hesabın var mı? giriş yap

  • doğru bir harekettir.
    ancak samimi değildir.

    bu bakanlardan aynı hareketi
    çocuk gelinler,
    çocuk tecavüzleri,
    çocuklara fuhuş yaptırılması ve
    kasabanın ileri gelenlerince çocuklara topluca ve sırayla iğfal ayinleri konularında da gerekenleri yapmalarını bekleriz.
    yapmadıkları sürece samimi gelmeyecektir.

    zîra bu zihniyetin en önemli sorunu ve hedefi esasen alkollü içki !
    yoksa 16 yaşındaki kız iğfal, istismar, tecavüz edilmiş, zerre zikinde olmaz.

    edit: neymiş ? zerrece samimî değillermiş kardeşim. çünkü çocukları koynuna alanları yasa ile suçsuz kılacaklar.

  • --- spoiler ---
    filmde kullanılan en baskın simge yüzük. evlilikte kabullenmeyi ve bağlanmayı simgeleyen bu nesne filmin de merkezine oturuyor. üç karakterimiz var biri 1600 lerden, diğeri günümüze yakın bir zamanda ve sonuncusu ise uzak gelecekte. karakterimiz derken burada kastettiğim hem tom hem de isabel. bu ikiliyi üç hikayede de görebiliyoruz. ve üç hikayede de erkek karaterimizin aşık olduğu kadının hayatı sona ermek üzere.

    ilkin isabel'in vücudunu saran tümör kadının hayatını tehdit etmektedir. fountain'daki yani isabel'in yazdığı öyküdeki kraliçeyi de benzer bir kader beklemektedir. bu sefer tehdit bir engizitördür. engizitörün ispanya haritasını kanla kaplarkenki tiradını hatırlayın, vücudu saran tümör ve ispanya'yı ele geçirip kraliçeyi öldürmek niyetindeki engizitör arasındaki bağlantı gözünüzden kaçmayacaktır. engizitör haritayı kanlı elleri ile boyarken, "onun bir parçası daha elime geçti, yakında tamamı benim olacak" der. tıpkı tümör'ün vücudu ele geçirmesi gibi.

    konkistador kraliçeyi kurtarmak için engizitörü öldürmeyi hedefler. tom isabel'i kurtarmak için tümörü yok etmeyi. konkistador tam hedefine ulaşacakken, kraliçe tarafından engellenir. tom eğer isabel'i dinlemeyip son geceyi de laboratuvarda geçirmiş olsaydı, tümörün ilacını bulabilecekti. fakat iki öyküde de erkek karakter, kadın karakter tarafından engellenir. kadının hayatına kast eden unsur hayatta kalır. kraliçe konkistadoru çağırtır, isabel tom'u son gecesinde yanında kalmaya ikna eder.

    bu arada kraliçenin konkistador'a verdiği yüzüğü ve tom'un kaybolan yüzüğünü aklımızda tutalım.

    konkistador'un ve tom'un öyküsü tamamen paraleldir, tom geçmişte konkistador ise bir kurgu geçmişte aynı hikayeyi yaşar. ya da isabel kendi yaşadıklarını böyle metaforik bir şekilde hikaye etmiştir. hikayenin on ikinci bölümünü tamamlayamadan hayata veda eder. hikaye bitirilmek üzere tom'a geçmiştir.

    hikayenin "şimdi"si ise uzak gelecektedir. tom en son bıraktığımızda sevgili eşini kaybetmişti. ve hatırlarsanız, kaybettiği yüzüğünün yerine bir dövme yapmıştı. yüzük filmde ölümü kabullenmeyi simgeliyorsa, bu dövme, yani simgenin taklidi, tam zıttını yani yaşama sarılmayı ve ölümü reddetmeyi simgeler. tom için ölüm bir hastalıktır ve tedavisi vardır. tom aradığı tedaviyi bulur. ve çok uzun bir süre yaşar. küçük prens'i çağrıştıran küre içinde bir ağaç ile uzayda dolaşmaktadır.

    tom ara ara ağaçla konuşur, ona sarılır, buradaki sahneleri çoğu kişi ağacın isabel'i simgelediği yolunda yorumlamış. bana kalırsa ağaç isabel'in kendisidir. isabel'in tom'a anlattığı hikayeyi hatırlayalım. maya rehber ve babası hakkındaki, eşkiya çağrışımlı olan evet. filmin sonunda tom'un isabel'in mezarına bir tohum ektiğini görüyoruz. işte orası hikayenin sonu değil, başlangıcı sayılır.

    tom hayat ağacının sırrına vakıf olmuştur, kendisi ebedi yaşama kavuşmuştur. yanıbaşındaki ağaç isabel'in mezarında büyüyen ağaçtır ve bir şekilde isabel'in ruhu o ağacın içerisindedir. tom ara ara ağaçtan parçalar koparıp yemektedir, böylece ölümsüzlüğe kavuşur. nihai amacı ise bir hastalık olarak adlandırdığı ölümü tamamen oratadan kaldırmaktır; xibalba'nın, ölmek üzere olan bir yıldızın, küllerinden isabel'i tekrar dünyaya getirmek, tekrar yaşatmak. tom kürede geçirdiği yıllarda, ölümü reddetmenin simgesi olarak, parmağına çizdiğine benzer yüzlerce yüzük çizer koluna. böylece yıllar, yıllar, yıllar boyunca kendisi ve sevdiği kadın, uğruna ölümü yendiği kadın, bir başlarına uzayda ilerlerler.

    hedefe varmalarına az kalmıştır, ama isabel tom'a sürekli bir şeyler anlatmaya çalışmaktadır. filmin bilge karakteri kadındır. kadın ölümü kucaklamıştır, ondan korkmaz, onu kabul etmiştir; yüzük isabel'in parmağındadır. ve tom üçüncü kez başarısızlığa uğrar. sevgilisi ölür.

    bu son ölüm tom'un aydınlanmasını tamamlar. tom ölümle arasındaki savaşı bitirir ve ölen bir yıldızın tam kalbinde yaşamına son verirken, isabel'in öyküsünü de tamamlar. işte tam bu noktada yüzük ortaya çıkar ve tom yüzüğünü parmağına geçirir. kabullenmenin ve bağlılığın sembolü, ölümü kucaklamanın sembolüne dönüşür.

    kısıtlı kelimeler ve kısıtlı zamanla, yalnızca bir kere seyretme fırsatım olan bu muhteşem filmi kısaca böyle yorumladım. üzerine düşünürken, izlerken aldığımdan çok daha fazla zevk aldığım filmde, daha pek çok simge gönderme ve anlatım mevcut.

    son olarak, aranofsky doğu mistisizmine sarmış, moda olmuş tiki olmuş diyenler için, filmde maya ve budist mistisizminin kullanılmış olmasına şöyle bir yorum getirilebilir; filmin sonunda, tom ölümle barışı sağlar, budizimde de bizim bildiğimiz anlamda bir son, bir ölüm söz konusu değildir. ölüm bir başlangıçtır, ızdıraba açılan bir pencere değil. bu sebeple tom'un aydınlanmasının böyle bir fonda işlenmiş olması doğal ve hatta çok estetik.

    sonuç itibarı ile, anlatılacak, ya da sadece izlenilecek bir film değildir, üzerine düşünülecek, tadı zamanla vücudumuza yayılacak bir filmdir the fountain. tıpkı 2001 gibi, yerin dibine sokanlar tarafından bir süre sonra baş tacı edileceğinden şüphem yok.

    --- spoiler ---

  • yurtiçi kargonun adres ve kimlik bilgilerini kaydettiği yetmiyor, bütün çalışanları kafasına göre canı isteyince o bilgilere ulaşabiliyor ama kimse bunun üzerinde durmuyor mu? bu nasıl iş lan?
    siz nasıl bu kadar rahatsınız?

  • başlık: beyler bir günlüğüne kız olsanız

    1.ne yapardınız amk sabah uyanıdınız kızsınız bir gün olduğunuda biliosunuz o gün neyapardınız

    4. dur lan hayallere daldım nasıl başlık açtın kendi kendimi gibcektim az kalsın

    5. bizde bu şans varken o gün de regl olurduk mk

  • yemin ederim elim ayağım titriyor lan yapmayın şöyle şeyler. yeter bu kültüre, tarihe olan saygısızlığınız.umarım eser en kısa zamanda koruma altına alınır.

    tanım:gülsem mi ağlasam mı bilemediğim trajikomik bir olay.