hesabın var mı? giriş yap

  • kendi sunduğu bir sabah programında "kader" isimli bir $arkıcıyı konuk ederken jest olsun hesabı kahpe kader adlı $arkıyı söylemi$ biridir.fazla da yoruma gerek yoktur.

    -evet $imdi konuğumuzu çağırıyorum sayın izleyenler
    -kaderrrrrrrrrrrrr kahpeeeeee kaderrrr !!

    geriye felç olmu$ konuk kalır..

  • hahahahaha muhteşem tespit.

    askerden geldikten 1 hafta sonra instagram'da konuşmaları yakaladım. daha fenası o gecenin akşamı süpriz evlilik teklifi edecektim. her neyse, açıklamamı yaptım, evden çıktım. komşuyduk zaten, 2 dakika sonra kendi evime geldim.

    3 gün sonra, bak abartmıyorum 3 gün sonra evin ordaki şok'da bambaşka bir adama bana sırtı dönükken "hayatım tatlı alalım" dedi. 72 saatte 2.5 senelik ilişkiyi bitirip başka bir adama hayatım dedi.

    sonra da twitter'da orda burda "erkeklerin kalbi yoğğkk, erkolar ölsünnnn" diye ağlıyorlar. ha bu arada ben her gün ağlaya ağlaya işe gidiyorum. çoluğun çocuğun karşısında ağlamamak için tırnaklarımı avucuma bastırıyorum.

    tinder, ot bok derken işin cılkı çıktı. ben artık herhangi bir kadının tek eşli olabileceğini sanmıyorum. güzelinden, çirkinine, akıllsından, aptalına hepsinin yüzbinlerce talibi var. hem de tek tık ötede. senin bakışını mı beğenmedi, istediğin bir şeyi mi yapmadın, paran bi şeye mi yetmedi, akşam eve geç mi geldin, hoooop tek tıkla aradığı yeni adam karşısında....

    sevgilerle.

  • genç nüfusu bu kadar fazla olan bir ülkede faturanın, ekonomik kabızlık ve işsizliğin faturasının dönüp dolaşıp emekliye çıkması da efsane bir durum. ne yapak uyutak mı yaşlıları yeşilada emmi. kulak arkamızı mı istersin yaşlı kıyımını mı de hele, söyle.

  • gerçek bir sanatçı ve müthiş iyi bir insandı rahmetli.
    bir de anım var kendisiyle.
    fi tarihinde iyi markalardan bi araba bayiinde yedek parça sorumlusu olarak çalışıyordum. ferdi özbeğen’ in de aracı servise gelmiş almanya’ dan yedek parça bekliyor. normalde 1 haftada gelmesi gereken parça 3 hafta olmasına rağmen gelmedi.
    tabi bu süre zarfında ferdi bey sürekli bayiyi arayıp aracın durumunu soruyormuş. bir gün öğle arasında benim telefonum çaldı, açtım “ben ferdi özbeğen, aracım 3 hafta olmasına rağmen hala servisten çıkamadı parça bekleniyor dediler 10 dakikadır beni ondan ona aktarıyorlar cevap alamadm” dedi.
    ben de ilk defa ünlü biriyle konuşmanın heyecanıyla sesim titreyerek ben hemen sizinle ilgileneyim efendim diyebildim.
    normalde başka birisi olsa telefonda bağırır dururdu aracını alamadığı için. ama ferdi bey öyle tatlı dille şikayet etti ki bana terapi gibi geldi.
    sistem üzerinden sorgulama yapıp parçanın tam geliş tarihini söyleyip beklettiğimiz için özür diledim. “sorunun bizde mi almanya’ da mı olduğunu şuan çözemedim ama öğrenir öğrenmez onu da ileteceğim şikayet hakkınız var” dedim.
    o da “ gerek yok şikayete canım hatta sana teşekkür ederim o kadar aradım böyle net cevap alamamıştım” dedi kapattık telefonu.
    işte sonra müdür de haftalık toplantıda herkesin içinde beni tebrik etti ve sonra teşekkür etti. ferdi özbeğen gelememiş ama ilgilendiğim için müdürle bana özel teşekkür göndermiş.
    metal müzik dinlememe rağmen o günden sonra kendisinin şarkılarını da açıp dinliyorum.

  • emin kanbur; gölgenin bir saatten beri kendisiyle beraber yürüdüğünü söylüyor.

    bakıyorum, video'yu çeken adam da güneşte, mistik gölge de.
    arada güneş almayan bir bölüm var sadece. sis, güneş, ışığın açıları, tayf falan.

    lan kendi gölgesi olmasın o?

  • siz, sendrom diye diye pazartesiyi nam nam nam yiyip bitirmeden (tamam illa yiyecekseniz, bana da bir lokma ayırın) önce, bir şey anlatayım.

    bu sabah, mal varlığımın en kıymetli parçalarından biri olan "ac/dc" tshirtümü giydim. tamam, biraz eskimiş olabilir ama hâlâ çok güzel. ben gözlerim yerde, kulağımda müzik, metroya yürüyordum. kafamı bir ara kaldırdım, karşımdan 45- 50 yaşlarında bir kadın geliyordu. üzerinde de "ac/dc" yazılı bir tshirt. tshirtler farklı, ama ac/dc aynı ac/dc. birbirimize iyice yaklaşana kadar, ayırmadık bakışlarımızı. ben ne yapsam diye düşünürken, kadın benden önce davrandı ve yan yana geldiğimizde şu hareketi yaptı; devil horns
    ben de karşılık verdim, ac/dc kardeşliğimizi kutsadık ve yollarımıza devam ettik. saatler geçti; rüya mıydı, değil miydi... emin olamıyorum.

  • bir fabrikada, büyük bir makine aniden durmuş. tamirciler geliyor, bir türlü çalıştıramıyor.

    sonunda, yaşlı bir tamirci bulmuşlar. tamirci, makinenin etrafında dolaşarak, dikkatli bir şekilde kontrol etmiş. sonra, kendini izleyenlere dönerek;

    "bana bir çekiç getirir misiniz?" demiş.

    çekiç gelmiş. çekici eline alan tamirci, makineye yaklaşmış ve tespit ettiği bir yere çekici "tık" diye vurmuş. o da ne? makine, başlamış çalışmaya...

    patron, son derece memnun. sormuş;

    - borcumuz ne kadar?

    - 1000 dolar.

    - neee... çekiçle makineye şöyle bir vurdun, o kadar. bunun için mi 1000 dolar istiyorsun?

    - evet.

    - peki... o zaman bana ayrıntılı bir fatura düzenle. istediğin 1000 doların ayrıntılarını görmek istiyorum.

    bunun üzerine yaşlı tamirci, faturayı düzenleyip, patrona uzatmış. patron, faturayı almış ve dikkatle okumaya başlamış;

    çekiçle, makineye vurmanın bedeli: 1 dolar.

    çekici nereye vuracağını bilmenin bedeli: 999 dolar.

    toplam: 1000 dolar.

  • haksız protestodur.

    fakiriz arkadaşlar, şunu artık kafanıza sokun.

    “oturup bir kahve de mi içemeyeceğiz?” diye soracaklara peşinen cevap vereyim: içecekseniz böyle şikayet etmeyeceksiniz. paranızı biriktirip gidip öyle içeceğiz ya da başka yerden kısıp denkleştireceğiz.

    zira 48 lira denen paranın bugünkü kurla karşılığı yaklaşık 2.5 dolar.

    girin bakın amerika’daki starbucks fiyatlarına. bir sürü ürün hala daha amerika fiyatlarından daha ucuz.

    fakirlik, gelişmemiş bir ülke vatandaşı olmak böyle bi şey.

    sahte zenginlik bitti arkadaşlar. dilerim bunlar iyi günler değildir.

    alışsanız iyi olur, yoksa çok ağlar durursunuz.

    editbucks: arkadaşlar bana neden çemkiriyorsunuz? sanki zamları ben yaptım, sanki ben çok memnunum.

    ok, keşke bölgeye göre fiyatlandırsa, keşke burda da 2.5 lira olsa. hepsine ok diyorum. hepiniz haklısınız.

    merciler kontrol etsin diyen arkadaşlar: kontrolünü umduğunuz mercilerde en baştan sağlıklı işleyen bi kontrol sistemi olsa, zaten böyle fakir olmazdınız diye tahmin ediyorum. ama siz daha iyi bilirsiniz tabii.

    lütfen kabul edemediğiniz fakirliğinizden alevlenen ateşli hırslarınızı fakirliğinizin sorumlusu olanlardan çıkarın; ben de siz gibi fakirim.

    editté macchiato: sevgili arkadaşlar, iyi niyetlisiniz anlıyorum. buyrun, edin protestonuzu; ben kimse protesto etmesin demedim. hepinizi destekliyorum gönülden.

    alçak kahve sektörünü yola getirince eliniz değmişken elektronik eşya, et süt gibi temel gıda ve araba/taşıt satıcılarını da protesto etmekten geri durmayın.

    onlar kim köpek de bu millete 40-50bine telefon satmaya kalkıyor?

    kahve sevdasına kapılıp, etin fiyatından daha pahalıya peynir satan alçaklara da bi protesto ayırmadan geçmezsiniz umarım.

    fındık da çok pahallandı bence; hatta duyduğum kadarıyla almanya’ya burdan giden fındık orda daha ucuz(muş). fisko birlik mi kimse sorumlusu o da bi zılgıtı hak ediyor diye düşünüyorum; onu da sakın boş vermeyin.

    ayrıca şahsi ricam, selpak’a da el atmanız. 10 tane selpak mendili 38 liraya aldım dün. tuvalet kağıdını da söyleyecektim de bir an fakir olduğumu hatırlayıp selpak tuvalet kağıdı benim neyime diyerek vaz geçtim.

    böyle böyle teeek tek hepsini yola getirip, o pis iç ve dış güçlerin oyununu da bozmuş olursunuz.

    hadi bakalım; aslansınız, kaplansınız.

    şimdi müsaade ederseniz zar zor aldığım ristretto biancomu içmem gerek daha fazla soğuyup tadı kaçıp param boşa gitmeden.

    siz bir ristretto bianco kaç lira biliyor musunuz?

  • görsel
    1912-13'teki bulgar kuşatması sırasında, düşman topçusunun camiyi hedef yaparak ateş açması sonucu oluşan tahribat izleri. ibret olması için, bu izlerden bir tanesi onarılmadan öylece bırakılmıştır. bu şekilde bırakılma emrini verense, bizzat atatürk'tür.