzel bir çalışma var.

  • olum bu adam bitti denilen john travolta'yı yeniden yıldız yapmadı mı?

    pam grier bu adam sayesinde eski günlerine dönüş yapıp tekrar ünlü olmadı mı?

    öldü denilen david carradine'ı yeniden hayata döndürmedi mi?

    e o zaman ne bekliyoruz, eski turnuvalara katılan ve şaşalı galibiyetlere imza atan o milli takımı geri getirecek tek adam quentin'dir.

    hem adam ayakçı olum, o da ayrı bir avantaj.

    değerlendirelim derim ben.

  • en sag seritte duran araca bahane bulan ve kazanin gerekcesi olarak gosteren herkesin -varsa eger- surucu ehliyeti elinden alinmalidir.

    3 serit degistirerek makas atan pust dururken sag seritte duran araca suc bulmak gercekten buyuk aptallik.

    evet, bazi yollarda duramazsiniz, duraklayamazsiniz, park edemezsiniz. zorunlu haller disinda bir sebep disinda durmussa eger, hep beraber linc edelim ancak durma gerekcesini bilmeden bu kadar aptalca yorumlar yapmayalim lutfen.

  • akıllı akıllı okumayı gerektiren iştir. sabah ya da sözcü okumaya benzemez.

    herşeden ilk senin haberin olur ama neye itibar edip edemeyeceğini anlamak için kafanın çalışması ve bolca saçma sapan şeyi de okuman gerekir.

    gündem butonu, dünün en beğenilenleri, şükela modu ve linkler aracılığıyla yapabilirsiniz.

  • tanju çolak'ın ercan taner'e söylediği, sevenlerine ''evet futbol asla sadece futbol degildir'' dedirtmiş laftır.

    olay galatasaray paris saint germain macında hagi'nin skor 4-2 olduktan sonra fatih terim tarafından taraftarlarlara alkışlatılması için oyundan alınması sırasında cereyan etmişti.

    (bkz: 17 ekim 1996 galatasaray psg maci)

    sevgili tanju ağabeyin bu maçta collina'yı ilk gördügü anda tepkisi de takdir edilesidir.

    -bu hakem senelerdir saçlarını böyle kestirir..

  • bir gecede cahil kalan arap ve rus artıkları varsa, küçükken ezsinler iyice. sonra başa bela oluyorlar.

  • gittim kıtaya teslim oldum. kıta dediğim de askeri hastane. verdiler nizamiyeye takılıyorum. haftada bir de nöbet tutuyorum. nöbetlerde gazete dergi ne varsa yığıyorum masaya. ammde ömer diye bir çocuk var. gündüz uyuyup gece sabaha kadar nöbet tutuyorlar. alarm verilirse gidip müdahale ediyorlar falan fıstık. ömer gazeteyi katlayıp kenara koymamı bekliyor. koyar koymaz şıp diye damlıyor. "komtanım gazeteyi alabilir miyim?"
    ulan diyorum arka sayfa güzeline bakıp attıracaklar.
    sonra fark ettim ki ömer parmağıyla takip ederek manşetleri okumaya çalışıyor. çağırdım ömer'i. anlattı hikayesini. diyarbakırda yaşıyormuş. ana baba yok. halası büyütmüş. dağda çobanlık yaparmış. köyünden ilk defa askerlik için çıkmış. bizim insan sarrafı bölük komutanı da nizamiyeden girmeden anlamış ömer'in halini. gerekli tedbirleri de alıp ali mektebine yazdırmış. ömer gündüzleri okulda geceleri nöbette. okul öyle çok yoğun değil ama çat pat okumayı öğretmiş. o günden sonra ben de ömer'i her nöbette çalıştırmaya başladım. kâh okuyoruz kah matematik çalışıyoruz. günler gelip geçiyor. bir gün yine nöbette ömer benim kupaya 3ü bir arada kahve koymuş getirdi. bıraktı önüme. "komtanım bugün er maaşımı aldım da".
    kendine neden yapmadın lan dedim. "borcum vardı onu ödedim, bi paket sigara aldım. kalan param da ancak buna yetti"demesin mi? çekmeceden bir tane çıkarttım verdim buna. sittir git kendine bi kahve yap da gel dedim. o sıcak suya gidince toparladım kendimi. aldı geldi kahvesini. sohbet ettik. kahve bitince gazeteyi aldı gitti.
    bizim komutan bunu kalorifer kazancısı yaptı sonra. en son sivilde de kapıcılık yapıyordu ömer. 3 çocuğu vardı. sonra görüşemez olduk. kardeşim benim.